21 Kasım 2007 CARŞAMBAResmî GazeteSayı : 26707
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2004/46
Karar Sayısı : 2007/60
Karar Gunu : 17.5.2007

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Konya 1. İdare Mahkemesi


İTİRAZIN KONUSU : 8.5.1991 gunlu, 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harclar Kanununun Bir Maddesinin Yururlukten Kaldırılması Hakkında Kanun'un 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen altıncı fıkrasının Anayasa'nın 2., 10. ve 55. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

IOLAY
Mahkemelerde keşiflerden elde edilen gelirler nedeniyle adli ve idari yargı icin ayrı ayrı hesaplar oluşturulmasını ongoren Adalet Bakanlığı işlemine karşı acılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılık savını ciddi bulan Mahkeme iptali icin başvurmuştur.


IIİTİRAZIN GEREKCESİ
Mahkeme'nin başvuru kararının gerekce bolumu şoyledir:
?MADDİ OLAY VE UYGULANACAK HUKUM: Davacılar, Konya 1. İdare Mahkemesinde gorevli katipler ve mubaşir olup, fiilen mahkeme keşiflerine iştirak ederek yol harcırahının yarısını alıp yarısının idari yargı havuzuna kesildiği, adli yargıya ozgu ayrı bir havuz bulunması sebebiyle bu havuz ile ilişkilendirilmedikleri icin, adli personel olmalarına rağmen aralarında eşitsizlik oluştuğu bunun ortadan kaldırılması icin 23.01.2004 gunlu dilekce ile davalı idareye başvurarak, ?tum yargı mensuplarına tek havuzdan odeme yapılmasının sağlanması ve 3717 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasından kendilerinin de yararlandırılması icin işlem tesis edilmesini? istedikleri, davalı idarenin dava konusu işlemle bu talebi reddi uzerine bakılan davanın acıldığı gorulmuştur.
Davalı idarenin ret işleminin incelenmesinden, davacıların talebinin 3717 sayılı Yasanın 2. maddesinin 6. fıkrası uyarınca reddedildiği gorulmekte olup, bu durumda anılan yasa hukmu bu uyuşmazlığın cozumunde ?uygulanacak yasa hukmu? niteliğindedir. Nitekim anılan hukum uyarınca davacıların Y.D. talebi reddedilmiş olup, yasanın ayrımcılık yonu somutlaşmıştır.
Bu doğrultuda davacıların Anayasaya aykırılık itirazları ciddi bulunarak anılan yasa hukmunun iptali icin Anayasa Mahkemesine itiraz edilmesine karar verilmiştir.

