Çanakkale Savaþý, I. Dünya Savaþý sýrasýnda 1915-1916 yýllarý arasýnda Gelibolu Yarýmadasý'nda Osmanlý Ýmparatorluðu ile Ýtilaf Devletleri arasýnda yapýlan deniz ve kara muharebeleridir.Ýtilaf Devletleri; Osmanlý Ýmparatorluðu'nun baþkenti konumundaki Ýstanbul'u alarak Ýstanbul ve Çanakkale boðazlarýn kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarýmsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaþ dýþý býrakarak Ýttifak Devletlerini zayýflatmak amaçlarý ile ilk hedef olarak Çanakkale Boðazý'na girmiþlerdir. Ancak saldýrýlarý baþarýsýz olmuþ ve geri çekilmek zorunda kalmýþlardýr. Savaþ sonucundan iki taraf da çok aðýr kayýplar vermiþtir.

-----------------------

Savaþ Öncesi Durum ;

Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda Avrupa sýnýrlarýndan taþýyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akýmlarý Avrupa’yý ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasýndaki çekiþmeler gerginliðe dönüþüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu Veliahdý Arþidük Ferdinand’ýn bir Sýrp milliyetçisi tarafýndan öldürülmesi bu gerginliðe son noktayý koydu.

Avusturya’nýn 28 Temmuz 1914’te Sýrbistan’a seferberlik ilanýnýn ardýndan 1. Dünya Savaþý baþlamýþ oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Ýtalya’dan oluþan üçlü Ýttifak Devletleri, bir yanda da Ýngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluþan Üçlü Ýtilaf Devletleri sonunda Avrupa’yý ikiye bölmüþlerdi.

Savaþ ilanlarýnýn ardýndan Ýtalya tarafsýzlýðýný ilan ettiyse de bir yýl sonra Ýtilaf Devletleri’ne katýldý.

Osmanlý Ýmparatorluðu tarihin gördüðü en geniþ sýnýrlara sahip olmuþ, her çeþit milleti ve inanýþý içinde barýndýrmýþ ve yaklaþýk 600 yýl süren saltanatýný 20. Yüzyýlýn baþýnda kaybediyordu. Dýþta ve içte yaþadýðý mücadeleler Osmanlý Devleti’ni çökertiyor, topraklarýný ve gücünü daðýtýyordu. Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaþlarý ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlý Devleti, Doðu Trakya dýþýnda Avrupa’daki bütün topraklarýný kaybetmiþ, saygýnlýðýný ve gücünü yitirmiþti. Artýk Osmanlý Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diðer ülkeler tarafýndan paylaþým planlarý hazýrlanýyordu.

Rusya boðazlarý ele geçirip sýcak denizlere inmeyi hedeflerken, Ýngiltere Süveyþ Kanalý ve Hint yolunun güvenliði için Filistin’i ele geçirmeyi tasarlýyor, Fransa; Lübnan, Suriye ve Kilikya’nýn kontrolünü düþlüyor; Almanlar doðuya yayýlma politikasý güdüyor, Ýtalyanlar ise Antalya’ya sahip olmayý istiyorlardý.

Birinci Dünya Savaþý’nýn patlamasýnýn ardýndan Osmanlý Devleti önce Ýtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya’nýn bu duruma soðuk bakmasý Osmanlý’yý Almanya’ya doðru yönlendirdi ve 2 Aðustos 1914’te yapýlan gizli bir antlaþma ile Alman-Türk ittifaký kesinleþti.

Bu tarihten sonra, güvenliði açýsýndan seferberlik ve silahlý tarafsýzlýk ilan eden Osmanlý Devleti, 10 Aðustos 1914’te Ýngiliz donanmasýndan kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlý Alman savaþ gemilerinin boðazlardan geçmesine izin verir ve boðazlarý tüm yabancý gemilere kapatýr.

GOEBEN ve BRESLAU’ýn boðazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar. Bunun üzerine Osmanlý Devleti, bu iki gemiyi, daha önce Ýngilizlere sipariþ ettikleri ve hatta parasýný ödedikleri halde alamadýklarý iki gemi yerine satýn aldýklarýný açýklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adý verilen bu iki savaþ gemisi Osmanlý Donanmasý’na katýlmýþ olur.

