
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, İdare yuruttuğu hizmetin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen zararları kusur sorumluluğu ilkesi uyarınca tazminle yukumludur, dedi Kusurlu sorumluluk nedir?
Kusurlu sorumluluk, idarenin kusurlu işlem ve eylemleri nedeniyle yol actığı zararları tazmin etme yukumluluğunu ifade eder. Hizmetin kurulmasında ve işlemesinde mevcut olan kusur, idarenin sorumluluğunun koşulu olarak kabul edilmiştir. Buna hizmet kusuru denir. Kamu idarelerinin, yerine getirmekle yukumlu oldukları kamu hizmetlerinin yurutulmesi sırasında kanunlara ve genel olarak hukuka aykırı davranışları da hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir. İdarenin işlem ve eylemlerinden dolayı kusurlu sorumluluk ilkesine gore tazminat odemekle yukumlu kabul edilebilmesi icin ise hizmet kusurundan dolayı bir zararın doğmuş olması gereklidir.
Buna gore, tam yargı davalarında, zarara yol actığı one surulen idari işlem veya eylemin hizmet kusuru teşkil edip etmediği ve idarenin işlem ve eylemi ile zarar arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Hukuka aykırılıktan doğan kusur her zaman idarenin sorumluluğunu gerektirmez
Hukuka aykırılıktan doğan kusurun her zaman idarenin sorumluluğunu gerektirmeyeceği, her aykırılığın tazminat sorumluluğuna yol acmayacağı idare hukuku ilkelerindendir; ancak, mevzuattaki veya gorev ve yetkilerdeki karmaşıklık idarenin sorumsuzluğu icin bir ozur olarak kabul edilmemelidir. İdarenin hukuka aykırı işlemleri ile ilgili sorumsuzluğu, her olayın kendine ozgu koşulları dikkate alınarak, nesnel kurallara gore tespit edilmelidir. İşlem tesis edilmeden onceki durum ile işlem iptal edildikten sonraki durum arasında bir fark yoksa, başka bir deyişle, hukuka aykırılık, ilgilinin durumunu etkilememişse idarenin sorumluluğu soz konusu olmaz. Benzer şekilde, idarenin takdir yetkisine dayalı işlemlerinden oturu de her zaman tazminatla yukumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu ihtimaller karşısında, her uyuşmazlığın ozelinde, kusurun ve zararın varlığı konusunda bir sonuca varılması ve idarenin sorumluluğunun munferiden değerlendirilmesi gerekmektedir.
İdari işlemin yargı kararı iptal edilmiş olması halinde işlem ile zarar arasında bir nedensellik bağı olup olmadığına bakılmalıdır
İdari işlemin yargı kararı ile -sadece yetki yonunden dahi olsahukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş olması halinde, ilgililerce bu işlem dolayısıyla bir zarar oluştuğu iddia ediliyorsa yargı yeri, yetki yonunden hukuka aykırı işlemden bir zarar doğup doğmadığını, eğer zarar doğmuş ise bu zarardan idarenin sorumlu tutulup tutulamayacağını irdelemeli, işlem tesis edilmeden onceki durum ile işlem iptal edildikten sonraki durum arasında bir fark bulunup bulunmadığını ve zarar ile işlem arasında nedensellik bağı olup olmadığını ortaya koymalıdır.
T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2504
Karar No : 2022/3573
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .
VEKİLİ : Av. .
KARŞI TARAF (DAVALI) : . Kurumu
VEKİLİ : Av. .