İLGİLİ KANUN MADDESİ: İtiraz edilen 3717 sayılı Yasanın 2. maddesinin 6. fıkrasında; birinci fıkrada sayılanlardan adli yargı hakim ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personele tahakkuku muteakip yol tazminatının 1/2'si odenir. Yol tazminatının kesilen 1/2'si 5 yerdeki bir kamu bankasında acılan bir hesaba yatırılır. Bu hesaba yatırılan paraların %10'u her ayın ilk haftası icinde Ankara'da bir kamu bankasında actırılan Adalet Bakanlığı merkez hesabına gonderilir. Mahalli hesapta toplanan paraların arta kalanı, o yargı cevresinde gorevli adli yargı hakim ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personeline (ceza infaz kurumu personeli haric) aya bir, eşit miktarda odenir; ancak bu odemenin yıllık tutarı en yuksek Devlet memuru aylığının (ek gosterge dahil) yıllık tutarının yarısını gecemez? hukmu duzenlenmektedir.
ANAYASAYA AYKIRILIK SEBEPLERİ:
1-) ANAYASANIN 2. MADDESİ YONUNDEN: Anayasanın 2.maddesinde ?Turkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı icinde, insan haklarına saygılı, Ataturk Milliyetciliğine bağlı, başlangıcta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir? hukmune yer verilmektedir. Hukuk Devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu, adaletli bir hukuk duzeni kuran ve bunu surdurmekle kendini yukumlu sayan, butun eylem ve işlemleri ile eşitlik ve hakkaniyeti gozeten devlettir. Bu bağlamda, yasa koyucunun yasal duzenlemeler yaparkenki takdiri, sınırsız ve keyfi olmayıp hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır. Buna gore yasa koyucunun, yargı yerlerinde oluşan havuz sistemini duzenlerken, ayrımcılığa yol acmayacak şekilde, milli dayanışma ruhunu zedelemeden, toplumun huzurunu zaafa uğratmayacak adaletli bir sistem kurmaya ozen gostermesi gerekir. Bu sebeple de, havuz sistemini oluştururken, yargı yerlerine gore farklı sistemler kurarak, ozde hepsi de ?adalet personeli? olan gorevliler yonunden ayrımcılığa yol acıp, havuz sistemlerinden farklı miktarlarda nemalanmalarına yol acmamalıdır.
Her ne kadar ?farklı yargı kollarında bulunanlara farklı sistem ongorulduğu, boylelikle her yargı kolunun katkısı oranında havuzdan farklı nemalandığı bunun hakkaniyete uygun olduğu? ileri surulebilecek ise de, ortaya cıkan neticenin bu doğrultuda olmadığı anlaşılmaktadır. Cunku havuzdan yararlanmanın olcutunun ?havuza katkı oranı? olmayıp sadece ?Adalet Personeli? olcutunun esas alındığı gorulmektedir. Cunku her iki havuzda da, meblağın yarısının %10'u kesilip Adalet Bakanlığı personeline dağıtılmak uzere hesaplarına yatırılmaktadır. Burada Adalet Bakanlığı merkez teşkilat personelinin de keşiflere katkısı olmadığı dikkate alınırsa esas olcutun ?Adalet personeli olma? olcutu olduğu ortaya cıkmaktadır. Hatta Adliye icinde de bazı mahkemeler cok az keşfe gittikleri halde havuzdan tam yararlanmaktadır. Bu sebeple de, ?keşfin zahmetini Adli Yargı cektiğinden, havuza katkısı az olan idari yargı personeli kapsam dışı bırakılmıştır? denilemez. Aksi takdirde Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı icinde hareket edilmemiş olur.
2) ANAYASANIN 10. MADDESİ YONUNDEN: Anayasanın 10. maddesinde; ?Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi duşunce, felsefi inanc, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gozetilmeksizin kanun onunde eşittir.
Hicbir kişiye, aileye, zumreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları butun işlemlerinde kanun onunde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar? hukmune yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği uzere, Anayasa'nın 10. maddesine gore yasaların uygulanmasında ayrım gozetilmeyecek ve eşitliğe yol acılmayacaktır. Maddede duzenlenen ?Eşitlik? ilkesiyle, birbirinin aynı durumda olanlara aynı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Yasa onunde eşitlik, herkesin her yonden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki ozellikler, kimi kişiler ya da topluluklar icin değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da ongorulen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Yine Anayasa Mahkemesi'nin ceşitli kararlarında eşitlik ilkesi, aynı durumda bulunanlar icin haklarda ve odevlerde, yasalarda ve yukumluluklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda, hizmetlerde eşitliğin sağlanmasını gerektiren eşit davranma ve ayrım yapmama ilkesi olarak yorumlanmıştır.
3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harclar Kanunun Bir Maddesinin Yururlukten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2. maddesinin altıncı fıkrası, yalnızca adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personele (ceza infaz kurumları personeli haric) yol tazminatından o yerde actırılan hesapta toplanan paralardan ayda bir eşit miktarda odeme yapılmasını ongormekte, adli yargıda gorevli personelle aynı konumda bulunan idari yargı personeline fıkrada yer verilmemekte, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunun 4001 sayılı Kanunla değişik 59. maddesinin 2. fıkrası ile, bolge idare, idare ve vergi mahkemelerinde gorev yapan personelin yol giderleri ve tazminatları hakkında 3717 sayılı Yasa hukumlerinin uygulanacağının belirtilmiş olması da, uygulamanın, idari yargıda gorevli personele odenen yol tazminatlarının ayrı bir hesapta toplanarak dağıtılması şeklinde olması nedeniyle itiraz konusu kuralda yer alan eksik duzenlemenin idari yargıda gorev yapan personel yonunden doğurduğu eşitsizliği gidermemektedir.
