Başbakanlık Musteşarı Prof.Dr. Omer Dincer, "Kamu reformu sihirli bir değnek değil"

Başbakanlık Musteşarı Prof.Dr. Omer Dincer, gelişmiş ulkelerde Turkiye arasındaki en buyuk farklılığın kalkınmışlık olduğunu soyledi.
TGRT'de yayınlnan ?Buyutec' programına katılan Başbakanlık Musteşarı Dincer'in Batuhan Yaşar'ın sorularına verdiği cevaplar şoyle :

Soru: Turkiye'deki en buyuk sorun ne sizce
Cevap: Turkiye'nin en onemli sorunu aslında su anda gelişmiş ulkelerle bizim aramızdaki farklılıktır. Gelişmiş ulkelerin ortaya koyduğu yaşam kalitesi o insanların sahip olduğu maddi ve sosyal imkanlar bizim ulkemizin icinde bulunduğu durum bu farkı cok acık bir şekilde ortaya koyuyor.
Stratejik acık

Soru: Kamu binaları neden son yıllarda 5 yıldızlı konforları aratmayan lukse donuştu? Devlet neden bu kadar buyudu?
Cevap: Sadece bu ulkede bahsettiğiniz standartlar belirli kurumlar icin soz konusu. Tabi bu standartlar niye var niye yok diye tartışmaktan cok, biz niye boyle olduk sorusuna cevap uretmek lazım. Şimdi fiziki faktorlerin yetersizliği yanında aslında bunun bir mali kaynak sorunu olduğu keşfedersek soyleyeceğimiz şey gayet basit. Turkiye'nin gelişmiş ulkelerle ardasında ciddi bir stratejik acık bulunuyor. Ama bu acık başka taraftan baktığın zaman ciddi bir sorunun da var olduğunu gosterir. Bizde bir de mali acık var. Eğer siz bu ulkede odemeniz gereken borcların yarısı kadar kaynağı uretemiyorsanız o zaman bu şartları nasıl duzelteceksiniz. Sadece bir binaya girdiğiniz zaman onun fiziki şartlarına bakmamak gerekir. Aynı zamanda o binada neyin uretildiğini ureten insanların nelere sahip olup olmadıklarında bakmak gerekir. Bizim ulkemizde burokrasi belki de alışılmaması gereken noktada gozden gecirilebilir. Burokrasi aşağıdan yukarıya doğru cıktıkca artan imtiyazlar hiyerarşisi haline geliyorsa şayet o zaman bunu durup duşunmemiz lazım.

Soru : Kamu yonetimi reformu hazırladınız ve kamuoyuna acıkladınız Ama Kamu yonetimi reformu meclise neden hala sevk edilmedi?
Cevap: Dosya benim elimde şu an butun imzaları tamamlanmış olarak elimizde ama goruyorsunuz kamu oyunda yoğun bir tartışma devam ediyor. Bu tartışma surecinde bizde hala bir cok kişi ve kurumdan bilgi topluyoruz. Bizim topluma vaat ettiğimiz bir hususta, tum kamuoyunda yeniden yapılandırma formu oluşturacağız ve tabi bu formdan da bilgi sağlayacağız demiştik. Şimdi bu bilgileri topluyoruz, bu bilgilerden bizim hata yaptığımızı ortaya koyacak bir değerlendirme, bir eleştiri gelirse duzeltmeler yapacağız. Kanun da duzletmeyi yaptıktan sonra meclise hemen sevk edilecek.

Soru: Ne zaman cıkar bu?
Cevap: Tahmin ediyorum bu kesinlikle yılbaşına kalmaz, diye bekliyorum.

Soru: Bu kamu yonetimi reformu cıktıktan sonra halk olarak ne değişecek? Halk neyi iyi anlamalı?
Cevap: Halkta şu beklenti oluşturulmamalı. Bu kanun cıktığı gunun ertesinde pek cok sorunumuz cozulecek ve sihirli bir değnekle pembe bir dunyanın vatandaşları alacak değiliz. Bu kanun cıktıktan hemen sonra aslında pek cok bakanlığın kamu kurum ve kuruluşunun teşkilat kanunları gozden gecirilecek ve bu kanunun temel felsefesine bunun gosterdiği istikamete uygun şekilde duzenlemeler yapılacak. Esas yansımaları o kanunlar da yapabileceğimizi duşunuyorum. İnsanların hayatını kolaylaştıracağı, hayat standartlarını yukseltecek tedbirler alacağız. Artık pek cok iş icin Ankara'ya getirmeyecek herkes kendisine en yakın mahalli bir birim de işini halledecek. Dolayısıyla her hangi bir ilin ucra bir ilin sekreterinin atanmasıyla ilgili imza atmayacağım. Şimdi bu bir boyutu bu tarafın.

