Bu konu; Kurban bayramının anlam ve onemi hakkında bilgi vermektedir.


Melekler Kurban Bayramı İslam Dini acısından cok onemli yer tutmaktadır. Toplum olarakta bizlere Kurban bayramının aslında paylaşmak demek olduğu mesajını vermektedir. Durumu elverişli her Muslumanın Kurban Bayramında Kurban kesmesi FARZ’dır.. Kurban bayramı Hz. İbrahim ve İsmailden gunumuze kadar gelmiştir.Bu makalemizde sizlerle icinde bulunduğumuz kurban bayramının anlam ve onemini paylaştık.











Bizleri bayram gunlerine kavuşturan ve bayram sevincini yaşama fırsatı veren Yuce Rabbimize hamdu sena, Resul-i Ekrem Efendimize salatu selam olsun.


Bayram sevinc ve toplanma gunu anlamına gelir.Milli ve dini birliği sağladığı icin hemen her toplum var olan bayramlarına buyuk onem vermişler ve bir takım yeni bayramlar ihdas etmişlerdir. İslam dini de muslumanlara iki bayram armağan etmiştir. Bildiğiniz gibi bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır.


Kurban Allah icin maddi fedakarlık yapmak ve bu vesile ile de Allah’a yaklaşmak gayesini taşıyan bir ibadettir.Kurban Hz İbrahim’in bir sunneti olarak gelenekselleşmiştir.


KURBAN NEDİR?
Kurban, kelime anlamı ile yakınlaşma demektir.Kurban kesmek; Allah'a yakınlaşma gayesiyle, O'nun verdiği hayvanlardan, kurban edilmesi mumkun olan birini, yine O'nun rızası icin kesmek demektir.


KURBAN NİCİN KESİLİR?
Kurban; CenÂb-ı Hakk’ın “Rabbin icin namaz kıl, kurban kes” emrine uyarak,rızası kazanılmak icin kesilir.Ayrıca Kurban; kendisine kurban kesmek vÂcip olanların vucuduna bedel olarak kesilir.


Kesilen kurbanın akan kanı ile birlikte sahibinin gunahlarının da bağışlanacağı Peygamberimiz (s.a.v) tarafından mujdelenmiştir.


KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİP OLUR?
Akıllı, hur ve mukim olan, aslî ihtiyaclarından fazla nisap miktarı mal veya paraya sahip (yani Kurban Bayramı gunlerinde bir kurban alıp kesebilecek durumda olan) kadın-erkek her muslumana kurban kesmesi vÂciptir.


KURBAN HANGİ HAYVANLARDAN OLUR?
Kurban şu dort cins hayvanlardan olur:
1- Koyun (Bir yaşını doldurmuş olması lÂzımdır. Ancak anası kadar gelişmiş ve 6 ayını doldurmuş bir kuzu da kesilebilir)
2- Keci (Bir yaşını doldurmuş olması lÂzımdır)
3- Sığır-manda (İki yaşını doldurmuş olması lÂzımdır)
4- Deve (Beş yaşını doldurmuş olması lÂzımdır) Bunlardan başka (Tavuk, Ordek, Kaz vb.) hayvanlardan kurbanın hicbir nev’i (yÂni vÂcip, adak, akîka) cÂiz olmaz.


PEKİ KURBAN KESİLMEZSE NE OLUR?
Cenab-ı Hakkın uzerimize vacip kıldığı kurban kesilmez ise kurban kesmek vecibesi terk edilmiş olur ve gunah yazılır.
Kurban kesmek o sene icindeki musibetlerden belalardan koruyucu bir vazifedir. Kesilmediğinde kişinin başına olmadık musibetler gelebilir ,kesilmeyen kurbandan cıkacak kan kendisinden cıkabilir.


İnsanoğlunun kurban bayramında kurban kesmesinden daha sevap bir iş yoktur.


