aşık veysel araştır
Gulağ Oz
1973 Yılı 21 Mart tarihinde hakka yuruyen Aşık Veysel’in ardından cok şeyler yazıldı. cok şeyler soylendi. Aynı yıl ve takip eden yıllarda yuzlerce makale gazete ve dergi sayfalarında yer aldı. Ancak yazılan bu makalelerin buyuk bir bolumu duygusallıktan oteye gitmedi. Bir bolumu de Veysel’i tek yonden değerlendirdi 1995 yılında hazırladığım Butun Yonleriyle Aşık Veysel Antolojisi adlı kitapta yer alan hicbir makalede Aşık Veysel’i gercek anlamda, butunuyle ele alan bir yazıya rastlamakta zorlandım. Yazıların buyuk bir bolumu Veysel’i gercek kimliğinden kopararak başka alanlara taşımaktadır.
Bu yazıların en onemli noktası Veysel 40 yaşında doğmasıydı. Aşık Veysel 40 yaşlarında Sivas Aşıklar Bayramında kamuoyu onune cıkartılıyor, ondan sonra da butun değerlendirmeler bundan sonraki yaşamını ele alıyordu. Ancak butun bu yazılar icerisinde cok iyi değerlendirmeler de yok değildi. Orneğin Aşık Veysel’i ilk kez Turkiye kamuoyuna tanıtan Ahmet Kutsi Tecer’in şu değerlendirmesi cok onemlidir. “Veysel Şatıroğlunda Aşık Veysel bitiyor. Tanzimat’tan gelenlerle onun farkı gelenekten geldiği icin bir ses farkıdır. Onun teli bize gore bağlanmıştır. Tanzimatın teli taklit bir bağlanmadır. Evvelkisine duzen, ikincisine akort dediğimiz” Veysel bir bakıma obur cağdaşlarını okumuş gibidir. Mesela Ceyhun Atuf Kansu Veyseli ne kadar okuduysa, Veysel de Kansu’yu o kadar okudu.
Yine Cumhuriyet aydınlarından Sabahattin Eyuboğlu Veysel’le ilgili şu değerlendirmeyi yapı yor. ‘Halk şiir geleneği icinde Veysel uzaktan bir birine benzeyen koyler icinde bir koydur. Hep aynı saz, aynı soz deyip gecebilirsiniz. İnsanlığından ayrılmayan şiiri halkından toprağından da ayrılmaz. Veysel’le ilgili ovucu yazılar coğunda olmasına karşın, ozanı eleştiren yazılar da vardır. Veysel’i duzenin adamı olmasından tutun da onun ne den Pir Sultan gibi başkaldırı ozanı olmadığı yargısını getirenler de vardır. Gunumuz ozanlarından Mahzuni Şerif bir zaman kasetlerine Veysel’i eleştiren, ondan cok şeyler beklendiğini isteyen turkuler okudu. Ancak Ozan Mahzuni bu yargısını değiştirerek Veysel’i gercek kimliğiyle ovmeye başladı. Ve bir yazısında şunları yazdı. “Şiirli, şiirsiz de hayat başlı başına bir buyuk gercektir. O nu butun detaylarıyla yaşamağa mecburuz. Baba Veysel’i unutmadım, isterim ki ulkem ve ulkemin tarihcileri de unutmasın.
“Uzun sure tartışmalara neden olan bir başka değerlendirme de halkbilimci Cahit Oztelli’den gelmektedir. Aşık Veysel hakkında “şişirilmiş bir balon” dedi. Yine ardından şu değerlendirmeyi yaptı. “Bırakınız halk ozanlarını, nice cağ acmış, cağ kapatmış, nice buyuk şairler geldi, gecti cumhuriyet doneminde. Ama hic biri bu derece gosterişle anılmadı.” Turkculer Veysel neden bizim gibi duşunmedi, dinciler neden dini şiirler yazmadı, Marksistler neden duzene başkaldırmadı. Gibi değerlendir melerle Veysel’i yargıladılar.
Veysel gerceğini tanımlayabilmek icin onun yaşadığı koşullara inmek gerekir. 1931 yılı oncesi bu konuda hicbir değerlendirme yazısı bulamazsınız. Cunku Veysel’in gerceği burada yatıyor. Ne dense hic kimse bu gerceği goremedi yada gormek istemedi.
Veysel’in gerceği nedir oyleyse?
Veysel’in doğup buyuduğu cocukluğunu gecirdiği cevre ve koşullar onun gerceğidir.
Veysel hangi koşullarda doğdu buyudu, nasıl yaşadı?
Arkadaş ilişkileri nedir, kimlerden etkilendi?
Cevre koşullarının ozanlık geleneği icinde yeri neresidir?
Aşık Veysel okur, yazar mıdır, kitap okuttu mu? Bu konuda oğreticileri kimlerdir?
