İnsanlarla ortak yaşam icerisinde, insanları algılama sık sık onların ic durumlarına ilişkin cıkarsamaları gerektirir. Fakat kişinin ic durumuna ilişkin doğrudan bilgimiz yoktur. O yuzden kişinin ic durumu hakkında soyledikleri ve benzeri dış işaret ve ip uclarıyla o kişinin davranıışlarını değerlendiririz. Kişi hakkında yaptığımız cıkarsamalar yukleme kuramı adı verilen bir cok kuramsal yaklaşım tarafından acıklanmaya calışılmıştır.
Yukleme kuramı insanın kendisinin ve diğerinin davranışlarını surekli bir neden sonuc ilişkisi icinde algıladığını ileri surmektedir. "Neden" sorusuna verilen cevaplar ise, insanların daha sonraki davranışlarının belirleyicisidir. Ancak davranışlarla ilgili olarak yapılan bu nedensel yuklemeler gelişiguzel değil, sistemli bir şekilde, belirli ilkelere gore olmaktadır. Yukleme, bir kişinin davranışlarına bakarak, diğer kişilerin ya da kendisinin icsel durumu hakkında yaptığı bir cıkarsamadır. Yapılan araştırmalar nedensel analizin insanların geleceği tahmin ve olayları kontrol etme ihtiyacından kaynaklandığını gostermiştir.
Belirli sonucların elde edilmesi icin hangi faktorlerin gerektiğinin bilinmesi o sonucun kontrol edilebilmesine imkan tanır. Ya da en azından ne olabileceğini tahmin edilmesini sağlar. Bu noktadan hareket edersek nedensel yuklemenin amacların gercekleştirilmesi icin oldukca onemli olduğu gorulmektedir. Belki de yukleme araştırmalarının en temel varsayımı nedensel yuklemelerin onemli olduğudur. Bu alanda onemli bir cok kuramsal yaklaşım bulunmakla birlikte aşağıda incelenecek dort kuram, bunların en belli başlıları olarak nitelendirilir.
Kuramlardan her biri sosyal algının farklı bir yanını ele almaktadır, ancak ilgi alanları kesişmektedir.
1) Heider'in Naif Psikolojisi Heider, her insanın davranışları acıklamada kullandığı genel bir kuramı olduğuna inanmıştır. Buna naif psikoloji adını vermiştir. Heider'in naif psikolojisi bir kimsenin diğerinin davranışlarını anlamasına yarayan surecleri belirleme amacını taşımaktadır. Heider'e gore, insanlar yuklemede bulunarak iki temel gereksinimlerini giderirler. Bunlar tutarlı, dengeli bir bakış acısına sahip olabilmek ve cevreleri uzerinde kontrol elde edebilmektir. İnsanların neden belirli şekilde davrandıkları acıklanabilir ve nasıl davranacakları tahmin edilebilirse dunya daha tutarlı ve kontrol edilebilir olarak algılanır. Cevremizde olup bitecekleri kestirebilmek ve kontrol edebilmek icin başka insanların icsel eğilimlerine ilişkin her turden yargıda bulunmaya gereksinimimiz vardır. Heider'in kuramında nesneler hic bir zaman doğrudan algılanmazlar.
Nesnelerin birey tarafından algılanışı;
a-Nesneye (nesnenin kendi ozellikleri)
b-Ortama (kontekse)
c-Arabulucuya (mediation-algılama usulu)
d-Algılayıcıya (algılayıcının ozelliklerine) bağlıdır.
Heider'e gore nesne algısı ile kişi algısının ozellikleri genelde aynıdır. Gozlenebilir davranışlar gozlenemeyen nedenlere bağlı ortaya cıkar. Bu nedenler icsel (person-internal) ve dışsal (environment- external) yuklemelere bağlı olabilir. İcsel yukleme, bir kişinin davranışlarının nedenlerinin o kişinin kendisiyle ilgili niteliklerinden kaynaklandığını varsayarak acıklamaktadır. Dışsal yuklemede ise, davranışın nedeni, kişinin dışında gercekleşen herhangi bir durum ya da davranışla acıklanır. Heider, bir olayın sonuclarını yorumlayabilmek icin sorumluluk algısıyla da (perception of responsibility) ilgilenmiştir. Bir cok durumda sadece olaya neden olan şeylerin değil de, ondan sorumlu olan şeylerin onemli olduğu gorulmektedir. Eğer birisi komşusuna vurduğunu soylerse, doğal olarak nedensellik sorusu "kim vurdu" olması gerekirken, sorumluluk sorusu "acaba kazayla mı yoksa isteyerek mi vurdu" olacaktır. Ayrıca davranışın nedeninin, dışsal yukleme ya da kişinin icsel ozelliklerinin gorece kalıcı niteliği olup olmamasınından da etkilendiğini soylemiştir.
