18 Mart 2008 SALIResmî GazeteSayı : 26820
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/52
Karar Sayısı : 2007/35
Karar Gunu : 3.4.2007


İPTAL DAVASINI ACAN : Turkiye Buyuk Millet Meclisi uyeleri Ali TOPUZ, Haluk KOC ile birlikte 114 milletvekili


İPTAL DAVASININ KONUSU : 21.4.2005 gunlu, 5335 sayılı ?Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun?un;

A- 2. maddesiyle 26.5.1927 gunlu, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu'na eklenen Ek Madde 12'nin,


B- 3. maddesinin (b) bendiyle değiştirilen 8.6.1949 gunlu, 5434 sayılı Turkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 40. maddesinin birinci fıkrasının ikinci tumcesinin ?? hizmet sureleri ne olursa olsun 61 yaşını dolduranlar hakkında da hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabilir.? bolumunun,

C- 5. maddesinin (b) bendiyle 4.1.1961 gunlu, 209 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Doner Sermaye Hakkında Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin,

D- 19. maddesinin birinci fıkrasının;


1- (a) bendiyle 28.3.2002 gunlu, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borc Yonetiminin Duzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesinin ikinci ve ucuncu fıkralarının sonuna eklenen cumlelerin,

2- (f) bendiyle 28.3.2002 gunlu, 4749 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin yeniden duzenlenen (C) fıkrasının (1) numaralı bendinin ?? ile bu Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca imzalanan hibe anlaşmaları ve 10 uncu maddesi uyarınca imzalanan borc verme ve yeniden yapılandırmaya ilişkin anlaşmalar ?? bolumu ile (2) ve (3) numaralı bentlerinin,

E- 21. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 10.7.2003 gunlu, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu'nun 33. maddesine eklenen ikinci fıkranın (2) numaralı bendinde yer alan ??yaşları ilgili mevzuatın getirdiği yaş sınırının uzerinde olanları?? ibaresinin,

F- 25. maddesiyle 27.6.1989 gunlu, 375 sayılı Kanun Hukmunde Kararnameye eklenen Ek Madde 1'in birinci ve sonuncu fıkralarının,

G- 28. maddesinin (m) fıkrasıyla değiştirilen 10.7.2004 gunlu, 5216 sayılı Buyukşehir Belediyesi Kanunu'nun 6. maddesinin dorduncu fıkrasının,

H- 30. maddesinin ikinci ve ucuncu fıkralarının,

I- 31. maddesinin ?? ihtiyac fazlası olan personelin, ilgili kuruluşların da goruşu alınarak, genel butceye dahil dairelere, katma butceli idarelere, doner sermayelere, kefalet sandıklarına, sosyal guvenlik kurumlarına, butceden yardım alan kuruluşlara nakledilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanı yetkilidir.? bolumunun,

İ- 32. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tumcesinin,

J- Gecici 6. maddesinin birinci fıkrasının,

Anayasa'nın Başlangıc'ının dorduncu paragrafı ile 2., 5., 6., 7., 8., 10., 11., 13., 49., 56., 60., 65., 67., 90., 123., 125., 127., 128., 153., 161., 162. ve 163. maddelerine aykırılığı ileri surulerek iptalleri ve yururluklerinin durdurulması istemidir.

I- İPTAL VE YURURLUĞUN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKCESİ

Yururluğun durdurulması istemini de iceren dava dilekcesinin gerekcesi şoyledir:

?III. GEREKCE

1) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci Maddesinin 26.05.1927 Tarihli ve 1050 Sayılı Kanuna Eklediği ?Ek Madde 12? nin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin 26.05.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanuna eklediği ?Ek Madde 12? ile; devletin zimmetinde gercekleşip, butce tertibi bulunmakla birlikte masrafın oluştuğu yer ve zamanda odeneği bulunmayan harcama tutarlarının, dayanağını oluşturan harcama belgeleri de eklenmek suretiyle usulune gore tahakkuk ettirileceği hukme bağlanmıştır. Yapılan bu duzenlemeyle, gecmiş donemlerden bugune kadar butcede tertibi bulunmakla birlikte mal ve hizmet teslim alınmak suretiyle butce harcaması gercekleştiği halde yeterli odeneği olmadığı icin tahakkuk ettirilmeyen harcamaları tahakkuk ettirmek suretiyle odeme yapılması ongorulmektedir. Bunun anlamı, aslında gecmiş donemlerde mal ve hizmetin teslimi kamuya yapılmış ya da hukuki durumun gercekleşmesi ile birlikte kamunun yukumluluğu doğmuş olan ancak, ilgili hak sahiplerine odeme yapılamayan durumlarda, devletin belirtilen şekilde odeme yapabilmesine imkan sağlanmasıdır.

Anayasanın 161 inci maddesinin ikinci fıkrası ?Mali yıl başlangıcı ile genel ve katma butcelerin nasıl hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir? hukmune amirdir. Bu hukum cercevesinde 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 35 inci maddesinin ilk cumlesinde ?Meclis Genel Butce Kanununun metnini madde madde; gelir ve gider cetvellerini bolum bolum goruşur? hukmune yer verilmiştir. Bu madde, Butce Kanunu tasarısı ile gelir (B Cetveli) ve gider (A Cetveli) cetvellerinin Meclis Genel Kurulunda goruşulmesinde ve onaylanmasında, Kanun tasarısı metninin maddeler itibariyle, (A) ve (B) cetvellerinin bolumler itibariyle ele alınacağını hukme bağlamaktadır. Yine Anayasanın ?Butcenin goruşulmesi? başlığını taşıyan 162 nci maddesinin dorduncu fıkrasında, Genel Kurulda, bolumler uzerinde ayrıca goruşme yapılmaksızın okunup oylanacağı belirtilmiştir.
Anayasanın 163 uncu maddesinde ise, butce odeneklerinin harcanabilecek miktarın sınırını gosterdiği ve bunun aşılamayacağı hukme bağlanmıştır.Bu hukumler; harcamaların yılı butcesinde gosterilen tutarı aşamayacağını, eğer yıl icinde butce odeneklerinin yetmeyeceği ortaya cıkarsa bunun ancak, ek butce kanunu cıkarılmak suretiyle karşılanabileceğine amirdir. Yine, 163 uncu madde de cari ve ileriki yıl butcelerine mali yuk getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde, belirtilen giderleri karşılayabilecek mali kaynak gosterilmesi zorunludur denmektedir. Nitekim, 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanunun ilgili 45 inci maddesi harcama yetkisinin sınırının butce odeneği olduğunu ve bir kanunla emrolunan hizmetlerin karşılığının kesinlikle ilgili yılın butcesine alınması gerektiğini acıkca duzenlemektedir. Bu Kanunun 57 nci maddesinde de, başlangıc butce odeneklerinin değiştirilmesine yonelik yapılan butce odenek aktarmalarına kısıtlamalar getirilmiştir.