Aşık Veysel’in Sivrialan’ı nasıl bir yerdir, orasının toplumla ilişkileri nedir, okuma yazma seviyesi var mıdır?
Aşık Veysel araştırmaları bu soruların yanıtını bulmadan Aşık Veysel gerceğini bulmada yada gercek bir ozan değerlendirmesi yapmada eksik bırakır, yanlış yapılır.
Oyleyse Aşık Veysel kimdir?
Bu sorular Veysel’i doğru algılamamızı sağlayacaktır. Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın hic bilinmeyen, dunyadan ve devletten kopuk bir koyunde doğmuştur. Bu yıllarda butun Osmanlı ulkesinde olduğu gibi her yerde aclık ve kıtlık vardı. Sivrialan koyu de bunlardan daha da iyi değildi. Koyun uretimi cok duşuktu. Uretim yapacak erkeklerin buyuk bir coğunluğu Yemen ve diğer Arap collerinde savaşta olmuştu. Kalanların bir kısmı askerdi. Veysel’in genclik yılları yalnızlık ve kadınlarla geciyordu. Koye arada bir yaşlı halk ozanları, ocakzade dedeler ve Bektaşi babaları uğruyordu. Veysel yaşamının en mutlu anlarıydı bu zamanlar.
Veysel’i mutsuz eden etmenlerin başında gozlerinin gormemesi değil, yaşıtlarının asker olmasıydı. O’nu en cok seferberlik yılları etkilemişti. Ulke bir işgalden, bir de despot ve unutulmuşluk tan kurtarılacaktı. Kendisinin bunda payının olmaması onda derin izler bırakıyordu. İleriki aşamalarda yazdığını vatan ve yurt sevgisi şiirleri bu duşunce ve duyguların dışa vurumu olacaktı.
Her şeyden evvel Veysel ummi değildi. Veysel el ve gozleriyle değil. Gonluyle okuyup yazıyordu. Okulu yoredeki Bektaşi dergahları, oğretmenleri, dede ve babalardı. Etkileşimi ise yorenin buyuk ozanları ve arkadaş ilişkileriydi. Kimdir bunlar?
Bir onceki kuşaktan; Ağahi, Kemter, Serdari, Aşık Veli, Talibi vd. Kendi kuşağından, Aşık Huseyin, Ali İzzet, İzeti, Devrani, Aziz Ustun, arkadaş ilişkilerinde Kurt Kasım, Cort İbrahim, Kucuk Veysel, Veli, Koyunden Hıdır Dede, Ali Ozsoy Dede ve Camşıhından gelen dedeler, zakirler, aşıklar.
Veysel 1931 Sivas Aşıklar Bayramına kadar bu ozetlenen kişiler ve cevrenin etkisindedir. Soylediği turkuler usta malı deyiş ve samahlarla aşık amadır. Aşıklar Bayramı Veysel'i farklı bir yone taşımasına karşın o yine de gecmişiyle geleceğini birlikte yurutmuştur.
Veysel’i var eden koşullar gecmişidir, ilişkileri ve cevresidir. Sonrası bu birikimler uzerinden yurumuştur. Bu temel olmasa, Veysel de olamazdı.
Cumhuriyet devrimlerine sıkı sıkıya bağlı olması, ve surekli Ataturk devrimlerini seslendirme de Cumhuriyet aydınının payı da buyuktur. Bunların başında Ahmet Kutsi Tecer, Sabahattin Eyuboğlu, halkevleri, Koy Enstituleri gelmektedir. Tecer’in deyimiyle Veysel’in varolan dili bu donem cozuldu. Bu konuyu Aşık Veysel şoyle ifade ediyor ‘Tecer dilimizin bağını cozdu cok şukur” Aşık Veysel’i değerlendirenler Cumhuriyetteki yerini iyi saptıyorlar. Cunku değerlendirmeler sonraki donemi ne ilişkindir. Bu tarzdan bakınca şu yargıya katılmamak elde değil. “Cumhuriyetten sonra gelen A.Kutsi Tecer’lerin, A. Muhip Dranasların, Orhan Veli ve Cahit Sıtkıların yeri Veysel’in yeridir.”
Aşık Veysel kimilerine gore Ozanlık geleneğinin son temsilcisi, kimilerine gore şişirilmiş balon. Oysa Veysel ne ozanlık geleneğinde son halka, ne de abartılmış bir kişilik. Oysa Veysel’le ilgili bilinme yen cok yonler var. Yaşadığımız koşullar Veysel’i daha da guclu kılacaktır.
Aşık Veysel Araştırmaları ve Objektiflik
Müzik0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Dizi - Film - Sanat Forumu
- Müzik
- Aşık Veysel Araştırmaları ve Objektiflik