Unlu bir Atasozumuz vardır: «Can boğazdan gelir..» Gercekten, insanlar, yaşamak, guclu, kuvvetli, sağlıklı yaşamak icin yemelidirler, yiyeceklerdir. İyi besinler, yararlı besinler yolu ile vucûdun ihtiyacı olan vitaminleri, kalorileri alacaklar, boylece, yeryuzunde olmalarının gereklerini, yurume, calışma gibi ceşitli işleri yapacaklardır. Ancak, can boğazdan gelir, duşuncesiyle aşırı beslenme, ya da yanlış beslenmelere de gerek duymamalıdır.
Yanlış beslenme, bilgisizlik sonucu insanları bir takım dertlere, hastalıklara uğratmaktadır. Konuyu ulkemiz icin ele alırsak: Eski devirlerde, bolluk donemlerinde, insanlarımız «can boğazdan gelir» diyerek cok yemeyi, ceşitli yemeyi marifet saymışlar, cok iyi bilinen bazı hastalıklardan, olmuşlerdir.
Bilim ilerledikce, gercekler oğrenildikce durum değişmiş, en bilinmez denilen sebepler, hastalıkların sebepleri, karakterleri anlaşılmış ve tedbirleri alınmıştır.
Bugun, kesinlikle belli olmuştur ki, insan omrunu kısaltan, insan yaşamının ceşitli donemlerinde bunyede arızalar meydana getiren, insanları acılar icinde kıvrandıran, hastalıklara ve olumlere yol acan etkenlerin başında kotu beslenme gelmektedir.
Kotu beslenme, daha acık deyimiyle, iyi olmayan beslenmenin anlamı şudur: Alınacak besin maddelerinin miktarını, oranını bilememek, gerektiğinden fazla ya da eksik almak, vucûdun ihtiyacı olan şeyleri değil, ihtiyacı olmayan şeyleri yemek, bunlar yuzunden bunyenin tahribine yol acmaktır.
Bilimsel gerceklerin hemen hemen tumu ile bilinmesine rağmen insanlar yine hastalanmakta, yanlış beslenmenin kotu sonuclarından kendilerini kurtcıramamaktadırlar. İnsanlar, gunumuzde de, can boğazdan gelir diye duşunerek rastgele beslenmekte, cok yemekte, yiyecekleri ayırt etmeden yiyebilmektedirler.
KlÂsik tanımı ile perhiz, vucûda zararlı olan şeylerden sakınma demektir. Başlangıcta bu, dinsel bir deyim olarak, insanların, dinin gunah kabul ettiği şeyleri yapmaması anlamında kullanılmıştır. Musevilerin, Hıristiyanların, yılın belirli gunlerinde et, yağ gibi şeyleri yememek suretiyle tuttukları bir nevi oruc da perhiz olarak adlandırılır. Perhizin, Muslumanlıktaki şekli de Ramazan aylarında tutulan oruc'tur. Bilindiği gibi, Muslumanlar, Ramazan ayı boyunca sabahtan akşama kadar hic bir şey yemezler.
Gunluk yaşantımızda, perhiz, ya şişman insanların zayıflama cabalarının gereği olarak, ya da hasta kimselerin, doktor tavsiyesi ile yaptıkları bir tur denetlemeli besin almadır.
Doktorlar, hastalarına, genel olarak bazı yiyecekleri yemelerinin doğru olmadığını soylerler, bu yiyecekleri yasaklarlar. Zira, besinlerin bir coğu, sıhhatli insanlara ne kadar yararlı olursa olsun, hastalara zararlı olmaktadırlar. Hastalığın ya devam etmesine, ya da hastanın olume kadar suruklenmesine sebep olmaktadırlar.
Orneğin, yağlı yemekler, sindirimi guc besinler barsakları bozulan kimselere zararlı olmaktadır. Bunun gibi, karaciğer bozukluklarından ileri gelen hastalıklarda da biberli, baharlı, ekşili yiyeceklerden kacınmak gereklidir.
Bazı bunyelerin de ceşitli yiyeceklere karşı alerjileri vardır.
Anlaşılabileceği gibi, her hastalık icin ayrı ayrı perhiz şekilleri vardır. Hasta bunyeler, hastalığın turune gore, değişik besin rejimlerine, değişik perhizlere tÂbi tutulurlar.