Bu hukumler birlikte değerlendirildiğinde, belli kısıtlar dahilinde yapılan ic odenek aktarmaları haric olmak uzere butcede odenek aşılması suretiyle bir harcama yapılmış olması halinde; bu işlemin tahakkuk ettirilmesinin ilgili yıl butce kanunu cercevesinde olması ve zorunlu yasal değişikliğin de, butce kanunun tabi olduğu usul ve esaslara gore yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Yurutmenin ? idarenin o yıl butce odeneklerinin ustunde bir yukumluluk altına girmesi durumunda, bunun gerektirdiği harcamanın, Anayasanın 162 nci ve 163 uncu maddeleri uyarınca TBMM'ce cıkarılacak ek butce kanunu ile karşılanması Anayasal bir zorunluluktur.

Yapılan bu duzenlemenin gercek amacının; hem ilgili mali kanunların getirdiği odenek ustu harcama yasaklarının aşılması, hem de uygulanan ekonomik program nedeniyle ceşitli ikincil duzenlemelerle veya alınan kararlarla odenek ustu ve tertip dışı harcama yapılmayacak alanlara yonelik olarak yapılan ustu ortulu harcamaların bu şekilde hukuki alt yapısının tesis edilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bu duzenlemeyi getiren 5335 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile, bir anlamda parlamentonun butce yapma ve butce denetim hakkı elinden alınmış olmaktadır.

Sonuc olarak; kamu maliyesinde saydamlık, hesap verme sorumluluğu gibi kavramlar ve bunların uygulanması, bu tur duzenlemelerle uygulanma şansını kaybetmektedir. Yurutme, odenek ustu harcamalar icin parlamentoya gelip ilgili yıl butcesi icin ek odenek alması gerekirken, ilgili yılda bu harcamayı tahakkuk ettirmeyip gizlemekte ve getirilen bu duzenleme ile istediği zaman harcamayı tahakkuk ettirmek imkanını ele gecirmektedir. Bu uygulamanın doğal sonucu, butce harcamalarının tahakkuk ettirilen tutar kadar ilgili yılda eksik raporlanmasıdır. Bu cercevede yapılan hesaplamada, sosyal guvenlik kurumları dahil kamu kurumlarının sağlık bakanlığı ve universite doner sermayelerine olan birikmiş borcları, yeşil kart odemesinden dolayı yine doner sermayelerine odenmeyen ertelenen tutarlar, eczanelere kamu kurumlarının birikmiş borc tutarları ile diğer odenek ustu olup tahakkuk ettirilmeyen harcamalar (yolluklar, ilama bağlı borclar gibi) ilgili yıl butcesi icinde değil tahakkuk ettirilen yıl butcesine butce gideri olarak yazılmak suretiyle muhasebeleştirilebilecektir.

Bunun da Anayasanın 161 inci, 162 nci ve 163 uncu maddelerinde yer alan ilkelere aykırı olduğu ortadadır.

Anayasanın herhangi bir hukmune aykırı bir duzenlemenin Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerindeki hukuk devleti, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı da acıktır.

Acıklanan nedenlerle 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin 1050 sayılı Kanuna eklediği ?Ek Madde 12? Anayasanın 2 nci, 11 inci, 161 inci, 162 nci ve 163 uncu maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

2) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 uncu Maddesinin (b) Bendinin Değiştirdiği 5434 Sayılı Kanunun 40 ıncı Maddesinin Birinci Fıkrasındaki ?hizmet sureleri ne olursa olsun 61 yaşını dolduranlar hakkında da hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabilir? İbaresinin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 3 uncu maddesinin (b) bendi hukmu ile; 5434 sayılı Turkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek iştirakcilerin gorevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş sınırı 65 olarak belirlenmekte ancak, hizmet sureleri ne olursa olsun 61 yaşını dolduranlar hakkında (43 uncu maddede yazılı olanlar dışında) hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabileceği hukme bağlanmaktadır.

08.06.1949 gunlu, 5434 sayılı Turkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun emeklilik yaş hadlerini duzenleyen 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, iştirakcilerin gorevleriyle ilgilerinin kesilmesini gerektiren yaş sınırının 65 yaşını doldurdukları tarih olduğu belirtilmiş, diğer fıkralarında da hizmetlerin nitelik ve ozelliklerine gore genel yaş sınırının ustunde ya da altında olan ozel yaş sınırları ongorulmuştur. 40 ıncı maddede, 5434 sayılı Kanunun yururluğe girdiği 1949 yılından bu yana ceşitli değişiklikler yapılmasına karşın, maddenin ilk şeklinde yer alan iştirakcilerin gorevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren 65 yaş sınırı hep korunmuş ancak ilk kez 16.03.2003 gunlu, 4827 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile değiştirilerek 61'e indirilmiştir. Yapılan değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilerek Turkiye Buyuk Millet Meclisi'ne geri gonderilmesi uzerine cıkarılan 03.04.2003 gunlu, 4839 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle yaş sınırı yeniden 61'e indirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 08.05.2003 gunlu, E. 2003/31, K. 2003/3 (Yururluğu Durdurma) sayılı kararıyla bu Kanunun yaş sınırını 61'e indiren kuralını da iceren kimi maddelerinin yururluklerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu karardan sonra cıkarılan 08.07.2003 gunlu, 4919 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değiştirilen 5434 sayılı Yasanın 40 ıncı maddesiyle iştirakcilerin gorevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddinin 61 yaşını doldurdukları tarih olduğu belirlenmiş, 2 nci maddesiyle aynı Kanuna eklenen Gecici 215 inci maddeyle de, bu kanunun yayımı tarihinde 61 ve daha yukarı yaşları doldurmuş olanlar ile 61 yaşını doldurmasına kısa bir sure kalanlar icin 1 il 6 ay arasında değişen sureleri kapsayan geciş donemi ongorulmuştur.

Yapılan bu son duzenleme de, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2003 gunlu, E. 2003/67, K. 2003/88 sayılı kararıyla;

?Dava konusu kuralın getirilmesindeki amac, gerekcesinde belirtildiği gibi, gercekten genc ve yetenekli kişilere yukselme olanağı sağlanması ve kamu yonetiminde etkinliğin artırılması ise bu amaca, hukuk guvenliği ilkesini zedelemeden ve finansman sorunu ile karşı karşıya olduğu bilinen ilgili sosyal guvenlik kurumunun aktueryal dengelerini bozmadan ulaşılması gerektiğinde duraksanamaz.

