Ağla/Ma Molası
"Gozyaşımda saklısın ağlayamam ben Duşeceksin sanırım kirpiklerimden. .."
Hatırladınız mı şarkıyı? Gozyaşında nelerin saklı olduğunu, hangi huznun ve elemin, hangi gamın ve kederin, hangi sevincin ve neşenin, hangi sevginin ve sevgililerin ve kimlerin saklı olduğunu anlatan, soyleyen ve "hungur hungur" haykıran bu guzel şarkıyı hatırladınız mı?
"Gozyaşımda saklısın ağlayamam ben..."
Sizin gozyaşlarınızda neler saklı? Kime ve kimlere mesken yaptınız gozyaşlarınızı? O guzelim buğulu gozleriniz kime ve kimlere "yataklık" ediyorlar?
Sahi, nedir gozyaşı? Sığınak mı, barınak mı? Acı mıdır gozyaşı, sevinc mi?
Ve,
Nedir ağlamak? Neden ağlar insanlar, neden akıtırlar gozyaşlarını? Ve neden ağlamazlar? Neden ve nicin saklarlar gozyaşlarını? Neden ve nicin "ic"lerine akıtırlar "terkîbinde" nelerin saklı olduğu mechul olan, kaynağı belirsiz o iki damla ıslaklığı?
"Gozyaşı Medeniyeti"nin mensupları neden ağlamazlar? Ağlamak bir "kucukluk" tezahuru mudur? Medeniyetinin hamurunun gozyaşı ile yoğrulduğu soylenen bir toplumda ağlamamakta neyin nesi oluyor? Nereden cıktı bu "karı gibi ağlama" lafları? O zaman siz "erkek" gibi ağlayınız... Yok hayır, "adam" ve "insan" gibi ağlayınız...
Ağlamak... Nereden ve nicin geldiği belli olmayan iki damla sıvının "goz pınarları"ndan suzulerek, gozun "koruyucu melekleri" olan kirpiklerde bir yarım tur attıktan sonra, yavaş yavaş, kimseyi incitmeden, sadece kendi sahibinin "gonul telini" samimi bir şekilde titreterek, kendine has "eda"sı ile birlikte, yılların izini taşıyan "yuz" un o kıvrımlarından suzulerek, bazen elin tersiyle silinerek, bazen de cene kenarlarından kayarak toprakla buluşma "eyleminin" adı...
"Goz Pınarları." Bu harika tamlamayı mensuplarına hediye eden medeniyetin cocukları, nicin ağla mıyorsunuz? Yoksa, gozlerde bir "pınar" olduğunu, o "pınar"ın "gozyaşı" ile dolu olduğunu, zaman zaman boşaltılmazsa sahibini rahatsız edeceğini, "musluk"larını ne kadar sıkı sıkıya kapatsanız da "o"nun mutlaka kendine bir "yol" bulacağını, sizin "o"na yol vermemeniz halinde "o"nun kendi guzergÂhını kendisinin cizeceğini ve "o" parlaksı, efsunlu, sahibine ayrı bir "guzellik" katan guzelim sıvının "icinize" doğru akacağını ve nihayet sizin ağlamamanız halinde, "dışı"nızın ağlamaması halinde "iciniz"in ağlayacağını bilmiyor musunuz? "İcin icin ağlamak" tabirini hic duymadınız mı? Oyleyse neden ve nicin "dışın dışın" ağla mıyorsunuz?
Ağlayın... Allah aşkına ağlayın... Bazen sessizce, bazen hıckırarak, bazen de bağırarak ağlayın... İcinizin ağlamaması icin dışınızı ağlatın... Akıtın gozyaşlarınızı goz pınarlarınızdan. ..
Acın ellerinizi semaya, bukun boynunuzu, isteyin affınızı Yaratıcıdan ve ağlayın ki goreceksiniz meleklerinde sizin o ağlama "seansına" iştirak ettiğini...
