CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu, Ankara'nın Sincan ilcesi Cokoren koyunu ziyaret ederek mevsimlik tarım işcileri ve koy sakinleriyle bir araya geldi. Kılıcdaroğlu, "Konya'dan kucuk Hollanda'nın yıllık tarım urunu ihracatı 180 milyar doların uzerinde. Devasa bir Turkiye Cumhuriyeti devletinde canlı hayvan, buğday, arpa, mercimek, et dışarıdan. Parayı siz veriyorsunuz, onlar kazanıyorlar, niye siz kazanmıyorsunuz? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu, Ankara'nın Sincan ilcesi Cokoren koyunu ziyaret ederek mevsimlik tarım işcilerinin sorunlarını dinledi. Kılıcdaroğlu, daha sonra koy sakinleriyle bir araya geldi.
"Suyumuz elektriğimiz yok perişanız"
Kılıcdaroğlu ile sohbet eden Şanlıurfa Harranlı bir mevsimlik işci, yaşadıkları sıkıntıları şoyle anlattı:
"4 aydır buradayım. Suyumuz yok, elektriğimiz yok, perişanız. Kimse bakmıyor bize. Burada 10 aile var. Her sene 50-60 kişi getiriyoruz. 30 yıldır bu koyde calışıyorum. Urfa Harran'dan geliyoruz. 4 ay buradayım. Mayıs'ın 8'inden beri buradayım. Ağustos sonunda gideceğiz" diyen bir mevsimlik tarım işcisine Kılıcdaroğlu, "Cocukların eğitimiyle ilgili bir şey yapılıyor mu" diye sordu. İşci hicbir şey yapılmadığını soyledi.
Yevmiyenin 400 lira olduğunu soyleyen işci, "Kurtarmıyor bizi, markete girdik mi cıkamıyoruz. Her şey pahalı. Boşuna calışıyoruz. Burada pancar, soğan capalıyoruz. Bu koyun ihtiyacına biz bakıyoruz" dedi. Kılıcdaroğlu'nun sigortalarının olup olmadığını sorması uzerine işci, "Yok, yok ne BAĞKUR ne sigorta. Hicbir şeyimiz yok. Omur boyu bu işte calışacağız, Urfa'da bir şeyimiz yok. Burada da perişanız, Urfa'da da perişanız" dedi.
"Oylarımızı alıyorlar sonra yuzumuze bakan yok"
"Yaşamamız zor burada. En buyuk sıkıntı elektrik ve su. Cadırlarımızı goruyorsunuz, sıcağın altında, elektrik olmayınca ne pervane calışıyor ne bir şey. AK Parti Urfa milletvekilleri, yatıyorlar, hepsi yatıyor. Geliyorlar oraya, bizi kandırıyorlar, oylarımızı alıyorlar. Ondan sonra yuzumuze bakan yok. Bin pişmanız" diyen işciye Kılıcdaroğlu, "Elektriği bilmiyorum ama su işini cozmek mumkun galiba. En azından gunde bir tanker gelse onu bir şekliyle sağlamaya calışırız. Buyukşehir Belediye başkanımıza soyleriz, ona gore bir şeyler yaparız. Sizin sorunlarınızı cozmek siyasetcinin, iktidardakilerin gorevidir. Onların cozmesi lazım. Biz sizin sorunlarınızı kamuoyunun gundemine getirmek istiyoruz cunku bu sadece sizin sorununuz değil, Turkiye'nin sorunu. Yeni bir sorun değil, soyluyor işte, 30 senedir bu işi yapıyor. 30 senede bir mesele cozulmuyorsa o zaman Turkiye'nin hangi sorununu cozduler? 30 yıldır mevsimlik işci var, hicbirinizin sosyal guvenliği yok. Peki yarın obur gun yaşınız ilerleyecek, kim bakacak size? Bir emekli maaşınız bile olmayacak sizin. Biz elimizden geleni yapacağız, en azından sizin dertlerinizi geniş kitlelere, siyasetcilere, Meclis'e duyuracağız. Niye bu sizin kaderiniz olsun, sizin kaderiniz boyle olmamalı" dedi.
