Amerikan Pediatri Akademisi ’nin verilerine gore, 18 yaşına kadar her bir birey sadece televizyonda, yaklaşık olarak 200 bin şiddet eylemine tanık oluyor. Bunlara sosyal medya platformlarını da eklersek bu sayı belki de iki katına cıkacaktır. Bu şiddet haberleriyle karşılaştığımızda onların ruh sağlığımız uzerindeki etkilerini azaltmak icin ne yapmamız gerektiğine gelin birlikte bakalım.
Yazılı ve sosyal medyada şiddet olayları, aktarım yoluyla tekrar tekrar uretiliyor. Haber yapmak, yaşanılan bir olayın resmini cizmek değil de onu resmen yeniden kurgulamak olunca onu paylaşan her bir birey kendinden bir şeyler katarak yeniden paylaşıyor. Peki biz şiddeti izlemeye neden bu kadar cok ilgi gosterip paylaşmaktan cekinmiyoruz?
Bir kısmımız şiddetle ilgili farkındalığı artırmak istediği icin ve gundemden uzak kalmamak icin takip ettiğini dile getirebilir fakat uzmanlar bunun bir de bağımlılık boyutu olduğunu soyluyor. Yani aslında şiddet videoları izlemek gibi bir bağımlılığınız da olabilir.
Şiddeti tuketen bir kitle her devirde var oldu.

MO 2000 yılında Mısırlıların, tanrıları Osiris ’in cinayetini bir tiyatro oyunu olarak temsil etmesi, o yıllarda da şiddete ilgi duyan ve bunu izlemekten zevk alan insanların olduğunu gosteriyor.
Benzer bir durum da MS 400 yıllarında meşhur arenalarda yaşandı. İnsanlar aslanlara parcalatılırken o sırada tribunlerde, ozellikle şeref tribununde ickiler iciliyordu.
Orta Cağ'da ise insanlar cadı yakma torenleri yaptılar. Bu torenlere de o yerde yaşayan coğu kişi tanık olup izlerdi. Bunun, insanları soz konusu eylemlerden korku kulturu yaratarak vazgecirilmek icin yapıldığını duşunseniz de o insanlar işlerini guclerini bırakıp orada bulunmayı kendileri tercih ediyorlardı.

19. yy'da Paris morgunun sergiye acılması da bir başka ornek. Kaynaklar insanların sabahın korunde morgdaki olu bir bedeni gormek icin sıraya girdiklerini gosteriyor. Bununla ilgili kayıtlar olduğu icin bunu bilsek de duymadığımız, bilmediğimiz farklı morg sergilenmeleri de yapılmış olabilir.
İdam haberlerinin sunuluş şekline baktığımız zaman ise hucresinden suclunun nasıl alındığı, o gun neler yaptığı, darağacının nasıl ve nereye kurulduğu, infazın nasıl gercekleştiğini gormek icin halkın kac saat onceden o alana geldiği anlatılırdı. Hatta asılarak olen bir insanın nasıl can cekiştiği, olayı seyreden insanların nelerden bahsettiği, hatta insanların bu durumunu anlatmak icin “beleş bir eğlence olduğu” gibi ifadeler yaygın olarak haberlerin detaylarında bulunurdu.

Gunumuzde de değişen pek bir şeyin olmadığını soyleyebiliriz aslında. En cok izlenen videolar, filmler, diziler şiddet unsurunu barındıranlar oluyor.
Şiddete ilgi gostermenin, gocebe kulturun bir getirisi olabileceğini duşunenler de var.

Ural Altay dil ailesinde olan Rus, Kore, Cin, Japon ve Turk kulturleri gocebe hayatın cok fazla etkili olduğu yerlerdi. Gocebe hayat icin en temel davranışlardan biri de silah edinmek. Bu teoriye gore yerleşik yaşama gecmiş olabiliriz fakat gocebe hayat kulturunu nesiller boyu aktarıyoruz. Bu yuzden şiddete ilgi duyup onu paylaşmaktan cekinmiyoruz.
Ece Ayhan ’ın dediği gibi “kotuluk toplumunda yaşayan her insan, biraz kotu olur”.

Sosyal oğrenme, hayatın her alanında. Kucuk kalkar, buyuğe bakar. Erkek cocuklarına en cok alınan hediyelerden biri de silah ve onunla ilgili oyuncaklar. Bu teoriye gore anne-babanızdan gorduğunuz şey şiddetin ovulmesiyse, filmlerde izlediğiniz şey şiddet ise sevdiğiniz ve saygı duyduğunuz insanlar şiddeti paylaşıyorlarsa siz de şiddeti onemser ve paylaşırsınız. Yani burada hem bir oğrenme soz konusu hem de şiddeti paylaşmanın moda haline gelmesi soz konusu olabilir.
Rutini bozan şeyler ilgi ceker, şiddet de rutini bozan olaylardan olduğu icin ilgi cekiyor olabilir.