Ote yandan, 61 il 65 yaş arasında olup, devlet burokrasisinin ust kademelerinde yer alan ve kamu hizmetinin başarı ile surdurulebilmesi icin gerekli bilgi, birikim ve deneyime sahip cok sayıdaki kişinin gorevine, hukuk guvenliğini sarsmayacak bicimde makûl ve olculu bir geciş sureci ongorulmeksizin yasa ile son verilmesinin kamu hizmetinin gorulmesini olumsuz yonde etkileyeceği acıktır.

Gecici 215 inci maddenin birinci fıkrasıyla yeni uygulamaya intibak icin basamaklar saptanırken daha uzun bir zaman dilimi yerine 1 il 6 ay arasında değişen kısa bir geciş surecinin benimsenmesi, kişilerin yarınlarından kaygı duymamaları, bu bağlamda istikrarlı bir calışma yaşamı surdurebilmeleri icin gerekli olan hukuk guvenliği ilkesini sarsıcı niteliktedir.

Acıklanan nedenlerle dava konusu kurallar, hukuk guvenliği ile sosyal ve ekonomik hakları yaşama gecirmekle yukumlu sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığından Anayasanın 2 nci ve 5 inci maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.?

gerekceleri ile iptal edilmiştir.

5335 sayılı Kanunun 3 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki iptali istenen duzenlemeyle; 61 yaşını dolduranların gorevlerine hukuk guvenliğini sarsmayacak bicimde makûl ve olculu bir geciş sureci ongorulmeksizin kurumlarınca son verilmesi imkanının tanınması, aşağıda acıklanan nedenlerle ve Anayasa Mahkemesinin yukarıda acıklanan kararında da belirtildiği uzere, hukuk guvenliği ile sosyal ve ekonomik hakları yaşama gecirmekle yukumlu sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamakta ve Anayasanın 2 nci ve 5 inci maddelerine aykırı duşmektedir.

Anayasanın 2 nci maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve ozgurlukleri koruyup guclendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk duzeni kurup bunu geliştirerek surduren, hukuk guvenliğini gercekleştiren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kacınan, hukuku tum devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine acık, yasaların ustunde Anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde yasakoyucu, yasaların yalnız Anayasaya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yukumludur. Hukuk devletinin temel oğelerinden biri de guvenilirliliktir Hukuk devleti, tum eylem ve işlemlerinde yonetilenlere en guclu en kapsamlı şekilde hukuksal guvence sağlayan devlettir. Hukukun ustunluğunun egemen olduğu bir devlette hukuk guvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur.

Hukuk guvenliği, ?belirlilik ve ongorulebilirlik? gerektirir.

Hukuk guvenliğinin sağlanmasında, ?kazanılmış haklar?ın korunması da temel bir unsurdur.

Kişiler 5434 sayılı Kanun kapsamında bir goreve atandıklarında kanunun acıkca sıraladığı ve herkes icin gecerli, genel ve nesnel ayrık haller dışında, yine kanunun gosterdiği zorunlu emeklilik yaş sınırına gelinceye kadar calışabileceklerini bilir ve yaşam duzenlerini bu durum uzerine kurarlar.
Kişilere, kurumlarındaki yetkililerin tamamen oznel olarak belirleyecekleri ?hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlar? da, 61 yaşında yani zorunlu emeklilik yaş sınırına gelmeden once yaş haddi uygulanabilmesine imkan tanınması, onların zorunlu emeklilik yaş sınırına kadar calışabilecekleri konusundaki belirlilik ve ongorulebilirliği, dolayısı ile hukuka guven duygularını kokunden zedeleyecek; memuriyete girerken kazandıkları zorunlu yaş sınırına kadar calışabilme haklarını yok edecektir.

Kuşkusuz, gorevin gereklerinin kamu yararına uygun bicimde yerine getirilebilmesi icin zorunlu emeklilik yaş sınırına gelmeden memura yaş haddi uygulanması, bazı durumlarda bir gereklilik olabilir. Ne var ki yaş haddi uygulanabilecek bu gibi haller, ancak yasada kamu yararı amacı cercevesinde, herkes icin gecerli, genel ve nesnel bir bicimde tadadi olarak gosterilmeleri halinde, hukuk guvenliğine, hukuk duzeninden beklenen belirlilik ve ongorulebilirliğe, kazanılmış haklara ve sosyal hukuk devleti anlayışına aykırı duşmeyecek ayrık durumlar niteliğini kazanabilirler.

Cunku bir hukuk devletinde, belirlilik ve ongorulebilirliği sağlamak icin, kişilerin haklarının yanı sıra, yonetimin gorev ve yetkilerinin sınırının ve iceriğinin de yasalarda acıkca gosterilmesi bir zorunluluktur. Bu, aynı zamanda idarenin yargısal denetiminin gercekleştirilmesi bakımından da buyuk onem taşır.

İptali istenen ibarede ise, yurutme organına ? kurumlara 61 yaşını dolduranlar hakkında verilen yaş haddi uygulama yetkisinin sınırı, ?hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlar? olarak gosterilmiş ancak bu durumların neler olabileceği sıralanmamıştır.

Bu nedenle, bu yetkinin takdire bağlı olarak kullanılacağı anlaşılmaktadır.

Soz konusu yetkinin esasları yasa ile gosterilmediği icin, bu yetkinin keyfi ve oznel kullanımlara yol acabileceği acıktır.

Bir kurumun, hizmetin gereği ve niteliği bakımından yaş haddi uygulamasını uygun bulduğu bir durumu, bir başka kurum boyle bir uygulama icin gecerli bir neden olarak gormeyebilecek; aynı kurum icinde veya birbirinden farklı kurumlarda aynı durumdaki kişilere farklı uygulamalar yapılabilecektir.

Boyle bir durumun, hukuk duzeninden beklenen ?belirlilik ve ongorulebilirlik? i sağlayamayacağı acıktır. Bu bakımlardan Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı duşen soz konusu ibarenin, aynı durumdaki kimselere farklı hukumler uygulanmasına yol acabileceği icin, Anayasanın 10 uncu maddesinde belirtilen kanun onunde eşitlik ilkesiyle celişeceği de ortadadır.

