Susmak bazen cok şey anlatır bazen insan susarken icinde fırtınalar kopar..Bazen insanlar olayların karşısında susma hakkını kullanır oysa o hakkını kullanırken kimbilir bilseler karşındaki insanlar susan ne cok şey anlatır...


Susmak icine ateş duşmuş bir mavi deniz gibi.
Susmak uzerine puslu bulutlar cokmuş başı karlı dağ gibi.
Susmak rengini kızıl havaların caldığı col akşamları gibi.
Susmak, bir turkunun en hareketli yerinde deli bir ruzgar gibi.
Susmak yalnızlığın ortasında siyah gelinlik giymiş olum gibi.
Susmak, bir gurbet Treninin arka vagonunda kusmek gibi.
Susmak nedir sorusunun cevabını konuşmamak olarak algılamak en buyuk yanlışlıktır. Bu yanılgıyı en guzel ispatını lal (dilsiz,konuşamayan) olanlar verir. Onların kelimelere hukmedememesi onların suskun olduğunu gostermez. Onlarda tum konuşan insanlar gibi duşunur, anlatır ve belki coğumuzun soyleyemediğini fısıldarlar bize. ama onların kelimelere hukmedememesi, konuşmanın kelimelerle olmadığının en buyuk gostergesidir.
Nedir o halde susmak?
Belki uc noktanın yan yana dizilişi ile başlayan (...) ve yine uc noktanın yan yana dizilişi ile biten sihirli bir cumledir (...)
Susmak;konuşmaktır aslında anlayana, harfsiz, kelimesiz, cumlesiz. Anlayan susmanın ifade ettiği tum manayı okur suskunluğun derin yuzunde.
Susmak;birilerini anladığı yada anlamak istediği gibi kabullenmek hic değildir. Guce hukmedenlerin suskun coğunluğun her şeyi kabullendiklerini "suskunlukla" algılamaları yanılgının en tebessumlu halidir. Guler gecerim bu denli yanılgı duşlerine.
Susmak bazen icinde cığlıkların boğulduğu yosun tutmuş deniz gibidir. Bazen guneşleri mechul limanlara cekilmiş gokyuzu gibi. Bazen arkana bakmadan her şeyi oluruna bırakıp cekip gitmektir rotası cizilmemiş yollarda.
Susmak bazen yarına postalanmış umut mektubu olur, postaya verilmemiş. İcine soluk guller konulmuş, aşk şiirleri yazılmış, biraz kırılmış biraz alınmış birazda ucları yakılmış bir mektup. Utangac bakışları, kızaran yuzler umut mektubunun her satırında kendini ifade edecek bir kelime bulmuştur işte.
Bazen en candan konuşurken bile susar insan. Butun kelimeler, harfler, lÂkırdılar odadaki boşluğu doldurmak icindir. Hani oylesine denize atılmış bir olta gibi, boşluğa bırakılır cumleler.
Susmak konuşmaktan daha zordur aslında. Konuşurken istediğin cumleyi kurar istediğin yerde durup soluklanırsın, istediğinde bağırır istediğinde kızar, istediğinde gulersin, ya susarken... Ya susarken butun cığlıkların, hıckırıkların, yalvarışların, isyanların duğumlenir kalır bir yerde. Kıyısını aşındıran deniz gibi aşındırır yureğinin en sert duvarlarını. En umulmadık yerlerde ceker yataklara karahummalı sevda hastalığı gibi.
Susmak cekilmektir icindeki bir koyun yalnızlığına. Konuşmanın golgesinde palazlanır suskunluğun aşk ateşi.
Susmak sesiz bir coğunluğun konuşan azınlığa karşı isyanı, başkaldırısıdır anlayana.
Susmak direnmektir aslında kelimelerin anlamsızlığına, duyguları karşılayamayışlarına, mananın bitişine darılmaktır kendi capında.
Susmak bir deniz gibi
Susmak bir dağ gibi
Susmak bir col gibi
Senin gozlerinde
ve konuşmak
Senin gozlerinde
Susarak...
Hasan Mahir