"Kanun gereği yapılmadı"
Kılıcdaroğlu, daha sonra koy meydanında koylulerle bir araya geldi. Kılıcdaroğlu, burada şunları soyledi:
"Sizin yaşadığınız sorunların tamamını biliyorum cunku bu sorunları sadece siz yaşamıyorsunuz. Turkiye coğrafyasının neresine giderseniz aynı sorunlar var. Ama bu sorunlar yeni de değil, oteden beri var. Eğer oteden beri bu sorunları cozemediysek hepimizin oturup duşunmesi lazım, niye cozemedik. Sizler calışıyorsunuz, alın teri dokuyorsunuz bazen tarlada, bazen dukkanda, bazen fabrikada. Hayatın her yerinde calışıyorsunuz, insan calışıyor. Aslında sizin sorunlarınıza cozum uretmek icin kanun da cıkmış. Ne diyor o kanun: Her yıl milli gelirin en az yuzde 1'i oranında ciftciye destek verilir. Bugune kadar hic verilmedi, kanunun gereği yapılmadı. Ama ciftci kardeşlerimiz de 'Kanunun ongorduğu parayı niye bize odemiyorsunuz' demedi. Demeniz lazım. Hak sizin hakkınız, dava acmanız lazım. 'Benim hakkımı niye vermiyorsunuz' demeniz lazım. Ama universiteyi bitirip işsiz gezen bir evladımız gorunce onun derdi, benim derdim. Eğer genc bir cocuk işsizse annede, babada, komşuda huzur olmaz. Herkesin işi olsun, aşı olsun istiyorum.
Calışıyorsunuz; buğday, arpa uretiyorsunuz, almıyorlar. Sanmayın ki sadece burada boyle, gidin, Konya'ya bakın, orada da boyle. Yukluyor kamyona, goturuyor Toprak Mahsulleri Ofisi'nin onune, 'Şimdi alamayız, nem derecesine bakacağız'. Yine yukluyor geriye goturuyor, her yukleyip goturmede 4 bin lira. Kime satacak buğdayını? Eskiden ofislerin ustunde yazardı: 'Ofis ciftcinin kara gun dostudur' diye. Şimdi oyle mi, ofis ciftcinin niye kara gun dostu olmuyor? Gazi Mustafa Kemal, daha koylu savaştan cıkıp kendi toprağıyla uğraşıp uretim yaptığı andan itibaren 'Koylu milletin efendisidir' diyor. Allah aşkına şimdi koylu milletin efendisi mi? Koyluyu ac bıraktınız. Soğan 4 bucuk liraya duşmuş, markette 24 bucuk, 25 lira. Nasıl oluyor bu, kim kazanıyor bu parayı? Uretici mağdur, tuketici de mağdur. Siyaset, kendi insanına kendi ulkesine sahip cıkmak, kendi ulkesinin cıkarlarını savunmak demektir. Eğer siyaseti boyle yapmazsak Turkiye geriye gider.
"Koylunun milletin efendisi olduğu bir sureci yeniden inşa edeceğiz"
Konya'dan kucuk Hollanda'nın yıllık tarım urunu ihracatı 180 milyar doların uzerinde. Devasa bir Turkiye Cumhuriyeti devletinde canlı hayvan, buğday, arpa, mercimek, et dışarıdan. Parayı siz veriyorsunuz, onlar kazanıyorlar, niye siz kazanmıyorsunuz? Aldığınız her şey vergili, ekmek de kefen bezi de dahil. Ayrımcılık değil; beraber olmak zorundayız. Gencecik evlatlarımızın geleceğini yeniden inşa etmek zorundayız. Kendi hakkınızı, toprağınızın hakkını, evlatlarınızın hakkını-hukukunu savunun. O zaman goreceksiniz ki siyasette taşlar yerine oturacaktır. Asıl hedef, herkesin urettiğinin, alın terinin değerli olduğu, koylunun de milletin efendisi olduğu bir sureci yeniden inşa etmek. Bunu yapacağız.

"400 kilometre yolu adalet icin yuruduk"
400 kilometre yolu adalet icin yuruduk cunku yuce yaradan dunyayı adalet uzerine inşa etmiştir. Ben adaleti savunuyorsam tuyu bitmemiş yetimin hakkını savunduğum icin adaleti savunuyorum, işsiz kalan bir evladın hakkını savunduğum icin adaleti savunuyorum. Mevlana der ki: 'Adalet kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur ama butun kainat onun etrafından doner.' Adaletsiz bir dunya olmaz, butun peygamberlerin temel gorevi, adaleti ve ahlakı savunmaktır. Adalet ve ahlak kardeş kavramlardır. O acıdan hep beraber adaleti savunacağız. Adaleti savunmak, tarlada calışıp, guneşin sıcağında toprağı işleyip, urun elde edip, onun hakkını teslim almaktır. Burada 4 bucuk liraysa soğan 30 kilometre otede şehirde 24 liraysa burada bir adaletsizlik var demektir. Uretmeyenin hakkını birilerine teslim etmek demektir. Tek kişi kalsam bile bunun mucadelesini vereceğim cunku verdiğim mucadele bir hak mucadelesidir."(