Soluğu yetmemiş butun sevdaların yitik aşkla yuzleşmesinde
Butun renkler uyumsuz yaşadılar asırlarca ruhlarında aşkları
Sessizliğin ozleme sarılıp yattığı kahırlı ve ilencli gecelerde
Sivri bir bıcak doğrardı yurekte hic acılamayan sarı laleleri

Sesinin turkuvaz ozleminden bir sıyrılabilsem yalnızlığıma ve sana olan dirayetsizliğime aldırmazdım. Karalayıp karalayıp bir kenara tutuşturduğun sozlerimi bir butunleyebilsen, anılarına bir daha donup bakmazdın. Gece utangactır kadınım, giysileri ayağa duşen bir yosmadır. Soğuk odalarda aşkı kutsamazsan soluğunla hasreti sonsuza dek giyecek bir hastadır. Ben senin yokluğunda duşlerimi guluşlerinle birlikte ısıttım, ama yureğim ağlamaklı kaldı kadınım.
Bilmelisin ki, duruşuna inanmadığımız hicbir pozda yansımamızı beğenmeyiz. Fırtınası yurekten gonule taşan, an gelip aşkı yazanları bile ağlatan ozlem sarılışlarından bile kacar yurek. Ak kağıtlara damlayan gecelerin sozcukleri kurulanmadan, yeni duşunuşlerle kavrulmalara savrulur garip yurek. Sadece yureğin değil kadınım. Seni sevmeme, sana bağlanmama biliyorum ki, en fazla gozlerin sebep.
Pecetelere duşururdun kimi goz yaşlarını. Mor guluşlerin kaldırımlarında yurur, rengi icimde bicimlenen eksizlerinin mutluluğunda hasretlere duşerdim. Ansız bir sepken gibi uşurdum ellerini ozleyince. Yureğinin dereleri icimdeki denizlere yonelir, lirik bir yurek dağlamasının sorgularında, yureğimi gonlunun sularında yıkardım.
Yelkenini şişirdikce biz huznun, matrak bir hava dolardı icimize. Yamalı duşlerin geri donuşum ağrılarında sozun ulkesine surerdik aşklarımızı. Yalnızlığımıza yetmeyen ve icimizdekileri asla sondurmeyen sevda gozlerinde corak umutlarımızı arardık. Omur kıvrak bir rakkase gibi donerdi onumuzde, sancılı başkaldırılarla.
Kimi ozgurluk, ya da cok sevmenin kayıplarını konuşurduk guneşi uğurlarken biz. Dalgalar bizi dinler, martılar balıkların gecişini seyrederdi parlak sularda. Eski sevdalar ara ara yoklardı bizi, ellerimiz bakışlarımızdan sıkılınca. Sardıkca birbirimizi ruzgarın bile avuclarını ısıttık biz. Damacana bakışlarla dingin resimlerde oykuler derdik. Her ayrılığın opuşlerinden gozyaşlarımızın kapaklarını actık.
Oysa, sen uşudukce bir yanım eksik duşerdi gozlerine. Ertelenmiş, belki de hic soylenmemiş sozler gibi bakışlarına tutunurdum. Seruvenleri dilde bicimlenen, opuşlerle guclenen ve şiirlerle dillenen butun sevda denemeleri, başlığı en sona bırakılan yazıtlarca tiz cığlıklara donerdi sırtını.
Okkalarca altının serpiştirildiği, onlarca yureğin ellerini ve terlerini sıvadığı gorkemli saraylarda aşksız golgeler dolaştı geceleri. Mermer yalnızlıklarıyla ışığa baktı, boş odaları, avluları voltaladı. Ne icinin golgelerini sevdi, ne de ruhunu gorebildi. Goz yaşlarının sarmalında omru boyunca mecnun gibi, hic olmayacak Leylasını aradı.
Denizlerin yıldızları ağırladığı, goklerin kendi goz yaşını silemediği ve en cok da gozlerinde sevdiğim bir hayatın cok uzak bir kentinde bitimsiz halaylara durdum seninle. Gorkemli saraylarda, mavi yansımaların duştuğu avlularda sessiz resimler cizdim senden habersiz. Cekince ellerini ellerimden gecenin yakasından tuttum, silkeledim butun sahte kalabalıkları ve şiirler yazdım sana, artınca martıların cığlıkları.
Ezberlenmesi zor butun şarkıların zehirli sozlerinde yasak bir mevsimin senfonisiydi yaşadığımız. Alaturka sahnelerde ellerimiz utangac replikleri karıştırırken, kimliğini kaybetmiş anlamsızlıklarda el yordamıyla araladık renkli mekanları. Her sırrın bir gun kendine donduğu, her yanlışın doğruyu bulduğu aşkın sevda bahcelerinde 'uşurdu gozlerinde senin laleler'.