Hem okudum hemi de yazdım
Yalan dunya senden bezdim
Dağlar koyağını gezdim
Yiten yavru bulunur mu

Yavru yitmeye gorsun bir kez. Bulunmaz. Değil dağların koyağı, ırmakların kaynağı, yaylaların cimeni, ovaların ciceği, hic bir şey, hic bir kişi geri getiremez onu. Ehh ana yureği bu. Dayanması zor. Dağlara duşup araması doğal; ne ki giden geri gelmez. Şundan ki, yiten candır. Alıp yerine koyamazsın. Nefesin sonu cıkmaya gorsun boğazdan bir kez. Donuşu olmaz. Ama, ağlamak, doğunmek, turkulere sığınmak da insanların kendi elinde.

Turkumuze oyku olan olay, 1930'larda Corum'un Osmancık ilcesinin Hacıhamza kasabasında gecer. Kasabada koklu bir aile yaşar o yıllarda. Bu ailenin de Mehmet Bey adlı bir oğlu vardı. Mehmet Bey, geniş omuzlu, kaytan bıyıklı, iri kıyım bir delikanlıdır. Cevresindekilere yaptığı iyiliklerden oturu de herkesin saygısını, sevgisini kazanmıştır. Yeni evlendiği eşiyle de cok iyi anlaşmaktadır. Hele eşi ona nur topu bir oğlan cocuğu doğurduktan sonra da daha mutlu olmuştur. Bir cocuk ki gozleri yumuk yumuk. Uzun, upuzun saclar, tombiş bilekler. Anası bir yanını kendine benzetiyor; babası bir yanını. Bak Mehmet diyor karısı "cenesi, kafa yapısı, ağzı sana benziyor, gerisi bana" Mehmet Bey: "Ya parmakları" diyor. "Bak bak serce parmaklarında eğrilik var. Tıpkı seninkiler gibi. Ama uzunluğu da bana benziyor parmakların". Cocuk daha bir mutlu ediyor aileyi. Evin havası birden değişiyor. Gelenler, gidenler coğalıyor. Dosta ahbaba teller cekiliyor. "Bir oğlumuz oldu" diye. Uzaktan mektuplarla kutlayanlar. Sozun ozu; evde bir şenlik, bir şolen. "Aaaa... İzmir'den Nurettin Amcalardan tel geldi. Kutluyorlar. Bu da Adana'dan Niyaz'lerden geliyor. Bu tel de Corum'dan, ama tebrik teli değil. Bak hele Mehmet neymiş? "Şey Hukumet teli bu. Bir iş icin cağırıyorlar. Gitmek gerek. Hukumet işi ihmale gelmez. Tez zamanda gitmeli' diyor Mehmet Bey. Vakit oğleyi geckindir. Ama olsun Hukumetin cağrısı gecikmeye gelmez. Tez elden gitmeli. Varıp anlamalı işin aslını. Adamlarına seslenir. İki at eyerlemelerini soyler. Karısına da "İşim biter bitmez donerim. Hem yavruma da ufak tefek bir şeyler alırım. Sana da giyecek gerekli. Elbiselerin bol geliyor ustune. Gelen gidenimiz olur bu gunlerde.

Ele gune karşı ayıp olur. Bir kac elbiselik alırım. Anamı da unutmamak gerek. İlk torunu kadının. Nasıl da yoruldu gebeliğinde senin. Meraklanmana gerek yok. Corum ne ceker ki. Akşam Osmancık'a varırız. Sabahın erinde ordan cıksak, karanlık cokmeden tutarız Corum'u.

Mehmet Bey bir yandan bunları soyluyor; bir yandan da kucağına aldığı oğlunu seviyor. Kokluyor, opuyor, bağrına basıyor. Bırakamıyor cocuğu kucağından. Ş aha kalkıyor, demeye kalmadan, silahlı iki kişi atlıyor yola. Sac-sakal birbirine karışmış, iki dağ adamı bunlar. Yolun dar boğazı. Yana yone kacacak yer yok. Ancak geri donulebilir. Mehmet Bey de ona davranıyor. Ama, daha atını donderir dondermez iki kişi de orada peydahlanıyor. "Canınızı seviyorsanız davranmayın. Kurşunu yersiniz yoksa. Boşaltın ceplerinizi, atlarınızı da bırakıp, koyulun yola" diye unluyorlar. Mehmet Bey bakıyor kacış zor. Teslim olup, parasını silahını, atları vermek de işine gelmiyor. Gurur meselesi yapıyor. Bir anda atıyor kendini yere, silahına sarılıyor. Adamı da atıyor attan. Seyip kalan atlar, kişneyip tepiniyorlar. Aynı anda da kurşunlar vızılamaya başlıyor. Mehmet Bey bir ağacı siperlemiş kendine, basıyor tetiğe. Adamı da sol yanından ateşliyor silahını. Vuruşma epey suruyor. Mehmet Bey'in de adamının da kurşunları azalıyor. Daha dikkatli kullanmak zorunda kalıyorlar kurşunlarını. Cok gecmeden onlarda bitiyor. Eşkıya azgın. Bir iki kez yine teslim cağrısını yapıp, basıyorlar kurşunu ardından. Mehmet Bey'den bir "Ah" sesi yukseliyor. Yığılıp kalıyor bir kenara. Adamı derseniz ağır yaralı yıkılıyor yere. Neden sonra ayıkıp bir bakıyor ki sağ yanında yatıyor Mehmet Bey. Cansız. Ustu başı kan icinde. Kendisi de yaralı. Cepleri boşaltılmış. Silahları da yok yanlarında.

Haber Hacıhamza kasabasına ulaşınca, anasını, karısını, hısım-akrabasını bir ağıt tutuyor. Kimi beşikte yatan uc gunluk yavruya uzuluyor; kimi Mehmet Bey'in yiğitliğini dillendiriyor. Kişiliğini ovuyor. Sonra tum bu duygular, bir turkuye dil oluyor. Hacıhamza kasabası da Osmancık ilcesi de dar geliyor Turkuye. Yankılanıyor, yankılanıyor.


Kaynak:
Yaşar Ozurkut
Oykuleriyle Turkuler
3