27 Eylül 1914’te Amiral Souchon komutasýndaki Yavuz, tatbikat amacýyla çýktýðý Karadeniz’de Ruslar’a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarýný bombalayýnca 1 Kasým 1914’te Ruslar Kafkasya’da sýnýrý geçerek fiilen savaþ baþlatmýþ ve Osmanlý Devleti de sýcak savaþýn içine çekilmiþ olur.

Osmanlý Devleti’nin elinde bulunan boðazlar, konumlarý nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taþýyorlardý. Tarih boyunca uðurlarýnda nice savaþlar verilen boðazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açýdan paha biçilmez deðerdeydiler. Bugün bile bakýldýðýnda deðerlerini korumaya devam ettikleri açýktýr.

Ýtilaf Devletleri’nin Boðazlarý açma nedenlerinin baþýnda, elbette ki boðazlarýn sahip olduðu bu stratejik önem yatýyordu. Rusya’ya yardým edebilmek hedefiyle yapýlanan bu düþünce ; ayný zamanda Almanya’dan yeterli yardým alamayacaðý ve fazla direnemeyeceði düþünülen Osmanlý’yý tek baþýna ve planlanmýþ bir barýþa mahkum etmeyi planlýyordu. Ayrýca boðazlarý kazanmak demek, Ýstanbul’u ele geçirip Osmanlý ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yýkýma sebep olmak demekti. Tarafsýz kalan pek çok ülke bu baþarýya kayýtsýz kalamayacak ve Ýtilaf Devletleri’ne katýldýklarýný açýklayacaklardý.

Boðazlardan geçilebilirse, kazanýlacak olan baþarý tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsýz eden hiçbir þey yaþanmayacaktý.

Bu düþünceyle Ýngiltere 28 Ocak 1915’te Osmanlý’ya savaþ kararý aldý ve bu karara Fransa da katýldý.

DENÝZ HÂREKATI ;

Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.” düþüncesiyle hareket eden Ýngilizler, boðazlarý ele geçirmek için donanmanýn yeterli olacaðýna inanýyorlardý. Bahriye Nazýrý Churchill’in planlarý Akdeniz filosu komutaný Amiral Carden tarafýndan da desteklenince, Lord Fisher’ýn þüpheli gördüðü bu harekatýn donanma ile yapýlmasýna karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamýþ olan Ýngiliz donanmasýnýn silah, teknoloji ve baþarý açýsýndan kendine güveni tamdý. Dünyanýn yenilmez donanmasý, Fransa’nýn da desteði ile dünyanýn en büyük armadasýný oluþturuyordu. Bu donanmaya karþý gelebilecek hiçbir güç düþünülemezdi. Hele ki yýpranmýþ, teknoloji açýsýndan zayýf ve parçalanmak üzere olan Osmanlý, bu armada ile asla baþ edemezdi.
Ýtilaf Devletleri’nin deniz harekatý 19 Þubat 1915’te baþladý. 13 Mart 1915’e kadar düþman gemileri tabyalarý top ateþine tuttu, mayýn tarama gemileri olabildiðince yol açtý. Boðazlarý zorlayarak geçebileceklerine inanan düþman kuvvetlerinin, kararlý ve dirençli bir karþýlýk almalarý bu iþin o kadar da kolay olmadýðýný gösteriyordu. Bir ay boyunca yapýlan binlerce mermi atýþýnýn ardýndan çok da büyük bir geliþme elde edilememiþti.

18 Mart’a kadar geçen bu dönemde boðazýn giriþinde bulunan Rumeli yakasýndaki Seddülbahir ve Ertuðrul tabyalarý ile, Anadolu yakasýndaki Kumkale ve Orhaniye tabyalarý tahrip edilmiþti. Boðaza giriþ kapýlarý aralanmýþ ama hala ilerde olacaklar belirsizdi.

Ve 18 Mart 1915 sabahý geldiðinde kimse günün sonunda neyle karþýlaþacaðýný bilmiyordu.

17 Mart 1915’te Amiral Carden’in yerine Amiral De Robeck’in atanmasýyla 18 Mart da gerçekleþecek plan uygulamaya konuluyordu.

Plana göre; 18 Mart sabahý 3 deniz tümeninden oluþan düþman filosu boðazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluþan 1. Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafýndan kumanda ediliyordu.

