Cevresindeki kişilere zarar vereceği duygusuyla hareket eden, gununun buyuk kısmını bu korkuyu geciren binlerce kişi var.
Aşırı sorumluluk duygusu nedeniyle sevdiklerine ya da cevresindeki kişilere zarar vereceği duygusuyla hareket eden, gununun buyuk kısmını bu korkuyla geciren binlerce kişinin varlığından haberdar mısınız? Bu rahatsızlık takıntı hastalığının en kotu turlerinden biri olarak kabul edilirken, bu kişiler zaman zaman kendine de zarar verme davranışında bulunabiliyor.
Uskudar Universitesi Oğretim Uyesi, Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doc. Dr. Oğuz Tan, obsesyon hastalığının temelinde yatan aşırı sorumluluk duygusu yuzunden sevdiklerine veya cevrelerindeki herhangi bir insana zarar verebileceğini duşunen kişilerin sayısının hic de azımsanmayacak oranda olduğunu belirtiyor.
Kimilerinin iradelerini kaybedip cevrelerindeki kişilere veya kendilerine zarar vermekten korktuklarını vurgulayan Tan, bu kişilerin; "Bıcağı kapıp kocama saplar mıyım? Cocuğumu tutup camdan aşağı fırlatır mıyım? Şu onumde otobus bekleyen kişiyi caddeye iter miyim? Direksiyonu kırıp arabayı kalabalığın ustune surer miyim? Kendimi camdan atar mıyım? Şu bir kutu ilacı bir cırpıda yutar mıyım?" gibi sorulara muhatap olduklarını, ruh dunyalarının bu sorularla allak bullak olduğunu kaydediyor.
Saldırganlık takıntılarının, takıntı hastalığının en kotu turlerinden biri olduğunun altını cizen Yrd. Doc. Dr. Oğuz Tan, bu insanların kendilerini bir cani, alcak bir katil, bir sapık gibi algıladıklarını soyluyor. Tan bir ornekle tabloyu ortaya koyuyor;
Bir anne bebeğini duşurme korkusuna kapılıyor, onu kucağına alamamaya başlıyor, emzirirken Fazla sıkıp kemiklerini kırarım endişesiyle oz yavrusunu bağrına basamaz oluyor.
Yakınlarını bıcaklama korkusuyla her turlu sivri cisimden uzak duranlar, mutfağa kimseyi sokmayanlar, ailesinden ayrı yemek yiyenler, cocuğunu beş kat aşağıdaki zemine cakma endişesiyle, yılın en guzel gununde bile camı kapıyı sımsıkı kilitleyip oturanlar var. Freud, bir hastasının sevdiklerine zarar verme korkusundan dolayı kendisini bir odaya kilitlediğini, kimseyle goruşmediğini anlatır.
Birine zarar verecek en son insan bir obsesiftir.
Zaten bu hastalığın altında yatan temel kişilik oruntusu aşırı sorumluluk duygusudur diyen Tan, bu hastaların zararsız olduklarını şoyle anlatıyor. Ahlaki değerlere, kanunlara en bağlı insanlar obsesiflerdir. Hatta 'anti- sosyal' kimselerin (eski tabirle psikopatların; yani sorumluluk duygusu gelişmemiş, başkalarına zarar vermekten acı duymayan, pişman olmayan, cinayet bile işlese vicdanı derinden sızlamayan şahısların) beyinlerinde, takıntı hastalarının beyinlerindekinin tam tersi bulgulara rastlan Kendine zarar vermek de takıntıya donuşebilir.
Kendisine zarar vermekten endişe duyan takıntılıların cektiği acının başkalarına zarar vermekten korkanların duyduğu acı kadar buyuk olmadığını ifade eden Tan, kendine zarar verme takıntılarına sahip en meşhur kişinin Winston Churchill olduğunu kaydediyor.
Churchill zaman zaman şiddetli bir intihar etme isteği duyuyordu. Ancak bilindiği kadarıyla takıntıları hayatında şiddetli bir tahribat yaratmamıştı. Ancak sık sık yersiz endişelere kapılıyor, ciddi sıkıntı cekiyordu. Tren beklerken demiryoluna yakın duramıyordu. Doktoruna 'Bir saniye kendimi kaybedip raylara atlarsam her şey sona erer' demişti. İstasyonlarda bir sutunun arkasında durmayı (yani trenle arasında bir sutun bulunmasını) tercih ediyordu. Kendini suya atma korkusu yuzunden, gemiyle seyahat etmeyi hic sevmiyordu. Hatta balkona acılan odalardan da hic mi hic hoşlanmıyordu İngiliz başbakanı.