Diğer yandan idareye esasları yasa ile gosterilmeden iptali istenen ibarede belirtilen turden bir yetki tanınması, bu konuda asli duzenleme yetkisinin idareye bırakılması anlamını taşımaktadır. Cunku yasada hangi durumların hizmetin gerekleri ve niteliği bakımından 61 yaşını dolduranlar icin yaş haddi uygulamasını zorunlu kılacağı tadadi bicimde, genel ve nesnel olarak gosterilmemiştir. Halbuki Anayasanın 8 inci maddesi, yurutme yetki ve gorevinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını ve yerine getirileceğini; 123 uncu maddesi ise idarenin gorevlerinin kanunla duzenleneceğini ifade etmektedir. Bu hukumler yurutmenin ? idarenin Anayasada gosterilen ayrık haller dışında asli duzenleme yetkisi olmadığını ve tum yetkilerini kanundan ve Anayasadan aldığını ortaya koymaktadır. Asli duzenleme yetkisi Anayasanın 7 nci maddesine gore yasamanındır ve devredilemez. Devredildiği takdirde kokenini Anayasadan almadığı icin Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı bir nitelik taşır.

Bu nedenle, soz konusu iptali istenen ibare ile hangi durumların hizmetin gerekleri ve niteliği bakımından 61 yaşını dolduranlar icin yaş haddi uygulamasını zorunlu kılacağını belirleme yetkisinin, asli bir duzenleme yetkisi gorunumunde idareye bırakılması, Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine aykırı duşmektedir.

İptali istenen ibare, kurumlara yaş haddi uygulama yetkisini verirken bunun esaslarını belirtmediği icin aynı zamanda idarenin kanunla duzenleneceğini ifade eden Anayasanın 123 uncu maddesi ile de celişmektedir.

Anayasanın 128 inci maddesi, memurların ve diğer kamu gorevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, gorev ve yetkilerinin, hakları ve yukumluluklerinin, aylık ve odenekleri ile diğer ozluk işlerinin kanunla gosterileceğini belirtmektedir.

İptali istenen ibare, kurumlara yaş haddi uygulama yetkisini verirken, bunun esaslarını belirtmediği icin ?kanunla gosterme? gereğini yerine getirmemiş olması bakımından, Anayasanın 128 inci maddesine de aykırı bir gorunum taşımaktadır.

Anayasanın 17 nci maddesinin ilk fıkrasında herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş, Anayasanın 5 inci maddesinde de; kişinin temel hak ve hurriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığını gelişmesi icin gerekli şartları hazırlamaya calışmak, devletin temel amac ve gorevleri arasında sayılmıştır.Devletin bu yukumluluğunu eşitlik ilkesini gozeterek hicbir ayırım yapmadan herkes icin gecerli olacak bicimde yerine getirmesi gerekmektedir. İptali istenen duzenleme ise, devletin bu yukumluluğunu gozardı ettiği ve gercekleştirmesine imkan bırakmadığı icin Anayasanın 5 inci maddesine de aykırıdır.

5335 sayılı Kanunun 3 uncu maddesinin (b) bendinin değiştirdiği 5434 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki iptali istenen duzenlemenin, Anayasanın ceşitli hukumlerine aykırı olması, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkelerinin ve dolayısı ile Anayasanın 11 inci maddesinin de ihlÂli sonucuna yol acmaktadır.

Acıklanan nedenlerle, 21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3 uncu maddesinin (b) bendinin değiştirdiği 5434 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki ?hizmet sureleri ne olursa olsun 61 yaşını dolduranlar hakkında da hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabilir? ibaresi Anayasanın 2 nci, 5 inci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 10 uncu, 11 inci, 123 uncu ve 128 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

3) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 5 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendinin Değiştirdiği 206 Sayılı Kanunun 3 uncu Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) ve (b) Bentlerinin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile değiştirilen 209 sayılı Kanunun 3 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istenen (a) ve (b) bentleri ile; koruyucu sağlık hizmetlerinin verildiği, birinci basamak da dahil olmak uzere, Sağlık Bakanlığı'na bağlı tum kuruluşlarda, tum hizmetler paralı hale getirilmektedir.

209 Sayılı Kanunda yapılan bu değişiklik sonucu; birinci basamak sağlık hizmeti sunan kuruluşlar da dahil olmak uzere Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşları ile bağlı kuruluşlarındaki; muayene, teşhis, tedavi, laboratuvar, tetkik ve tahlil işleri, aşı, ilac, serum v.b. tum hizmet ve uygulamalar icin yurttaşlar para odeyeceklerdir. Yasa, soz konusu hizmetler icin halktan alınacak paraların sağlık kuruluşlarının doner sermayesine eklenerek, sağlık kuruluşlarının ihtiyaclarının karşılanacağını hukme bağlamaktadır.

Anayasanın 56 ncı maddesinde Devlete, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı icinde surdurmesini sağlama gorevi verilmiştir. Anayasanın 65 inci maddesinde, Devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen gorevlerini mali kaynaklarının yeterliği olcusunde yerine getireceği belirtilmiş olduğundan sağlık hizmetlerinin de devletce saptanan bir bedeli olması tabiidir. Ancak yine Anayasanın 65 inci maddesine gore bu bedelin tespitinde, devlete verilen gorevlerin amaclarına uygun onceliklerinin de gozetilmesi gerekir.

İptali istenen duzenleme, sağlığın kamusal bir hizmet olmaktan cıkartıldığının ve halkın sağlığının piyasa koşullarına devredildiğinin belgesidir. Cunku bu ulkenin yurttaşları para vermeden bir kızamık aşısı, bir verem aşısı bile olamayacaklardır. Yoksul halk, sağlık ocaklarından ve hastanelerden adeta dışlanmaktadır. Bu duzenleme ile; toplumumuzun bugunun de ve yarının da, sağlığı elinden alınmakta ?paran kadar sağlık? anlayışı kurallaştırılmaktadır. Bu nedenle soz konusu duzenleme, Anayasanın 56 ncı ve 65 inci maddeleri ile aykırı duşmektedir.

Boyle bir duzenlemenin sağlık hizmetlerinden yararlanma bakımından mali olanakları elverişli olanlarla olmayanlar arasında Anayasanın 10 uncu maddesine aykırı bir eşitsizlik yaratacağı da ortadadır.

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin 16.11.2000 tarihli E. 2000/26, K. 2000/48 sayılı kararında acıklandığı uzere;

?Anayasanın 2 nci maddesinde sozu edilen sosyal hukuk devleti, insan haklarına saygılı, kişilerin huzur, refah ve mutluluk icinde yaşamalarını guvence altına alan, kişi ile toplum arasında denge kuran, calışma hayatının kararlılık icinde gelişmesi icin sosyal, iktisadi ve mali tedbirler alarak calışanları koruyan ve insanca yaşamalarını sağlayan, işsizliği onleyen, milli gelirin adalete uygun bicimde dağıtılması icin gereken onlemleri alan, gucsuzleri gucluler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi kuran devlettir. Cağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin tum kurumlarıyla Anayasanın ozune ve ruhuna uygun bicimde kurulmasını ve işlemesini gerekli kılar. Sosyal hukuk devletinde kişinin korunması, toplumda sosyal guvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla olanaklıdır. Bu bağlamda sosyal hukuk devletinin gercekleştirilebilmesi icin zaman zaman farklı ekonomik ve sosyal politikalar uygulaması gerekebilir. Ancak, bunların sınırı kuşkusuz ki, temel hukuk kuralları ve Anayasadır.?