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluþan 1. Tümen, saat 10:30’da boðazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaþ alanýný tanýyorlardý. Planlanan noktaya ulaþýldýðýnda Queen Elizabeth’in hedefi Rumeli Mecidiye Tabyasý, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyasý, Ýnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyasý idi. “A Savaþ Hattý” olarak adlandýrýlan bu plan 11.30’da uygulanmaya baþlandý ve 11.30’da merkez tabyalarýna ateþ baþladý.

Bu arada düþman gemileri Kumkale’den gelen tedirgin edici ateþ hattýna da girmiþlerdi. Obüslerden üstlerine ateþ yaðýyordu. Yine de mesafe uzak olduðundan Türk bataryalarý savaþ gemilerine karþýlýk veremiyordu. Saat 12.00 sularýnda Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateþ almýþtý. B Hattý diye adlandýrýlan Amiral Guepratte komutasýndaki 3. Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlý dört Fransýz gemisiyle Triumph ve Prince George adlý iki Ýngiliz muharebe gemisinden oluþuyordu. Plana göre bu tümen 1. Tümenin arkasýndan hareket geçti ve B hattý önündeki yerini aldý. Yavaþ yavaþ yaklaþan gemiler bu cesurane ilerleyiþlerinde Türk bataryalarýndan düþen mermi ateþi altýnda B hattýna vardýlar. Þiddetli yapýlan karþýlýklý çatýþmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateþe devam ediyorlardý. 900 yarda kadar içeri sokulduklarýndan þiddetli ateþ bu gemilerin üzerine yaðýyordu. 3. Tümene ait olan iki Ýngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattýnýn kýç omuzluklarýnda yerlerini almýþ Rumeli Mesudiye ve Yýldýz Tabyalarýný hedeflemiþlerdi.

Rumeli merkez bataryalarý çok yoðun bir ateþ altýndaydý. Mermilerin çoðu tabyalar içine düþmüþ, telefon hatlarýný bozmuþ, yangýnlar çýkarmýþtý. Rumeli Mecidiye tabyasý topçularýn þehit olmasý ile devre dýþý kalmýþtý.

Planýn ikinci aþamasýnda Türk bataryalarý üzerinde yeteri kadar üstünlük saðlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasýndaki 2. Tümen devreye girecekti. Ocean, Ýrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic’ten oluþan 2. Tümen, 3. Tümenin yerini alacak ve B Hattýndan son olarak yakýn muharebe yapýlarak Tabyalar içinde olmayýp mayýn hatlarýný savunan toplar tahrip edilerek bombardýmandan hemen sonra mayýn tarama iþlemlerine baþlanacaktý. Fakat 3. Tümenin yerini alacak 2. Tümen gelmeden önce beklenmedik bir þey oldu. Saat 14:00’e doðru Suffren büyük bir hýzla boðazý terk etmekte ve Bouvet’de onu izlemekteydi. A hattýný geçmek üzereyken Fransýz gemisi Bouvet’de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasýnca ateþ altýndayken 3 dakikada sularýn altýna gömüldü. Derin bir þaþkýnlýk yaþanýyordu. Queen Elzabeth ve Agamemnon dýþýndaki bütün gemiler ateþi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kiþi kurtarýlabilmiþ, 603 kiþi sulara gömülmüþtü. Bu arada 12.30 sularýnda Goulois isabet almýþ ve aðýr yaralarla boðazý terk ediyordu. 15.30 sularýnda mayýna çarpan Inflexible’ýn durumu kötüydü ama yoðun çabayla Bozcaada’ya ulaþtý. 2. Tümen Ýngiliz gemileri, 3. Tümenin yerini aldýðýnda bu manzara ile karþýlaþmýþtý. Saat 14.30’da ateþe baþlayarak 10 yardaya kadar yaklaþtýlar. Namazgah tabyasýný bombardýman ediyordu. Saat 15.00’te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldýðý isabetle savaþ dýþýna kalmýþtý.

Anadolu Hamidiye tabyasý hasar görmemiþti ve Ýrrisistible’a ateþ ediyordu. Saat 15.14’de Ýrrisistible’ýn yanýnda korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16.15’te tabyalarda uzaklaþmak isterken bir mayýna çarptý. Bu bölgede bir gece önce Nusret’in döktüðü mayýnlar hiç hesapta yokken can alýyordu. Bölgenin mayýnlý olduðunu anlayan Amiral de Robeck 2. Tümenin geri çekilmesi için emir verdi. 18.05’te geri çekilirken Ocean da mayýna çarpmýþtý. Güçlü top ateþine raðmen Ocean’ýn personeli muhripler tarafýndan boþaltýldý.