Soru: Gunde kac saatiniz imza atmaya harcıyorsunuz?
Cevap: 3 saatimi imza atmaya ayırıyorum.


Soru: Bu kanun cıktıktan sonra bu azalacak mı?
Cevap: Bu kanun cıktıktan hemen sonra azalmayacak. Ama surecleri iyileştirdikce azalacağını duşunuyorum. Ancak kanun cıkmadan once yapılabilecek bazı şeylerin olduğunu gordum ve onları da yapacağız.

Soru: Tasarruf anlamında devletin ciddi tedbirler alması gerekiyor mu?
Cevap: Tabi ki gerekiyor. Cok insan cok hizmet uretmek anlamına gelmez. Cok sayıdaki personel aslında verimsizliğinde kaynağı olabilir. Onun icin kurumların personelinin mali kaynaklarının hatta fiziki kaynaklarının rasyonelleştirilmesi lazım bu acıdan bakıldığında. Pek cok değişik ulkede bakanlıklara ve ozellikle merkez de calışan insan sayısına baktığınız zaman bizden cok daha duşuk olduğunuzu gorursunuz. Bu şu anlamada gelmiyor. Yani biz burada sayı fazla oyle ise biz bunları buradan uzaklaştıracağız anlamı da gelmiyor. Biz butun nitelikli insanlarımızı Ankara'ya toplayarak hepsini burada biriktirerek ve onlarında yeteri kadar uretmelerini sağlayacak mekanizmaları kurumayarak ne kadar gidebiliriz ki. Ben size ornekler vereyim; Bizim değişik bakanlıklarımızın APK'ların da teftiş kurullarında cok sayıda valiliklerde Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında binlerce insanımız var ve bunlar uretmiyorlar. Ben diyorum ki hep beraber bir karar verelim belki bizde kısmen bu işte kendimiz adına radikal kararlar vermek durumunda kalabiliriz. Ama daha fazla urutebileceğimiz bir ulke yaratalım.
Soru: Sayın Başbakan'la aranız nasıl? Calışma anlamında birlikteliği sağlayabildiniz mi?
Cevap: Dışarıdan nasıl gozukuyor sizce. Birlikteliği sağlamak gibi bir problemimiz olmazdı zaten. Biz daha once birlikte calışmıştık. Birbirimizi kişilik ve calışma temposu ve uyum olarak tanıyorduk. Orada cok ciddi bir sorunumuz olmaz diye duşunuyorum.
Soru: Merak ettiğimiz bir konu var. Şoforunuzun 18 bin dolara mal olduğunu soylemiştiniz yıllık hem benzin hem de ucretin. Şofor kullanacak mısınız?
Cevap: Tabi ki şofor kullanacağım. Burada şunu soyleyeyim. Bazı hizmetleri uretmek icin sizin karargaha ihtiyacınız olabilir. Ama bu karargahı sizin şahsi olarak toplumsal statunuzun bir sembolu olarak kullanmamamız gerekir. Yine şahsi olarak size hizmet eden insanların sizin icinde bulunduğunuz statuyu yukselten bir değermiş gibi gormemeniz gerekir. Sonucta siz bir hizmet ureteceksiniz, o hizmeti etkin uretebilmek icin bir alt yapıya ihtiyac duyabilirisiniz. Benim soylemeye calıştığım şey şu, bu ulkede eğer 200 bine yakın insan yoneticiye hizmet uretiyorsa o zaman bu insanlar halka hizmet uretmiyorlar demektir. Bu sosyal devlet olmanın bir gereği değil. Devlet kapısında bu ulkedeki istihdam işsizlik sorununa cozum bulmak uzere bir istihdam aracı olarak duşunulmemelidir. Ornek şunu anlatıyordu; 18 bin dolar masraf yapıyorsak bir kere bir onceliğimiz olmalı, biz bu 18 bin dolar masrafı kimlere yapmalıyız. Bu ulke 18 bin dolara karşılık olarak 14 universite oğrencisine kaynak ayırabiliyor. Halbuki bu ulkenin geleceği eğitimle ise şayet, o zaman biz bu parayı eğitime ayırabiliriz. Bir oncelik meselesi olarak bakabiliriz. İkincisi eğer bir istihdam olarak goruyorsak, o 18 bin doların 8 bin dolarını devlet memurunun ucret ve maaşı, duşuk hayat kalitesi standardı ve onun gelişmesi icin kullanabiliriz, maaşına ek olarak verebiliriz. 10 bin dolarıyla da istihdam yaratmak uzere bir tedbirler ongorebiliriz. Ozel sektore diğer kamu kurum ve kuruluşlarına belki devleteli ile değil ama yatırım yapmaları icin teşvikler on gore biliriz ve yeri istihdam kapıları aralayabiliriz. Bu daha da buyuk istihdam aracı oluşturabilir bize.

turkiye