Birleşmiş Milletler ’in 11 Temmuz Dunya Nufus Gunu ’nde acıkladığı raporda dunya nufusunun 15 Kasım 2022 ’de 8 milyara ulaşacağı ongoruldu. Aynı zamanda bu rapora gore nufus oranının, 2030 ’da 8.5 milyar, 2050 ’de 9.7 milyar, 2100 ’de ise 10.4 milyara kadar cıkacağı tahmin ediliyor. Daha fazla eklemek isteyen var mı?
BM Nufus Fonu, raporu acıkladığında 8 milyar yaşamın kutlamasını yaparken dunyanın gelişme ve ilerleme hızından da bahsetti. Bu ilerleme, sağlık hizmetlerinden teknolojik gelişmelere kadar uzanan bir gorunum sunarken her şey gorunen kadar tozpembe miydi? Peki ya evren 8 milyar nufusu kaldırırken hic mi yorulmayacaktı ya da bizleri neler bekliyordu?
Gezegen milyarlarca insanı icinde tutarken araştırmacılar hala “P bombası” patlamadığını vurguluyor. Peki nedir bu "P bombası"?
15 Kasım 2022 ’de aramıza katılacak olan 8 milyarıncı insan ile tanıştıysak odağımızı gezegeni bundan sonra bekleyen gelişmelere cevirmek doğru olacak. Nufusun ilk 1 milyar insana ulaşma oranı yuzyıllar almışken son iki yuzyılda dunya nufusunun 7 kat artması kulaklara korkutucu gelmiyor mu? Bu artış, gezegende yaşayan canlıların sadece bizler olduğunu duşunmemize ve her şeyi tuketen, zarar veren, dunyanın bizim etrafımızda donduğunu varsaydığımız bir yanılgıya donuşuyor.
Demografi uzmanı Gilles Pison ise nufus artışını 'P bombası' (nufus bombası) olarak isimlendiriyor. 1960 ’larda bahsedilen P bombasının henuz patlamadığını ve 15 Kasım 2022'de 8 milyarıncı insana merhaba desek bile ilerleyen yıllarda bu sayının uzerine cıkılacağı ve belki de milyarlarca insana daha merhaba diyeceğimizi vurguluyor. Peki milyarlarca insana merhaba diyen gezegeni neler bekliyor ve bizler onun icin neler yapmalıyız?
Patlayan nufus oranları iklim uzerinde de kriz yaratmaya devam ediyor.
Nufus artış hızı buyuk bir istikrarla devam ederken bunun yarattığı başlıca sorunlardan biri de iklim krizi olarak kendini gosteriyor. Milyarlarca insan, eşit haklara ve fırsatlara ulaşamazken kaynakların azalması, adaletsiz paylaşılması gibi başlıklar da karşımıza cıkıyor.
Aynı zamanda endustrileşme ve nufus artış hızı birbirine doğru orantılı bir şekilde buyumekte. Bu sebeple, yerustu ve yeraltı kaynaklarının yoğun kullanımı sonucunda ceşitli coğrafyalarda iklim krizlerinin yaşandığı ve yaşanacağı gorulmekte. Ozellikle dunyanın her bir yanında iklim aktivistlerinin gercekleştirdiği protestoların temel noktalarından birini de hızlı nufus artışının oluşturduğu rahatlıkla soylenebilmekte.
Her şey kelebek etkisi gibi buyuk bir hızla yayılırken goc de bu etkinin bir parcası oldu.
21. yuzyılda dunya bircok alanda gelişim gosterse de ne yazık ki bu gelişmelere ulaşma gucu herkes icin eşit ve adil bir şekilde olmamakta. Ozellikle, gelişen sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk yaşayan ulkelerde gozlemlenen doğum oranlarındaki yukseliş, nufus artışının nedenlerinden birini oluşturmakta.
Yapılan araştırmalarda bugun toplam nufusun 6'da 1'i nufus ve iklim krizini en kritik şekilde yaşayan Afrika'da bulunuyor. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ulkelerdeki nufus artışı ise onumuzdeki yıllarda başka kıtalara yapılacak olan yoğun bir goc akışının işaretlerini gostermekte. Herkesin eşit ve adil bir yaşama kavuşma isteği ise dunyanın demografik yapısı uzerinde kalıcı izler bırakmaya devam etmekte.
Nufus artışı, iklim krizi, goc derken Turkiye de bu durumdan nasibini almakta.
Turkiye ’de 1927 ’de yapılan ilk nufus sayımında 13 milyon 649 bin 945 kişiyle başlanan nufus oranı, 1950 ’de 20 milyon, 1975 ’te 40 milyon, 1985 ’te 50 milyon, 2007 ’de 70 milyon, 2017 ’de 80 milyon, 2021 ’nin sonu itibarıyla 85 milyon olarak kaydedildi. Yapılan ilk nufus sayımlarında yuzde 13 ’leri aşan nufus artış hızı, 2020 yılında ise yuzde 1 ’in altına inerek duşuş yaşadı.
Ancak Turkiye ’de gorulen bu duşuş, iklim krizi ve goc problemleriyle birlikte ele alınınca araştırmacılar, 2040 yılında nufus oranının 100 milyon olacağını tahmin ediyor.
Hal boyleyken gezegen icin yapılacaklar listesi yapmanın vakti geldi.
Nufus artışının bir hayli yuksek olması ve hala P bombasının patlamadığını varsaydığımızda gezegenin icinde bulunduğu durum pek parlak gozukmemekte. Artan sayımızla evrende yaşayan diğer canlıların alanlarına girdiğimizi, cevreye işleyen bir makine gibi zarar verdiğimizi gun gun gordukce neler yapacağımızın onemi bir hayli artmakta.
Araştırmalar, bu karanlık gibi gorunen manzaranın cozumunu, nufusun kontrol altında tutulması gerektiğini gostermiyor. Aksine bu manzarayı iyileştirecek olan şey, tum insanların temel haklara ve fırsatlara eşit şekilde erişebilmesi ve faydalanabilmesi temelinde olduğunu vurguluyor. Dunyadaki nufus artış hızı tum ulkelerde anlaşılmalı ve herkesi gozeten bir politika geliştirilmeli. Bu politikalar herkesi kapsayıcı nitelikte olduğunda ise zaten en buyuk adım atılmış olacak gibi duruyor.
Kaynaklar: VOA TURKCE, UNFPA TURKİYE