Dil, millî hafızanın, millî hatıraların, duyguların ve düşüncelerin, bütün maddî ve manevî değerlerin, bütün buluş ve yaradışların ortak hazinesidir. Millet denilen insan topluluğunun en önemli sosyal varlığıdır. Kültürün ilk ve temel unsurudur.
Ana dil
Bugün ses yapısı, şekil ve anlam bakımından birbirinden az ya da çok farklılaşmış bulunan dil veya lehçelerin, kök bakımından bilinmeyen bir tarihte birleştikleri ortak dil: Ana Türkçe, Ana Moğolca, Ana Altayca, Lâtince vb.

Şive:
Ana dilden yazılı metinlerle takip edilebilen zamanlarda ayrılmış olan, ses ve şekil farklılıkları gösteren, ama lehçe kadar anlaşılmaz olmayan kollarına şive denir. Şiveler, milletin değişik boyları tarafından kullanılır. Türkçenin Anadolu, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen vb. şiveleri vardır ki bunlara bazı dil bilimciler yakın lehçeler de derler.


Kültür, varlığını nesilden nesile intikale borçludur. Kültürün nesilden nesile geçmesi, böylece devamı ve yaşaması kültür taşıyıcı eserler, eğitim ve öğretim yolu ile olur. Onun içindir ki kültür eserleri, eğitim ve öğretim kültürün hayat şartıdır. Dolayısıyla eğitim ve öğretimin esas görevi kültürün intikal ve devamını sağlamaktır.

Dil bilgisinin Bölümleri;
1. Ses bilgisi (fonetik): Sesler, seslerin oluşması, sınıflandırılması, heceler, ses değişmeleri, ünlü ve ünsüz uyumları, ünlü-ünsüz ilişkileri, ses olayları vb. konular ses bilgisinin konularıdır. Örnek: a, ba, a-ra-ba, kaşık>kaşığı, yegâne vb.


2. Kelime bilgisi (morfoloji): Şekil bilgisi de denir. Dil biliminin, kelimeleri, kelime yapılarını, anlam ve görev yönünden kelime türlerini, kelimelerin şekil ve anlam bakımından gösterdikleri değişmeleri inceleyen koludur. Örnek: basit, türemiş, birleşik kelimeler; isimler, sıfatlar, zamirler, edatlar; adlaşmış sıfatlar vb.


3. Cümle bilgisi (sentaks): Cümleleri, söz dizimini, cümle kuruluşunu, cümle öğelerini ve cümle türlerini ele alır. Örnek: devrik cümle, kurallı cümle, basit cümle, kesik cümle, özne, yüklem, nesne vb.


4. Anlam Bilgisi (semantik): Kelimelerin tarihî süreç içerisinde geçirdikleri anlam değişmelerini ve türlü anlam özelliklerini inceler. Örnek: gerçek, yan, mecaz anlamlı kelimeler; eş sesli, eş anlamlı, zıt anlamlı kelimeler; deyim, terim, argo anlam; anlam daralması, anlam genişlemesi, mecaz-ı mürsel, güzel adlandırma vb.


5. Köken bilgisi (etimoloji): Kelimelerin kökenini, yani başlangıçta nasıl olduğunu, sonradan ne gibi değişmelere uğradığını, bir kelimenin Türkçe mi yoksa başka dilden mi olduğunu vb. inceler. Örnek: geliyorum < kele yorır men, ev < eb...

Dil Ve Kültür İlişkisi
Dil, millî kültürün temel unsuru ve taşıyıcısıdır. Maddî-manevî kültürel değerlerin oluşmasında ve aktarılmasında dilin inkar kabul etmez bir rolü vardır. Edipler, kendi dönemlerindeki olayların, anlayışların, geleneklerin... izlerini ister istemez, yazılı veya sözlü olarak ortaya koydukları eserlerine yansıtırlar. Bu eserleri okuyan yeni nesil, kendi kültürünü, kendi değerlerini öğrenir ve sosyal bir miras olarak kendinden sonra gelenlere aktarır. Bütün bunlar dil sayesinde gerçekleştiği için dil ve kültür birbirini tamamlayan birbirinden ayrılmayan unsurlardır. Dil olmaksızın kültür aktarımı sınırlı kalır. Dil, geçmişi bugüne, bugünü yarına bağlar.

Dilin Önemi

Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
Dilin varlığı, ancak insanın varlığıyla mümkündür.
Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
Dil, canlı bir varlıktır. (adak, ayıg, sarıg, edgü, gök [kök], uçmak, yanıt, yabız vb.)
Dil, sosyal bir varlıktır.
Dil, bir ortaklıktır.
Dil, sadece iletişim kurmakla kalmaz, aynı zamanda bu iletişim
sonucu doğan kültür unsurlarının da nesilden nesle aktarılmasını sağlar.