Gercekten de, adliye mahkemelerinde acılan dava sayılarının cokluğu ve niteliği nedeniyle, ozellikle davalara dayanak ve delil teşkil etmek uzere ilgililerce talep edilen tespitler dolayısıyla yapılan keşifler sonucunda, adli yargıda gorev yapanlara dağıtılmak uzere yol gideri ve tazminat hesaplarında fazla para birikmekte, buna karşılık idari yargıda genellikle idare mahkemelerinde ve cok az olmak uzere keşif yapılmakta, bunun doğal sonucu olarak da adli yargıdan ayrı tutulan idari yargının yol gideri ve tazminatı hesabında adli yargı hesabına nazaran aynı duzeyde birikme gercekleşmemektedir.
Adli ve idari yargının farklı teşkilatlanmış olması nedeniyle bu durumun hakkaniyete uygun olduğu duşunulebilirce de; aynı durum ve aynı konumda olduğunda şuphe bulunmayan iki personel arasında birinciler lehine bir sonuc yaratan bu duzenlemenin, Anayasa'nın ozdeş nitelikte bulunan durumların yasal duzenlemelerle aynı işleme bağlı tutulmasını gerektiren 10. maddesine aykırı duştuğu kanaatine varılmaktadır.
Yasadaki bu eksik duzenleme, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunun 59/2. maddesinde 10.06.1994 tarihli ve 4001 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle giderilmeye calışılmış, değişiklik sonrasında 3717 sayılı Kanun uyarınca alınan yol tazminatlarının idari yargıda gorevli hakim ve savcılar ile diğer personel ve Adalet Bakanlığı merkez teşkilatındaki personele odenmek uzere ilgili hesaplara yatırılması, defter tutulmasına ilişkin usuli işlemler ve odeme esasları Adalet Bakanlığının 11.10.1994 tarihli ve 69199 sayılı Genelgesi ile duzenlenmiş, anılan genelgenin dava konusu edilmesi uzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 10.03.1995 gunlu ve 1995/86 sayılı kararıyla yurutmenin durdurulması uzerine 18.05.1995 gunlu ve 34371 sayılı Genelge ile yururlukten kaldırılmış, bu tarihten, yargı kararı uyarınca yeniden yururluğe konulduğu 03.02.2003 tarihine kadar olan donemde idari yargıda gorevli personelin 3717 sayılı Yasa hukumlerinden yararlandırılması, başka bir deyişle anılan Yasanın idari yargı acısından uygulanması mumkun olmamıştır.
Diğer taraftan, 3717 sayılı Yasanın itiraz konusu 2. maddesinin altıncı fıkrası, mahalli hesapta toplanan paraların adli yargı personeline odenmesini keşfe bizzat katılmış olmak gibi bir koşula da bağlamamıştır. Fıkra hukmune gore, odemeden yararlanabilmek icin adli yargıda gorevli olmak yeterlidir. Dolayısıyla, Yasa ile amaclananın adli yargı personeline kısmen de olsa parasal yonde katkı yapmak olduğu acıktır. Aynı durum, idari yargı personeli acısından da gecerli olduğundan, yasa ile getirilen olanağın aynı konudaki personele eşit bir bicimde sunulması Anayasa'nın 10. maddesi gereğidir. Yol gideri ve tazminatlarının bir kısmının Adalet Bakanlığı merkez teşkilatı personeline dağıtılması da varılan bu sonucu doğrulamaktadır.
3-) ANAYASANIN 55. MADDESİ YONUNDEN: Anayasanın 55. maddesinde; ?Ucret emeğin karşılığıdır.
Devlet, calışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ucret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları icin gerekli tedbirleri alır.
Asgari ucretin tespitinde ulkenin ekonomik ve sosyal durumu goz onunde bulundurulur? hukmu duzenlemektedir.
Bilindiği uzere, kamu gorevlilerinin 657 sayılı Yasa ve ozel mevzuatlarla duzenlenen mali hakları aylık, ucret, odenek, hizmetle ilgili ceşitli odemeler, zam ve tazminatlar, ek gosterge gibi ceşitli unsurlardan oluşmaktadır.
3717 sayılı Yasanın itiraz konusu 2. maddesinin altıncı fıkrası ile ongorulen, yargı personelinin mali hakları kapsamında nitelendirilebilecek odemelerin derece, kademe, eğitim, unvan, yetki ve sorumluluk bakımlarından eşit durumda bulunan personelin sadece farklı yargı duzenleri icerisinde bulunmalarından dolayı adli ve idari yargı personeline eşit bir şekilde dağıtılmaması, Anayasa'nın ucrette adalet sağlanmasını ongoren 55. maddesi hukmune de aykırı bulunmaktadır.
Sonuc olarak, 3717 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin davada uygulanacak kural niteliğinde olan ve adli ve idari yargı ayrımının doğal bir sonucu olarak da gorulmeyen, 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değişik altıncı fıkrasının, Anayasa'nın 2. maddesi yanında eşitlik ilkesini duzenleyen 10. maddesi ile, ucrette adaletin sağlanmasına ilişkin 55. maddesine aykırı olduğu ve bu nedenle iptalinin uygun olacağı sonucuna varılmaktadır.
SONUC VE TALEP: Yukarıda acıklanan sebeplerle, Adli teşkilatta uygulanan havuz sistemlerinin farklılığından dolayı Adli ve İdari Yargı Mensubu personel arasında ayrımcılık yapıldığı, hakkaniyete ve eşitliğe aykırı davranıldığı sonuc ve kanaatine varılarak;
3717 sayılı Kanunun 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen 6. fıkrasının Anayasanın 2., 10 ve 55. maddelerine aykırı olduğu duşuncesiyle, anılan yasa hukmunun iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine itirazen goturulmesine, dava dosyasının tum belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak Anayasa Mahkemesine sunulmasına, bu aşamada dosyanın tekemmulunun sağlanmasına, ancak dosya tekemmul etse bile iş bu karar aslı ile dosya suretinin yuksek Mahkemeye tebliğinden itibaren 5 ay karar verinceye kadar bekletilmesine 10.03.2004 gununde oybirliğiyle karar verildi.?