18 Mart’ta yaþananlar þaþkýnlýk yaratmýþtý. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanýn baþarýya ulaþamayacaðýný söylayenler haklý çýkýyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boðazlarý zorlayýp Ýstanbul’a çýkýlabileceði düþüncesi yeni hareket planlarý doðuruyordu.

Kara Savaþlarý ;

Çanakkale Savaþlarý’nda Deniz Harekâtý’nýn baþarýsýzlýðý umutlarý Kara Harekâtý’na çevirmiþti.Daha 1 Mart’ta Yunanistan, Gelibolu yarýmadasýný iþgal etmek, mümkün olduðu takdirde Ýstanbul üzerine yürümek üzere Ýngiltere’ye üç tümenlik bir kuvvet önermiþti. Ýngiliz ve Fransýzlara kalsa öneri kabul edilebilirdi. Ancak Rus Çarý, Ýngiliz Büyükelçisi’ne, hiçbir þart altýnda Yunan askerinin Ýstanbul’a girmesine izin vermeyeceðini bildirerek bu tasarýyý önledi.

Londra’da ise, harekâtý Donanma yalnýz mý yapsýn, yoksa Kara Ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartýþmasý yapýlmakta idi. Bir Kara Ordusuna ihtiyaç olduðunu savunanlarýn arasýnda Lord Fisher geliyordu. Bununla beraber son karar, Savaþ Bakaný (Harbiye Nazýrý) Lord Kitchener’indi. O ise, ýsrarla elinde birlik olmadýðýný söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve Ýngiltere’de bulunan 29’ncu Tümen’e hiçbir görev verilmemiþti.

Nihayet Mart’ta Kitchener Çanakkalecilerin tarafýna kayarak 29’ncu Tümenin Ege’ye sevk edileceðini, Çanakkale’de bulunan Deniz Piyadelerine Gelibolu Yarýmadasý’nýn temizlenmesinde yardým edeceðini açýkladý. Bu haber Fransa cephesinde buluna Ýngiliz Generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtý ki, Mareþal sözünü geri alarak 18 Þubat’ta bu birliðin yerine o sýrada Mýsýr’da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Tümenlerinin gideceðini bildirmek zorunda kaldý.

Askeri durumu tetkik için Çanakkale’ye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Mart’ta Kitchener’a gönderdiði raporda, Donanmanýn tek baþýna Baðaz’dan geçemeyeceðine inandýðýný, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayý desteklemesi gerektiðini bildiriyordu. Bu rapor Kitchener’in bütün tereddütlerini giderdi. 10 Martda 29’ncu Tümenin Ege’ye gönderileceðini açýkladý. Ayrýca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransýzlarý ikna edeceðini ilave ediyordu.

Böylece Mýsýr’daki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kiþilik bir kolordu bu iþe ayrýlmýþ oluyordu.

Birdwood’un raporuna raðmen, hala donanmanýn tek baþýna Boðazý geçebileceðini düþünenler vardý. Bu karýþýklýk içinde Kara kuvveti hazýr olana kadar Donanmanýn harekatýný geri býrakmasýný, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müþterek harekata baþlamasýnýn en iyisi olacaðýný hiç kimse aklýna getiremiyordu.

O sýralarda Londra’ya hakim olan bu kargaþalýk ve belirsizliði, ne yapacaðý belli olmayan Sefer Kuvveti’nin Komutanlýðýna yapýlan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchener’in Güney Afrika savaþlarýndan eski bir arkadaþý General Sir Ian Hamilton’du.

Donanma asýl saldýrýsýný yapana kadar, Hamilton’un birlikleri iþe karýþmayacaktý. Eðer deneme baþarýya ulaþmazsa Hamilton Gelibolu yarýmadasýna çýkarma yapacak, baþarýya ulaþýrsa yarýmadaya zayýf bir kuvvet býrakýp doðrudan doðruya Ýstanbul üzerine yürüyecekti. Oradan Ýstanbul Boðazýna çýkarýlmýþ bir Rus Birliði ile birleþmesi umuluyordu.

