tambur resmi muzik aletleri resimleri ve isimleri tanbur resmi muzik aletlerinin ve isimleri tambur
tambur resimleri

















Osmanlı muziğinin en gozde telli ve mızraplı calgılarından biri, belki de en onemlisidir. Cok eski bir tarihi olan “Tambur” icin “Kopuz”un geliştirilmiş bicimi olduğu yonunde goruşler olduğu gibi ilk biciminin antik donemlere kadar uzandığı yonunde goruşler de vardır. Yine bir başka goruş, “Tambur”un, bağlama ailesinin ilk halinin gelişimi ve değişimi ile oluştuğu yonundedir. Kokeni Arapca "tunbur" olan sozcuğun, Sumer dilinde gene yarı kuremsi govdeli ve u ...
Osmanlı muziğinin en gozde telli ve mızraplı calgılarından biri, belki de en onemlisidir. Cok eski bir tarihi olan “Tambur” icin “Kopuz”un geliştirilmiş bicimi olduğu yonunde goruşler olduğu gibi ilk biciminin antik donemlere kadar uzandığı yonunde goruşler de vardır. Yine bir başka goruş, “Tambur”un, bağlama ailesinin ilk halinin gelişimi ve değişimi ile oluştuğu yonundedir.

Kokeni Arapca "tunbur" olan sozcuğun, Sumer dilinde gene yarı kuremsi govdeli ve uzun saplı bir telli calgının adı olan "pantur" dan geldiği ongorusu vardır. Ayrıca cok eski cağlardan beri ceşitli uluslar tarafından derili vurmalı calgılar icin kullanılan (tabla, tabl, tabıl, tabul v.b.) sozcukten turediği goruşu de vardır. Oysa Hitit uygarlığında “TIBULA” isimli bir calgıdan soz edilmektedir. Bu calgının buyuk olasılıkla uzun saplı telli bir calgıya ait olduğu goruşu yaygındır. Bu cağdan kalan metinlerde, bu calgının eşliğinde şarkı soylenmekte ve dans edilmekte olduğu vurgulanmıştır. Tum bu bilgiler bizlere, “Tambur” kelimesinin kokeninin Hitit ve Sumerlerin yaşadığı cağlara kadar gittiğini gostermektedir. “Tambur” sozcuğu, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha cok bağlamaya benzeyen armudi govdeli, uzun saplı calgıların da ortak adı olarak kullanılmıştır. Asya Turklerinin bugun de kullandıkları benzer calgılar, “tambura”, “dombra” gibi adlar ile anılırlar. Ozellikle Avrupalı gezginlerin (orn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları nedeniyle Turk muziği ses sistemini gozle gorulur bicimde yansıttığını yazdıkları “tambur”, gunumuzde yalnızca Turkiye'de kullanılan belki de tek calgıdır. Bu calgının goc yolları ile Avrupa’ya gectiği ve XII. ve XIII. yuzyıllarda kullanıldığı ve daha sonra da terk edildiği bilinmektedir.

Bu calgı, Osmanlı muziğinin tarihsel sureci icinde gelişmiş ve ozellikle XVII. yuzyılda en gelişmiş bicimini alarak, bu muziğin en vazgecilmez calgılardan biri olmuştur.

“Tambur”un govdesi, ahşap dilimlerin yan yana yapıştırılmasıyla elde edilen bir yarım kure biciminde olup capı 35 cm kadardır. Yaklaşık 104 cm olan sap, bir takoza gomulerek govdeyle birleşir. Burguluk sapın uzantısıdır. Govdenin kenarındaki delikli tel takozundan cıkan tellerin her biri, kopruyu aştıktan ve sap boyunca uzandıktan sonra, genellikle kemikten yapılan ve sapa kakılan centikli baş eşiği ve bitişiğindeki yine kemikten yapılıp sapa kakılan delikli eşiği gecip burgusuna bağlanır. Genellikle ardıc ağacından yapılan kopru, oldukca ince bir cam (genellikle koknar) levha olan goğse basar. Tellerin basıncı, koprunun altına rastlayan bolumunde goğsun cukurlaşmasına yol acar. Sapın altı yuvarlak, ustu duzdur. Perde bağları eskiden bağırsak kirişten yapılırken gunumuzde, buyuk oranda naylon telle bağlanmaktadır. “Tambur”un perde sayısı 45-55 arasında değişmektedir. Tambur calan bazı ustalar, 64 ve hatta 65 perde bağlayarak, bazı makamların bircok perde uzerine taşınmasını (transpoze edilmesini) kolaylaştırmak istemişlerdir. Bilinen en eski halinde iki tel olan “tanbur”a gunumuzde genellikle yedi tel takılmaktadır. Ancak XVIII. ve XIX. yuzyıl “tanbur”larında sekiz tel bulunmaktaydı.

“Tambur” mızrabı coğunlukla bağadan (kaplumbağa kabuğu) yapılır. Yaklaşık 12 cm uzunluğunda, 9-10 mm eninde ve 1-1,5 mm kalınlığında esnemez bir cubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ancak iki uc, farklı tınılar elde edebilmek amacıyla birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yuzuyle değil, diklemesine dar yuzuyle vurulur. Bu vuruş, calgının tok ses vermesini sağlar. XVI. yuzyılın sonlarına değin Osmanlı saray muziğinde ayrıcalıklı bir yer tutan kopuz dışında, gunumuzde mızrabı boyle tutulan başka calgı yoktur.

Bir mızraplı calgı olmasına karşın Tamburi Cemil Bey tarafından ilk kez uygulanan mızrap yerine “yay” kullanılması, hemen benimsenmiştir. Bu calgının eski seslendirme tekniklerinde, “celik” ve “bakır” tellere bir kez vurulur ve tellerin titreşimi kaybolmadan olabildiğince fazla perde kullanılarak ezgi seslendirilmeye calışılırdı. Boylece insan hanceresine benzetilme uğraşı verilirdi.