Genel anlamda yukleme yaparken değişmezlik ilkesini kullandığımızı ileri surmuştur. Değişmezlik ilkesine gore yaptığımız şey, bir dizi farklı koşulda, belirli bir neden arasındaki ilişkiye bakmaktır. Eğer bir dizi farklı koşulda, belirli bir nedenle belirli bir etki arasında değişmez bir ilişki gozleniyorsa ve eğer nedeni yokluğunda etki de gorulmuyorsa, etkiyi o nedene yukleriz.
2) Jones ve Davis'in Kuramı Jones ve Davis insanların, başkalarının davranışlarının nedenlerini nasıl cıkarsadıklarıyla ilgilenmişlerdir. Bir diğerinin davranışının, o kişinin kişiliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını cıkarsamak isterler. İnsanların olayları ve davranıışları kişisel ozelliklere dayanarak acıklamayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Dışsal etkenlere dayalı yapılan acıklamalar icsel etkenlere dayalı acıklama yapılamadığı durumlarda gercekleşir. Bunun nedenini, başkalarının kişisel ozelliklerini bilmenin, davranışları daha iyi anlamayı ve ongormeyi beraberinde getireceği şeklinde acıklarlar.
3) Kelley'in Kuramı Yukleme kuramı arasında en sistematik yaklaşımlardan biriside Kelly'in kup modeli olarak nitelenen yukleme kuramıdır. Ona gore, insanlar, diğerinin davranışına nedensel bir acıklama getirmek uzere, bu davranışa ilişkin enformasyon toplamakta ve değerlendirmektedirler. Değerlendirmede uc tur enformasyon kriterinin dikkate alındığını belirtmektedir; ayırt edicilik, fikir birliği ve tutarlılık. Fikir birliği, bir olay ya da davranış konusunda kişinin diğeriyle hem fikir olma ya da benzeşme duzeyini; ayırt edicilik, kişinin davranışının zaman ya da tarz bakımından istikrarlılık duzeyini ifade etmektedir. Kelley'in genel ilkesi birlikte değişme ilkesidir. İnsanlar bu uc farklı boyutta neden ve etkilerin birlikte değişimini test etmektedir. Eğer kişi belirli bir olayın değişmez olarak, belirli bir koşullar takımı ile birlikte ortaya cıktığını gorurse, olayın hangi nedene yukleneceğini bilir.
4) Martin Seligman'ın Yukleme Bicimi Kuramı İyimserlik (optimist) konusunda ceşitli bilimsel araştırmalar yapan Dr. Martin Seligman iyimserliği kişilerin başarı ve başarısızlıklarını kendilerine nasıl acıkladıkları bağlamında tarif etmektedir. İyimserler guclukleri GSC, başarıları ise KKK olarak benimserler. Bu anlamda kotumserlerin başarısızlığının nedeni, guclukleri KKK olarak değerlendirmeleridir. İyimserler başarı ve başarısızlıkları şoyle değerlendirirler;
BAŞARISIZLIKLAR BAŞARILAR
Gecici – bu da gececek Kişisel – bu benimle ilgili Soyutlanmış – bu sadece bir bolum Kalıcı – hep boyle olacak Caba azlığı – eğer daha cok cabalarsam başarabilirim Kaplayıcı – her alanı etkiliyor İyimser kişiler başarısızlığı değiştirilebilir bir nedene bağlar ve boylece bir sonraki denemelerinde başarılı olacaklarına inanırlar; kotumserler ise başarısızlığın nedenini kendilerinde bulup değiştiremeyecekleri, sabit bir ozelliğe atfederler. Bu değerlendirmeler, kişiyi harekete gecirme konusunda da onem taşımaktadır. Yaşam icinde karşılaşılan olumsuzlukların iyimser bakış acısı ile değerlendirilmesi ve bunun nedeninin kendilerinden ziyade durumdan kaynaklandığını duşunmeleri bir sonraki denemede yaklaşımlarını değiştirebilmelerini sağlar. Seligman'a gore iyimser olmak sağlıklı olmayı da beraberinde getirir.