Bu teoriye gore birbirine benzeyen hayatlar yaşarken ve bir rutinimiz varken sosyal medyada tanık olduğumuz şeyler bizi bu rutin hayatın dışına cıkarır, farklı şeyleri deneyimlememize izin verir. Bize farklı goruntuler gosterir, farklı hayatlar okutturur. Bu farklı şeyler de coğu zaman şiddet oluyor.
Guvenli bir şekilde şiddeti deneyimleyebildiğimiz icin sosyal medyada şiddeti paylaşmayı seviyor olabiliriz.

Şiddet iceren tekrarı olmayan olaylara tanık olmak istemesek de ilgimizi ceker. Acaba nasıl olmuş sorusu aklımızdan gecer. O şiddetten uzakta, bir ekranın başında olayı izlemekten kendimizi alamıyor oluşumuzun nedeni bu olabilir.
Ne hayatlar varmış be diyebildiğimiz icin de olabilir!

İnsanlık var olduğu gunden beri hikayeler, destanlar yazıldı ve bunlar dilden dile aktarıldı. Bu hikayelerde savaşlar, kahramanlar ve maceralar anlatıldı. Bunun gunumuzdeki versiyonu da ucuncu sayfa cinayet haberleri. Yani uzmanlar bunları sosyal medyada paylaşmamızın nedenlerinden birini de 'ne hayatlar varmış be, halimize şukredelim' diyebilmek olarak gosteriyor.
Belki de sadece şiddete karşı duyarsızlaştık!

Var olan bir diğer teoride de şiddete karşı yapılan iceriklerde dahi şiddetin olmasının şiddete karşı bir duyarsızlaştırma ve kanıksama getirdiği var. Ozellikle ağır şiddet iceriğinin izleyicilerde/okurlarda şiddeti normalleştirdiği duşunuluyor. Bu yuzden de şiddet paylaşılırken herhangi bir cekince hissedilmiyor.
Şiddetle karşılaştığımızda bu şiddet iceriğinin bizi etkilemek icin bu hale getirildiğinin farkında olalım.
Yazının buraya kadar olan kısmında şiddeti neden seviyor olduğumuzu ve neden sosyal medyada paylaşmaktan cekinmediğimizi anlattık, bundan sonrasında ise şiddeti izlemenin bizde travma yaratma ihtimalini ve bu yaşanırsa ne yapılması gerektiğini anlatacağız.

Yapılan araştırmalarda gercekten de şiddeti tekrar tekrar izleyenlerin haberden dolayı travma yaşama ihtimallerinin 9 kat arttığı bulunmuş. Haberi izledikten sonra sizde travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin geliştiğini duşunuyorsanız aşağıdaki adımları takip edin. Bu belirtiler goruntulerin tekrar tekrar aklınıza gelmesi, aynı şeyleri yaşamaktan kaygı duymanız, istemediğiniz halde kendinizi onları duşunurken bulmanız olabilir.
Yapmamız gereken ilk şey, haber ile ilgili farkındalığımızı artırmak. Yani o haberin bizi etkilemek icin yeniden kurgulandığının, allanıp pullandığının farkında olmak. Yaşananlar gercek olmayabilir. Gercek olsa da o şekilde yaşanmayabilir; bunların bilincinde olmak. Yani kısacası medya okuryazarlığı hakkında bilgi sahibi olmak.

İkinci olarak duşunmemiz gereken şey ise bu konu ile ilgili bir şey yapıp yapamayacağımız. Yani var olan bu şiddet durumunu duzeltmek icin ne yapabileceğimize bakmak. Bir daha o haberi gorduğumuz kanaldaki/hesaptaki herhangi bir haberi izlemeden once daha dikkatli olmak. Ağır şiddet haberlerini kaldıramıyorsak izlememek, gorduğumuz zaman okumamak. Cunku hicbir şey psikolojimizden daha onemli olamaz.
Tum bunlara rağmen hala haberin etkisindeysek ve kurtulamıyorsak o zaman ruh sağlığı uzmanlarından yardım talep etmeliyiz.
Kaynaklar: Umut Vakfı, VICE, UCI News Gorsel Kaynakları: Dan Bejar, Brian Britigan