Yanağa konan bir opucuk gibi.. Tatlı ama fÂni... Bir daha. Bir daha mı? Ses yok, sed kesik.. Obur taraf gelir secdeye baş koyanların gonlune.. Kalbi rukû ritmiyle carpanların ozlerine. Ama ya boyle bir derdi olmayanlar: "Hepsini, hepsini isterim" diyenler. Birden elleri bomboş kalanlar. 'Ote taraf, obur cihet' diye bir boyuttan anlamayanlar. Bilmelerine rağmen idrak edemeyen ve iman edemeyenler.. Şaka gibi gelir onlara beklemek duşuncesi.. "Sabret, bir gun hepsini elde edeceksin; erkekce sabret" tavsiyeleri şaka gelir.. "Ote taraf da ne?" derler.. "Ne varsa bu dunyada var, gerisi hikÂye!" derler.. Evet, hikÂyelerin iclerinde bile hakikat cekirdekleri bulunduğunu idrak edemezler..
Oteler.... Elle dokunulamayan, gozle gorulemeyen, hayÂlle yakalanamayan bir menzil.. Boyle gozden ırak, hayÂlden uzak olan menzile bel bağlamak.. Hele hele orada en buyuk nimetleri tadacağını ummak, yiğitce bir iman işi.. Polatca, zevk u sefÂya elinin tersiyle bir 'hayır' cekebilmek kuvveti ve iradesi..
Bir bakış, bir guluş, bir edÂ, bir sed ile iki buklum olmamak kuvvet ve kudreti.. Boşuna dememiş Nebiler Nebisi, "Nefsini yenen en buyuk pehlivandır" diye.. Bu, pazu gucuyle olacak bir iş değildir. Vucut kuvvetiyle elde edilecek bir zafer asla değil.. İcteki potansiyelle ve mÂver ufkuna gozu ve gonlu cevirmekle ve sadece Mecnun gibi Leyl terennumuyle bir omur gecirmekle elde edilecek bir muvaffakiyettir.
Ruhu her gun aldığı yanlış gıdalar ile yağ bağlayan ve kımıldayacak hÂli kalmayan kişiler, elbette








'Bu taraf, bu taraf' diye diye, her şeyi bu uc boyutlu Âlemde bulmak arzusu ve bunun icin calışılması, elde ettiklerini hemen mideye ve nefse icirişi, insanı bir azman hÂline getirmiştir. Doktor kontrolunden başka hicbir şey; ciddi gayret ve cehdden başka hicbir hamle ve aksiyon; şahsî kıpırdanma, davranma ve gerceğe donmekten başka hicbir unsur bu kotu ve amansız durumdan onu kurtaramaz.. Bakışına odem gibi oturan korluk, kulağına dolan sağırlık, butun hucrelerini dolduran ve şişiren gunah, onu bir gulyabÂnî hÂline getirmiştir.
Ama o bunun farkında değildir. O kendini zinde ve mesut bir kalbe ve ruha sahip zanneder. Bilmez ki zindeliği, zillet cukuruna duşuş; saadet bildiği şey, gercekten uzaklaşmaktan başka bir şey değildir.
Evet obur taraf insanın, hakikata uyanmış insanın belki de en son, bıcak kemiğe dayandığında teslim olduğu bir tesellidir. Yoksa en kucuk bir ızdırapta veya sabır gerektiren nefis cedelleşmesinden kacarak 'obur taraf' demez. İcine gomer acılarını, ızdıraplarını. Minik kavgalar ve kucuk ic mucadeleleri onu dilgîr etmez. Belki son anda, canına tak ettiği zaman, obur tarafa havale eder hÂlini acılı insan. Izdıraplı muvahhit 'ote taraf' der; 'orada alırız ecrini' der ve teselli paratonerinin altına gecer; amansız şimşeklerden ve acımasız yıldırımlardan bu şekilde kurtulur...



