kaside i burde sozleri dursun ali erzincanlı kaside i burde metni arapca metni
Yurdundan koparılmış gozleri surmeli yaralı bir ceylÂn gibi
Suat'ı alıp goturduler. Gonlum oyle kırık ki!
Gonlum, azat nedir bilmeyen bir kole orneği ezgin.
Tan vakti Suat goctu buralardan. O ne mağrur bakışlardı Rabbim
Ve ne mustağni.
Suat ki boyu altın olcude; onden bakılınca zarif nahif, incecik belli,
Tombul gorunuşlu arkadansa, arka cizgileri bile belli.
Gulerken dişlerinde kar yağar gibi bir kış aydınlığı ,
Oyle beyaz, onları şarapla yıkıyorlar durmadan sanki.
VÂdi acık. Kuşluktur. Cakıllarda kuş sesli serin sular.
Kuzey yelleriyle serin sular gibi saf ve ışıklı Suat'ın ağzındaki.
Supururse ruzgÂr nasıl ustundeki bulutları, nasıl yıkarsa pırıl pırıl
Geceleri yağmur tepeleri
Ağzındaki su o yağmur suyu Suat'ın. dişleri o beyaz kum tepeleri.
Soylulukta en soylu, comertlikte bir eşi yok bir sevgili iken Suat,
Ne kendi sozunde durdu, ne de dinledi beni.
Suat bu, işi gucu bana oyun, naz, vefasızlık, soz verip donmek.
Benim kaderim boyle, Onun aşk felsefesi.
Bulut bir zavallıdır Onun yanında bicimden bicime girmekte,
Renkten renge girmekte yaya kalır bukalemun, gulyabani.
Sen ne aptalsın ki yahu sandın Suat durur sozunde.
Kalburda su durursa, Suat da durur sozunde tabii.
Suat'tan soz aldım diye boburlenip durmak ha!
Hayaller kurdun, umutlandın! Ama umutlar ucucu, aldatıcıdır
Ruyalar gibi.
Suat'ın vuslat. sozleri gecse yeridir atlatışlar tarihine.
Bir soz istedin mi kendinden, hemen kesilir meşhur yalancı
Urkub'un teki.
Boyle arkandan atıp tutuyorum ya Suat, elbet ayrılık acısından.
Onun icin affet beni, sen yine de sev beni.
Suat şimdi mutlaka oyle bir yerdedir ki, vakit de akşam;
Saf kan ve yoruk dişi develerdir ancak develerin oraya gotureni.
Evet, ta otelerde konaklıyan Suat oymağını tutmak icin
Yureğe korku veren. dağ gibi ruzgÂr tempolu hecin develer gerekli.
Oyle deve gerek ki, terlerse ırmak aksın kulağının ardından,
Ucsuz bucaksız col yollarını seve seve tepmeli...
Bir deve ki. bakışı iki hancer ufuklara saplanan.
Eşi gitmiş; yabani bir aksığın gibi oyle ucsun ki, o dursun, altından
Kaysın ateş colu ve ateş tepeleri.
Gerdanı sağlam. ayakları yer sarsan vucudu kıvrım kıvrım ve
Olculu bicili.
Soy sopca en arık damızlık develerden haydi haydi ileri.
Boğru enli, boynu uzun ve kalın; cehresi geniş.
Bir erkek deveyi andırmalı tıpkı; Suat'ı tutar o zaman belki.
Derisi daha parlak olmalı kabuğundan deniz kaplumbağasının.
Ve ondan daha sağlam. kızgın guneş altında ac azgın keneler bile
Onu orseleyememeli.
İlk bakışta dağ gibi korku vermeli gorunuşu bakana:
Boyu yuksek mi yuksek, cevik mi cevik ayakları, tertemiz şeceresi.
Gurbuz, etine dolgun. bakımdan oyle semizlemiş .olmalı ki,
Oyluklarından tırmanan salkım salkım keneler derinin cilÂsından
Kayıp kayıp duşmeli.
Yururken baldırından, et fırlasın etinden, iki on bacağı ok gibi
Cıksın dolgun goğsunden. serbest atılışlı calım calım ustune bir
Yaban merkebi orneği.
Gozlerle gerdan arası, başın yular takılan yeri.
Sert ve katı olmalı bileği taşı gibi.
Ve upuzun kuyruğu ipek tuylu, sarksın memelerin ustunden.
Oyle dokunmalı ki memelerin ucunu urkutmemeli.
Kapkara iki mızrak bacakları, ruzgÂr gibi ucmalı
Şupheye duşmelisin ayakları yere değdi mi, değmedi mi.
Yumru burnundan, kulağından, beyzi cehresinden bu turlu develeri.
Tanır derhal deveden anlayan yekta bir bilirkişi.
Ayakları demirdenmişcesine cakılları fırlatır iki yana.
Deri mahfaza bile takmaksızın aşar kayalıkları bu eşsiz develer ki.
Calışkan bir işci gibi terler coştukca, terledikce coşar...
Aşar kuşlar gibi serap derelerini, sahra tepelerini, ateş
Collerini...
Kertenkelenin guneşte yanan sırtı sıcaktan kulde pişmiş ekmeğe
Donduğu gunler bile kimse durduramaz koşmaktan şu bizim deveyi.