Bir hadiste şoyle buyurulmuştur:


“Kurban kıyamet gunu boynuzu, tırnağı ve postuyla gelir. Kesilen kurbanın kanı toprağa duşmeden evvel Allah'ın katına ulaşır,şu halde gonul hoşluğuyla kurban kesiniz.”(Tirmizi, Edahi,1)


Başka bir hadis-i şerifde:


"Eli geniş iken kurban kesmeyen ma'bedimize yaklaşmasın." (İbn Mace, İbn Hanbel, Şevkani, V, 116)


"Para, kurban bayramı gunu kurbana harcandığından daha iyi bir yere harcanmaz." (Darekutni, Şevkani, V, 166)


Hz. İbrahim'e oğlunu kurban etmesi ruyada emredilmişti. Bunun uzerine Hz. İbrahim oğlu İsmail'i alıp tenha bir yerde kurban etmek istemişti, durumu oğluna soyler, O da Allah'tan gelen emre uyarak kendisini boğazlamasını, bu hususta teslimiyet gostereceğini babasına ifade eder, ama baba bıcağı oğlunun boğazına calacağı zaman Hak Teala buyuk bir koc gondererek oğlu yerine bunu kesmesini Hz. İbrahim'e emretmiştir.Boylece baba-oğul ideal bir itaat, teslimiyet ve fedakÂrlık orneği vermişlerdir. (bk. Saffat, 37/107). Bu olay Mekke'de şimdi hacıların kurban (hedy) kestikleri yerde vuku bulmuştur.

Kurban kesmek Hanefilere gore vacip, diğer mezhep imamlarına gore sunnettir.


Kurban kesmekten esas amac Allah Teala'nın rızasını kazanıp O'na yaklaşmak ve sevap kazanmaktır. Ancak bu ibadetin topluma yonelik bir takım faydaları vardır ve bunlar son derece onemlidir.


Yuce Allah Hac suresinde kurbandan bahsederken hayvanların insan icin bir nimet olduğuna dikkati ceker. Kurban kesmenin İslam’ın bir şiarı (simgesi) olduğunu acıklar ve şoyle buyurur:


"Kurbanın etleri ve kanları değil, sadece takvanız Allah'ın katına ulaşır..." (Hac, 22/21-28).


Kurbanda esas olan kan akıtmak veya et değildir, asl olan takva, yani iyi niyet,ihlastır,samimiyettir.


Gerci kurbandan maksat: "Kan akıtmaktır" denir, bu doğrudur ama kan akıtmanın maksadı nedir acaba? Kur'an bu amacı tek kelime ile acıklıyor: Takva!


Hz. Peygamber kurban etlerinin kavrularak saklandığını ve ihtiyac sahiplerine verilmediğini gormuş ve: "Hic bir kimse kestiği kurbanın etini uc gunden fazla evinde ve elinde tutmasın" buyurmuştu.


"Allah icin kurban, kup icin kıyma" anlayışı yanlıştır.


Hz. Peygamber’in koyduğu yasağın amacı etin ihtiyac sahiplerine intikalini sağlamaktı.


Bundan dolayı aileler komşularına, dostlarına, yoksullara paylarını verdikten sonra geriye kalan etleri daha sonra tuketmek uzere bekletebilirler.


Kurban keserken cevrenin kirletilmemesi komşuların rahatsız edilmemesi ve kamuya ait yerlerin temiz tutulması onem taşır. Bir sevap işlenirken bir gunaha girmekten sakınmalıdır.


Kurban bir takım manevi değerlerin ve ustun hasletlerin remizleri ve işaretleridir.Muslumanın kurban kesmesi, icindeki kotu duygularını ve onu alcaltan nefsin fena arzularını oldurmesi ve kokunu kazıması, yani bu tur aşağı ve bayağı isteklerini dizginlemesi ve etkisizleştirmesi anlamına gelir.


Bu anlamda olmak uzere bir mu'min kurban keserken nefsini boğazladığını, olmeden evvel olduğunu duşunur. Fakat bu işin bir yonudur ve esas amac da bu değildir.


İnsan nefsÂnî arzulardan nicin ayrılmak ve uzaklaşmak ister? Allah Teala'nın emirlerine uymak ve dinin hukumlerine gore davranmak icin.


Bunun icin bazı veliler tasavvufu:"Nefsin arzularıyla zıtlaşmak, dinin emir ve tavsiyeleriyle kucaklaşmak" şeklinde tanımlamışlardır.İslÂm'da: "Canım istiyor, canım istemiyor" gibi ifadeler değil, "Dinin istek ve tavsiyelerine kulak vermek esastır.


Cuneyd Bağdadi: "Mina'da kurban kesen bir mu'min eğer nefsinin butun arzularını boğazlamazsa kurban kesmiş olmaz" (Hucvuri, Keşfu'l-Mahcub, Tahran, 1338, 5.425) diyor.


