Vucudunu varlık elbisesinden soyma azminde bir abdal derviş. Deli deli raks ediyor. Sonbahar gazellerinin ruzgÂr onunde ucuşmasını andıran, ansızın bastıran sağanağı cağrıştıran figurler gosteriyor. Kendi varlığının da kullî iradenin onunde bir yaprak kadar gucsuz olduğunu, tamamen ona boyun eğmiş bulunduğunu anlatmaya calışıyor sanki. Raks ederken bir yandan da ciğerinin derinliklerinden geliyormuş gibi işitilen bir sesle okuyor. Done done okuyor. Nefesi de kendisiyle birlikte kuru gazellere donup ruzgÂrda savruluyor.
Yalancının yediği ictiği nedir?
Yalan
Yediği ictiği de yalan.
Yalancının baktığı gorduğu nedir?
Yalan
Baktığı gorduğu de yalan.
Yalancının soylediği dinlediği nedir?
Yalan
Soylediği dinlediği de yalan.
Birden yalancı, karşısında temessul ediyor. Aldatıcı cekici bir genc kadın suretinde gorunuyor. Elindeki tatlı gibi gorunen ama aslında bir parca lezzeti icin cok zamanlar ağlatan, zehirli helvasından yedirmek istiyor. Derviş tek dunyalığı olan, icine birkac lokmadan ibaret gunluk yiyeceğini koyduğu su kabağını, butun kuvvetiyle yalancının başına indiriyor. Yalancı, dumanlar sisler arasında yaşlı bir cadıya donuşuyor. Sonra iyice kuruyup inceliyor. RuzgÂrın onunde ucan bir siyah tul gibi, bir koyu duman gibi yavaş yavaş gozden kayboluyor. Derviş hareketlerini daha da hızlandırıyor. Kendini tamamıyla ruzgÂrın ahengine kaptırmış okumaya devam ediyor.
Yalancıya geldik,
Yalancıdan gidiyoruz.
Yalancıya konduk,
Yalancıdan gocuyoruz.
Yalancıya duştuk,
Yalancıyla opuştuk,
Ağlaştık, guluştuk,
Yalancıya kandık,
Bakidir sandık,
Yalanlarıyla şad olduk,
Berheva, bertaraf, berbad olduk,
Eyvah ki yine mat olduk...
Yalancıya duştuk,
Yalancıdan cıkıyoruz.
İlle;
Yalancıyla başlamadık,
Yalancıyla bitmiyoruz.
Canımızla geldik,
Tenimizle gitmiyoruz.
Dervişin gittikce daha uzaktan, derin bir kuyudan geliyormuş gibi işitilen sesi gitgide kayboluyor. O da bir sinema perdesi gibi yavaş yavaş acılıyor, ızdırap dolu yuzunun kırışıkları perdenin kırışıklarına karışıyor, gidiyor. Geriye sadece ruzgÂr sesi, yaprak hışırtısı kalıyor...
II
Buyuk bir aynam olsaydı, dedim, buyuk bir aynam olsaydı şımarık benimin, oynak benimin karşısında, aylak ruhumun karşısında, esir vicdanımın gozyaşından yapılmış, derin bir aynam olsaydı.
Ve gosterseydi, gosterebilseydi, altı cıkmış buyuk boy cop poşeti gibi sacıverseydi en utandıracak yerde, en kotu anda, cıplak ruhumun ayıplarını.
İcimin dışına sızmış cirkinliklerini seyredip bir sure cirkinliğe, bayağılığa isyan edip haykırsaydım, haykırabilseydim, dedim. Ve, ... ve deseydim dedim:
başımı yedin bu rezil hÂlinle, başını yesin bu sefil hÂlin
ben ben iken ey benim! İki yakanda iki elim
ben sana demedim mi nice kez
dostum! Sıratı her atla gecemezsin! Bu boşluğu o kanatla gecemezsin.
Sonra biri ufledi de sanki muhalif bir yerlerden, bir berbad bad ile hevalandı, heva vu hevesat ruzgÂrıyle şişen benim konuştu, ben konuştum, kendi adıma; emeller, hevesler, hayaller adına; gunduz gorulen kerahet duşleri adına konuştum. Ona paslanmış da olsa olmemiş camura duşmekle değerinden bir şey yitirmemiş vicdanım adına kalbim karşılık verdi. Letaif de kalbimi destekledi. İşbu muhavere, o muhaveredir:
Benlik:
Bir at gerek, bir at gerek,
Bana bir at verin gokleri fethedeyim
Yıldızlarla misket oynayayım sokaklarda,
Ay'ı nazarlık nal edip kapıma cakayım.
Kalp:
Hey gidi zavallı dostum benim!
Nefis atın yetmez mi sana, ene atın yetmez mi?
Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?
Benlik:
Atlardan bir at gerek
Altıma bir at gerek,
Atıma kanat gerek,
Kartal yuvası doruklara cıkayım.
Kalp:
Hey gidi aklı bir karış havada dostum benim!
Niyetin, muradın yetmez mi at sana?
Tefekkur kanadın yetmez mi?
Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?
Benlik:
Burak gerek, burak gerek,
Cennet atlarından bir at gerek bana,
Acılan o yoldan ben de gideyim.
Kalp:
Hey gidi burnunu, gozunu yukarı dikmiş talihsiz dostum,
Yuzunu yukarı dikmiş talihli dostum benim!
Bilsen yıldızlardan ote ucan tılsımlı halıdır seccaden,
Seccaden, namazın yetmez mi burak sana?
Beş vakit salÂtın yetmez mi?
Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?
İşte bir at sana, sırattan gecirecek,
Nefis, ene at sana.
Aczin, şevkin, şukrun kanat sana
Dostum! Her atla gecemezsin sırattan,
Seccaden burak sana
Gercek Hayat Kareleri
Garip Olaylar0 Mesaj
●53 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Garip Olaylar
- Gercek Hayat Kareleri