Bir sıcaklık ki, a yolcular dinlenin! der kervan sahibi
Ve taş altına gizlenir siyah cekirgeler, o sabır ateşleri.
Ama bizim meşhur devemiz gun ortasında koşusunu bitirmez,
Başlamıştır yolculuğa sanki daha yeni.
Sıcak artar, değişir yuruyuşu; sıcak arttıkca değişir. Ve on
Ayaklarının
Cırpınışlı hızlanışı andırır olmuş cocuğuna goğus doven bir anneyi
Ve ona bakıp (anıp kendi olmuş yavrularını
Da) hıckıran yırtınan obur anneleri.
Evet o yuruyuş, o ayak cırpınışları goğsunu paralayan yaşlı bir
Annenin cırpınışları.
Akla elveda diyen bir annenin, alır almaz ilk yavrusunun kara
Haberini.
Goğsu kan icinde kalan. ustu başı yırtılmış,
Sacları darma dağın cılgın bir annenin haberini.
Soz taşıyıp oc alan iki yuzlu şiir ve kabile duşmanlarım :
"Ey Ebi Sulma'nın oğlu sen mahvoldun." dediler. Suat'ın derdi
Bana yetmezmiş gibi.
"Ey Ebi Sulma'nın oğlu sen kendini olmuş bil." Ben de koştum
Guvendiğim dostlara :
Kime başvurdumsa ama: "Biz yokuz bu işte, var git kendin bak
Başının caresine" demezler mi?
Ben de onlara dedim : "Gidin gidin beni yalnız bırakın,
Neye hukmetmişse o olur, hukmeden o Allah ki.
Yaşamak dediğiniz nedir bin yıl yaşasa bile
Eninde sonunda insanoğlu o kanbur tahta kutuya girmiyecek.
Binmiyecek mi?
Heber geldi: "peygamber. seni oyle bir cezaya carpacak ki!"
Siz bilirsiniz. hey zavallılar! İşte onun kapısındayım, yureğimde
Sonsuz bağışlanma umidi.
Ondan ozur dilemeye geldim, af istemeğe geldim;
Cunku O sırrını bilendir, kabul edicisidir mazeretlerin.
O affedenlerin en affedicisi.
İci hidayet oğutu en yuce gercekler dolu Kur'anı
Sana armağan eden Allah icin ver bana bir savunma muhleti.
Bakma ve zaten bakmazsın sozlerine beni kıskananların.
Senin hukmun onlara değil, hakka ayarlı ve ben de bir parca
Sucluyum belki.
Ama senin makamındayım şimdi. Fillerin bile titrediği makamda.
Bir makam ki, titrerdi bir fil benim gorduklerimi gorse. işitse
İşittiklerimi
Burada beni ancak Allah buyruğuna bağlı Peygamber affı
Kurtarır:
Ben de onun oc ve adalet eline uzatıyorum işte sağ elimi.
Beni ancak o kurtarabilir burda. Yalnız O. Şimdi soz yalnız Onun.
Ama O "Sen suclusun, cezanı cekeceksin" dese onunde eğik
Bulur boynumu adaletin heybeti.
En heybetli manzara bu olur benim icin. Cunku Asserde,
İc ice acılan sonsuz aslan yataklarının en icindeki
Muhteşem yurdunda hukum suren aslanlar başbuğudur O.
Bir arslan ki. erkenden ava cıkar, yavrularının besini insanoğlu,
İnsan eti.
Bir arslan ki, savaş alanında kendi duşmanı dengi
Bırakmadan carpışmayı, haram sayar kendine savaşı terketmeyi.
Heybetinden kısılır sesleri yırtıcı col arslanlarının ,
Arslanlar arasında bile o dağıtır adaleti.
Parcalandı silÂhları ve elbiseleri, kurda kuşa yem oldu
Bu vÂdide kendi gucune bileğine guvenen nice kişi.
Şuphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıctır kılıclarından
Allahın.
Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp goturen bizi.
Ve arkadaşları O'nun, Mekke vÂdisinde İslÂmı kabul eden
Kureyşin en ileri gelenleri... Comertlikte ve yiğitlikte hic birinin
Yok dengi.
İlk gûnler, gocmek gerekliydi, hemen goctuler, . zerre tereddut
Etmeden.
Bırakarak yurtlarını, tuten ocaklarını, mal ve mulklerini.
Yerlerinde kalanlar carpışamıyacak gucte olanlardı.
Onlar da, mudafaasız ve silÂhsız, cepcevre kufurle cevrili, bugunu
Hazırlamış beklemişlerdi.
Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit ustu yiğit,
Davuda mahsus demir gomlektir zırh diye giydikleri.
Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Celikten buklumleri oyle ki,
Birbirine gecip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.
Mızrakları duşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidişleri. korunmaları da saldırış.
Vurulunca goğuslerinden vurulurlar. Onlar urkmez, onlardan
Urker dev dalgalı olum denizi.
Dursun Ali Erzincanli - Kaside-i Burde
Şarkı Sözleri0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- TV, Sinema ve Sanat
- Müzik
- Şarkı Sözleri
- Dursun Ali Erzincanli - Kaside-i Burde