İbn Arabi'ye gore en buyuk kurban nefstir, esas mesele onu boğazlamaktır.


Evet Allah kurban istiyor ama zorunlu olarak değil, gonullu olarak.


"Once can, sonra canan" değil, "Once canan sonra can" esastır. FedakÂr olmanın anlamı budur.

Medyada yapılan tartışmalarda, kurbanın gereksizliğinden, hayvan katliamına; kumes hayvanlarının kurban edilip edilemeyeceğinden, kurban kesme veya hacca gitme yerine fakirlere yardım edilip edilmeyeceğine; kadınların kurban kesip kesemeyeceğinden, sokaklarda ve cocukların onunde kurban kesmenin caiz olup olmayacağından, kurban bayramı diye bir bayramın olup olmadığından, kurban derilerinin irticayı korukleyip koruklemediğine kadar pek cok konu, kimin ne dediği anlaşılmadan konuşuluyor.


Bu pogramlarda, yanlış doğru, cok şey tartışılıyor da kurbanın ve bayramın sosyal ve ekonomik boyutundan, ulke ekonomisine katkısından, sosyal birlikteliği ve dayanışmayı pekiştirdiğinden,ve en onemlisi de bireylerin kendisi ve cevresiyle barışık olmasının bu ve benzeri gunler sayesinde gercekleştirdiğinden soz edilmiyor veya kimseye soz ettiririlmiyor. Ancak ipe sapa gelmez bir cok konuda gevezelik yapılarak sapla saman birbirine karıştırılıyor. Herhalde amaclanan da buydu.


Halkın sesi, mazlumların dili olduğu varsayılan bazı medya,zalimleri ve zenginleri alkışlayarak ekranları magazin programlarıyla dolduruyor.


Maalesef bağzı medyamız asıl işlevini toplumun kutsallarını alay ve tartışma konusu yapmakla yerine getiriyor.


Bir taraftan toplumun kutsallarına saldırarak, saldırtarak kafaları karıştırıyor, bir taraftan da hem halk dalkavukluğu yapıyor, hem de en ucuk ve hurafa duşuncelerin pazarlamasına soyunuyor.


Her Ramazan ayında ve Kurban Bayramı arefesinde hep aynı şeyleri yaşıyoruz. Aynı programlar yeniden yayına hazırlanıyor.


Bu nedenle mevcut medya, icinde bulunduğu konum gereği elini attığı her şeyi kirleterek tuketmeye calışıyor. Varlık nedeni toplumu bilgilendirmek olarak kabul edilen medya, bunu yapmak yerine toplumun kutsallarını tartışma ve alay konusu yaparak hem haksızlıkların ortulmesine, yoksullukların artmasına neden oluyor, hem de bulandırdığı denizdeki balıkları toplamaya calışıyor. Ama bu arada olan topluma ve kutsallarına oluyor.


Binlerce yıllık dini değerlerini de (doğru yanlış ayırımı yapmadan) işlevsiz hale getiriyor. En azından sulandırıp aşındırıyor.


Kurbanın ne olup, ne olmadığı, kurban kesmekle neyin ve nelerin amaclandığı ortaya konmadan, bu konunun televizyonların birinci gundem maddesini oluşturması, ilmi derinliği bulunmayan uc beş medya vaizinin ipe sapa gelmez, ilmi hicbir değeri olmayan iddialarının televizyonlarda, gunlerce hatta haftalarca, ısıtılıp ısıtılıp sunulmasının ozel bir amacı yoksa, insanoğlunun merak duygusunu depreştirme ve ozguvenini kaybedip ice kapanma otesinde bir işe yaramamaktadır.


Keşke bireyler bu tartışmalara bakarak medyayı, din adamlarını ve sahip oldukları dini anlayışı sorgulamayı akıl etseler.


Biz bu tartışmaların sadece reyting kaygısıyla yapılmadığını ozel bir amaca yonelik olduğunu sanıyoruz. Bu amaclardan birisinin zihinleri bulandırıp, toplumsal dayanışmayı baltalayarak, bireylerdeki guven duygusunu zedelemek olduğunu duşunuyoruz.