Türk tarafý ise, 18 Mart’ta kazandýðý zaferden dolayý kendisine olan güvenini tazelemiþ, Çanakkale’nin Boðazlar’dan geçilemeyeceðini tüm dünyaya göstermiþti. Bu zaferin ardýndan, Müttefiklerin kaçýnýlmaz kara harekâtýna karþý Türk tarafý da son sürat hazýrlýklara baþlamýþtý. Çanakkale ‘de 5. Ordu oluþturulmuþ baþýna da Mareþal Liman von Sanders getirilmiþti. Kýyýlara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleþtiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu. Müttefik çýkarmasýný bekleyen bir baþka kiþi ise 19. Ýhtiyat Tümeni’nin baþýnda bulunan yarbay Mustafa Kemaldi.

ALÝ CENAB TÜRKLER ;

Ruþen Eþref ( Ünaydýn), Karagah-ý Umumi Muhafýz Piyade Bölüðü Kumandaný Mülazým-ý Evvel Ruhi ile gerçekleþtirdiði mülakatýnda Mehmetçiðin aðzýndan þu hatýrayý kaydeder:
-
Bizim mýntýka kumandaný Süvari Kaymakamý Mahmut Bey tayyarelere pek kýzar efendim. Daima ateþ ettirir onlara ; katiyyen üzerimize sokmaz onun zaten tabiatý böyledir. Bir tayyare geldi miydi,haydi ütün bataryaya ateþ ettirir.

Evet efendim; tayyare düþtü. Hava hafif sisli olduðu için tabii gemiler bu sükutu( düþüþü) görmüyorlardý. Tayyareciler kendilerini denize attýlar. Kendi gemilerini istikametine yüzmeye baþladý. Bunu gören bataryamýz düþmanýn kendi gemilerine iltihak etmemesi için efendim ,ateþ etti ki tayyareciler geriye dönsünler. O vakit gemilerde tayyarenin burada düþtüðünü anladýlar. Onlar da ateþ açtýlar. Tayyare tahrip edildi. O vakit de bizim hiç olmazsa bir esire fevkalade ihtiyacýmýz vardý. Çünkü düþmanýn o dakikadaki vaziyetini anlamak istiyorduk. Zira düþman Anafartalar'dan çektiði askeri Seddülbahir'e ihraç yapmak istiyor gibi göstertiyordu. Yani açýkçasý bunu blöf olarak yapýyordu. Ve gemiler de ( eliyle iþaret ederek) bakýn iþte böyle daima Seddülbahir etrafýnda bir kavis þeklinde duruyordu.

Mýntýka kumandamýz Kaymakam Mahmut Bey bu tayyarecinin neye mal olursa olsun mutlaka kurtarýlmasýný istiyordu. Tayyareciler en nihayet bir buçuk kilometre kadar sahile yakýn geldiler. Tabii sahil mayýn döþeli olduðundan kimse giremiyordu.

Düþmanýn vaziyetini öðrenmeye þiddetle ihtiyaç vardý. Bu sýrada bir düþman tayyaresi düþürülmüþ ancak bizimkiler baþka taraftan o tarafa hala ateþ etmekte idiler. Düþman tayyarecileri hem mayýnlý hem de ateþ altýnda ölüm kalým mücadelesi vermekte idiler.

Bu noktada teessüratýmý söylüyorum: o iki adam baðýrýyordu. Yani ölüyorlardý artýk. Ve sahilden hala imdat umuyorlardý. Tabii bir kumandan emir verdiði vakit süngü üzerine top üzerine gidip ölmek vazifemizdir. Ýþte o vakit mýntýka kumandaný Kaymakam Mahmut Bey " Kim girer?" diye bir sual sordu. Bu Ýngilizlere sýrf acýdýðým için düþman olsalar da onlarý kurtarmak bana bir vazife-i vicdaniye oldu. Yüzmek de bilirim.

- Nerelisiniz efendim?
- Çanakkale'liyim. Bir an evvel girmek için telaþýmdan fanilayý da çýkarmamýþým. bir fanila bir iç donu kalmýþtý. Daldým. O zaman arkadaþým Mülazým Kaþif'de : "Ben de girerim " diye bendenize refakat etti. O çocuk ayný zamanda sýnýf arkadaþýmdýr. Þimdi Rusya'da esir zavallý. Beraber girdik. Muttasýl düþman toplarý ateþ ediyor. Monitörler,karþýmýzdan eksilmiyor. Tayyareler tepemizde dönüyordu.

