Cinsellik insanın doğuştan getirdiği onemli bir ozelliğidir. Cinsellik denildiğinde toplum olarak aklımıza hemen ‘’seks’’ kelimesi gelmektedir, oysa ki cinsellik sadece seks demek değildir. İnsanın doğuştan getirdiği biyolojik ozellikleri, kız ya da erkek oluşu, giyimi, kuşamı, davranış tarzı, konuşma şekli, oturuş- kalkış bicimi hepsi cinselliği ifade eder. Yani cinsellik insanın sağlıklı gelişiminin bir parcasıdır. Cinselliğin fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik yonleri vardır.Toplum olarak en buyuk yanlışımız cinselliği sadece cinsel ilişki ile ozdeşleştirmemiz ve geniş bir kavram olarak ele alamayışımızdır. Cinsel konularda calışan terapistler olarak bizim en onemli misyonumuz ve amacımız cinselliğin doğal bir olgu olarak algılanmasını sağlamak olmalıdır.

Toplum olarak cinselliği ayıp, yasak, gunah ve tabu olarak gorme eğilimimiz 21. yuzyılda yaşıyor olsak da halen devam etmektedir. Cunku ulkemize halen ailede ve okullarda cinsel eğitim verilmemektedir. Amerika’da okullarda cinsel eğitim verilmesi tartışmalarının 1881’de başladığını ve şu an Avrupa ulkelerinde anaokulundan itibaren okullarda cinsel eğitim verildiğini duşunursek, bu konuda ne kadar geride kalmış olduğumuz acıktır. Universite cağına gelmiş olan genclerimizin coğu hala kendi cinsel anatomileri ve fizyolojileri, ilk cinsel ilişki, doğum kontrol yontemleri ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgisizdir. Ayrıca cinsellik uzerinde dini inancların cok buyuk bir etkisi vardır. Turk toplumu olarak dini duyguları kuvvetli bir toplumuz ve cinselliği de ayıp, yasak ve gunah kavramları ile ilişkilendirdiğimiz icin, kişiler coğu zaman yaşadıkları en basit bir cinsel eylemlerden bile sucluluk duyabiliyorlar ve gunahkarlık duygularına kapılabiliyorlar. Gunahkarlık ve sucluluk olduğunda cinsel sorunların ortaya cıkması kacınılmazdır.

Cinselliği toplumca normal ve doğal bir olgu olarak gormuyoruz; daha cok ayıp, yasak, gunah kavramlarıyla ilişkilendiriyoruz. Oysa ki cinsellik insanın doğuştan getirdiği bir durtudur ve hem kadın hem de erkek uygun koşullarda ve tercih ettikleri kişilerle bunu yaşama ozgurluğune sahiptirler. Cinselliği yaşamak bir haktır ve her insan bu hakkını kullanmakta ozgurdur.

Temmuz 2005 ‘de Montreal – Kanada'da yapılan 17. Dunya Seksoloji Kongresi’nde kabul edilmiş olan Cinsel Haklar Bildirgesi’nde şoyle denmektedir:

Cinsel Haklar Temel ve Evrensel İnsan Haklarındandır.