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onucuncu Dairesinin 23/02/2021 tarih ve E:2019/4190, K:2021/620 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SURECİ :
Dava konusu istem:
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının . tarih ve . sayılı işleminin iptaline dair Danıştay Onucuncu Dairesinin 21/03/2017 tarih ve E:2014/1356, K:2017/711 sayılı kararının temyiz incelemesinden gecerek kesinleşmesi uzerine, iptal edilen işlem nedeniyle mahrum kalındığı iddia edilen 62 milyon TL zararın tazmini istemiyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna yapılan . tarih ve . sayılı başvurunun cevap verilmemek suretiyle (zımnen) reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının ozeti:
Danıştay Onucuncu Dairesinin 23/02/2021 tarih ve E:2019/4190, K:2021/620 sayılı kararıyla;
İdarece tesis edilen işlemin hukuka aykırı olmasının başlı başına bir kusur teşkil etmediği, başka bir anlatımla, hukuka aykırılık ile kusur arasında bir eşitlik olduğu, ancak, idari işlemlerin sadece şekil (yetki, şekil, usul) bakımından hukuka aykırı olmalarının, esas bakımından aynı işlem hukuka uygun usul ve şekiller kullanılarak tekrar tesis edilebilecekse, kusur teşkil etmeyeceği ve dolayısıyla idarenin kusurlu sorumluluğuna yol acmayacağı, zira, yetki ve şekil unsurları bakımından hukuka aykırı olduğu tespit edilerek iptaline karar verilen bir işlemin, hukuka uygun yetki ve şekil kuralları kullanılarak tekrar tesis edilebileceği, icerik bakımından aynı işlem, hukuka uygun usul ve şekiller kullanılarak tekrar yapılabilecekse, ortada tazmin edilmesi gereken gercek bir zararın varlığından soz edilemeyeceği, nitekim, Fransız Danıştayının 22/05/1942 tarihli "Leca" kararında, icerik bakımından aynı işlem, hukuka uygun usul ve şekiller kullanılarak tekrar yapılabilecekse, ortada tazmin edilmesini gerektirecek gercek bir zararın bulunmadığına karar verdiği (GOZLER Kemal, İdare Hukuku, Cilt II, Mayıs 2019, Bursa, s. 1088, 1089),
Hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit edilerek iptal edilen bir idari işlem nedeniyle ilgililerin uğradığı zararların tazmin edilmesi gerekmekle birlikte, tazmin borcunun doğduğunun kabul edilebilmesi icin, yargı yerince verilen kararın gerekcesinin ve hukuki etkilerinin değerlendirilmesi ve oluşan zarar ile işlem arasındaki illiyet bağının kurulabilmesi gerektiği,
Taahhutlu aboneliklere ilişkin olarak taahhut şartlarına davacı şirket tarafından "Her yıl ocak ayında %7'yi aşmayacak şekilde fiyat artışı yapılacaktır." ibaresinin eklenmesinin, oncelikle işlem tarihinde yururlukte bulunan Tuketici Hakları Yonetmeliği'nin 6. maddesinde yer alan, tarifelerin belirliliği ve istikrarının sağlanması ilkesine ve konuya ilişkin duzenlemeleri iceren Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun . tarih ve . sayılı kararının 5. maddesine aykırı olduğu,
Ote yandan, her ne kadar Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının . tarih ve . sayılı işlemi yargı kararıyla yetki unsuru yonunden hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş ise de, iptal kararının gerekcesinde esasa yonelik herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, icerik bakımından aynı işlemin hukuka uygun yetki ve şekil kuralları kullanılarak tekrar yapılabileceği hususu da dikkate alındığında, yargı denetimi sonucu yetki unsuru yonunden hukuka aykırı bulunarak iptal edilen işlemin, tazmini istenilen zararın oluşumuna yol actığının kabulunun mumkun olmadığı,
Bu itibarla, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının . tarih ve . sayılı işleminin iptaline dair, Dairelerinin 21/03/2017 tarih ve E:2014/1356 K:2017/711 sayılı kararının kesinleşmesi uzerine, iptal edilen işlem nedeniyle mahrum kalındığı iddia edilen 62 milyon TL zararın odenmesi istemiyle davacı şirket tarafından yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle (zımnen) reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı,
gerekcesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığı işlemi, Kurul kararından tamamen bağımsız bir duzenleyici işlem olarak kabul edildiği icin yetki unsuru yonunden hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş olmasına rağmen, temyiz istemine konu Daire kararında, Kurul kararı ile Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığı işleminin birbirine bağlı olduklarının kabul edildiği, işlemin yetki unsuru nedeniyle iptal edilmesinin, taraflarınca zam yapılamadığı gerceğini değiştirmediği, iptal kararlarının sonuclarının iptal gerekcesine gore değiştiğinin kabulunun mumkun olmadığı, işlemin tesisinden onceki hukuki duruma donulmesi gerektiği ileri surulmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onucuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekcesinde one surulen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ .'NUN DUŞUNCESİ : İdare, yuruttuğu hizmetin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen zararları kusur sorumluluğu ilkesi uyarınca tazminle yukumludur. Davacının tazminini talep ettiği 62 milyon TL gelir kaybı ise, hukuka aykırı bulunarak iptal edilen davalı idare işleminin doğrudan bir sonucu olmayıp, bu işlemle arasında nedensellik bağı kurulabilen bir zarar değildir. Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının bu gerekceyle onanması gerektiği duşunulmektedir.
