“Medeniyet” kelimesi eğer “medenî” kokunden geliyorsa –ki biz oyle olduğuna inanıyoruz– tanıdığımız medeniyet skalasını artık bir kere daha okumamız gerekiyor. Cumhur – cumhuriyet, hur –hurriyet ilişkisinde olduğu gibi aynı rabıta medenî– medeniyet şeklinde de kurulabilir hatta kurulmalıdır.

20. asrın başlarından beri medeniyet; muazzam binaları ve yolları olan, mekteplerinde beslenme cantaları tıka basa dolu cocukların yaşadığı, anneleri el mikserleriyle yumurta cırparken, babalarının cimleri traşlanmış, bahceleri makyajlanmış mustakil evlerinin onune son model arabasını park ettiği bir resmin icinde tasavvur edildi. Burnu kanadığında polikliniğine giden, evindeki musluğu tesisatcıya yaptıran, gundelik alışverişini hipermarketlerde yapıp, butun bir yılın yorgunluğunu 15 gunluk tatillerinde, tatil beldelerinin sırtına yukleyip “sweet home”una huzurla ve gururla gelen insanların yaşadığı bir masal beldesiydi “Medeniya”. Orda gam ve kasÂvet yoktu. Yarın endişesi, maişet gailesi, guvenlik kaygısı da yoktu Medeniya da yaşayan mutlu medenîlerin. Teknoloji hayatlarını cok kolay ve yaşanır hale getiriyordu. Evde bulaşıkları bulaşık makinesi yıkıyor, yerleri elektrik supurgesi supuruyor, cocuğu okula servisi goturuyordu. Bunları yaparken bu “cici enstrumanların” başında birileri durması gerekiyordu ama o kadar kusur kadı kızında da olurdu ve problem değildi. Cunku teknoloji yakında onun da caresini bulurdu. Gidişat da zaten onların haklı olduğunu gosteriyor.

Medenîler acısından hal boyleyken “Medeniya”nın egemen gucleri tarafında durum biraz farklıydı. Tebaa’nın bu şekilde mureffeh yaşaması icin bir kaynak gerekiyordu. Bir kere enerji şarttı. Bu teknolojik avadanlıklar bir turlu petrol, elektrik, komur gibi şeyler olmadan calışmıyordu. 100 katlı gokdelenleri inşa eden vincler de, kimsenin yuzune bile bakmayacağı hurda otomobiller de petrol olmadan bir işe yaramıyordu ve elektrik olmadan ampul yanmıyor, ekmek kızartma makinesi calışmıyor, “computer”ler masada fazladan yer işgal etmekten ileri gidemiyorlardı. Savunmak icin bina edilen ama nedense hep taarruz etmeye yarayan –vahşet makineleri– ucakları, gemileri, fuzeleri bile bunlar olmadan bir kuş sapanı kadar korkutucu değildi. İşin en kotu kısmı buradaydı zaten. Medeniyet uretiyorlardı ama enerji uretemiyorlardı.

Medeniya bir karar vermeliydi…

İndim havuz başına

Haritalar cıkarıldı once… Oyle ya kendilerinde yoksa bile bir yerlerde vardı bu meretler. Arandı tarandı… Epey bir ilmî ve fennî araştırma yapıldı. Gozler buyudu ve birbirlerine mıhlandı… Bulmuşlardı…

Eyvah! Aradıkları “Barbarya” daydı.

Komşunun tavuğu komşuya…

Bir “Medeniya” varsa “Barbarya” zaten haritada demektir. Cunku Medeniya’nın varlık sebebidir Barbarya. Medeniyet barbarlık ve ilkelliğin anti tezidir. Barbarya’yı ve halkı barbarları uzun uzun tarife zaten hacet yok. Kısaca medenilerin yaptıklarını yapmayan, onlar gibi yaşamayan bir kısım ayak takımı ve muptezeldir diyebiliriz…
Aranan taze kan barbarların mahallesinde bulununca medeniler kara kara duşunmeye başlandı. Acaba isteselerdi verirler miydi bu barbar guruhu. Hasta ortada ve dahi ilac da ortadaydı da problem o kanı guzellikle alabilecekler miydi? Medeniya’dan birileri rica etme yanlısı oldular lakin sesleri pek az cıktı. Coğunluk “Bunlar zaten adı ustunde barbar ve laftan sozden anlamazlar hic uğraşmayalım topu tufeği alalım ve sefer eyleyelim” dediler.

