Serbest zaman değerlendirmesi gibidir universite aşkları..Ve hep iktisat kantinlerinde tanışılır.Cay sırasında beklemek, onun omuzlarına omuzlarının değmesi yakınlaşmak adını alır ve yanında sebepsiz bir kibarlık... Coğu universite kantini self servistir ve ileri gunlerde sevgili olacak iki insan da aynı anda bırakır cay fişlerini cay alınan bolume..Gelen ilk cay hep diğer bir insana verilir, verilmek istenir nedense.İşte burada başlar her şey ve bu kustah bir umuttur.Bu kibarlığı gosteren o kibar sandığınız insan aslında kustah bir umuda sahip olan bir zavallıdır piyasa kurallarına bağlı dunyasında.O anda secerler birbirlerini...İkisi arasındaki konuşma, sanki aylarca sunulmaya calışılmış bir seminer gibi bir soruyla başlar: Hangi bolumdesin? Beden eğitimi bolumundekiler aptaldır ve bizim insanımızın o her şeyi adı gibi bilen akıllarındaki hep kafası yerine bedenini calıştıran insanlardır, fen-edebiyat inektir, eğitimciler solcu, iktisat oportunist piyasa kurbanları... Her ne olursan ol, iktisattaysan seni kendilerinden sayarlar...Ve onların 5-10 tane klasik soruları vardır.Sacını nerde yaptırdın?..Kotun cok guzelmiş markası ne?..İstanbul’da hangi mekanlara takılıyorsun?..falan gibi...Sohbetin bitişi hicbir zaman başlayacak bir ders icin değil, telefon numaraları alındığı icindir..Telefon numarasını almak, guveni ele almaktır..Telefon numarasını kaydetmek, bir tuşla onu bulabileceğinin guvencesini ele almaktır...Ve eve donerken yapılacak ilk iş kontor almaktır konuşmaktan cok resim cekmeye yarayan makinelere.Eve donulduğunde ise yapılacak işlerin başında telefonu bolca şarj etmek gelir... Yalnız, bu tek taraflı değildir..Bunca emeğin kazancıdır iki gun sonra beraber olmak!Bir aylık kamp başlar... Kamp yeri: Kampus Program: Cafeler gezilecek, barlarda icilecek, yatakta (ya da tercihe gore) sevişilecek ve veda konuşması... Sure: 4 hafta Not: Dolu dolu yaşa..! İki tarafta en guzel kıyafetlerle cıkarlar yola ve en cok prim yapan cafeler buluşma noktasıdır.Biraz daha akıllı davranan gencler icerde bekler tabi...İlk bir hafta boyunca o cafe senin, bu cafe benim, tek tek gezilir ve tanışmaya vesile olan caylar icilir hep.konuşulanlar ezberedir, sevilmeyen şeyler sevilir o anda, sevilenler sevilmez..ya da hic sevilmemiş gibi gosterilir! İkinci hafta programa gore barlar ve alkol girer devreye..İyi-kotu varsa bellekte şiir, kendine bağlama hırsıyla kulaklara fısıldanır.Artık gunduzler uykulu ve boş, hatta biraz da gece nasılsa buluşulur guvenliği icinde umursamaz; geceler dinamik, alkole ve sohbete dayanıklı, hatta biraz da sahiplenme havasında gecer... Ve gelelim ucuncu haftaya..En soluk soluğa gecen haftadır.Cunku ikinci haftada yaşananlar toplanarak eksik kalana doğru yol alınır.Tuketim haftasıdır...Kontorler alınır, şarj etmekten telefonlar patlayacak hale gelir, cafelerde cay, barlarda alkol kusarlar ve sohbetle koyulaştıkca her mekanda ve cihazlarda, ruhlar birbirini cok tanışmış gibi tenleri tanımaya yol alırlar...Ucuncu hafta uykusuzluk ve yorgunluk haftasıdır.Bunye onca yemeğe, caya, alkole dayanamamaktan yorgun ve bu yorgunluğu başka bir bedene taşımaktan uykusuz duşer.! Evler birbirine karışır, bir gun bayanda, bir gun bayda kalmaktan.Evin diğer elemanlarıyla kavgalar başlar -ki bu ilişkiye yansır hemen... İstense kontor alabileceği halde alınmıyor, param yok, dersim var yalanları soyleniyorsa dorduncu haftadadırlar...Bir zamanlar yok sayılan arkadaşlara, dostlara geri donuş başlar! Mesajlar, konuşulanlar ve yaşananlar deşifre edilir piyasa kurallarına bağlı kantinlerde..Serbest zaman değerlendirmesinin en son aşamasıdır değerlendirilen zaman! Yolculuk duygusu işler ruha, beynine ve tenlere... Başlandığı yere donulur...Ve cay sırasına son kez girilir, sebepsiz kibarlık yoktur artık, caylar alınır ve masaya gecilir..Veda konuşmasını ilk başlatan hep haksız sayılır, iki taraf da istese de ayrılığı...Sevip de sevmiyorum isteyip de istemiyorum dediği şeyleri, aslında sevmiş ve istemiş olduğundan başlar kavga...Kavga cozulmesi gereken sorunlar icin değil, ayrılık icindir..Ve sabırsızlıkla biri diğerini bekler "bitti" demesi icin!Acık acık soylemedikleri gibi, dolaylı yolardan da hissettirmeyi de beceremezler.. Sanki ayrılmak istemiyorlarmış gibi sucu cozulmeyen sorunlara atarlar ve nokta masayı ter ederek konmuş olur... İşte boyle sona erer kamp! Aslında hayalimdeki ozet şudur: " İkisi de ilk gun aldıkları o sıcak cayı unutarak, birbirlerine kanıp cayı yarım bırakmış bir halde ayrılırlar oradan el ele..Ve bir zaman sonra yine yarım bıraktıkları cayın olduğu masaya donerler geri. Yarım kalmış o soğuk, o zevksiz acı ve tadını yitiren cayı yudumlarlar; ve onun verdiği tatla kalkıp giderler masadan ayrı ayrı yollara..."