davul ile ilgili hikayeler davul ile ilgili hikaye davulun hikayesi davulla hikaye davulla hikayeler
Saat gecenin ikisi...
Yorgun bir işgununun gecesi...Uykusuzluktan gozleriniz kapanıyor. Gozkapaklarınızda birkac tonluk kurşun balyaları asılı...
Loş odalarda yeni doğmuş bebekler ağlıyor. Cocuk cığlıkları cınlıyor geceyarısı karanlığında... Dalıp gitmeler en kucuk bir cıtırtıyla feryada donuşuyor.
Karşı komşuda ağır hastalar dinleniyor. Zehir*lenmiş midelerin yıkandığı zorlu kabus geceleri... Sayıklamalar, iniltilere karışıyor.
Sabah yeni bir maraton başlayacak ve siz kucuk bir kestirmeye hasretsiniz. Evin icinde burcu değişmiş astroloji bağımlıları gibi şaşkın dolanıp duruyorsunuz.
Bebek ve hasta nihayet uyudular gibi... Birkac da*kikalık sukut... ve... birden gecenin zifirini doven tam*tamlar... Sessizliği yırtıp odanın icine dolan tokmak sesi, saatlerdir kuyudan cektiğiniz o derin sukuneti buruşturup atıyor. Beşikte bir bebek feryadı, karşı komşuda bilincsiz sıcrama*lar... karanlık pencerelerden ofkeli homurtular.
Ama hayır... gitmiyor. Yanmayan ışıklara inat, bir Siyu buyucusu gibi ısrarlı ve bir Zulu danscısı kadar şehvetle calıyor davulu... Gece saat 02.45... Hala dinliyoruz bu sevimsiz soloyu...

***

"Neydi o eski ramazanlar nostaljisi"mi?
En cok ben severim gecmişin o huzur veren hatıralarını... ama ancak "huzur verirse"... sıcak pide kokusu... neşeli iftar sohbetleri... lezzetli sahur ye*mekleri... hepsine varım...
Ama "davul terorune hayır" diyorum.
Size sempatik gelmese de devir calar saat devri... Hatta saat ayarıyla devreye giren radyolar devri... Buyuklerimizin her fırsatta oğundukleri "enformasyon devrimi" size telefonla uyandırma servislerinin luksunu yaşatıyor. Bilmeyen varsa soyleyeyim: 135'i ceviriyor ve kacta uyanmak istediğinizi soyluyorsunuz. Kucuk bir bedel karşılığı o saatte telefonunuz calıyor... Ucuzundan bir calar saat de aynı işlevi goruyor.
Zahmetsiz, gosterişsiz ve gurultusuz...
Tabii amacınız uyandırmak değil, uyanmaksa...



***

Din İşleri Yuksek Kurulu'ndan bir uye gecen haf*ta şekersiz sakızın oruc bozmayacağını acıkladı. Ağız calkalamak ye diş fırcalamak da oruc
bozmuyormuş. Diyanet İşleri, cağlar otesinden ongorulemeyecek yenilikleri İslam'ın cercevesi icin oturtmaya calışıyor. Yeni cağ, dinleri değişime zorluyor.
Kim derdi ki gunun birinde Allah vergisi bir er*kek, kendi isteğiyle ve tıp desteğiyle kadın olacak ve muhteşem sesiyle ezan okumaya niyetlenecek... Haydi bakalım, gelin cıkın işin icinden... İstanbul Muftuluğu'ne sorarsanız "kadın ezan okuyamaz". Ama Bayan Ersoy'un adı Bulent ve yaradılış itiba*riyle de bir erkek. Şimdi doğum raporu mu gecerli sayılacak, ameliyat raporu mu? Halkın bu kadar sevdiği bir ses, bu kadar inanarak ve guzel soylenen bir ezan, kucuk bir ameliyatla eksiltilen bir gereksiz uzva feda mı edilecek?
Sırada başka sorular da var. Mesela geceyarısı ayakta olanlar muftuluğu arayıp soracaklar: "Zap yapıyordum, karşıma Yıldo cıktı, acaba orucum
bozuldu mu?
Bence bu şekerli sakız ciğnemekten daha tehlike bir durum. Hele Yıldo'dan "Ay İnanmıyorum" şarkısını istemişseniz. Peki yarın hızlı trenle Ankara Eskişehir arası 15 dakikaya inince yolcular seferi sayılacak mı 900'lu hatları arayanların, Madonna'nın "Erotic" albumunu dinleyenlerin, bilgisayarında erotik oyun oynayanların abdesti bozulacak mı? Bence uyandırma servislerinin ve saat ayarlı radyoların ramazan davullarını bertaraf ettiği cağı*mızda bunlar da acilen yanıt bekleyen sorular...

***

Nehir Dergisi Editoru Arif Cankırılı gecen gun Yeni Yuzyıl’ın "Perspektif sayfalarında islam'ın vandalist bir din olmadığını, sanatın İslam'a aykırı olamayacağını anlatıyor, "ancak Muslumanların bazı sanatlarla uğraşmamaya ve onlardan hoşlan*mamaya hakkı vardır" diyor ve nu resimleri ornek veriyordu.
Bu hakka yuzde yuz saygı duyuyorum. Dahası bir cami avlusuna cıplak heykel kondurma hevesinde olanlar varsa, bunu inanclara saygısızlık sayıyorum. Herkesin başkalarının fikir ve inanclarına saygı duyacağı ve birbirini zedelemeden bir arada varolabileceği bir toplumsal duzenin ozlemini duyuyorum.
Ama o duzende ben de oruc tutmuyorsam, ayıp*lanmamak, zorlanmamak istiyorum.
Ramazanın gelişi, kamu yemekhanelerinde sahte restorasyonlara yol acmasın, kablolu televizyonumdaki yayın akışını değiştirmesin istiyorum.
Nu resimleri, Bulent Ersoy'un sesini, şekerli sa*kızları ve uyandırma servislerini seviyorum. Bunları sevmediği halde, sevenlere saygı duyanları da seviyorum.
Onların inanclarına saygı duyuyorum.
Ama ben nu resimlerimi evimde saklar, ramazanda Bulent Ersoy kasedinin sesini kısarken, geceyarıları "vandal" tamtamlarla uyandırılmamayı talep ediyorum.
Diyanet' ten acilen bir "calar saat meşrudur" acıklaması bekliyorum.