IIIYASA METİNLERİ
Aİtiraz Konusu Kural
3717 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen altıncı fıkrası şoyledir:
?Birinci fıkrada sayılanlardan adli yargı hakim ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personele tahakkuku muteakip yol tazminatının 1/2'si odenir. Yol tazminatının kesilen 1/2'si o yerdeki bir kamu bankasında acılan bir hesaba yatırılır. Bu hesaba yatırılan paraların % 10'u her ayın ilk haftası icinde Ankara'da bir kamu bankasında actırılan Adalet Bakanlığı merkez hesabına gonderilir. Mahalli hesapta toplanan paraların arta kalanı, o yargı cevresinde gorevli adli yargı hakim ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personeline (ceza infaz kurumu personeli haric) ayda bir, eşit miktarda odenir; ancak, bu odemenin yıllık tutarı en yuksek Devlet memuru aylığının (ek gosterge dahil) yıllık tutarının yarısını gecemez.?

BDayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında Anayasa'nın 2., 10. ve 55. maddelerine dayanılmıştır.

IVİLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İctuzuğu'nun 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIC, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tulay TUĞCU, Ahmet AKYALCIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Fazıl SAĞLAM ve A. Necmi OZLER'in katılımlarıyla 23.6.2004 gunu yapılan ilk inceleme toplantısında oncelikle uygulanacak kural sorunu uzerinde durulmuştur:
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine gore, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hukmunde kararname kurallarını Anayasa'ya aykırı gorurler veya taraflardan birinin ileri surduğu aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hukmun iptali icin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi icin elinde yontemince acılmış ve mahkemenin gorevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya cıkan sorunların cozumunde veya davayı sonuclandırmada olumlu ya da olumsuz yonde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
Yasa'nın 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen 6. fıkrasının birinci tumcesinde, maddenin birinci fıkrasında sayılanlardan adli yargı hakim ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personele tahakkuku muteakip yol tazminatının 1/2'sinin odeneceği kurala bağlanmıştır.
İtiraz başvurusunda bulunan mahkemenin bakmakta olduğu dava konusu işlem, keşiflerden elde edilen paraların ne şekilde dağıtılacağı ile ilgilidir. Altıncı fıkranın 1. tumcesi ise, bu konuda hesap oluşturulmadan once bizzat keşfe katılan adli yargı hakimi ve savcıları ile adli yargıda gorevli yazı işleri muduru, zabıt katibi, mubaşir, icra muduru, icra mudur yardımcısı ile diğer personele verilecek yol tazminatını ilgilendirmektedir. Bu durumda, itiraz isteminde bulunan Mahkemenin onundeki dava, makamından uzaklaşma durumunda olanlara doğrudan verilecek ½ oranındaki yol tazminatı ile ilgili değil, bu tazminatın kalan yarısının dağıtılmak uzere oluşturulacak hesap ile ilgili olduğundan itiraza konu fıkranın birinci tumcesi davada uygulanacak kural değildir.
Bu nedenle, 23.6.2004 gununde yapılan toplantıda, 3717 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen 6. fıkrasının birinci tumcesine ilişkin başvurunun mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, kalan bolumunun esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

VESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Kanun Hukmunde Kararname kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekceleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği goruşulup duşunuldu:

