

KAHRAMANMARAŞ’TA KİMSE KALMAMIŞTI
Bölgede geçmişte yaşanan depremlere kayıtlara geçen veriler ışığında hatırlatan Prof. Dr. Süleyman Pampal, özellikle 1114 yılında meydana gelen büyük depremin, aynı faylar üzerinde 6 Şubat’ta olduğu gibi bir yıkıma yol açtığını belirtti. Tarihçi Urfalı Matteos tarafından kaydedilen bilgileri aktaran Prof. Dr. Pampal, 1114’te yaşanan depremin batıda Kozan (Sis) Adana, Tarsus'a, güneyde Hatay'a, doğuda Kilis, Antep, Urfa ve Diyarbakır'a, kuzeyde Adıyaman, Malatya, Elazığ ve Bingöl'e kadar uzanan çok geniş bir alanda çok yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu hatırlattı.
Depreme karşı 'Şili formülü': Binalar bırakın yıkılmayı hasar almıyorKahramanmaraş'ın tamamen yıkıldığı, yandığı, hiç kimsenin kalmadığı bilgisi de keza tarihçi Urfalı Matteos tarafından tarihe not düşüldü. Kayıtlarda o depremin de benzer şekilde gece saatlerinde olduğu, çevre arazide büyük heyelanlar meydana geldiği bilgisi yer aldı. Ayrıca felaket sonrası insanların hayattan tamamıyla ümitlerini kestikleri ve yaşananları 'kıyamet' olarak yorumladıkları da yine dikkat çeken diğer bilgiler arasında.
'3 FAY HATTININ KESİŞME NOKTASINDA'
Kahramanmaraş’ın deprem bölgesi olmasını birçok fayın kesişim noktasında olmasıyla açıklayan Prof. Dr. Süleyman Pampal, Kahramanmaraş ve çevresinin 'Türkiye’nin en tehlikeli deprem bölgesi' olarak nitelendirilebileceğinin altını çizerek şunları ekledi:
Alıntı Metni

SADECE DEPREM DOLAYISIYLA 'KARAMARAŞ' DEĞİL
Kahramanmaraş’ın 'Karamaraş' diye bilinen bölgesinin isim kökeni depremle ilişkili olsa da Prof. Dr. Pampal, Karamaraş’ın 'kara'sının nereden geldiğini de değindi. Dulkadiroğlu Beyliği'nden de önce Hititlerin yerleşim yeri olmuş bölgede bulunan siyah renkli kayaçların da isim üzerinde etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Pampal, şu açıklamayı yaptı:
Alıntı MetniTARİHİ YAPILAR DEPREMLERE NASIL DAYANDI?
Kahramanmaraş’ta yaşanan sarsıcı depremlerde eski ve yeni birçok bina yıkılırken tarihi eser ve yapıların dimdik ayakta kalması ise herkesin dikkatini çekti. Prof. Dr. Pampal bu konuyla,"Tarihi çarşılar ve eski yapılar genellikle birkaç katlı, ahşap karkas, ahşap ve taş yığma yapılar olup geçmiş depremlerden kuşaklar boyu edinilen deneyimler ışığında inşa edilmiş olmaları ve genellikle sağlam zeminler üzerine yapıldıkları için daha az etkileniyor. Tüm depremlerde temel sorun olarak karşımıza çıkan çok katlı, ağır betonarme yapıların, yumuşak, gevşek, alüvyal zeminler üzeri inşa edilmiş olmalarıdır. Bu tür zeminler depremin şiddetini 3-4 kat artırarak ağır yapıların aşırı hasar görmesine yol açıyor" yorumunu yaptı.
Deprem gecesi nişanlıdan yürek yakan son mesaj: 'Yarın çok kötü geçecek, gelip seni göreyim'Prof. Dr. Pampal ayrıca tarihi yapıların el yordamıyla bile olsa 'uygun zemine doğru yapı' ilkesine uyularak yapıldığı için daha az hasar aldığını vurgulayarak,"İyi ki öyle inşa edilmişler. Onlar çok değerli kültür mirasımız, gözümüz gibi korumamız gereken yapılar” diye de ekledi.

HATAY'DAKİ FELAKETİN SEBEBİ
Prof. Dr. Pampal, Hatay'ın Garamaraş'tan daha bahtsız olduğunu belirterek şehrin deprem geçmişine de değindi. Prof. Dr. Pampal, “Hatay'da 526 yılında meydana gelen depremi yaşamış bir tarihçinin anlattığına göre taş taş üstünde kalmamıştı. 'Kozmik felaket' olarak da bilinen depremde 250 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Daha sonra 1822 ve 1872 yıllarında yine 7.5 civarı büyüklüğü olan iki yıkıcı depremi yaşamış olan Hatay, alüvyal bir ova üzerinde kuruldu. Şehir, deprem açısından elverişsiz konumu nedeniyle bu felaketleri yaşamış ve yaşamaya devam edecektir” dedi.
Alıntı MetniNöbet değiştirdi hayatta kaldı, ailesi yok oldu!