Ozelllikle cağımızın hastalıklarından biri olan depresyonun asıl kaynağının alışkanlığa donuşmuş olumsuz duşunce yapıları olduğunun ve bu tur duşunce yapılarının cocukluktan itibaren anababa, oğretmen ve yakın cevrede bulunan buyukler tarafından etkili bir bicimde cocuğa farkında olmadan işlendiğinin altını cizer. YUKLEME BİCİMLERİ VE ARAŞTIRMA BULGULARI Yukleme bicimlerini inceleyen araştırma bulgularına baktığımızda yukleme bicimleri bir cok alanda incelenmiştir.
Yukleme bicimi ile ilgili araştırmalarda deneklere yukleme yaptırılırken genellikle uc yol izlenmiştir. Bu yollardan biri laboratuvar ortamında denekleri başarı başarısızlık koşullarına atayarak yuklemelerinin alınması, ikincisi gercek stres verici yaşam olayları ile ilgili deneklerin yuklemelerinin alınması, ucuncusu ise bu konuda geliştirilen yukleme bicimi olceğini kullanarak, bazı kuramsal olaylarla ilgili deneklerin yuklemelerinin alınmasıdır. İlkokul, ortaokul, lise oğrencileri uzerinde yaptıkları calışmada başarı duzeyinin tutarsızlığınıve başkalarının başarı duzeleri hakkındaki bilgiyi değişimleyerek deneklerin nedensel yuklemeleri uzerindeki etkilerinni incelemişlerdir. Sonuc olarak, gecmiş yaşantı ile tutarlı bilgiler değişme gostermeyen, tutarsız bilgiler ise değişme gosteren etkenlere yuklenmiş, ote yandan başkalarının başarı duzeyi hakkındaki bilgiyi buyuk yaş gruplarının daha cok kullandığı bulunmuştur. Bir başka calışmada, depresif ve depresif olmayan oğrencilerin ayırt etme problemlerindeki problemlerindeki başarı-başarısızlığa yaptıkları yuklemeleri incelemiş ve depresif oğrencilerin başarısızlıkla ilgili icsel yuklemeler yaptıklarını bulgulamışlardır. 304 oğrenci ile yapılan bir başka araştırmada ise, hem Yalnız hem depresif oğrencilerin başarısızlıklarını kendilerindeki karakteristlik eksikliklere (yeteneksizlik gibi) yukledikleri bulgulanmıştır.
Timko ve Jonoff- Bulman, goğus kanseri teşhisi ile goğusleri alınan 42 kadın hastanın kanserle ilgili nedensel acıklamaları ve depresyon puanları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Sonuc olarak, kanser olmalarını icsel, değişmez, genel nedenlerle acıklayan kadınların daha depresif olduklarını bulgulamışlardır. Daha sonrra hamile kadınlar vee mahkumlar uzerinde yapılan calışmalarda benzer sonuclar bulunmuştur. Deneklerin nedensel yukleme bicimleri ile depresyon duzeyleri arasında yuksek korelasyonlar bulunmuştur. Nedensel yuklemeleri acısından depresyon tanısı almış hastaların şizofrenik hastalarla karşılaştırıldığı bir calışmada ise, depresif hastaların başarısızlıklarını, şizofreniklerden daha fazla icsel nedenlere yukledikleri bulgulanmıştır. Seligman ve Schulman, yukleme bicimi ile akademik yaşam ve iş yaşamındaki başarı ilişkisini incelemiş ve depresif yukleme bicimine sahip olmayan bireylerin, boyle bir yukleme bicimine sahip bireylere gore daha başarılı olduklarını bulgulamışlardır.
Turkiye'de yukleme bicimini konu alan araştırma sayısı cok azdır. Aydın (1986), cocuklarda arkadaş ilişkilerinde başarısızlık ve oğrenilmiş caresizlik ilişkisini ve yukleme biciminde cinsiyete ilişkin bir farkın olup olmadığını incelemiştir.