Fakat biz tabii pek alçaða düþüyorduk. Sular da biraz dalgalýydý. Ne bizimkilerin nede onlarýn makas atýþlarý bizi kýstýramýyordu. Gülleler hep ötemize berimize düþüyordu. Bize hiç ziyan vermiyordu.
Maateessüf o tayyarecilerden birisi boðuldu. Çünkü bizde takat kalmamýþtý. Ötekini kurtardýk beyim. Mýntýka kumandaný Mahmut Bey kendisini aldý. Mýntýkasýna götürdü. Orada Ýngilizce mesaj yapýldý. Güzel baktýlar sonra Beþinci Orduya teslim edildi.

Giderken Ýngiliz mýntýka kumandaný Mahmut Bey 'e demiþ ki:

"Türkleri þöyle cesurdurlar, böyle alicenaptýrlar diye kitaplarda okurdum. Bu defada cephede gördüm. Fakat böyle þiddetli bir ateþe karþý bu derece fedakarlýklarýný bilemezdim. Bu derecesini bir Ýngiliz bile yapamaz."



Arýburnu Cephesi ;

Daha önce yabancý kaynaklardan ve Anzaklarýn anýlarýndan yapýlan aktarmalarla nasýl baþlandýðý ve ilk günleri açýklanan Arýburnu’ndaki Anzak Kolordusunun Nisan’da yaptýðý çýkarmanýn temel amacý önce, Kabatepe ile KüçükArýburnu arasýndaki kumsallýk bölgeye çýkmaktý. Ýlk aþamada Conkbayýrý- Kocaçimentepe çizgisi denetim altýna alýnýp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeyde’ki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardýmý engellenmiþ olacaktý.

25 Nisan sabahý savaþ gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateþ altýnda, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayýndan 1500 kiþilik ilk hücum dalgasý, çýkarma botlarýnýn bir þekilde kuzeye kaymasý sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arýburnu kesimine çýkmak zorunda kalýr. Bu noktada kýyý gözetlemesi yapan bir Türk takýmýnýn direniþine karþýn, karaya çýkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerler. Diðer taraftan, Bigalý’da bulunan ordu yedeði 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayýrý yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün aðarýrken, Arýburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutaný Yarbay Mustafa Kemal, bir çýkarma yapýldýðýný anlayýp durumu Ordu Komutanýna bildirir, ancak bir yanýt alamaz. Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal, kýyýda çok zayýf gözetleme ve koruma birlikleri olduðunu düþünerek ve geniþ bir sahile yayýlmýþ olan 27. Alayýn da, aðýr kayýplar verdiði haberini alýnca, düþmanýn Conkbayýrý-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantýsýný ele geçirmesi durumunda, onarýlamayacak durumlarla karþýlaþacaðýný kavrar. Ordudan emir gelmemiþ olmasýna karþýn giriþimi ele alýp tüm sorumluluðu yüklenerek, 57.Alayý bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayýrý’na çýktýðýnda,, Arýburnu kesiminden bazý askerlerin çekilmekte olduklarýný ve düþman birliklerinin de bunlarý izlediklerini görür.
O aný Mustafa Kemal, Ruþen Eþref Ünaydýn ile yaptýðý görüþme sýrasýnda þöyle anlatmaktadýr.

“...Bu esnada Conkbayýrýnýn güneyindeki 261 rakýmlý tepeden sahilin gözetleme ve korunmasýyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayýrýna doðru koþmakta, kaçmakta olduðunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çýkarak:

-Niçin kaçýyorsunuz ? dedim.
-Efendim düþman dediler!
-Nerede?
-Ýþte! diye 261 rakýmlý tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düþmanýn bir avcý kuvveti 261 rakýmlý tepeye yaklaþmýþ ve tam bir serbestlik içinde ileriye doðru yürüyordu. Þimdi vaziyeti düþünün. Ben kuvvetleri (geride) býrakmýþým, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düþman da bu tepeye gelmiþ...Demek ki düþman bana benim askerlerimden daha yakýn! Ve düþman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düþecekti. O zaman artýk bilemiyorum, bilinçli bir düþünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
- Düþmandan kaçýlmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadý, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.

