Bir kral halkı icin geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka acmadan once, bir yarışma duzenlemeye karar verdi. İsteyen bu yarışmaya katılabilecekti. Kral, 'yoldan en guzel gececek kişi'yi belirleyeceğini de ilan etti.

Yarışma gunu, insanlar akın ettiler. Bazıları en guzel arabalarını, bazıları en guzel elbiselerini getirmişti: Kadınlardan kimileri saclarını en guzel bicimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en guzel yiyecekleri getirmişti. Genclerden bazıları spor kıyafetler icinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu.

Nihayet, tum gun insanlar yoldan gectiler, fakat yolu kat edip tekrar Kral'ın yanına donduklerine hepsi aynı şikayette bulundu: Yolun bir yerinde buyukce bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

Gunun sonunda yalnız bir yolcu da bitiş cizgisine yorgun argın ulaştı. Ustu başı toz toprak icindeydi, ama krala buyuk bir saygıyla yonelerek elindeki altın kesesini uzattı:

"Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak icin durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı..."

Kral gulumseyerek cevap verdi:

"O altınlar sana ait delikanlı."

"Hayır, benim değil. Benim hicbir zaman o kadar cok param olmadı."

"Evet" dedi kral. "Sen bu altınları kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en guzel gecen kişi sensin. Cunku, yoldan en guzel gecen kişi, ardından gelenler icin yoldaki engelleri kaldıran kişidir!"


***
Yolda, yolunuzda ilerlerken acaba engelleri coğaltıyor muyuz geridekilere, arkadan gelen kardeşlere, yoksa bizler mi acıyoruz yolu onlara? Kurtarıyor muyuz onları engellerden?
Ne dersiniz, hÂl yoldayken yapabileceklerimiz var mı, duzeltip kenara iteceklerimiz ve bunun icin sesimizi cıkarmayacağımız, gucenmeyeceğimiz taşlar, molozlar, angarya gibi duran işler var mı bir yerlerde, hep beraber bakalım mı?

Alıntı