Hastanın yemesi gereken, daha doğrusu yiyebileceği yemeklere perhiz yemekleri denilir.
Ancak, onemli hastalıklar dışında, bazı hastalıkların fyiye yoneltilmesi, sağlam kimselerin iyi beslenmeleri, bazı hastalıklardan korunabilmeleri, şişmanlamaları ya da şişmanların zayıflamaları icin uygulanan besin duzenleri de, mahiyeti bakımından perhiz olmakla beraber, bunlara genel olarak rejim adı verilmektedir. Perhiz kelimesi hastalar icin, rejim ise cok hafif hastalar ya da hastalığa tutulmamak cabası icindeki kimselerin uyguladığı besin duzeni iciti kullanılan deyimlerdir.
Rejim kelimesi alınacak besinlerin daha uygun olması ile ilgilidir. Buna diyet adı verilmektedir.
Bunyesindeki muhtelif duzensizliklerin, bozuklukların, hastalıkların tedavisinde ilÂcların, ameliyatların ,hava değişimi, hasta bakımı gibi unsurların buyuk onemi olmasına karşılık, perhizin de buyuk onem taşıdığı tıp cevrelerinde kabul edilmiştir. Perhizin, ayrıca, bir cok bunye bozukluklarının, hastalıklarının ortaya cıkmasından once sağlığı koruyucu etkisi bulunduğu da bir gercektir. İnsanların, bilgili şekilde, cok kucuk yaşlardan itibaren duzenli bir gıda rejimi ile buyumelerinin, gelişiguzel yiyeceklerle beslenip buyumesine nazaran cok daha olumlu sonuclar verdiği anlaşılmıştır.
Yenilen yemeklerin, alınan besinlerin ya da keyif verici maddelerin sıhhate zarar verebileceği ortaya cıktığı takdirde bunların ya bir kısmının tamamen kesilmesi ya da başka besinlerle değişti rilmesi suretiyle bunyenin zindeliğini, sıhhatliuğini sağlamak gerekir.
Bunyenin durumuna gore, perhiz ya belirli bir sure icin uygulanır, ya da, —cok gerekli durumlarda— butun omur boyu surdurulebilir. Bazan, omur boyu surmesi tavsiye edilen perhizlerin, bir sure sonra gereksiz olduğu anlaşılarak kaldırıldığı durumlar da vardır.
Oyle hastalıklar vardır ki, hastanın hemen hemen hic su icmemesi gerekir. Buna karşılık, bol su icilmesi tavsiye edilen hastalıklar da vardır. Bunun gibi, şekerli maddelerin tamamen kesilmesini gerektiren hastalıklar bulunduğu gibi şekerli maddelerin bol miktarda alınmasını gerektiren hastalıklar da olmaktadır. Bu arada, bazı hastalıklarda yalnız sut, yalnız sebze yemek suretiyle perhiz uygulanır. Bazılarında ise yağsız, tuzsuz, susuz ve nişastasız rejimlerin uygulanması gerekir. Hic yiyecek verilmemek icab eden hastalıklar da vardır. Bunlara kesin perhiz denilmektedir. Orneğin apandisitler, barsak ve mide kanamaları ile bunların ulserlerinde hastanın hic kıpırdamadan yatması, hic bir yiyecek, icecek almaması şarttır. Boyle durumlarda, cok şiddetli susuzluk hissedilmesi hallerinde ancak ağzı calkalayacak kadar az su vermek, ya da enjeksiyon veya serum lavmanı ile susuzluk giderilir.
Hastalıklarda tedavi ve ilÂcların yanı sıra perhizin buyuk onemi bulunduğu hatırdan hic cıkarılmamalı, pek cok hastalarda veya hastaların yakınlarında gorulduğu gibi perhizi bozmaya kalkışılmamalıdır. Bilinmelidir ki, perhizde en kucuk bir sapma dahi, cok kotu sonuclar verebilmekte, ondan sonra da dovunmeler, hayıflanmalar hic bir şeye care olamamaktadır. Hastanın, boyle bir durumda, ağırlaşması, ona bir noktada musamaha gosteren yakınlarını buyuk vicdan azaplarına surukler.