?Paran kadar sağlık? anlayışını kurallaştıran, gucsuz yoksul halkı sağlık ocaklarından ve hastanelerden dışlayan bir duzenlemenin Anayasanın 2 nci maddesinde ifade edilen ?sosyal hukuk devleti? ilkesi ile bağdaştırılmasının da mumkun olamayacağı acıktır.

Anayasanın ceşitli hukumlerine aykırı bir duzenleme, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkelerinin ve dolayısı ile Anayasanın 11 inci maddesinin de ihlÂli sonucuna yol acmaktadır.

Acıklanan nedenlerle, 5335 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile değiştirilen 209 sayılı Kanunun 3 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri Anayasanın 2 nci, 10 uncu, 11 inci, 56 ncı ve 65 inci maddelerine aykırı olup, iptalleri gerekmektedir.

4) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 19 uncu Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) Bendinin 28.03.2002 Tarihli ve 4749 Sayılı Kanunun 6 ncı Maddesinin İkinci ve Ucuncu Fıkralarının Sonlarına Eklediği Cumlelerin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde 4749 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının sonuna getirilen duzenleme ile 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Hakkındaki kanunun Ek Gecici 2 nci maddesi cercevesinde ortaya cıkan ve gorev zararı niteliğindeki borclar hakkında ozel tertip devlet ic borclanma senetlerine ilişkin sınırlayıcı hukumlerin uygulanmayacağı ongorulmektedir.

4572 sayılı Kanunun Gecici 2 nci maddesinin c bendi şu oyledir:

?c) Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin 01.05.2000 tarihinden once mevcut ozel bunye faaliyetleri ile ilgili banka borcları, birliklerin yeniden yapılandırma surecinde Yeniden Yapılandırma Kurulunun onerileri dikkate alınarak Hazine tarafından soz konusu borcların, hangi miktar ve koşullarda ustlenileceğine ve 28.03.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanun ve ilgili yıl butce kanunu hukumleri cercevesinde ustlenilecek borcların tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulunca belirlenir.?

Bugun toplam 17 adet ?Birlik? ve 300'un uzerinde ?Kooperatif? faaliyetini surdurmektedir. Getirilen soz konusu duzenleme ile; 4572 sayılı kanun cercevesinde yeniden yapılandırılması ongorulen birliklerin 01.05.2000 tarihinden onceki banka borcları, Hazine tarafından Bakanlar Kurulunca belirlenen usul ve esaslar dahilinde silinecek ve bu silinme karşılığında, Hazine'nin ustune kalan mali yukumluluk ilgili yıl butcesinde gosterilmeyecektir.

4794 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası esas olarak ikrazen ozel tertip ic borclanma senetlerinin cıkarılmasını butcede yeterli odeneğinin olması şartına bağlamıştır. Bunun nedeni de, hangi amac icin (başta gorev zararları olmak uzere) cıkarılacak olursa olsun, cıkarılan ozel tertip borclanma senetlerinin harcamayla ilişkisinin kurulmasıdır. Yani, kamunun ustlendiği her turlu yukumluluk butcenin harcama kanadı ile ilişkilendirilerek şeffaf bir şekilde kamuoyunun ve parlamentonun bilgisine sunulmakta ve bu yolla kamu harcamalarının gizlenmesinin de onune gecilmiş olmaktadır. İptali istenen bu duzenleme ile, gecmiş donemlerin kotu ve kamu yararı bulunmayan uygulamalarına donuş yapılmaktadır. Tarım Satış Kooperatifleri adına, Hazinenin ustlendiği gorev zararı niteliğindeki odemeler, butce harcamaları arasında gosterilmemek suretiyle gizlenmekte, boylece butce acığı duşuk gosterilmektedir.

Bilgi alınan iki kurumun kayıtlarından bu nitelikteki borcun 500 trilyonun uzerinde olduğu tespit edilmiştir (2004 yıl sonu itibariyle). Bu kurumlar, borclarının bugune kadar ancak yuzde 4'unu odeyebilmişler ve surekli artan bir faiz yuku ile karşı karşıya kalmışlardır. Konuya ilişkin olarak yapılan başka calışmalar incelendiğinde, 17 Birliğin toplam borcunun 2 katrilyona yaklaştığı ifade edilmektedir (Borsavizyon Dergisi, Ankara Ticaret Borsası, Faik Yavuz, Mayıs 2003).

Getirilen bu duzenlemede, Hazinenin ne duzeyde ve hangi birliklerin banka borclarını ustleneceği acık değildir.

Halbuki yurutme yetki ve gorevinin Anayasa ve kanunlar cercevesinde kullanılıp yerine getirileceği ve idarenin kuruluş ve gorevlerinin kanunla gosterileceği Anayasanın 8 inci ve 123 uncu maddelerinde ifade edilmektedir.

Hazinenin ne duzeyde ve hangi birliklerin banka borclarını ustleneceğinin yasada acıkca gosterilmemesi Anayasanın 8 inci ve 123 uncu maddelerinde belirtilen kanunilik ilkesine aykırıdır. Boyle bir duzenleme hangi birliklerin banka borclarını ustleneceğine idarenin takdire bağlı olarak karar vermesine imkan tanır. Bu da idarenin hangi birliklerin banka borclarını ustleneceğine ilişkin asli duzenlemeyi kendi kendisine yapması anlamına gelir. Halbuki Anayasanın 8 inci maddesi yurutmenin Anayasada gosterilen ayrık haller dışında asli duzenleme yetkisi olmadığını; Anayasanın 7 nci maddesi bu yetkinin yasamaya ait olduğunu ve devredilemeyeceğini, devredildiği takdirde kokenini Anayasadan almayan bir yetki gorunumune gireceğini ortaya koymaktadır.

Bu nedenle, iptali istenen duzenleme, Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine aykırı bir yetki devri yapmaktadır.

Yapılan hesaplamada normal senaryoda bu kuruluşların silinecek banka alacağının en az 1.2 katrilyon, olumsuz senaryoda ise en az 2 katrilyonun uzerinde olduğu tahmin edilmiştir. Bunun anlamı, bu tutarda mali yukun Hazine tarafından ozel tertip tahvil cıkarılmak suretiyle kamu borcunu artıracak şekilde finanse edilmesidir.