Dünyanımız'daki Köken Bakımın'dan Diller;

1. Altay dilleri


A. Türkçe
B. Moğolca
C. Mançuca - Tunguzca
D. Korece
E. Japonca
2. Ural dilleri
A. Fin -Ugor dilleri
A) Fince
B) Macarca
C) Ugorca
B. Samoyedce




3. Hint - Avrupa dilleri
A. Asya kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice, Hititçe
B. Avrupa kolu:
A) Lâtin dilleri: Lâtince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca, Rumence
B) Slav dilleri: Rusça, Bulgarca, Sırpça, Boşnakça, Hırvatça, Lehçe, Makedonca
C) Germen dilleri: Almanca, İngilizce, İsveççe, Norveççe, Felemenkçe, Danca
Hiçbir gruba girmeyen bağımsız Avrupa dilleri (yunanca, Arnavutça, Litvanca, Keltçe)
4. Hami - Sami dilleri
A. Arapça
B. İbranice
C. Berberî dilleri
D. Akadca
E. Aramca
5. Çin - Tibet dilleri
A. Çince
B. Tibetçe
6. Bantu dilleri (Afrika’nın orta ve güney bölgelerinde yaygın olarak konuşulan dillerdir.)
7. Kafkas dilleri
A. Güney Kafkas kolu: Gürcüce
B. Kuzeybatı Kafkas kolu: Çerkez, Abhaz, Ubıh
C. Kuzeydoğu Kafkas kolu: Çeçen - Lezgi, - Dağıstan, Hazar

Yapısına Göre Diller;

1. Tek heceli diller
Bu gruptaki dillerde, kelimeler, bir heceden oluşmaktadır. Cümleyi meydana getiren kelimeler, ek almazlar ve şekil değişikliğine uğramazlar. Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi vardır. Kelime çeşitleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim , hem sıfat, hem fiil, hem edat,... olabilmektedir. Çince ve Tibetçe bu grubun tipik dillerindendir. Bazı Himalaya ve Afrika dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnam dili de bu gruba dahil edilir.
Bu dillerde “birleşik kelimeleri oluşturan kelimeler bile biri birinden ayrı yazılır: Vo yav kan şu.Çince bu cümle kelime kelime şöyle çevrilebilir: Ben istemek bakmak kitap. Bu cümleyi Türkçe olarak söyleyecek olursak şöyle düzenleriz: Ben kitap okumak istiyorum. Dien sı ci: Elektrik görme cihaz. Bu üç kelimeden kurulmuş söz televizyon anlamındadır.”




2. Eklemeli diller
Bu gruptaki dillerde tek veya çok heceli kelime kökleriyle ekler vardır. Bu dillerde, kelime köklerinden yeni kelimeler türetilirken veya kelimelerin geçici durumları yapılırken kelime köklerine ekler getirilir. Türetme veya çekim sırasında kökte bir değişme olmaz. Köklerle ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir. Anlam ve görev değişikliği yapan ekler kelime sonuna getirildiği gibi kelime başına getirilen ekler de vardır. Türkçemiz bu grubun en belirgin örneğidir. Dilimizde ön ekler olmadığı hâlde kelime sonuna getirilen eklerde bir zenginlik ve çeşitlilik vardır. Bu özelliğiyle dilimiz, sondan eklemeli bir dildir. Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Macarca, Fince ve Samoyetçe bu grupta yer alan diğer dillerdendir.


3. Çekimli diller
Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler vardır. Fakat yeni kelimeler türetilirken veya çekim yapılırken kelime kökünde değişiklikler olur. Hint-Avrupa dillerinde kelime kökünde görülen değişiklik kökü tanınmayacak bir şekle sokar, ortaya çıkan yeni kelimede kökü hatırlatacak bir ses, bir işaret bulunmaz. İngilizce’deki uzanmak fiilinin lie / lay / lain, yapmak fiilinin do / did / done, gitmek fiiliningo / went / gone; Almanca’daki atmak, fırlatmak fiilinin werfen / warf / geworfen; sein yardımcı fiilinin bin, ist, sind, war, waren... şekillerine girmesi gibi.
Arapça gibi çekimli dillerin bazılarında ise kökteki ünlüler değişirken türetilen yeni kelimeyle kök arasındaki ilgiyi koruyan bir bağ, kendisini hissettirir. Çekimli dillerin tipik bir örneği olan Arapçada, kelimenin çekirdeğini oluşturan ünsüzler değişmezken belli kalıplarla yeni kelimeler türetilir. Aynı kökten olan ders, medrese, müderris, tedrisat kelimelerinde d, r, s ünsüzleri sabit kalırken ünlüler ve bazı gramer unsurları değişmektedir.

1. Eklemeli diller: Türkçe, Macarca, Moğolca, Fince, Japonca, Korece...
2. Çekimli (bükümlü) diller: Arapça, Farsça, Lâtince, İngilizce, Fransızca, Rusça...
3. Tek heceli diller: Çince, Tibetçe...