Kurbanın tarihi surecteki yeri, anlamı, amacı, ne olduğu, yerel mi evrensel mi olduğu, yani nerede ve nerelerde kimler tarafından kesilebileceği, kimlerin kesebileceği ve kurban ceşitleri gibi bircok soruyu da goz onunde bulundurarak konuyu Kur’an butunluğu ve Peygamberin uygulamalarını da goz onunde bulundurarak,kurbanı tarihi geleneği icerisinde butun detaylarıyla,genel hatlarıyla ortaya koymak lazımdır.


Belki, Turkiye icin konuşacak olursak cevre kirliliği ve hijyenik koşullar one surulerek gunumuzdeki kurban kesme bicimi ve şartları eleştirilebilir. Ancak bunun cozumu de cok basittir. Cozumu:vatandaşlara yeterli, steril kurban kesim alanlarının hazırlanmasıdır. Vatandaşın geleneği ile savaşmak yerine, vatandaşa hizmet esas alınsa bu sorunların buyuk coğunluğu yaşanmaz.Herkes kurbanını bağında bahcesinde steril ortamda keserse sağlık acısından bir sorun yaşanmaz.


Konu sıradan bir kan akıtma ve oldurme karşıtlığının otesinde bir anlama sahiptir. Cunku bu kişilerin dunyanın ceşitli bolgelerinde her gun onlarca insan katledilirken seslerini cıkarmamaları, bu konuda tepki gosteren sivil toplum orgutlerine destek vermemeleri de ilgi cekicidir. Ancak her gun kırmızı veya beyaz et tuketen birisinin Kurban kesilmesi konusundaki tepkisini ve hassasiyetini anlamak mumkun değildir.


Batı icin bir de şu soylenebilir. İnsan ve doğa katliamını yaşam bicimi haline getirmiş ve bugunku zenginliklerini bu katliamlara borclu olan somurgeci guclerin cocukları olarak bugun kan akıtılmasına ve kan gormeye karşı olan batı toplumlarının bu tavırları, ilkeli bir duruştan cok, kendi vicdanlarını rahatlatmaya, kendi kanlı gecmişlerini ve uyguladıkları politikaların, urettikleri silahların sonucu kendi coğrafyaları dışında her gun yuzlerce, belki de binlerce masum insanın katledilmesini ortmeye calışmaları ve gunah cıkarmanın farklı bir versiyonu olarak anlaşılabilir. İclerindeki korku ve ezikliği atmak icin cığlık atmanın, bir başkasına bağırmanın anlamı kendinden kacma ve gercekten korkma psikolojisidir.


Kurbanın onemi nedir?
Kurban kesmek bir ibÂdettir. Neden kurban kestiğimiz veya neden ibÂdet yaptığımız sorusuna verilecek en makbul cevap hic şuphesiz Allah (c.c.)’ın emrine uyma gereği ve zorunluluğu olacaktır. Kurban kesiyoruz; cunku emir vardır. İşin hikmet ve maslahat yonu ise saymakla bitmez.Allah (c.c.)'ın emirlerini yerine getirdikce farklı duygular, farklı heyecanlar, farklı haller, farklı tavırlar bizi kuşatıyor.


Her bir emir bizi bir farklı mÂn ile yukluyor. Her bir ibÂdet bizi farklı faydalı prensipler ile dizayn ediyor. Her bir teklif bizi insaniyet-i kubr makamına bir adım daha yaklaştırıyor.


Her bir vecîbe bizi alÂ-yı illiyyîne, Allah (c.c.) katında makamların en yukseğine doğru kuvvetle sevk ediyor. MeselÂ, namazla Allah (c.c.)’a secde ederiz, Allah (c.c.)’a du ve niyazda bulunuruz. Allah (c.c.)’a kendimizi doğrudan muhatap addederiz. Bir secde şoku ile Allah (c.c.)’a kulluğumuzu idrÂk ederiz ve kavrarız.


Orucla Allah (c.c.)’ın her vakit verdiği nimetlerden kendimizi mahrum bırakırız; bu nimetlere, yani Allah (c.c.)’ın rahmet ve merhamet eserlerine, yani Allah (c.c.)’ın sevgiyle bizi yedirip icirmesine, bize ikrÂm ve ihsÂnına ne kadar muhtac olduğumuzu tam hissederiz. Bir mahrûmiyet şoku ile Allah (c.c.)’ın “vermesinin” kıymetini anlarız. Fakir ve fukaranın hÂlini tam yaşarız. Onların halleriyle halleşiriz.