Gunahlarınızın affı icin ağlayın, mazlumların "Âh"ını almamak icin, Filistindeki kucucuk yavrular icin, Cecenyada ve Bosnada kirletilen namuslar icin, biriktirdiğiniz altınlar ve dolarlar icin, "Kapris"lerde kurum kurum kurulan kaprisleriniz icin, gelmeyecek olan gencliğiniz ve gelmesi mukadder olan ihtiyarlığınız icin, fuhuş borsasında alınıp satılan memleket cocukları icin, Irakda-Keşmirde- Somalide- Kırımda ve dunya coğrafyasının her tarafında ezilen ve hor gorulen ve somurulen ve surulen muzlumanlar ve tum insanlar icin, diz ustu cokertilen bir medeniyetin bir kulturun yeniden şahlanması icin, kendiniz icin, ana-babanız icin, pîr-i fÂnilerin sizin icin akıttıkları gozyaşları icin, coluk-cocuğunuz icin, benim icin ve samimi dualarınızın kabul olunması icin ağlayın... Elinizden "ağlamaktan başka bir iş" gelse de ağlayın "gelmese" de zira ki ağlamak başlı başına bir "iş" tir...
Peki siz gozyaşının terkîbinde nelerin olduğunu biliyor musunuz? Ağlama "işi" nin hangi hastalıklara "şifa" hangi dertlere "deva" olduğunun farkında mısınız?
Gozyaşının "renk korluğu"ne iyi geldiğini bilir misiniz? Hani herşeyi "siyah ve beyaz" goren, arada kalan butun renkleri "yok" sayan, gormeyen, grînin, yeşilin, mavinin, eflatunun ve diğerlerinin farkında olmayan "renk koru" gozleriniz var ya, işte onlara iyi geldiğinin farkında mısınız?
Gozyaşının gozdeki "perdelere" iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o herşeyi "flû" goren, bir turlu net goremeyen, gormek istemeyen, al ve yeşil "lens" li gozleriniz var ya, işte onlardaki "bir turlu gormek istememe" hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz? Goremediğiniz zaman bilemeyeceğinizin, bilemediğiniz zaman ilgilenemeyeceğ inizin, ilgilenemediğ iniz zaman da ne ocakların sonduğunun, ne yuvaların yıkıldığının farkındasınız değil mi?
Gozyaşının kulaklara faydalı olduğunu, "duymama/duymak istememe" hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o bir turlu kimseyi duymayan, uzakları gectik yakınındaki "Âh"ları ve feryÂd-u figÂnları işitmeyen kulaklarınız var ya, işte onlara en kaliteli "işitme cihazı" etkisi yaptığının farkında mısınız?
Gozyaşının burnunuza faydası olduğunu bilir misiniz? Hani o "iyi" olan şeylerin kokusunu bile unutan, akşamleyin komşusundaki pişen yada pişmeyen corbanın kokusu ile ilgilenmeyen, hep sunî kokulara alıştığı icin gercek kokuları bir turlu alamayan, yahu "gul" un kokusunu bile unutan burnunuz var ya, işte ona da iyi geldiğinin farkında msınız?
Gozyaşının dilinize iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o tatmış olduğu butun nîmetlerin asıl sahibini unutan, unuttuğu icin şukretmeyen, hep yanlışın sesini cıkaran, bir turlu doğru sesi cıkartmayı beceremeyen, şukru unuttuğu gibi zikri de unutan, malayÂni şeylerle iştigÂl eder hale gelen ve sahibine yani size "olmuş kardeşinizin etini" yediren dilinize iyi geldiğinin farkında mısınız?
Gozyaşının ellere iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o semaya acılmayı unutan, "yetimin başını okşama" hasletini kaybeden, hep "alan el" olmaya alışmış, bir turlu "veren el" olmayı beceremeyen/ istemeyen, gunahlarınızdan dolayı nasırlaşan ve kullandığınız "yan sanayi" kremlerin bile "gorunmeyen" nasırlarızı ortemediği ellerinize iyi geldiğinin farkında mısınız?
