Travma ve travmanın etkisini fizyolojik olarak incelemeden once travmanın tanımını yaparak başlayabiliriz. Gunluk rutini bozan, ani ve beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik gibi duygular yaratan olaylar travmatik yaşantılar olarak ifade edilebilir. EMDR, her turlu erken donem rahatsızlık verici deneyim, buyuk travmalara benzer şekilde uzun donem olumsuz etkilere sahip olarak gorur.
Travma yaşayan insanlar sıkışıp kalırlar, gelişmeler sekteye uğrar. Travmada olmak diye adlandırılan durum, travma hala devam ediyormuş gibi bir yaşamı surdurmek anlamına gelir ve destek almayan coğu kişi travmanın ardından hayatına bu şekilde devam eder. Travma yalnızca buna maruz kalan kişileri değil, aynı zamanda bu kişilerin etrafındakileri de etkilemektedir. Orneğin TSSB(Travma Sonrası Stres Bozukluğu) yaşayan erkeklerin eşlerinde depresyonun yaygın olduğu gorulmektedir. Depresyondaki annelerin cocukları da guvensiz ve kaygılı yetişmektedir. EMDR'ı daha iyi anlayabilmek icin travma ve beynin işleyiş surecini incelemek gerekiyor.
Travma ile ilgili yapılan araştırmalar bize travmatik olayların insan beynindeki değişimleri hakkında oldukca onemli bilgiler vermektedir. Bessel Van Der Kolk tarafından yapılan bir araştırmada travmatik bir olay yaşayan katılımcıların beyin goruntuleri ele alınmıştır. Bu onemli calışmada oncelikle travma yaşamış katılımcılarla goruşulup okunduğunda travmatik anılarını yeniden canlandırabilecekleri bir metin hazırlandı. Bunun yanı sıra katılımcılarla olcu sağlama ve karşılaştırma yapmak icin kendilerini guvende hissettikleri bir sahneyi de anlatmaları istendi. Bu sahne de travmatik sahne gibi metin haline getirildi. Bu metinler katılımcıların beyin aktivitelerini olcen bir tarayıcı kullanılırken katılımcılara okundu. Bu noktada ortaya cıkan sonuclar oldukca şaşırtıcıydı:
Travmatik sahne katılımcılara okunurken beyinde aktivasyonun en cok olduğu alan duygusal beyin olarak adlandırılan limbik alan olmuştu. Calışmadan ortaya cıkan en şaşırtıcı bulgu ise korteksin sol frontal lobunda, Broca olarak adlandırılan bolgedeki kan akımındaki belirgin duşuştu. Broca alanı beynin konuşma merkezlerinden biridir ve bu bolgeye kan akışının kesilmesi sıklıkla felcli hastalarda gorulur; bu alanda işlevsellik olmadığında duşunceleri ve duyguları kelimelere dokemeyiz. Travma yaşayan insanların, uzerinden yıllar gecse bile yaşadıklarını başkalarına anlatamadıkları bilinen bir gercektir. Bu calışmada gorulen sonuc da bunu anlaşılır kılmaktadır; travmanın damar tıkanıklığına bağlı felcte gorulene benzer bir şekilde, fiziksel bir hasarın etkilerine benzer bir şekilde etkilediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Calışmada Broca alanı ne kadar etkisizse, Brodmann'ın 19. alanı yani beyne ilk girdiği anda goruntulerin kaydedildiği gorsel alan o kadar aktifti. Kelimeler tukendiğinde, rahatsız edici goruntuler yaşanmış deneyimi ele gecirir ve kabuslar, gecmişe donuşler(flashbackler) olarak geri doner. Travmanın ses, koku, bedensel duyumlar gibi işlenmemiş parcaları olayın oykusunden bağımsız bir şekilde depolanır ve tetiklenmeye hazır bir şekilde bekler.
Taramalar aynı zamanda, gecmişe donuşler sırasında, deneklerin beyinlerinin yalnızca sağ tarafında hareketlenme olduğunu ortaya cıkarmıştır. Sağ taraf; sezgisel, duygusal, gorsel, mekansal iken sol taraf ise sozel, ardışık ve analitiktir. Beynin sağ tarafı anne karnında gelişen ilk kısımdır, anneler ve bebekleri arasındaki sozel olmayan iletişimi sağlar. Sol hemisferin ise cocuklar dili anlamaya ve konuşmayı oğrenmeye başladığında harekete gecen kısımdır. Sol beyin durumları, istatistikleri ve olayların kelimelerini hatırlarken, sağ beyin anıların sesini, duyumunu, kokusunuve uyandırdığı durumları saklar. Deneyimlerimizin acıklamasını yapan ve onları sıraya koyan sol beyindir. Normal koşullarda beynin her iki yarısı birbiriyle uyumlu bir şekilde calışır.
Travma yaşayan insanlar, gecmişteki olayı hatırladıklarında(yukarıda bahsedilen calışmada olduğu gibi) sağ taraf sanki travmatik olay o anda yaşanıyormuş gibi tepki verirken sol taraf iyi calışmadığı icin gecmişi yeniden hatırladıklarının farkında olmayabilirler. Sol hemisferin etkisiz hale gelmesi, deneyimlerini belirli bir sıraya dizme ve organize etme, değişen duygu ve algıları kelimelere dokme kapasitesi uzerinde doğrudan etkilidir. Yukarıda bahsedilen gecmişe donulduğunde etkisizleşen Broca alanı da sol beyindedir. Yalnızca korkmuş, ofkeli, kızgın, utanmış ya da donmuş bir halde olmaları beyindeki bu aktivasyon alanlarında dengesizlikten kaynaklanır.
Emdr'ın devreye girdiği yer de burasıdır; beynin bilgi işleme sisteminin doğal eğilimi ruh sağlığını korumaya yoneliktir. Ancak sistem travmanın etkisiyle engellenir veya dengesini kaybederse uyumsuz tepkiler gozlenir.

EMDR terapi uygulamaları sırasında ana amac beynin her iki tarafını da uyararak adaptif bilgi işleme surecini sağlamak ve travmatik anının beynin sadece sağ tarafıyla değil hem sağ hem de sol beyinle algılanmasını ve yaşantılanmasını sağlamaktır. Normal şartlarda iyi calışan bilgi işleme sistemi travmatik yaşantı nedeniyle tıkandığında psikopatolojiler oluşur. EMDR bu anıya ulaşılmasını ve cift yonlu uyarım ile sistemin aktive edilmesini sağlayarak adaptif bir cozume ulaşılmasını sağlar. Binlerce EMDR seansından yapılan gozlemler bu varsayımı kanıtlar niteliktedir.
EMDR tedavisinde travmanın kendisi başlangıc noktasıdır ancak odak noktası cağrışım surecini acmak ve uyarmakır. Prozac ve EMDR'ın etkiliğini araştıran bir calışmada EMDR'ın daha etkili bulunmasının bize gosterdiği; ilacların goruntuleri ve korkuları korelttiği ancak zihinde varlığını devam ettirdikleri yonundedir. Prozac kullanan deneklerin aksine EMDR uygulanan katılımcılar travmanın belirgin izlerini taşımadıkları oldukca dikkate değer bir veridir. Bu nedenle var olan bir travmanız icin en etkili ve sizi ozgurleştirecek yontem EMDR terapisi olarak gorulmektedir.

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]