ZekÂt ile elimiz canımızın yongası olan kendi paramıza, kendi malımıza, kendi kazancımıza başkası lehine, başkasına yardım etmek uzere uzanır. Bir para verme şoku ile Rabbimize yaklaşırız. ZekÂt ile, kazandıklarımızın gercekte bizim olmadığını, Allah (c.c.)’ın birer ihsÂnı ve elimizde birer emÂneti olduğunu, bu ihsÂnın şukrunu ancak başkasına yardım etmekle odeyebileceğimizi kavrarız.


Hac ile milyonlar muslumanlarla bir araya gelir, doyulmaz bir kardeşlik şoku yaşarız. Arafat’ta vakfe esnasında Allah (c.c.)’ın huzurunda dimdik duruş ve du ile tevÂzûu birleştirmiş oluruz. Duruşumuzla Kayyûm ismini kavrarız. KÂbe’yi tavaf ederken, KÂbe’nin etrafında donerken zerrelerden guneş sistemlerine ve yıldızlara kadar kÂinatın baş dondurucu ritmine Allah (c.c.)’ın adını zikrede ede ayak uydurmuş oluruz. Her şey Allah (c.c.) diye diye donuyor... donuyor ya... Biz de “Allah (c.c.)umme Lebbeyk!” (=Allah (c.c.)’ım emrindeyim! Allah (c.c.)’ım emret! Sana kurban olayım!) diye diye doneriz.


Kurbana gelince... Kurban bize bir kan şoku yaşatır. Bayrağımız da şehitlerin kanıyla boyanmış değil mi? Şehitlerimiz de vatan yolunda Allah (c.c.) icin kurban olmuş kimseler değil mi? Yeri geldiğinde biz de şehit olmaktan, Allah (c.c.) icin kurban olmaktan şeref duymaz mıyız? Oyleyse kanı unutmamalıyız. Kanı yaşamalıyız. Allah (c.c.)’a kan ile ulaşabilmeliyiz. Kanın ne esrÂrengiz bilgi, rahmet ve hayat deposu olduğunu, kandaki Allah (c.c.)’ın eşsiz san’atını ve benzersiz kudret mu’cizesini gorerek Allah (c.c.)’ın buyukluğunu ve azametini; kurban ibÂdetinde tecellîsini goruruz.


Demek, Allah (c.c.)’ın emrine teslim olarak amel eden, Allah (c.c.)’ın izniyle, ne dunyada, ne Âhirette zÂyi etmemiştir, zÂyi olmamıştır, ziyÂna ve husrÂna uğramayacaktır, kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir.


KURBAN NASIL KESİLİR?
Kurban kesecek musluman, kurbanlık hayvanı incitmeden kıbleye karşı yatırır. Ayakta olarak : “Bismillahirrahmanirrahim” dedikten sonra biliyorsa “İnne salÂtî ve nusukî ve mahyÂye ve memÂtî lillahi rabbil Âlemîn” Âyet-i Celîlesini okur ve şoyle niyet eder: “Y Rabbî, şu vucudum sana karşı o kadar isyan etti ki, affedilmem icin bu vucudumu sana kurban etmem icabediyor. Fakat sen Kitab’ınla insanın kurban edilmesini haram kıldığından, vucuduma bedel olarak bu hayvanı senin rızan icin kesiyorum. Kabul buyur y Rabbî” dedikten sonra uc defa “Allahu ekber, Allahu ekber, lÂilÂhe illÂllahu vallÂhu ekber, Allahu ekber velillÂhil hamd” diye tekbir alır ve “BismillÂhi AllÂhu ekber“ der ve kurbanı keser.


KURBAN KESİLDİKTEN SONRA NE YAPILIR?
Kurban kesen musluman, kurban kesilip yuzuldukten sonra Allah rızası icin iki rek’at namaz kılar. Namazın birinci rek’atında Fatiha’dan sonra Kevser sûresini (İnn a’tayn kel kevser), ikinci rek’atta Fatiha’dan sonra İhlÂs sûresini (Kul huvallÂhu ehad) okur. Bu namaz Allah’a şukur secdesi makamında menduptur.


Nice bayramlara...
Bayrama erişmek, Cennete erişmek kadar guzeldir. Cunku Allah’ın ikrÂmıdır. Yeter ki biz, bayramın kadr u kıymetini bilelim. Ve benlikten kurtulup, biz oluşun farkına varalım, biz oluşu sevelim.


