Bencil dev ve erikler


Cocuk saatine baktı; on beş dakikası vardı. Her gunku gibi saat 14.00’te kutuphanede olmalıydı.

Alelacele giyindi ve kendini sokağa atıp, hızlı adımlarla yurumeye başladı. Birkac adımda bir tekrar saatine bakıyor, saatin kırbacıyla adımlarını hızlandırıyordu. Neredeyse koşmaya başlayacaktı kaldırımda. Oyle hızlı yurudu ki, zamanın dolmasına bir dakika kala kutuphanenin onunde buldu kendini. Nefes nefese merdivenleri cıkıp kendisi icin hazırlanmış defterin yanına geldi. Memurun uzattığı kalemle uzerinde 14.00 yazan satırın kenarını imzaladı. Şimdi iki saatini kitaplar arasında gecirecekti. Memur “İstediğin bir kitap var mı?” diye sordu. Cocuk, “Hayır, bakıp secmek istiyorum” diye cevap vererek, cocuk kitaplarının olduğu bolume doğru seyirtti. Sonra seciyormuş gibi rafları karıştırarak rastgele bir kitabı diğer kitapların arasından cekti ve kapağına baktı: “Bencil dev”. Hemen bir sandalyeye coktu. O sırada memur cocuğun bulunduğu bolume girmiş, uzaktan izliyordu onu. Cocuk kitabı okumaya başladı:

“Cocuklar, her gun oğleden sonra okuldan cıktıklarında Dev’in bahcesine gidip oynarlardı. Yumuşak, yemyeşil cimenleri olan geniş, sevimli bir bahceydi. Her yanı yıldızlar gibi cicekler kaplamıştı. Bahcede baharları pembe incili nazenin cicekler acan ve sonbaharda bol bol meyve veren on iki tane de şeftali ağacı vardı.

Bir gun Dev gittiği yerden donuverdi. Gelir gelmez de bahcede oynayan cocukları gordu: Hırcın bir sesle: “Burada ne yapıyorsunuz?” diye bağırdı. “Bu bahce benimdir!” diye kukredi. Hemen bahcenin etrafını başta başa cevreleyen yuksek bir duvar ordu. Ustune de bir ilan tahtası astı:

İzinsiz girenler cezalandırılacaktır"

Cocuk kitabın burasında okumayı kesti. Ancak başını kitaptan kaldırınca memurla goz goze geldi. Memur, “Ne oldu yoruldun mu?” diye muşfikce sordu. Cocuk sertce “Hayır!” diyerek, tekrar başını kitaba gomdu. Hikayenin devamında, cocuklar bahceden kovulduktan sonra o bahceye bir daha bahar gelmediği anlatılıyordu. Başka bahceler bahar meyvelerini ve ciceklerini sunarken, Bencil Dev’in bahcesi hep kar altındaydı. Dev, baharın gecikmesine bir anlam veremiyor ve uzuluyordu. Ta ki bir sabah kuş sesleriyle uyanana kadar... Uzun zamandır bahcesinden kuş sesi gelmiyordu. Şaşkınlıkla pencereden baktı. Bir de ne gorsun: Cocuklar duvardaki kucuk bir delikten bahceye girmişler, ağacların dallarında oturuyorlardı. Her ağacta kucuk bir cocuk vardı. Ağaclar sevinclerinden cicek acmışlar, kuşlar neşe icinde cıvıldayarak ucmaya başlamışlar, cicekler cimenlerin arasından başlarını cıkarmış, guluyorlardı. Cok guzel bir manzaraydı bu..”

Cocuk kitabın burasında tekrar durdu. Başını kaldırdı ve memura gulumsedi. Sonra hikayeyi merak ettiğinden vakit gecirmeden kitaba dondu. Bahcenin her yanına bahar gelmişti artık. Bir koşesi haric; bir ağacın dibinde cok kucuk bir cocuk vardı ve dallara tırmanamadığından ağlıyordu. Bahcede sadece o ağac karla kaplıydı. Bu manzara karşısında devin kalbi burkuldu. Hemen bahceye cıkıp cocuğun yanına geldi. Onu goren diğer cocuklar korkup kactılar bahceden. Ve bahceye yeniden kış geldi.

Yalnız o kucuk cocuk kacmamıştı. Gozyaşları gormesine engel olmuştu Dev’i. Dev şefkatle aldı kollarına cocuğu ve ağaca cıkardı. Bunun uzerine o ağaca bahar geliverdi. Dev’in şefkatini goren obur cocuklar da bahceye geri donduler. Boylece yine her yer yemyeşil oldu.

Cocuk yine okumasını kesti. Gozleri dolmuştu. Kitabı kapattı. Saatine baktı. Saati tam 16.00’yı gosteriyordu. “Gitmeliyim” dedi. “Yarın yine geleceğim.” Cocuk kutuphaneden cıktıktan sonra, memur masadan kitabı aldı ve yerine koymadan once kapağına baktı: “Bencil Dev, Oscar Wilde” Cocuğun gozlerinin dolduğunu gormuştu. Acaba nasıldı hikaye?

Memur bir solukta hikayeyi bitirdi. Gozleri dolmuştu. Sonra kendini tutamayarak hıckırmaya başladı. Az once yanı başında kitap okuyan on iki yaşındaki cocuk cezalıydı. Bufeden sigara calarken yakalanmış, cezai ehliyeti olmadığı icin, hakim bir bucuk yıl boyunca, haftanın beş gunu ilce kutuphanesinde 14.00-16.00 arası kitap okumaya mahkum etmişti onu.

Kutuphane memuru, kendi kendine “Ne garip bir tesaduf” dedi ve sabah okuduğu uzucu haberi hatırladı. Başlık şuydu: “Erik yuzunden cocuk oldurdu” İzmir’in Ornekkoy semtinde, Hayri İnce adlı 51 yaşındaki bir adam, bahcesinden erik koparan cocukları kurşun yağmuruna tutmuş, altı cocuktan 12 yaşındaki Mehmet Akif Yasintemur hayatını kaybetmişti...

Memur bir sonraki gunu iple cekti. Kitap okuma cezasına carptırılmış K.Y’ye karşı buyuk bir merhamet duyuyor, “Keşke, bahcesine giren cocuklara ateş acan adam da cocukluğunda kucuk bir suc işleyip, okuma cezasına carptırılmış olsaydı!” diyordu.