AAnayasa'ya Aykırılık Sorunu
1Kanun Hukmunde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel Acıklama
Anayasa'da, Kanun Hukmunde Kararnamelerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de ongorulmuştur. KHK'ler, işlevsel yonden yasama işlemi niteliğinde olduklarından bunların yargısal denetimlerinin yapılması gorev ve yetkisi de Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Yargısal denetimde KHK'nin, oncelikle yetki yasasına sonra da Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının cozumlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'lerin yetki yasalarına uygunluğunun denetlemesinden değil, yalnızca Anayasa'ya bicim ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden soz edilmekte ise de, Anayasa'ya uygunluk denetiminin icerisine oncelikle KHK'nin yetki yasasına uygunluğunun denetimi girer. Cunku, Anayasa'da, Bakanlar Kurulu'na ancak yetki yasasında belirtilen sınırlar icerisinde KHK cıkarma yetkisi verilmesi ongorulmuştur. Yetkinin dışına cıkılması, KHK'yi Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Boylece, KHK'nin yetki yasasına aykırı olması Anayasa'ya aykırı olması ile ozdeşleşir.
Olağanustu Hal KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan (mad. 121) alırlar. Bu tur KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir. Buna karşılık olağan donemlerdeki KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması zorunludur. Bu nedenle, KHK'ler ile dayandıkları yetki yasası arasında cok sıkı bir bağ vardır.
KHK'nin yetki yasası ile olan bağı, KHK'yi aynı ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. KHK'nin Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması, gecerliliğinin on koşuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan cıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal edilen bir KHK'nin kuralları, icerikleri yonunden Anayasa'ya aykırılık oluşturmasalar bile Anayasa'ya uygunluğundan soz edilemez.
KHK'lerin Anayasa'ya uygunluk denetimleri, yasaların denetimlerinden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde, ?kanunlar Anayasaya aykırı olamaz? denilmektedir. Bu nedenle, yasaların denetiminde, onların yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'ler ise konu, amac, kapsam ve ilkeleri yonunden hem dayandıkları yetki yasasına hem de Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar.
Bir yetki yasasına dayanmadan cıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dışında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK'lerin anayasal konumları birbirlerinden farksızdır. Boyle durumlarda, KHK'ler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından icerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava acıldığında iptalleri gerekir.
Bu nedenlerle, iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak cıkarılan KHK'lerin, Anayasa'nın, 2. maddesindeki ?Hukuk devleti? ilkeleriyle 6. maddesindeki ?Hic kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.? kuralı ve KHK cıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır.

2İtiraz Konusu Kuralın Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine, 10. maddesindeki eşitlik ilkesine ve ucrette adalet sağlanmasına ilişkin 55. maddesine aykırı olduğu ileri surulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı Kanun'un 29. maddesine gore, Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa'ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri surulen gerekcelere dayanmak zorunda değildir. Taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekce ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, konu Anayasa'nın 6. ve 91. maddeleri yonunden de incelenmiştir.
İtiraz konusu kuralı iceren 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname, 6.6.1991 gunlu, 3755 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Gorev ve Yetkileri ile Bunların Personelinin Mali ve Soysal Haklarında Duzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu'na dayanılarak cıkartılmıştır. KHK'nin dayandığı 3755 sayılı Yetki Yasası, Anayasa Mahkemesi'nin 12.12.1991 gunlu, E.1991/27, K.1991/50 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Boylece, 449 sayılı KHK anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
Bu nedenle, Anayasa'ya aykırı gorulerek iptal edilen 3755 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak cıkarılmış bulunan 3717 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen 6. fıkrasının birinci tumcesi dışında kalan bolumu Anayasa'nın 2., 6. ve 91. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın, Anayasa'nın 10. ve 55. maddeleri bakımından incelenmesine gerek gorulmemiştir.

Bİptal Kararının Yururluğe Gireceği Gun Sorunu
Anayasa'nın 153. maddesinin ucuncu fıkrasında, ?Kanun, kanun hukmunde kararname veya Turkiye Buyuk Millet Meclisi İctuzuğu ya da bunların hukumleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yururlukten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hukmunun yururluğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı gunden başlayarak bir yılı gecemez? denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesinin dorduncu fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, beşinci fıkrasında Anayasa Mahkemesi'nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu duzenini tehdit veya kamu yararını ihlÂl edici mahiyette gorurse yukarıdaki fıkra hukmunu uygulayacağı belirtilmektedir.
8.5.1991 gunlu, 3717 sayılı Yasanın 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen 6. fıkrasının birinci tumcesi dışında kalan bolumunun iptaline karar verilmesinin doğuracağı hukuksal boşluk, kamu yararını bozucu nitelikte olduğundan gerekli duzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yururluğe girmesi uygun gorulmuştur.

VISONUC
A- 8.5.1991 gunlu, 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harclar Kanununun Bir Maddesinin Yururlukten Kaldırılması Hakkında Kanun'un 2. maddesinin 449 sayılı Kanun Hukmunde Kararname ile değiştirilen altıncı fıkrasının birinci tumcesi dışında kalan bolumunun Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
B- İptal edilen kuralın doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte gorulduğunden, Anayasa'nın 153. maddesinin ucuncu fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dorduncu ve beşinci fıkraları gereğince iptal hukmunun, KARARIN RESMÎ GAZETEDE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YURURLUĞE GİRMESİNE,
17.5.2007 gununde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.