Ve baðýrarak bunlara süngü taktýrdým. Yere yatýrdým. Ayný zamanda Conkbayýrýna doðru ilerlemekte olan piyade alayý ile dað bataryasýnýn yetiþebilen askerlerinin ‘ marþ marþla’ benim bulunduðum yere gelmeleri için, yanýmdaki emir subayýný geriye yolladým. Bu askerler süngü takýp yere yatýnca, düþman askerleri de yere yattý. Kazandýðýmýz an, bu andýr...”
Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alýnca, karþý taraf ta mevzi alýp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüðü'nün Conkbayýrý’na yerleþmesi için gereken süre kazanýlmýþ olur. Ýþte bu an, Çanakkale Savaþlarý Kara Harekatý’nýn kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Bu husus, Çanakkale Savaþlarý tarihiyle uðraþan Türk ve yabancý bütün uzmanlar tarafýndan doðrulanýp vurgulanmaktadýr.

Daha sonra, Kolordu Komutaný Esat Paþa'nýn izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutaný Mustafa Kemal, karþý saldýrýya geçmek üzere 57.Alay'a þu emri verir :

“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfýnda, yerimize baþka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaþýrken, ilk çýkarma kademesi olan tümenin sahile çýkýþý da tamamlanmýþtýr. Ne var ki, 27. Alayýn birlikleri ve 57. Alayýn yaptýðý karþý saldýrý ile süngü hücumlarý sonucu Anzaklar çok sayýda kayýp vermiþ ve sahile çekilmiþler, kritik ve endiþeli anlar yaþamaktadýrlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çýkan Tümeni, Arýburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleþme olanaðý bulur. Bu tarihten baþlayarak harekat, 1915’in Aðustos ayýna kadar dört ay boyunca, Conkbayýrý- Kocaçimentepe-kabatepe bölgelerinde, taraflarýn karþýlýklý saldýrý ve özellikle gece yapýlan süngü hücumlarýyla, yakýn boðuþmalar þeklinde ve çok kanlý çarpýþmalarla geçecektir. Bu çarpýþmalar sýrasýnda Türkler de, Anzaklar da aðýr kayýplar vermiþlerdir.

Aðustos ile birlikte ise savaþ þiddetli çarpýþmalara dönüþür. Týpký Seddülbahir’de olduðu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamýþ, çýktýklarý yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boþaltmaya kadar da o noktada kalmýþlardýr.



ÇANAKKALE ZAFERÝNÝN ÖNEMÝ VE SONUÇLARI ;

Çanakkale Cephesi’nin deniz harekatý (Boðaz’ýn zorlanmasý), kuþkusuz sýradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayý deðildir. Boðazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, Ýstanbul Karadeniz kapýsý, Çanakkale de Ege Denizi kapýsý olarak, geçmiþte taþýdýklarý ve çaðýmýzda taþýmakta olduklarý stratejik önem ve deðer açýsýndan daima birlikte mütalaa edilmiþ ve edilmektedir.

Her iki boðaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdeniz’i Karadeniz’e, Avrupa’yý Asya’ya baðlayan su geçitleri ya da köprüler deðil, Akdeniz’in öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarýk ve Süveyþ kanalý ile de bütünleþerek, dünyanýn büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kýta kara parçalarýný birbirine baðlayan, daha geniþ anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatý üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadýr. Bu nedenlerledir ki, Türk Boðazlarý, uluslararasý iliþkilere yön vermede daima odak noktasý olmuþlardýr.

Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasýnda baþlamýþ olan ekonomik, ticari ve siyasi iliþkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boðazlar bölgesinde cereyan etmiþtir. Baþka bir deyiþle Boðazlar, dünyanýn diðer parçalarýnda pek görülmemiþ ardý arkasý kesilmeyen mücadelelere sahne olmuþtur.

Boðazlarýn tarihin akýþý içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarýdaki kýsa açýklamalarýn ýþýðý altýnda, Çanakkale Muharebelerinin sonuçlarý üzerindeki deðerlendirmeler, kuþkusuz daha bir önem ve anlam taþýyacaktýr. Böylesine bir deðerlendirmenin daha gerçekçi ve saðlýklý olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boðazlarý üzerindeki ulusal emellerine kýsaca da olsa, bir göz atýlmasýný gerektirir.

