Yaşam bazen oyle ilginc tesadufler hazırlıyor ki, şaşıyorum.
Yıllar once cok sevdiğim bir dostla sırf me*raktan Ataturk Barajı inşaatını gormek ve Urfa Tuneli'nin derinliklerine dalmak icin baraj bolgesine gitmiş ve doğrusu yapılan işin hacmi karşısında buyulenmiştik. Dev bir kostebeğin nasıl Mezopotamya'nın altını ustune getirdiğini izlerken, buradan sağlanacak urun patlamasının Avrupa'yla entegrasyona balta vurup vurmayacağını tartışmıştık.
Sonra gece inşaat işcileri bir ciğ kofte partisi verdiler. İnce cekilmiş kıyma, Urfalı bir işcinin hoyrat ellerinde avuc avuc pul bibere bulanırken, te*levizyonda Bob Geldof'un or*ganize ettiği "Live Aid" konseri 3 kıtaya canlı yayın yapıyor*du.
Urfa'da bir baraj inşaatında ciğ kofte yiyerek kıtalararası bir rock konseri izlemek... Ah*met Kaya olsa "Bu ne yaman celişki anne" diye turku soylerdi.

***

Gecen hafta Avrupa'nın Turk kırmızı pul biberine kan*serojen olduğu gerekcesiyle ambargo koyduğunu duyunca o geceyi anımsamadım bir*den... ATV haberleri, ince bir mizahla pul bibere ambargo haberleriyle, Avrupa'nın Turkiye'ye Gumruk Birliği kapısını araladığı haberini ardarda verdi.
Urfalılar Avrupa'nın tavrına cok icerlemişlerdi. Ur*fa'da kimbilir kac kuşaktır pul biber yeniyor, kimse de kanser-manser olmuyordu. Hatta bir Urfalı anne, inandırıcı olsun diye 10 yaşlarındaki oğlunu yanına cağırdı, bir avuc dolusu pul biberi cocuğun ağzına tıkarak, "tele-kan -ser testi" yaptı.
Gelin gorun ki, cocuğun yediğini "Avrupalı yemiyor". Batı'da bu turden arabesk gosterilere değil, ciddi laboratuvar bulgularına itibar ediliyor. Kanser testini aşamayan pul biberi ibret icin oğluna yediren anneler de ibret icin hapse atılıyorlar.
Bu tur durumlarda Turkler'in uc tur tepkisi gozlenir;
• "Bu Avrupalı zaten Turk duşmanıdır, biber bahane..." yaklaşımı...
• "Onların da kanları AlDS'li, kendilerine baksınlar" yaklaşımı...
• "Avrupalı istemezse almasın, ben kanser filan anlamam, biberimi yerim kardeşim" yaklaşımı...
Bu yaygın tavırların hicbirinin Avrupa'yla entegrasyona elverişli olmadığı ortada...
Şu "Gumruk Birliği" denilen şey her neyse anlaşılan oraya dahil olabilmek icin once pul biberimizi, sonra da davranış kalıplarımızı değiştirmemiz gerekecek. Yani once biber Avrupa standartlarına gelecek, sonra da biz...




***

İşte bu noktada bazıları bunun bir "asimilasyon" olacağı endişesini dile getiriyorlar. Yani "biz Avrupalı olmak uğruna pul biberimizi, daha doğrusu bize ozgu değerleri feda edeceğiz..."
Ben bunun hic de oyle olmadığına inanıyorum.
Avrupa catısı altında her ulusun kulturunu koruyarak varolabileceği goruşundeyim. Tabii kultur dediğimiz şey "azraile meydan okumak"tan ibaret değilse...
Su sorununu belediye başkanının yağmur duasıyla, radyasyonlu cay krizini, yiğit bakanın gazeteciler onunde ince belli fincandan cay icmesiyle "halleden" bir kulturun Avrupa'da tutunamayacağı acık. İstanbul'da ilk ciddi depremde 30 bin olu, 90 bin yaralı tahmini yapılırken, carpık yapılaşmaya devam eden bir kulturun ciddi entegrasyon sorunu olacağını tahmin etmek guc değil. Zehirli hava icin "yuce Mevla'nın kuvvetli bir ufuruğu"nden medet uman, maden ocaklarında "tevekkul”u "tedbir"e tercih eden bir yaklaşımın "medeni alem"de yer bulması elbette zor olacak...
O yuzden sanırım, birlik gercekleşirse Avrupa kulturu bizi yutmayacak. Pul biber yine varolacak, hatta Urfa'da Danimarka peyniri yenirken, Fransızlar pul biberli eritme peynir uretimine gececekler. Entegrasyon, bir kulturel zenginleşmenin adı olacak.
Ancak bu entegrasyonda asıl sorun "uygar davranış" testini gecmek olacak. Bilimsel raporlara rağmen halka radyasyonlu cay yutturmaya calışanlar bakan değil, caycı bile olamayacak. Kanserojen pul biber yutup, "Bak Avrupa, bana birşey olmuyor" dayılanmasına yeltenenler akıl hastanesine tıkılacak. Urettiğiniz buzdolabının kapı kolu, tuketicinin elinde kalırsa yuklu bir tazminat odeyeceksiniz.
Buna karşılık, birkac puan yuksek faiz uğruna bankada para batıranların kayıplarını butceden, yani halkın cebinden odeyemeyeceksiniz. Cunku artık egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmayacak. Başkaları da yaşamınızın uzerine egemen olacak. Yaşar Kemal'i mahkum etmekte zorlanacaksınız. Uyanık popcular istedikleri gibi calıp cırpamayacaklar. Cunku 'telif hakları' diye kucuk bir sorun başgosterecek. Kulturler yine birarada varolacak ve birbirlerini besleyecek, ancak "Ben acıların kadınıyım" diye pul biber avuclamak kulturden sayılmayacak.

* * *

Veya...
Biz Avrupalı olacağız ve Almanya'da akraba evliliği sorunu başgosterecek. İsvicreliler pul biberden kanser olanlar icin sağlık merkezleri kuracaklar. İngilizler radyasyonlu caydan ampul gibi parıldayacaklar ve Eiffel Kulesi'nin kapısına "Once tedbir, sonra tevekkul" yazılacak.
Sıkı dur Avrupa... Biz geliyoruz...