Yine 5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendiyle yapılan diğer bir duzeleme ile; Tasarruf Mevduat Sigortası Fonundan olan alacaklar icinde, 4794 sayılı kanunun 6 ncı maddesinin ucuncu fıkrasının hukmunun uygulanmayacağı ongorulmektedir. Bunun anlamı, TMSF'den olan Hazine alacaklarının silinmesi durumunda silinen tutarın butcede harcama olarak yazılmamasıdır. Halbuki 4794 sayılı kanunun değinilen hukmunun amacı, bu şekilde alınacak olan politik bir kararın maliyetinin acıkca ortaya konması ve hesap verebilirliğin işlemesidir. TMSF kapsam dışına cıkarılmak suretiyle ustlenilen alacak (silinen) tutarı kadar olan harcama uluslararası uygulamalara da aykırı bir şekilde butcede gosterilmemek suretiyle bir anlamda gizlenmiş olmaktadır.

Eylul 2004 sonu itibarıyla TMSF'nin bilancosunda Hazinenin toplam alacağı 47.1 katrilyon lira tutarındadır. Bu tutarın 26.2 katrilyon lirası nakit olarak kullanılmış gozukmektedir. Geri kalan 20.8 katrilyon lira ise henuz TMSF tarafından kullanılmamıştır. Biriken faiz giderleri tahakkuku ise 12 katrilyon liraya ulaşmıştır.

İptali istenen soz konusu duzenlemelerin, acıkca mali disiplini bozacak nitelikte olduklarından, kamu yararı amacı gudulerek yapılmadıkları anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin 20.11.1990 gun ve E. 1990/13, K. 1990/30 sayılı Kararında;

?Anayasanın 2 nci maddesinde, ?Turkiye Cumhuriyeti ... bir hukuk Devletidir.? denilmektedir.

Yasaların kamu yararına dayanması gereği, kuşkusuz hukuk devletinin onde gelen koşullarından birisini oluşturmaktadır. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin yerleşmiş anlayışını yansıtan kararlarında belirtildiği gibi;

Anayasanın 2 nci maddesinde tanımlandığı uzere Devletimiz bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkesinin oğeleri arasında ilkesi vardır. Bu ilkenin anlamı kamu yararı duşuncesi olmaksızın başka deyimle yalnızca ozel cıkarlar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır. Buna gore cıkarılması icin kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı Anayasanın 2 nci maddesine aykırı nitelikte olur ve dava acıldığında iptali gerekir. Cıkarıldığı zaman kamu yarÂrına dayanan kuralın, koşulların değişmesi sonucunda kamu yararını karşılayamaz duruma geldiğinde dahi iptali gerekir.

Buna gore yasaların, amac ogesindeki sakatlık başlıbaşına bir aykırılık nedeni oluşturabilecektir.?

denilmiştir.

Kamunun ustlendiği her turlu yukumluluğun butcenin harcama kanadı ile ilişkilendirilerek şeffaf bir şekilde kamuoyunun ve parlamentonun bilgisine sunulmasında ve bu yolla kamu harcamalarının bilinmesinde, kamu yararı bulunduğu kuşkusuzdur. İptali istenen duzenlemeler, boyle bir bilgi edinmeyi ve hesap verebilirliğin işlemesini engellediğinden, kamu yararı amacını gutmemekte ve başka bir amaca yonelmiş bulunmaktadır. Kamu yararı amacına yonelik olmayan yasama işlemleri ise Anayasa Mahkemesinin yukarıda değinilen kararında acıklandığı uzere amac oğesi bakımından sakattırlar ve bu durum başlıbaşına Anayasaya aykırılık nedenidir.

Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerinde ifade edilen hukuk devleti, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkelerine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E. 1987/28, K. 1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa. 24, shf. 225).

5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4749 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci ve ucuncu fıkralarının sonlarına eklediği ve acıklanan gerekcelerle Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine aykırı cumlelerin iptal edilmeleri gerekmektedir.

5) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 19 uncu Maddesinin Birinci Fıkrasının (f) Bendinin Yeniden Duzenlediği 28.03.2002 Tarihli ve 4749 Sayılı Kanunun 17 nci Maddesinin (c) Fıkrasının (1) Numaralı Bendindeki ?ile bu Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca imzalanan hibe anlaşmaları ve 10 uncu maddesi uyarınca imzalanan borc verme ve yeniden yapılandırmaya ilişkin anlaşmalar? İbaresi ile (2) ve (3) Numaralı Bentlerinin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin iptali istenen hukumleri ile; 28.03.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borc Yonetiminin Duzenlenmesi Hakkında Kanunun, Anayasa Mahkemesinin 28.01.2004 tarih ve E. 2003/86, K. 2004/6 sayılı kararı ile iptal edilen 17 nci maddesi (C) fıkrası yeniden duzenlenmiş; ekonomik, ticari veya ozel kişilerin haklarını ilgilendirenlerin andlaşmaların yayımlanmadan yururluğe konulmaları kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin soz konusu iptal kararında aynen şoyle denilmiştir:

?4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (c) fıkrasıyla, 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesine eklenen (C) fıkrası ile, 4749 sayılı Yasa cercevesinde imzalanan andlaşmaların, 23.05.1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanun uygulamasının dışında olacağı ve bu nedenle Resmi Gazete'de yayımlanmayacağı hukmu getirilmiştir.

Anayasanın 90 ıncı maddesinin ucuncu fıkrasına gore, milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî veya ozel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yururluğe konulamaz. Bu hukme koşut duzenleme getiren 244 sayılı Yasanın 3 uncu maddesinin 3 nolu bendinde, ?Milletlerarası bir andlaşmaya dayanılarak Bakanlar Kurulunca yapılan teknik veya idari nitelikteki uygulama andlaşmalarından ve kanunun verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca yapılıp ? Millet Meclisi'nin bilgisine sunulanların dışında kalan teknik veya idarî andlaşmalardan iktisadî veya ticarî nitelikte olmayan, ozel kişilerin haklarını ilgilendirmeyen ve Turk kanunlarına değişiklik getirmeyenlerin yayınlanması zorunlu değildir. Bu fıkra gereğince yayınlanması zorunlu olmayan andlaşmalar hakkında ? cıkarılan kararnamelerin yayınlanması da zorunlu değildir.? denilmektedir.

Bu duzenlemelere gore, Anayasanın 90 ıncı maddesinin ucuncu fıkrası uyarınca TBMM'nce uygun bulunması zorunluluğu olmayan andlaşmalardan, ekonomik, ticari veya ozel kişilerin haklarını ilgilendirenlerin yayımlanmadan yururluğe konulmaları olanaksızdır.