Gozyaşının ayaklara iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o ana-baba kapısını calmaya gitmeyen, mescidin yolunu unutan, bar ve pavyon gezmelerini "ezbere" bilen, dost gezmelerine ve hasta ziyaretlerine cağıranlara "bırakın bu ayakları" diyen ayaklarınıza iyi geldiğinin farkında mısınız?
Gozyaşının beyninize iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o varoluş sebebi olan ve sizi hayvandan ayıran "duşunme" melekesini kaybeden, dumûra uğrayan, duşunemediği icin işleyemeyen, işleyemediği icin pas tutan ve sorgulama yeteneğini kaybeden, o yuzdendir ki "gelene ağam- gidene paşam" diyen beyninize iyi geldiğinin farkında mısınız?
Gozyaşının aşırı kilolara iyi geldiğini bilir misiniz? Hani o sizi yerinize mıhlayan, hareket etme kabiliyetinizi unutturan, miskinleştiren, tembelleştiren, "yaşasın yemek yemek" teraneleriyle daha da "obez" leşen, ağladığınızda tuy gibi olup melekler katına yukselebileceğ inizi bildiğinden goz pınarlarınızı dahî kurutan kilolarınız var ya, işte onları eriteceğinin farkında mısınız?
Gozyaşının damar sertliğine, migrene, hazımsızlığa ve ozellikle cağın illeti olan sitrese; her nevî sosyolojik ve psikolojik ve fizyolojik hastalıklara "şifa" olduğunun farkında mısınız?
Ve,
Gozyaşının kalbinize iyi geldiğinin farkında mısınız? Butun kirli camaşırlarınızı temizleyen ve hatta onları "beyaz otesi" hale getiren temizlik maddelerinin temizleyemeyeceğ i kalbinizi temizleyen, sertleşmiş kalbinizi en kaliteli yumuşatıcının dahî yapamayacağı şekilde yumuşatabilen bir "GOZYAŞINA" sahip olduğunuzun farkında mısınız?
O gozyaşının size bir "insaf", bir "vicdan", bir "yurek", bir "feraset" ve bir "GONUL" olarak geri doneceğini biliyor musunuz?
Ağlayın, hemen ağlayın ve akıtın gozyaşlarınızı toprağa... Yoğurun gozyaşlarınızla toprağı ve sulayın... Gozyaşlarınızla yoğrulan ve sulanan toprak filizlensin, o filizleri de sulayın... Ve o filizlerden "gul" fidanları derilsin, rengÂrenk "gul" fidanları...Her taraf "gulluk-gulistan" lık olsun gozyaşlarınızla. .. Ve "gul" insanlar yetişsinler o gulistanda, işi-gucu "gul" olsun onların, "gul alsınlar gul satsınlar, gulden terazi kursunlar, gulu gul ile tartsınlar... "
Ve,
Hemen ağlayın! Aynı zamanda bir "gozyaşı" Peygamberi olan son Nebî'nin "gul" kokan, "gul" pınarlarından "gulyaşı" olarak sizin icin dokulen o mubarek "gozyaşları"nın hurmetine, hemen ağlayın...
Ve,
Asla, asla "timsah gozyaşları" olmasın "goz pınarlarınız"dan gelen gozyaşlarınız...
Ve,
Ağlayınız, bazen "icin icin", bazen "dışın dışın", bazen "sessiz sessiz", bazen "hıckıra hıckıra", bazen "hungur hungur", bazen de "bağıra cağıra", ama yeter ki ağlayınız...
"Ağlamaktan başka elinizden bir iş" gelse de ağlayınız gelmese de... Zira ki ağlamak "BAŞLI BAŞINA BİR İŞ" dir, hemi de cok ama cok onemli bir iş... Kendisine "husûsî" zaman ayrılması gereken onemli bir iş...
Hadi bakalım, şimdi "ağlama molası" veriyoruz...
VE
Allah "goz pınarlarınızı" kurutmasın...
(alinti)
Ağla/Ma Molası
Garip Olaylar0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Garip Olaylar
- Ağla/Ma Molası