Oğrenilmiş caresizliğe ozgu yukleme bicimi ile arkadaş ilişkilerinde başarısızlık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin bulunması, soz konusu yukleme biciminin arkadaş ilişkilerinde başarısızlığa yol acacak en onemli etkenlerden biri olduğunu gostermiştir. Hovardaoğlu (1986), oğrenilmiş caresizlik modelini etkileyen değişkenleri incelemiş ve nesnel bir davranış-sonuc bağımsızlığının caresizlik davranışının ortaya cıkması icin tek başına yeterli olmadığını, performans değerlendirme, nedensel yuklemeler ve beklentiler gibi bilimsel değişkenlerin de oğğrenilmiş caresizliğin ortaya cıkmasında rol oynadığını bulmuştur. Papatya (1987), depresif kişilerin kendilerine ve onem verdikleri kişilere yuklemelerini incelemiştir. Sonuc olarak depresif deneklerin kendileri ve onem verdikleri kişilere ilişkin yukleme bicimleri arasında ters yonde bir ilişki bulunmuştur. Depresif kişilerin kendilerine ilişkin iyi sonuclerı dışsal, değişebilir ve ozel; kotu sonucları ise icsel, değişmez ve genel nedenlere yuklediklerini belirtmiştir. Onem verdikleri kişilere ilişkin yuklemelerinde ise, iyi sonucları icsel, değişmez ve genel nedenlere yuklerken; kotu sonucları dışsal, değişebilir ve ozel nedenlere yuklediklerini belirtmiştir. Şahin, okuloncesi cocuklarının kendilerinin ve başka bir cocuğun başarı ve başarısızlıklarına yaptıkları nedensel yuklemeleri araştırmıştır. Bunun icin 5-6 yaş grubundan 208 denek kullanılmıştır.
Sonuclar, denekler kendi başarılarını gorevin kolay oluşuna yuklerken, bir diğer cocuğun başarısını sadece kendilerinin başarısız, diğerinin başarılı olduğu koşulda yeteneğe yuklediklerini belirtmişlerdir. Deneklerin kendi başarısızlıklarını cevresel, diğer cocuğun başarısını ise kişisel etkenlere yukledikleri bulgulanmıştır.
EVLİLİK VE EVLİLİK DOYUMU
Evlilik bir cok kimse icin en anlamlı kişiler arası ilişkidir. Evliliğin surdurulmesi, evli kişilerin karşılıklı olarak psikolojik ve biyolojik ihtiyaclarının karşılanmasına bağlıdır. İhtiyacların karşılanması evlilik doyumunu onemli olcude etkilemektedir. Eşlerin evliliklerini değerlendirmelerine ilişkin yapılan calışmalarda; evlilik doyumu, evlilik uyumu, evlilik mutluluğu, evlilik kaliitesi gibi kavramlar eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir. Eşler arasındaki mutluluk, bireyin evliliği hakkındaki doyum hissidir. Kişinin hem evlilik hakkındaki genel duygularını hem de ilişkisinin belirli yonleri hakkındaki duygularını (aşk ve sevgi miktarı gibi) icerir. Eşler arasındaki etkileşim yemek saatleri, alışveriş, arkadaşları ziyaret ve eğlence yerlerine gitme gibi karı kocanın gunluk faaliyetlerde ne kadar birlikte vakit gecirdiklerini icerir. Eşler arasındaki anlaşmazlık ise ilişkideki sozel ve fiziksel catışmanın yoğunluğu ve miktarı olarak tanımlanmaktadır. Eşler arasındaki problemler cabuk sinirlenme, kolayca incinme hissi, kıskanclık, kimseyle konuşmama, psikoaktif ilac kullanma gibi eşlerin kişisel ozellikleri ya da davranışlarının evlilikte problem yaratıp yaratmadığıyla ilgilidir. Boşanma eğilimi ise evliliğin problemli olduğunu ve boşanma olasılığını duşunme gibi evlilik ilişkisinin bilişsel yonunu ve arkadaşlarıyla ya da eşiyle boşanma olasılığı hakkında konuşma ve eşten ayrılma gibi davranışları birlikte icermektedir. Tanımlardan yola cıkarak evlilik doyumunu etkileyen faktorler belirlenmeye calıışılmıştır. Bu faktorlerin en başında cinsiyet farklılığı gelir. Ayrıca kadının calışıyor olmasının evlilik doyumuna olan etkisini inceleyen calışmalar yapılmıştır. Calışan kadınların evlilik doyumlarının calışmayanlara oranla daha yuksek olduğu da belirtilmiştir.
EVLİLİK VE YUKLEME KURAMI
Evlilik ilişkileri kuramcıları, evliliğin niteliğini eşlerin evlilik ilişikileri ile ilgili olarak yaptıkları acıklamalar veya yuklemelerle değerlendirmektedirler. Kişinin kendisini ve eşini “biz” olarak algılaması ve catışma nedenlerinni eşindeki değişmez kişilik ozelliklerine yuklemesi de evlilik doyumunu olumlu etkileyen faktorlerden biridir.