TURK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin acıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği goruşuldu:
İNCELEME VE GEREKCE:
MADDİ OLAY :
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun . tarih ve . sayılı kararının 5. maddesinde, "İşbu Kurul kararının yururluk tarihini takiben abone ile işletmeci arasında akdedilecek taahhutnamelere ilişkin olarak; taahhut suresi boyunca -belirlenen tarifeler, hizmet şartları vb. tum hususlar dahil- sozleşme/taahhut şartlarında acık ve somut bir şekilde abone lehine olmayan hicbir değişiklik yapılamayacağı" hususu kurala bağlanmıştır. Anılan duzenlemenin iptali istemiyle acılan davada Danıştay Onucuncu 21/03/2017 tarih ve E:2013/1044, K:2017/715 sayılı kararıyla, "Taahhutname sozleşmelerinin, abonelik sozleşmesine ek nitelikte hukum ve şartları icermekle birlikte ayrı bir sozleşme olduğu, taahhutlu tarifelerde abonelerin başka tarifelere gecişlerinin kısıtlandığı ve tarafların karşılıklı olarak taahhutlerine uyma zorunluluğunun bulunduğu gorulduğunden; taahhut suresi boyunca tarafların taahhutlerini yerine getirmesi, taahhut şartlarında ongorulmeyen değişikliklerin yapılmaması, bu kapsamda abonelere taahhut akdi sırasında somut olarak bildirilmemiş hicbir ucretin uygulanmaması, taahhut suresince uygulanacak butun ucretlerin taahhut icerisindeki her donemi kapsayacak şekilde acık ve somut bir şekilde belirtilmesi gerektiği, başka bir anlatımla taahhut suresince tuketici aleyhine olacak hicbir değişikliğin yapılmaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, taahhutlu kampanyalar kapsamında abone ve işletmecilerin taahhutlerine uygun davranmasına, taahhut yururluğe girdikten sonra taahhut şartlarında abone aleyhine olacak şekilde hicbir değişikliğin yapılmamasına, boylece abonelerin belirsiz bir taahhut altına girmemesine ve abonelerin ongorulemez durumlar ile karşı karşıya bırakılmamalarına yonelik olarak, Elektronik Haberleşme Sektorunde Tuketici Hakları Yonetmeliği'nin 6. maddesinde yer alan, tarifelerin belirliliği ve istikrarının sağlanması ilkesinin yerine getirilmesi amacıyla alındığı anlaşılan dava konusu Kurul kararının 5. maddesinde hukuka aykırılık gorulmemiştir." gerekcesiyle dava reddedilmiş ve bu karar temyiz incelemesinden gecerek kesinleşmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığınca tesis edilen . tarih ve . sayılı işlem ile de, "taahhut icerisindeki donemler arasında ucretler bakımından bir farklılık bulunuyorsa farklı donem aralıkları icin gecerli olacak tum ucretlerin, -yalnızca 'yuzde x' oranında veya 'yuzde x'e kadar' değişiklik yapılacağı- şeklinde veya benzeri ibareler kullanılarak bildirilmesi ile yetinilmesinin uygun olmayacağı, bu bilgilendirmeye ek olarak diğer fiyat bilgileri gibi, bu oranların karşılığı olan fiyatların da THY'nin 6'ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtildiği uzere 'tum vergiler dahil değerlerinin' mutlaka acıkca belirtilmesi gerektiği" hususları ilgili tum işletmecileri muhatap alacak şekilde duyrulmuştur. Bu işlem, Danıştay Onucuncu Dairesinin 21/03/2017 tarih ve E:2014/1356, K:2017/711 sayılı kararıyla, "elektronik haberleşme sektorune yonelik kararların Kurumun karar organı olan Kurul tarafından alınması gerektiği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından tesis edilen dava konusu işlemde yetki unsuru yonunden hukuka uygunluk bulunmadığı" gerekcesiyle iptal edilmiş, anılan karar temyiz incelemesinden gecerek kesinleşmiştir.
Davacı tarafından, internet aylık paket ucreti ile kota aşımı ucretine her yıl Ocak ayında % 7'yi aşmayacak şekilde fiyat artışı yapılacağı konusunda abonelerin bilgilendirildiği, ancak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının, yargı kararıyla hukuka aykırılığı tespit edilen işleminden dolayı zamlı ucretin abonelere yansıtılamadığı ve bu nedenle oluşan 62 milyon TL gelir kaybının tazmin edilmesi gerektiği iddiasıyla temyizen incelenen dava acılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı odemekle yukumludur." kuralına,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunu'nun 12. maddesinde ise, "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte acabilecekleri gibi ilk once iptal davası acarak bu davanın karara bağlanması uzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava suresi icinde tam yargı davası acabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır." kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu olarak idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları cercevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği karşılanmaktadır.
