Bu durumun cok basitce acıklanabilir bir nedeni vardı: Paraların karşılığı altın ve değerli metaller olarak saklanıyordu. Yani cebinizdeki 1 liranın 1 altınlık karşılığı bulunuyordu. Haliyle butun sistem bir dengeye bağlıydı ve bu denge, altın uzerine kurulmuştu. 1971 yılında ise ters bir piramite benzetebileceğimiz parasal sistemin temel taşı olan altın, sistemden kaldırıldı.
Her şeyi başlatan adamı tanıyalım: Richard Nixon

ABD-Cin ilişkilerini başlatan, ulkeyi Vietnam ’dan cıkartan ve ulkenin bazı ihtiyac duyduğu reformları yapan bir başkan, normal şartlar altında ABD ’de goklere cıkarılırdı. Nixon ise pek cok listede ABD ’nin gelmiş gecmiş en kotu başkanları arasında anılıyor. Kendisi pek cok skandala karışan, meşhur Watergate skandalı sonrasında da istifa eden bir başkan. Donemindeki en buyuk sucuysa -dunyaya olan etkisine baktığımızda- altın standardını kafasına gore sonlandırmış olması.
Nixon doneminde butun paraların karşılığı altın olarak tutuluyordu ve altın demek, ABD hazinesi demekti. İkinci Dunya Savaşı ve sonrasında toparlanmak isteyen ulkelerin altınları ABD ’nin olmuştu. Dunyadaki her 3 gram altının 2 gramı ABD'de idi. Avrupa ulkeleri ayağa kalkarken, elde ettikleri yeni refahı da ABD ’den altınlarını geri alarak kendi paralarını guclendirmeye kullanıyorlardı. Bu durum elbette ki dolara rakip istemeyen ABD ’yi rahatsız etmeye başladı. Richard Nixon, bu duruma cozum olarak Bretton Woods sistemini cokertecek olan bir karar aldı ve ABD ’nin artık bastığı dolara karşılık olarak altın bulundurmaya gerek duymadığını ilan etti. Bu da altın standardının sonunu getirdi.
Bretton Woods nedir?

Aslında kucuk bir kasaba olan Bretton Woods ’ta 1944 yılında Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı gercekleştirilmişti. Bu goruşmelerde unlu iktisatcı Keynes, Bankor adında bir para fikrini ortaya attı. Uluslararası Para Sistemi (UPS) adı verilen sistemde, uluslararası bir yapı, altına karşılık Bankor diye bir para uretecekti. Bu para uzerinden uluslararası ticaret yapılacak, bankor değeri altına gore belirlenecektı. ABD ’li White ise sistemi kabul etti ancak tek bir şartla, Bankor yerine ABD Merkez Bankası tarafından basılan ABD Doları kullanılacaktı. Buna da White Planı denildi. Daha savaş bitmeden 44 ulke White Planı ’na dahil oldu. Temelde bu sistem yalnızca bankor yerine dolar kullanıyordu. Ne var ki savaş sonrası sermaye ihracatını arttıran ABD ’nin kullandığı doların fiyatı surekli arttı.
Savaşlar pahalı şeylerdir. Vietnam Savaşı da ABD icin hic ucuz olmadı. Bunun sonucu olarak ABD, sermaye gucunu azaltma pahasına para basma yoluna gitti. Doların değeri duştukce, dolara endeksli olan para birimleri de dalgalanmaya başladı.
Bazı kişiler 1971 ’de yaşanmaya başlayan ekonomik kırılmayı Bretton Woods ’a bağlarken, bazı kişilerin konuya yaklaşımları farklı olabiliyor. Bu yazıda altın standardından vazgecilmiş olmasının one cıkarılmasının nedeni ise bir anlamda paraların artık bir karşılığı olmaksızın ABD dolarına bağlanması. Bir anlamda materyal olmayan para ortaya cıkmaya başladı.
1971 ’e donmeden, “Materyal olmayan para?” nedir?

“Para geldiği gibi gidiyor, cuzdanımızda gorduğumuz yok” diyenlerden misiniz? Teknik olarak cebinizde para olması, olmamasından cok daha nadir bir ihtimal. Zira dunya uzerinde nakit olarak bulabileceğiniz para, piyasalardaki toplam paranın %10 ’undan cok az daha fazla. Bunu ayırmış olalım, zira hikayenin buradan sonrasında, bir karşılığı olmayan paranın bize neler yaptığını goreceğiz.
Bir diğer onemli nokta da birazdan goreceğimiz grafikler ABD'ye ait. Bizde durum daha vahim. Arada muhtıradır, darbedir, darbe girişimidir, ekonomik krizdir ne varsa gorduğumuz icin durum daha dramatik.
1971 yılındaki değişikliklerin yarattığı kırılmalara gelin birlikte bakalım: Her gecen gun daha da artıyor: Eşitsizlik

Yukarıdaki grafiğin ne anlattığını acıklayayım once. 1971 yılına kadar butun cizgiler aşağı yukarı aynı şekilde ilerlerken, 1971 yılından sonra kişi başına duşen milli gelir (Real GDP per capita), gittikce artıyor. Ne guzel değil mi? Guzel tabii ama o alttaki kırmızı cizgi var ya, hah işte o maaşlı calışanların medyan maaşı. Yani butun maaşları yukarıdan aşağı yazınca ortada kalan değer neyse medyan maaş o oluyor. Kişi başına duşen maaş hep yukselmiş ama medyan değer aynı kalmış durumda.
Eskiden canavar olarak cizilen "enflasyon"

Bir donem ulkemizde her gazetenin, her haber yayınının bir numaralı konusu enflasyon canavarıydı. 1971 yılından once sabit giden kumulatif enflasyon, sadece 50 yılda on katına cıktı. Değeri 10 sent olan herhangi bir şeyin fiyatı zaman icerisinde 1 dolara geldi.

Bu da bilinen adıyla TUFE, yani tuketici fiyat endeksi grafiği. 1971 yazan cizgiden sonra fiyatların nasıl hareket ettiğini gorebilmek mumkun. 1971 ’den sonra fiyat artışları cok daha fazla oluyor.
Bir de "emlak" kanadına bakalım

Favori grafiğim bu. Ortalama gelire sahip bir kişinin, ortalama ev alması icin gereken sureyi buradan gorebiliriz. 1971 ’den once 2.4 yıl olan bu sure, zaman icerisinde 7 yıla kadar cıkmış durumda. Ev kiralarının fiyatlarında da benzer bir durum soz konusu, ev kiraları bu surecte 6 katına cıktı. Maaşların aşağı yukarı aynı seviyede seyrettiğini de hatırladığımızda, maaştan ev almaya ayırabileceğimiz para da azalıyor.
Altından vazgecmek bu kadar değişime neden olabilir mi?

Dunyadaki butun para karşılıksız basılabilen kağıtlara veya fiziksel karşılığı olmayan itibari paraya (fiat para) dayalı sistemde buyume cok hızlı olabiliyor. Sonucta merkez bankaları serbestca para basabilme hakkına kavuşuyor. Hukumetler de haliyle istedikleri kadar parayı kullanabiliyor. Bu da kuresel anlamda bakınca, ozellikle parasının gucu olan ulkelerin cılgınca borc yaratıp bu borcla buyumelerini goruyoruz.
Paranın değeri de duştukce enflasyon daha da etkili olmaya başladı. Zengin ise zenginleşmesini arttırarak devam etti. Enflasyon ise insanların alım guclerini eritmeye başladı. Maaşlar artarken maaşların alabildiği şeylerin sayısı azaldı.