Coğunluk kazandı…

Garibim barbarların ne topu tufeği, ne savunma kalkanları, ne de uydu sistemleri vardı. Onların medeniyet gibi bir derdi olmadığı icin; guc, enerji ve toprak elde etmek icin sağa sola bulaşmak gibi huyları da yoktu. Medenîler geldiler savunmasız Barbarları oldurduler, evlerini ve cocuklarını lav makineleriyle yaktılar, tarlaları talan ettiler, hacetlerini yaptıkları tuvaletleri bile kanal bağlantılarına kadar tahrip ettiler, hastaların ve yaralıların kaldığı şifahanelerini gozlerini kırpmadan bombaladılar, ellerini kaldırmış insancıkların gozlerindeki o korkuya ve urkekliğe bakmadan tanklarla diri diri uzerlerinden gectiler… Gerekli tum tabi ve enerji kaynaklarını aldılar… İşte tam burada “ve gittiler” dememi bekliyorsunuz ama maalesef gitmediler… Hala buradalar ve hala barbarlara kendi lisanlarınca medeniyet oğretiyorlar…

Kupa kızına tersten bakmak

Anlatılan karikaturize edilmiş bir hikÂye. Ayn-el yakîn yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Ve yine fark ettiyseniz bir Barbarsınız ve Barbaryada yaşamaktasınız. Bu Barbarya Turkiye, Irak, Afganistan, Mısır, Malezya, Endonezya, Somali, Fildişi Cumhuriyeti değildir. Dili, dini, ırkı, rengi fark etmeksizin şu anda kendini “Batı” olarak tarif eden kutba ait gorunmeyen yerlerdir ve oralarda yaşayan canlardır. Muasır medeniyet diye tarif edilen ve bizlere ulaşmamız icin konulmuş bu “kuka”nın bilimselliği, fennî, dağ gibi binaları, mikroskopla bile gorulemeyen “chip” leri, velhÂsıl bizde olmayan bircok şeyleri olabilir. Buna bir itirazımız yok ama onlara “Medenî” bizlere de “Barbar” denmesine itirazımız var. Medenî denilen şey kimseye zarar vermeyen, sadece insanları da değil hayvanatı ve nebÂtÂtı dahi evladı gibi seven, değil birinin canına kastetmek kalbini kırmaktan imtina eden, misafiri yaradandan bilip ekmeğini boluşen, yetimi kollayıp garibana kucak acan, olur ya yuzumdeki sert ifadeden rahatsız olur da incinir diye tebessumu vazife sayan, yolda susuz kalanlar icin ceşmeler yaptırıp yanı başına da “kuşları da unutmayalım onlar da can taşıyor” diye suluklar ve kuş evleri yaptıran, atasına saygıdan yanında oturmayı ar sayan, komşusuyla sofrasını paylaşan kişiyse; “medenî” olan biziz ve bizim inşa ettiğimiz zarafetin adı “medeniyet”. Onlarla medeniyete bakış farkımız; elektrikli testereyle devrilen bir tomrukla, Yunus’un dergÂha taşıdığı hepsi bir boy ve budanmış odunlar kadardır. Biz kimsenin canını yakmadık. Mallarını talan etmedik ve ırzlarıyla oynamadık. Biz değil onlara mahallelerindeki bortu boceğe bile “kışt” demedik.

Biz boyle bir guzellik inşa etmişken ve hal boyleyken kendimizi beğenmeyip teknoloji’nin ve elde ettikleri zalim gucun efsûnuna kapılıp onlar gibi olmayı istiyoruz. Medenî kelimesinin lugatteki tarifi değiştirmiş olabilir ama bunu biz değil, onlar değiştirdiler. Onlar insanlıktan istifa ettiler diye bizim de aynı hareketi yapmamız bekleniyor. Ve bunu başarırlarsa o gun biz de gercek barbarlardan olacağız. Adları “medenî” olan kudret ve ihtiras sahibi, hazineleri olup ta vicdanları olmayan barbarlardan…