Kusurlu sorumluluk, idarenin kusurlu işlem ve eylemleri nedeniyle yol actığı zararları tazmin etme yukumluluğunu ifade eder. Hizmetin kurulmasında ve işlemesinde mevcut olan kusur, idarenin sorumluluğunun koşulu olarak kabul edilmiştir. Buna hizmet kusuru denir. Kamu idarelerinin, yerine getirmekle yukumlu oldukları kamu hizmetlerinin yurutulmesi sırasında kanunlara ve genel olarak hukuka aykırı davranışları da hizmet kusuru olarak kabul edilmektedir. İdarenin işlem ve eylemlerinden dolayı kusurlu sorumluluk ilkesine gore tazminat odemekle yukumlu kabul edilebilmesi icin ise hizmet kusurundan dolayı bir zararın doğmuş olması gereklidir.
Buna gore, tam yargı davalarında, zarara yol actığı one surulen idari işlem veya eylemin hizmet kusuru teşkil edip etmediği ve idarenin işlem ve eylemi ile zarar arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlık, internet aylık paket ucreti ile kota aşımı ucretine her yıl Ocak ayında % 7'yi aşmayacak şekilde fiyat artışı yapılacağı konusunda abonelerini bilgilendiren davacı Şirketin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının, yargı kararıyla hukuka aykırılığı tespit edilen işleminden dolayı zamlı ucreti abonelere yansıtamadığından bahisle uğradığını ileri surduğu 62 milyon TL zararın tazmin edilmesi isteminden doğmuştur.
Temyize konu Daire kararında, "taahhut şartlarına davacı şirket tarafından 'Her yıl ocak ayında %7'yi aşmayacak şekilde fiyat artışı yapılacaktır.' şeklindeki bir ibarenin eklenmesinin, oncelikle işlem tarihinde yururlukte bulunan Tuketici Hakları Yonetmeliği'nin 6. maddesinde yer alan, tarifelerin belirliliği ve istikrarının sağlanması ilkesine ve konuya ilişkin duzenlemeleri iceren Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun . tarih ve . sayılı kararının 5. maddesine aykırı olduğu" gerekcesinin yanı sıra "idari işlemlerin sadece şekil (yetki, şekil, usul) bakımından hukuka aykırı olmalarının, esas bakımından aynı işlem hukuka uygun usul ve şekiller kullanılarak tekrar tesis edilebilecekse, kusur teşkil etmeyeceği ve dolayısıyla idarenin kusurlu sorumluluğuna yol acmayacağı" belirtilerek "yargı denetimi sonucu yetki unsuru yonunden hukuka aykırı bulunarak iptal edilen işlemin, tazmini istenilen zararın oluşumuna yol actığının kabulunun mumkun olmadığı" gerekcesine de yer verilmiştir. Karardaki ikinci gerekce, idari işlem eğer sadece yetki bakımından hukuka aykırı ise ve aynı işlem yetkili makamlarca tekrar tesis edilebilecek ise idarenin kusurlu sorumluluğundan soz edilemeyeceği yonundedir.
Hukuka aykırılıktan doğan kusurun her zaman idarenin sorumluluğunu gerektirmeyeceği, her aykırılığın tazminat sorumluluğuna yol acmayacağı idare hukuku ilkelerindendir; ancak, mevzuattaki veya gorev ve yetkilerdeki karmaşıklık idarenin sorumsuzluğu icin bir ozur olarak kabul edilmemelidir. İdarenin hukuka aykırı işlemleri ile ilgili sorumsuzluğu, her olayın kendine ozgu koşulları dikkate alınarak, nesnel kurallara gore tespit edilmelidir. İşlem tesis edilmeden onceki durum ile işlem iptal edildikten sonraki durum arasında bir fark yoksa, başka bir deyişle, hukuka aykırılık, ilgilinin durumunu etkilememişse idarenin sorumluluğu soz konusu olmaz. Benzer şekilde, idarenin takdir yetkisine dayalı işlemlerinden oturu de her zaman tazminatla yukumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu ihtimaller karşısında, her uyuşmazlığın ozelinde, kusurun ve zararın varlığı konusunda bir sonuca varılması ve idarenin sorumluluğunun munferiden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, temyize konu Daire kararında, fiyat artışının Tuketici Hakları Yonetmeliği ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu kararına aykırı olduğu gerekcesine yer verilmesine rağmen, bir de yetki yonunden hukuka aykırılığın, kategorik olarak, idarenin kusurlu sorumluluğuna yol acmayacağı gerekcesine yer verilmiştir. Bir işlemin salt yetki yonunden hukuka aykırı bulunmuş olmasının, bu işlemin zararın oluşumuna yol acmadığı sonucuna varılması icin bir on koşul olarak değerlendirilmesi, kusur sorumluluğu yonunden inceleme yapılmasını engelleyecektir.