Birinci Dünya Harbi öncesinin baþlýca büyük devletlerinden Almanya’nýn, “Drang Nach Osten (doðuya doðru) politikasý”, Rusya’nýn ýlýk denizlere ulaþma emelleri; Ýngiltere’nin, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyýldan bu yana güttüðü Rusya’nýn Akdeniz’e çýkmasýný engelleme siyaseti, hep Türk boðazlarýnda düðümlenmektedir.

Boðazlarýn bu tartýþma götürmez önemi konusunda Napolyon “Ýstanbul bir anahtardýr. Istanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eðer Rusya, Çanakkale Boðazý’ný ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapýlarýna dayanmýþ olacaktýr” [431) demekle, Fransa’nýn Boðazlar üzerindeki duyarlýlýðýný açýk seçik ortaya koymuþ olmaktadýr.

Rusya’nýn görüþüyse, Genelkurmay Baþkaný Kropatki’nin bir raporunda; XX. yüzyýlda Rusya’nýn en önemli iþinin, Istanbul Boðazý’ný ele geçirmek olduðuna iþaretle, Osmanlý Devleti’ni, Boðazý Rusya’ya býrakmaya hazýrlamalý ve Almanya ile anlaþma yapmalýdýr” þeklinde ifadesini bulmaktadýr.

Büyük devletlerin Boðazlar üzerindeki kýsaca açýklanan bu emelleri, onlarý kendi aralarýnda da gizli birtakým mücadelelere yöneltmiþtir.

Nitekim, Rus Dýþiþleri Bakaný Sazanof, Çar tarafýndan da onaylanan bir raporunda; “Boðazlarýn güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya’nýn ekonomik hayatýnýn, o devletin egemenliði altýna girmesidir” demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbul’un alýnmasýný önermektedir.

Öte yandan Kasým 1911’de Rusya’nýn, Osmanlý Hükümeti’ne Boðazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasýndan haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmiþlerdir.

Keza Rusya’nýn bu ve buna benzer çeþitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskýlarýnýn birbirini izlemesi, Osmanlý Devleti’nin Birinci Dünya Savaþý’nda Merkez Devletleri safýna kaymasýnda büyük bir etken olmuþtu.

Iþte Boðazlar üzerindeki bu gizli çýkar çatýþmalarýdýr ki, Ingiliz ve Fransýzlar’ý Istanbul’u almaya ve Ruslar’dan önce Karadeniz Boðazý’na el atmaya yöneltmiþ ve Çanakkale Cephesi’nin açýlmasýnda baþlýca etken olmuþtur.Ruslara silah ve malzeme yardýmý sorunuysa, savaþýn sadece görünüþteki nedenini oluþturmuþtur.

Böylece büyük devletlerin Türk Boðazlarý üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingiltere’nin bu cephenin açýlmasýnda birinci derecede aktif rol aldýðýný da belirtmek doðru olur.Nitekim Ingiliz Donanma Bakaný Churchill, cephenin açýlmasýnda büyük çaba göstermiþ ve etkili olmuþtur.Gerçekten o, bu cephenin açýlmasýnýn baþ mimari olmuþ, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamýþ, olayý basit ve sadece “sýnýrlý bir cezalandýrma hareketi” olarak görmüþtü. En güçlü ve modern silahlarla donatýlmýþ zýrhlýlarýnýn Boðaz’da görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceðini sanmýþtý.

Kuþkusuz bu büyük bir yanýlgýydý. Ingilizler, Çanakkale’deki Türk savunmasýný ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasýna düþtüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansýz cevabý aldýlar.Böylece onlar, zaferi Boðaz’da, Türk top ve mayýnlarýna, karada Türk süngüsüne býrakarak çekilip gittiler.

Anlaþma Devletleri’nin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandýktan sonra, yukarýdaki açýklamalarýn ýþýðý altýnda, Türkiye ve uluslararasý politika ve diplomasi tarihi açýsýndan ortaya koyduðu önemli sonuçlarý da þöylece özetlemek mümkün olur.

Çanakkale Zaferi Ýle Ýlgili Bir Video , Google'den alýnmýþtýr. ;

Error 404 (Not Found)!!1