T
ürk Dilinin Başlıça Özellikleri:

1.Türkiye Türkçesinde uzun ünlü yoktur.
2. “o” ve “ö” sesleri Türkçe kelimelerin sadece ilk hecesinde bulunur.
3.”j” sesi Türkçe kelimelerde yoktur.
4.Türkiye Türkçesinde “c, g, l, m, n, r, v, j, f” sesleri pekiştirmeli kelimelerle ses taklidi (yansıma) kelimeler dışında başta bulunmazlar.
5. Yumuşak ve süreksiz olan “b, c, d, g” sesleri, bazı istisnalar dışında sonda bulunmazlar.
6. Bir hecede iki ünlü yan yana bulunmaz.Birleşik kelimeler bu kuralın dışındadır.
7. Türkçe kelimelerin köklerinde birkaç istisna dışında iki ünsüz yoktur.(anne, elli)
8.Türkçe kelimelerin başında çift ünsüz bulunmaz.
9.Türkçe kelime ve hece sonunda bütün çift ünsüzler bulunmaz.
Ancak şu çift ünsüzler bulunur:”-lç, -lk,-lp,-lt,-nç,-nk,-nt,-rç,-rk,-rt,-rs,-rp,-st.”
10. Türkçe kelimelerin başında ve sonunda üç ünsüz bulunmaz. Kesime ortasında üç ünsüz bulunur. Bunların hepsi aynı hecede değildir.
11.Türkçe kelimelerde genelde ses uyumları vardır.


TÜRK YAZI DİLİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ


Türk dilinin tarih içindeki gelişimini şu şekilde sınıflandırabiliriz:
1.Eski Türkçe
Türk yazı dilinin başlangıçtan 13. yy. başlarına kadar süren dönemdir. Eski Türkçe, ayrı yazılara dayandığı halde aynı dil geleneğini sürdüren Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dillerini içine alır.
2.Kuzey Doğu Türkçesi
Türklerin Orta Asya’dan çıkıp geniş bir alana yayılmaları yazı dilinin dallanmasına yol açmıştır.Kuzey Doğu Türkçesi, Eski Türkçe’den sonra bir geçiş dönemi niteliği taşımıştır.
3.Çağatay Türkçesi
Doğuda Harezm Türkçesinden gelişen Çağatayca, XV. Ve XIX. Yy.da Türkistan ve Altınordu alanında alanında kullanılmıştır.
4.Batı Türkçesi
Genel olarak Hazar denizinin güneyi ile Balkanlar arasında yaşayan Türklerin yazı diline verilen addır. Güney-Batı Türkçesi adı verilen bu yazı dili XIII. yy. başlarından beri kullanılmaktadır.



Türklerin Kullanıdığı 5 alfabe;
GÖKTÜRK ALFABESİ
Türkçe'nin yazıldığı il alfabe, bugünkü bilgilere göre Batı'da "runik" diye tanınan Göktürk alfabesidir. Bu alfabenin eski Türk damgalarından doğduğu, dolayısıyla Türkler tarafından icat edildiği kabul edilmektedir. Türkler arasında VII-IX. yüzyılla arasında yaygın olarak kullanılmıştır.
UYGUR ALFABESİ
Türkler'in Göktürk alfabesinden sonra ve Arap alfabesinden önce kullanmış oldukları yazı sistemleri içinde en önemli alfabedir. VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'dan İstanbul'a kadar geniş bir alanda kullanılmıştır. Bu alfabe Ârâmî kökenli Soğd alfabesinden çıkmıştır.
ARAP ALFABESİ
Tarih boyunca Türk diline uygulanan yazılar arasında en uzun sürelisi, aynı zamanda en yaygın olanı ve muhtemelen Türkler'in İslâm'a girmeye başladıkları IX. yüzyıldan itibaren kullanılmıştır. Hâlâ bu alfabeyi kullanan Türk halkları vardır.
LATİN ALFABESİ
1928'de Atatürk'ün yaptığı harf inkılâbıyla Türkiye Türkçesi'nin yazımında kullanılan en son alfabe Latin alfabesidir. Bu alfabe bugün Türkiye'den başka Kıbrıs ve Yugoslavya'daki Türkler'ce de kullanılmaktadır.
29 harften oluşan bu alfabenin 21'i sessiz, 8'i sesli harftir.
KİRİL (SLAV) ALFABESİ
Osmanlıca ve Türkiye dışındaki Türk dil ve lehçelerinin yazımında Arap alfabesinden sonra en geniş ölçüde kullanılan alfabedir. XVIII. yüzyıl başlarında Hristiyanlık'ı yaymak için Çuvaşlar'a giden Ruslar bu dili kendi harfleriyle (Kiril) yazdılar. Eski Sovyetler Birliği idaresindeki Türkler'ce 1937-1940 yılları arasında Stalin rejimi tarafından bu alfabe kabul ettirilmiş ve her Türk boyu için farklı alfabeler yapılmıştır.






Atatürk'ün Dil İle İlgili Birkaç Sözü;

Türk milletinin dili Türkçe’dir.
Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir.
Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. (1929)


Zengin sözlüğümüzün toplandığı gün, milli varlığımız en kuvvetli bir dal kazanacaktır.
Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır. (1938)