İdari işlemin yargı kararı ile -sadece yetki yonunden dahi olsahukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş olması halinde, ilgililerce bu işlem dolayısıyla bir zarar oluştuğu iddia ediliyorsa yargı yeri, yetki yonunden hukuka aykırı işlemden bir zarar doğup doğmadığını, eğer zarar doğmuş ise bu zarardan idarenin sorumlu tutulup tutulamayacağını irdelemeli, işlem tesis edilmeden onceki durum ile işlem iptal edildikten sonraki durum arasında bir fark bulunup bulunmadığını ve zarar ile işlem arasında nedensellik bağı olup olmadığını ortaya koymalıdır.
Tum bu değerlendirmeler ışığında, davacı şirketin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığınca tesis edilen . tarih ve . sayılı işlemden doğduğunu ileri surduğu 62 milyon TL gelir kaybından, idarenin sorumlu tutulup tutulamayacağı incelendiğinde;
Elektronik Haberleşme Sektorunde Tuketici Hakları Yonetmeliği'nin (Mulga) işlem tarihinde yururlukte bulunan "Şeffaflık ve bilgilendirme" başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Sunulacak hizmete ilişkin olarak; hizmetin tanımı ve kapsamı, hizmete erişim ve hizmetin kullanımı konusunda genel hukum ve şartlar, hizmet icin uygulanacak tarifeler ve varsa abonelik paketleri, tarifelerin icerdiği vergi turleri ile bu vergilerin tarifeler hesaplanırken tarifelere yansıtılma oranı, doğru tuketici algısının oluşması amacıyla tarifelerin yalnızca tum vergiler dahil değeri, işletmeciler tarafından varsa abonelere tazminat verme ve geri odeme yapma şartları, varsa sunulan bakım/onarım hizmetlerinin ceşitleri, asgari sozleşme suresini de icerecek şekilde standart sozleşme şartları" işletmecilerin, tum tuketicilere sunmakla yukumlu oldukları bilgiler arasında sayılmıştır.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun . tarih ve . sayılı kararının 5. maddesinde ise, "İşbu Kurul kararının yururluk tarihini takiben abone ile işletmeci arasında akdedilecek taahhutnamelere ilişkin olarak; taahhut suresi boyunca -belirlenen tarifeler, hizmet şartları vb. tum hususlar dahil- sozleşme/taahhut şartlarında "acık ve somut bir şekilde abone lehine olmayan" hicbir değişiklik yapılamayacağı" hususu kurala bağlanmıştır.
Davacı şirketin, zamlı ucreti abonelere yansıtamamasının ve dolayısıyla tazminini talep ettiği 62 milyon TL gelirden mahrum kalmasının dayanağının mulga Elektronik Haberleşme Sektorunde Tuketici Hakları Yonetmeliği hukumleri ile . sayılı Kurul kararı olduğu, davacının, zararının dayanağı olduğunu ileri surduğu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının işlemi tesis edilmeden onceki durum ile bu işlem iptal edildikten sonraki durum arasında bir fark bulunmadığı, başka bir deyişle, davacının durumunu etkileyenin Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığının yetki yonunden hukuka aykırı işlemi değil elektronik haberleşme sektorune ilişkin ayrıntılı duzenlemeler iceren Yonetmelik hukumleri ve Kurul kararı olduğu sonucuna varılmıştır.
İdare, yuruttuğu hizmetin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen zararları kusur sorumluluğu ilkesi uyarınca tazminle yukumludur. Davacının tazminini talep ettiği 62 milyon TL gelir kaybı ise, yetki yonunden hukuka aykırı bulunarak iptal edilen Tuketici Hakları Dairesi Başkanlığı işleminin doğrudan bir sonucu olmayıp, bu işlemle arasında nedensellik bağı kurulabilen bir zarar değildir.
Davacı şirket tarafından 62 milyon TL zararın odenmesi istemiyle yapılan başvurunun cevap verilmemek suretiyle (zımnen) reddine ilişkin dava konusu işlemde, bu gerekceyle hukuka aykırılık gorulmemiştir.
Bu durumda, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Acıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın reddine ilişkin Danıştay Onucuncu Dairesinin 23/02/2021 tarih ve E:2019/4190, K:2021/620 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekceyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 12/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.