Evliliğe yonelik araştırmaların coğu, eşlerin olayların nedenlerine dair yaptıkları yuklemelerle ilgilenmişlerdir. Eşlerin yaptıkları bu nedensel yuklemeler, eşleriyle uyumlu ve uyumsuz ciftleri birbirinden ayıran davranış oruntulerinin temelinde bulunur. Evliliklerdeki yuklemeler, genel-spesifik (belirli bir duruma ozgu), kalıcı-değişken, icsel-dışsal olarak tanımlanan yukleme turleri cercevesinde incelenmiştir. Bireylerin depresyondayken kontrol edilemeyen olumsuz yaşam olaylarını, genel kalıcı ve icsel nedenlere yuklediklerini varsayılır. Aile ve evlilik kuramcıları, eşlerin evliliklerde yaşanan sorunları kalıcı ve genel nedenlere yuklediklerinde, aile icinde catışma yaşayabileceklerini vurgulamaktadırlar.
Evliliklerde yapılan yuklemeleri inceleyen araştırmacılar, ilişkilerinde sorun yaşayan ciftlerin, eşlerinin olumsuz davranışlarını genel ve kalıcı oruntuler olarak tanımladıklarını; boyle bir sorun yaşamayan ciftlerin ise diğerlerinin aksine eşlerinin olumsuz davranışlarını belirli durumlara ozgu ve gecici, olumlu davranışlarını ise daha kalıcı olarak değerlendirdiklerini gostermektedir. Sorunlu ciftlerin, eşlerinin olumsuz davranışlarını, değişmesi mumkun olmayan ozellikler olarak gorduğu soylenilebilir. Bu karamsar (pesimist) goruş, kişileri sorunlarını cozmek icin iş birliğinden uzaklaştırmakta ve muhtemelen ilişkinin duzelmesi icin gereken değişiklikleri yapmasını engellemektedir. Literaturde evlilik doyumuyla ilgili pek cok araştırmaya rastlanmaktadır. Yılmaz (2001) tarafından yapılan calışmada ise eşler arasındaki uyumun ve anne—baba-cocuk etkileşiminin, cocukların benlik algıları ve akademik başarıları ile olan ilişkileri ilkoğretim, lise ve universite oğrencilerinde gelişimsel olarak incelemiştir. İlkoğretim doneminde eşler arasındaki uyumun benlik algısının alt boyutlarıyla ilişkili olmadığı bulunurken, lise oğrencilerinde eşler arasındaki uyumun davranıştan hoşnut olmayı ve butunsel oz-değeri; universite oğrencilerinde ise atletik yeterliği ve anne-babayla ilişkileri yordamada anlamlı katkısı olduğu gorulmuştur. Evlilik ilişkisinde doyum duzeyi duşuk olan kadınların, eşlerini daha cok sucladıklarını gosteren calışmalar bulunmaktadır. Franzoi ve arkadaşları, eşlerle calışmış ve olaylara eşin bakış acısıyla bakmanın evlilikte yaşanan gerilimi azaltmada yardımcı olduğunu gormuşlerdir. Davis ve Oathout, 264 romantik cift ile calışmış ve olaylara eşin bakış acısıyla bakmanın eş doyumunu etkileyen ceşitli davranışların guclu yordayıcısı olduğunu ortaya koymuşlardır. Long ve Andrews ise, bu durumun evlilik uyumunu anlamlı olarak yordadığını belirlemişlerdir.
Ayrıca, evli kadınlar, hem kocaları hem de kendileri tarafından daha iyi rol alıcı olarak algılanmışlardır. Evlilik doyumu duşuk olan eşlerin eleştirilmek, memnuniyetsizlik, duşmanlık, sorumluluktan kacma ve sozel olmayan olumsuz davranışlarının olumlu davranışlarından daha fazla olduğu belirtilmiştir. Evlilik ilişkisi doyum verici ise eşler birbirlerinin davranışlarına daha az sorumluluk yuklemektedirler. Eşleri ile uyumlu olan kişilerin kasıt, gudu ve suclama yukleme boyutlarının, eşleri ile uyumsuz olan bireylerden daha duşuk olduğu belirtilmiştir. Ayrıca kadınların erkeklere oranla eşlerine yonelik daha cok yuklemede bulunduğu da belirtilmiştir. Bununla beraber, değer yukleme surecinde kadınların erkeklere gore, eşlerinin davranışlarına yonelik olumsuz yuklemelerinden daha fazla etkilendiği de gozlenmiştir.
[h=2]İzmir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Yukleme bicimleri ve yukleme bicimlerinin evlilik doyumuna etkisi
Sağlık0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Yukleme bicimleri ve yukleme bicimlerinin evlilik doyumuna etkisi