Bugun ulaşabildiğimiz kadar cok dostumuza ve yakınımıza ulaşalım, akrabalarımızla gonul bağımızı tazeleyelim, mu’minlerle tebrikleşelim, musafaha yapalım;Birbirimize “Ğaferallahu len ve lekum= Allah sizi de bizi de bağışlasın!” veya “Tekabbelallahu minn ve minkum= Allah TeÂl bizden ve sizden kabul buyursun!” diye du edelim, komşularımızla kaynaşalım, toplumumuzla butunleşelim.


Buyuklerimize gidelim, yaşlılarımızı ziyaret edelim, annemizin, babamızın ve buyuklerimizin ellerini opelim, gonullerini alalım.


Kucuklerimize gonlumuzun en nadide şefkatiyle gulucukler dağıtalım. Onları sevelim, sevindirelim.


Dostlarımıza gidelim, hal ve hatırlarını soralım; dostlarımızı kabul edelim, onlara ikrÂmlarda bulunalım.


Ne kadar uzak olurlarsa olsunlar; ne de olsa modern iletişim cağındayız; sevenlerimizi, sevdiklerimizi, annemizi, babamızı, yakınlarımızı telefonla arıyarak Bayramlarını tebrik edelim. Mutluluklarını paylaşalım.Komşularımıza gidelim. Bayramlarını tebrik edelim. MisÂfirlerimize ikrÂm edelim.


Allah Resûlu’nun (asm): “Allah’a ve Âhiret Gunune îman eden komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve Âhiret Gunune îman eden misÂfirine ikrÂm etsin! Allah’a ve Âhiret Gunune îmÂn eden hısımlarına, akrabalarına, yakınlarına, dostlarına, komşularına ve arkadaşlarına muhakkak ulaşsın, kendisine ulaşanlara muşfik davransın. Allah’a ve Âhiret Gunune îmÂn eden ya hayır soylesin, veyahut sussun!” hadisini bugun doya doya yaşayalım.


Bugun dargınlıklar, kırgınlıklar, kuskunlukler sırf Allah rızası icin, sırf Resûlullah sevgisi icin son bulsun.


Haklı haksız aramadan, barışmanın ve barış icinde yaşamanın, hayatımızda surekli uygulamamız gereken bir Sunnet-i Seniyye olduğunu ne bu gun, ne yarın, ne de hicbir zaman unutmayalım.Bugun ofkemizi yutalım; onurumuzu, gururumuzu duşunmeyelim; Haklılığımızı aramayalım. Allah rızası icin!.. Kucaklaşalım bugun. Hastalarımıza gidelim, kalbimizin en sıcak ilgisini goturelim onlara.Fakirleri, yoksulları, kimsesizleri, oksuzleri, yetimleri unutmayalım bugun. Onların da sevilmeye, sevindirilmeye, şefkate lÂyık bir kalbi, bir gonlu bulunduğunu; bu imtihan dunyasında onlara kucak actığımız derecede, en muhtac olduğumuz bir gun, Allah’ın şefkat ve merhametinin de bizimle beraber olacağını unutmayalım.


Teşrik tekbirlerini bayram suresince her farz namazın ardında getireceğiz. Teşrik tekbirlerini getirirken, buyuk Allah’ın nezdinde hepimizin eşit olduğunu; aramızdaki izÂfî farklılıkların gecici ve imtihana donuk bulunduğunu; bugun bizden aşağıda bulunanların yerinde pekÂl bizim de bulunabileceğimizi; binaenaleyh Allah katında ustunluk vasfının ancak “takv” ile sağlanabileceğini; başka turlu bir ustunluğun soz konusu olmadığını; takvÂnın da insanlara tevazû ile yaklaşmaktan başladığını aklımızın koşesinden cıkarmayalım.


Bu mubÂrek gunlerde, muslumanların uzerinde yoğunlaşan fitnelerin, fesatların ve oyunların bozulması ve bertaraf edilmesi icin Allah’a du edelim.


Allah, musluman katliÂmından zenginlik, servet, ikbal, makam, mevkî, şohret, mulk ve itibar umanların tuzaklarını, hîlelerini, guclerini ve kuvvetlerini başlarına gecirsin.