4749 sayılı Kanunun tahvil ihracı ile ilgili andlaşmalar dışında Turkiye Cumhuriyetinin borclu sıfatıyla taraf olduğu (Madde 7/2), hazine garantilerine ilişkin (Madde 8/2), Avrupa Birliğinden sağlanacak hibeler haric olmak uzere ayni ve nakdi hibe alınması (Madde 9/1), yabancı ulkelere, yabancı ulkelerin kuruluşlarına, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına nakdi hibe vermeye yonelik (Madde 9/2), yabancı ulke ve kuruluşlara yapılacak savunma ve guvenlik amaclı hibe ve yardımlarla ilgili (Madde 9/3), yabancı ulkeler, yabancı ulkelerin kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına borc vermeye yonelik (Madde 10/1), Turkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin Yuksek Danışma ve Kredileri Yonlendirme Kurulu tarafından onaylanan yıllık programında yer almayan ulkelerde ve OECD uzlaşması hukumlerine uygun olmayan, ancak ulkemizin cıkarları acısından ozel onem arz eden projelerin kredilendirilmesi (Madde 10/3), Turkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin yabancı ulkelere ve bu ulkelerdeki kuruluşlara verdiği kredilerin uc yıl veya daha uzun vadeli olarak yeniden yapılandırılmasıyla ilgili (Madde 10/3) ve Baku ? Tiflis ? Ceyhan boru hattı projesi tahtındaki akdedilecek uygulama andlaşmalarını (Gecici Madde 6) kapsadığı, yabancı ulke ve kuruluşlarla yapılacak savunma ve guvenlik amaclı hibe ve yardımlarla ilgili andlaşmalarda olduğu gibi, kimi ayrık durumlar dışında, bu andlaşmaların genel anlamda ekonomik ve ticari ozelliği olan kamu finansmanı ve borc yonetimiyle ilgili bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu kuralla 4749 sayılı Yasa kapsamına giren andlaşmalar arasında ağırlıklı olarak 90 ıncı maddenin ucuncu fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanması gerekenlerin de bulunduğu gozetilmeksizin, soz konusu Yasaya gore imzalanan andlaşmaların tumunun Resmi Gazete'de yayımlanmayacağını ongoren dava konusu kural Anayasanın 90 ıncı maddesine aykırıdır. İptali gerekir

?5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin yeniden duzenlediği 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (c) fıkrasının (1) numaralı bendinde; ?Savunma ve guvenlik amaclı kredi ve hibe anlaşmaları? ile 4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca imzalanan hibe anlaşmaları ve 10 uncu maddesi uyarınca imzalanan borc verme ve yeniden yapılandırmaya ilişkin anlaşmalarının Resmi Gazete'de yayımlanmayacağı ongorulmuştur.

?Savunma ve guvenlik amaclı kredi ve hibe anlaşmaları? haric iptali istenen soz konusu (1) numaralı alt bendi uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanmayacağı belirtilen 4749 sayılı Kanunun 9 uncu ve 10 uncu maddeleri kapsamına giren andlaşmalar arasında Anayasanın 90 ıncı maddenin ucuncu fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanması gerekenler bulunmaktadır. Nitekim, Avrupa Birliğinden sağlanacak hibeler haric olmak uzere ayni ve nakdi hibe alınmasına ilişkin andlaşmalar (Madde 9/1), yabancı ulkelere, yabancı ulkelerin kuruluşlarına, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına nakdi hibe vermeye yonelik andlaşmalar (Madde 9/2), yabancı ulkeler, yabancı ulkelerin kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına borc vermeye yonelik anlaşmalar (Madde 10/1), Turkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin Yuksek Danışma ve Kredileri Yonlendirme Kurulu tarafından onaylanan yıllık programında yer almayan ulkelerde ve OECD uzlaşması hukumlerine uygun olmayan, ancak ulkemizin cıkarları acısından ozel onem arz eden projelerin kredilendirilmesine ilişkin andlaşmalar (Madde 10/3); ekonomik, ticari veya ozel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar olup; Anayasanın 90 ıncı maddesinin ucuncu fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanmadan yururluğe konulmaları olanaksızdır.

Yine, 5335 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin yeniden duzenlediği 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (c) fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen andlaşmalar da genel anlamda ekonomik ve ticari ozelliği olan kamu finansmanı ve borc yonetimiyle ilgili andlaşmalar olduğundan Resmi Gazete'de yayımlanmaları Anayasanın 90 ıncı maddesinden doğan bir zorunluluktur.

Anayasanın 153 uncu maddesinin son fıkrasında, ?Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yurutme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gercek ve tuzelkişileri bağlar? denilmektedir. Buna gore, Anayasa Mahkemesi kararları yayımlanmakla bağlayıcılık ozelliği kazandığından, yasama organı aynı konuda duzenleme yaparken bu kararları etkisiz veya sonucsuz bırakacak tutum ve davranışlardan kacınmak ve iptal edilen kuralları yeniden yasalaştırmamak zorundadır. Anayasa Mahkemesi kararlarının sonucları kadar gerekcelerinin de bağlayıcılığı tartışılamaz. Cunku kararlar gerekceleri ile bir butunluk oluştururlar ve bu doğrultuda yasamanın da icinde yer aldığı devletin ve kişilerin etkinliklerinde yonlendirici ve belirleyici olurlar. Bu nedenle yasama organı iptal edilen yasaların yerine yeni duzenleme yaparken kararların gerekcelerini de gozonunde bulundurmakla yukumludur.

Bu nedenle iptali istenen kural, Anayasa Mahkemesinin 28.01.2004 tarih ve E. 2003/86, K. 2004/6 sayılı kararındaki gerekce gozetilmediği icin Anayasanın 153 uncu maddesine de aykırı duşmektedir.

Anayasanın herhangi bir hukmune aykırı bir duzenlemenin Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerindeki hukuk devleti, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı da acıktır.

5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin yeniden duzenlediği 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (c) fıkrasının (1) numaralı bendindeki ?ile bu Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca imzalanan hibe anlaşmaları ve 10 uncu maddesi uyarınca imzalanan borc verme ve yeniden yapılandırmaya ilişkin anlaşmalar? İbaresi ile (2) ve (3) numaralı bentleri Anayasanın 2 nci, 11 inci, 90 ıncı ve 153 uncu maddelerine aykırı olup, iptalleri gerekmektedir.

6) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 21 inci Maddesinin (b) Fıkrasının 4925 Sayılı Kanunun 33 uncu Maddesine Eklediği İkinci Fıkranın (2) Numaralı Bendindeki ?yaşları ilgili mevzuatın getirdiği yaş sınırının uzerinde olanları? İbaresinin Anayasaya Aykırılığı

5335 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin (b) fıkrasının 4925 sayılı Kanunun 33 uncu maddesine eklediği ikinci fıkranın (2) numaralı bendinde, Ulaştırma Bakanlığına yaşları ilgili mevzuatın getirdiği yaş sınırının uzerindeki aracları satın alma yetki verilmesi, kamu yararını değil, başka kişileri koruma amacına yonelik bir duzenlemedir. Eski taşıt alınması, doner sermaye işletmelerini zarara uğrayacakları yatırımlara yonelmeye ve kamu gelirlerini kotu harcamaya yoneltebilir.

Yasama erkinin boyle bir sonucu verecek bir duzenleme yapmak icin kullanılması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.

Anayasanın 2 nci maddesinde; «Turkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı icinde, insan hakların, saygılı, Ataturk milliyetciliğine bağlı, başlangıcta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmektedir. gereği kuşkusuz hukuk devletinin onde gelen unsurlarından birisini oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 22.06.1972 gunlu, E. 1972/14, K. 1972/34 sayılı kararında, «Hukuk Devleti ilkesinin oğeleri arasında ilkesinin de var olduğu acıklanmıştır. Bu karara gore, «Anayasanın 2 nci maddesinde tanımlandığı uzere Devletimiz bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkesinin oğeleri arasında ilkesi vardır. Bu ilkenin anlamı kamu yararı duşuncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır. Buna gore cıkarılması icin kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı Anayasanın 2 nci maddesine aykırı olur ve iptali gerekir.

Boyle bir duzenlemenin Ulaştırma Bakanlığını diğer gercek ve tuzelkişiler icin arac satınalma konusunda mevzuatın getirdiği yaş sınırlamalarının dışında tutması, Anayasanın 10 uncu maddesinde ifade edilen eşitlik ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.

Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa. 24, shf. 225).
Acıklanan nedenle, 5335 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin (b) fıkrasının 4925 sayılı Kanunun 33 uncu maddesine eklediği ikinci fıkranın (2) numaralı bendi eşitlik ve yasaların kamu yararına dayanması ilkesi ile bağdaşmadığından Anayasanın 2 nci, eşitlik ilkesine aykırı olduğu icin Anayasanın 10 uncu ve Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkesine aykırı olduğundan Anayasanın 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

7) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25 inci Maddesinin 375 Sayılı Kanun Hukmunde Kararnameye Eklediği Ek Madde 1'in Birinci ve Sonuncu Fıkralarının Anayasaya Aykırılığı

25 inci maddesinin 375 sayılı Kanun Hukmunde Kararnameye eklediği Ek Madde 1'in birinci fıkrası ile; bu fıkrada belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının gorevleri ile ilgili olarak yayımlayacakları kitap, dergi, ansiklopedi, gazete, bulten ve broşur gibi yayınlar icin odenecek telif ve işlenme ucretleri ile basılı ve basılacak eser inceleme ucretlerinin ve bunlara ilişkin usûl ve esasların Maliye Bakanlığının teklifi uzerine Bakanlar Kurulunca yururluğe konulacak yonetmelikle duzenleneceği hukme bağlanmıştır.

Yine bu maddenin son fıkrasında da, bu madde kapsamına giren eserlerin secilmesi, yayımlanması, yayım ve ansiklopedi yazı kurullarının kurulması, calışma esasları, gorevleri ve yetkileri ile diğer hususların kurumlar tarafından cıkarılacak yonetmeliklerde duzenleneceği ongorulmuştur.

Bu hukumlerde, soz konusu kurum ve kuruluşların yayımlayacakları kitap, dergi, ansiklopedi, gazete, bulten ve broşur gibi yayınlar icin odenecek telif ve işlenme ucretleri ile basılı ve basılacak eser inceleme ucretlerinin nasıl ve neye gore belirleneceği ve bunlara ilişkin usûl ve esaslara ilişkin ilkeler konusunda her hangi bir duzenlemeye yer verilmemiştir. Aynı şekilde iptali istenen son fıkra hukmunde de, bu madde kapsamına giren eserlerin secilmesi, yayımlanması konularında hicbir duzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle, idareye yonetmelikle belirleme konusunda verilen yetki, asli duzenleme yetkisidir. Halbuki Anayasaya gore, Anayasanın gosterdiği ayrık haller dışında, yurutmenin asli duzenleme yetkisi yoktur; yurutme Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacak ve yerine getirilecek bir yetki ve gorevdir.

İptali istenen Ek Madde 1'in birinci ve son fıkraları, yurutmeye asli duzenleme yapmak imkanı tanıdığı icin Anayasanın 8 inci maddesine; yasamaya ait olan asli duzenleme yetkisini yurutmeye devrettiği icin Anayasanın 7 nci maddesine; boyle bir yetki Anayasaya dayanmadığı icin Anayasanın 6 ncı maddesine aykırıdır. Diğer taraftan son fıkra hukmunde, ?yayım ve ansiklopedi yazı kurullarının? gorevleri ve yetkilerinin duzenlenmesi yonetmeliğe bırakılmış olduğundan bu fıkra hukmu ayrıca Anayasanın 123 uncu maddesinin birinci fıkrasına da aykırı duşmektedir. Cunku 123 uncu maddenin birinci fıkrasına gore idarenin kuruluş ve gorevlerinin yasa ile duzenlenmesi gerekmektedir.

Anayasaya aykırı bir hukmun hukuk devleti, Anayasanın ustunluğu ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddeleriyle bağdaşmayacağı da acıktır.

Acıklanan nedenlerle, 5335 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 375 sayılı Kanun Hukmunde Kararnameye eklediği Ek Madde 1'in birinci fıkrası ile sonuncu fıkrası Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine ve son fıkra ayrıca Anayasanın 123 uncu maddesine aykırı olup, iptalleri gerekmektedir.
8) 21.04.2005 Tarih ve 5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hukmunde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 28 inci Maddesinin (m) Fıkrasının (1) Numaralı Bendinin Değiştirdiği 5216 Sayılı Kanununun 6 ncı Maddesinin Dorduncu Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı

10.07.2004 tarihli ve 5216 sayılı Buyukşehir Belediyesi Kanununun 6 ncı maddesinin dorduncu fıkrası, ilce ve ilk kademe belediyesi olarak buyukşehir belediye sınırları icine katılan ilce belediyelerinin beşte bir, ilk kademe belediyelerinin onda bir oranında meclis uyesi ile temsilini ongormekte idi.

5335 sayılı kanunun 28 inci maddesi ile 5216 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin dorduncu fıkrasını değiştirilerek ilce ve ilk kademe belediyesi olarak buyukşehir belediye sınırları icine katılan belediyelerin, mevcut belediyelerin temsil edildiği şekilde buyukşehir belediye meclisinde temsil