1. Cinsel ozgurluk hakkı. Cinsel ozgurluk bireylerin kendi cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Bu tanım cinsel baskının her turunu, her ceşit cinsel zorlama, istismar ve tacizi reddeder ve tanımı dışında bırakır.
2. Cinsel otonomi, cinsel butunluk ve beden guvenliği hakkı. Bu hak bireyin kendi cinsel yaşamı hakkında, kendi kişisel ve sosyal etiği cercevesinde ozerk kararlar alma gucunu icerir. Bu hak aynı zamanda işkence, yaralama ve her ceşit şiddetten arınmış olarak kendi bedenimizi kontrol etmemize ve zevk almamıza olanak tanır.
3. Cinsel mahremiyet hakkı. Bu hak başkalarının cinsel haklarına mudahale edilmediği surece yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını icerir.
4. Cinsel eşitlik hakkı. Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yonelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel gozetilmeden hicbir ayrımcılığa maruz kalmama hakkıdır.
5. Cinsel haz hakkı. Cinsel haz, otoerotizm de dahil olmak uzere fiziksel, psikolojik, zihinsel ve ruhsal iyiliğin kaynağıdır.
6.Cinselliğin duygusal ifadesi hakkı. Cinselliğin ifade edilmesi, erotik zevkten veya cinsel eylemden cok daha ote bir kavramdır. Bireylerin cinselliklerini iletişim, dokunma, duygusal anlatım ve aşkla ifade etme hakkı vardır.
7. Ozgurce cinsel ilişkiler oluşturma hakkı. Bunun anlamı, bireylerin evlenip, evlenmemekte, boşanıp boşanmamakta ve her turlu cinsel ilişkiye girip girmemekte ozgur olduğudur.
8. Uremeyle ilgili ozgur ve sorumlu secim yapabilme hakkı. Bu, cocuk sahibi olup olmamayı secme, cocuk sayısına ve hangi aralıkla olacağına karar verme, doğurganlık duzenlemesi ile ilgili tum tedavilere tam erişim hakkını icerir.
9.Bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı. Bu hak, cinsel bilgilerin bilimsel ve etik araştırmalar sonucu elde edilmiş olması ve toplumun tum kesimlerine uygun yollarla yayılması gerektiğini ifade eder.
10. Kapsamlı cinsellik eğitim hakkı. Bu doğumdan başlayarak yaşam boyu devam eden bir surectir ve butun sosyal kurumları kapsamalıdır.
11. Cinsel sağlık hizmeti hakkı. Cinsel sağlık hizmetleri, tum cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların onlenmesi ve tedavisi icin herkese sağlanmış olmalıdır.

Toplumca cinselliği olması gerekenden daha farklı bir boyutta gorduğumuz icin toplumumuzun neredeyse % 70 inden fazlasında cinsel sorunlara rastlanmaktadır. Cinsel sorun, kişinin cinsel işlevinde olağandışı bir aksama olması demektir. Bir sorunu cinsel sorun olarak niteledirebilmemiz icin, en az 4 ay boyunca her cinsel ilişkide yineleyici bicimde ortaya cıkıyor olması en onemli kriterdir. Erkeklerde en sık rastladığımız cinsel sorunlar erken boşalma, sertleşme sorunları ve cinsel isteksizliktir. Ayrıca penis boyu takıntısı da yine erkeklerin bize en sık başvurma nedenlerinden biridir. Kadınlarda ise cinsel isteksizlik,orgazm olamama ve vajinismus en sık rastladığımız cinsel sorunların başında gelmektedir. Ayrıca ciftler arasında CİG adını verdiğimiz Cinsel İlişkiye Girememe hastalığının da oldukca yaygın olduğunu soyleyebiliriz. Son donemde ekonomik kriz, gecim sıkıntısı ve iş stresinin artması ile birlikte erkekte cinsel isteksizlik sorunuyla yapılan başvurularda da artış olduğunu gozlemlemekteyiz. Cinsel sorunlar ve evlilik sorunları yumurta – tavuk ikilisi gibidir. Cinsel sorunlar evlilik sorunlarına, evlilik ici sorunlar da cinsel soruna yol acabilir.

Peki bu cinsel sorunların temelinde ne yatmaktadır? Cinsel eğitim eksikliğinin yanı sıra, toplumda kulaktan kulağa yayılmış olan ve yaygın yer tutan cinsel mitler (cinsellikle ilgili abartılı ve yanlış inanışlar), cinsellikle ilgili beklentilerin fazla olması, cinselliği rahat bir şekilde konuşamamak, merak edilenlerin sorulacağı bir kişinin olmaması ve kişilerin korkularını, endişelerini iclerinde biriktirerek cinselliği gozlerinde cok buyutmeleri cinsel sorunları da beraberinde getirir. Toplumca cinsel arzunun ve durtulerin ifadesi soz konusu olduğunda kadın ve erkek arasında bir eşitsizliğin olduğu acıktır. Erkekler toplumda cinselliği yaşamaları icin yureklendirilirken, kadınlarda ise bu durtu ve duygular toplum tarafından bastırılmaya calışılır, ifade edilmesi hoş gorulmez ve evlilik oncesi ilişki hoş karşılanmaz. Ancak birbirini yeterince tanımayan, cinsel konularda bilgi ve tecrube sahibi olmayan kadın ve erkek evlendiklerinde sorunlar da ilk geceden itibaren başlar. Bu nedenle cinsel konularda guvenilir kitaplardan bilgi edinmek, kendi bedenini ve cinsel organının yapısı tanımak cok onemlidir.

Cinsel sorun yaşayan kişiler bu sorunun sadece kendilerinde olduğunu duşunur ve umutsuzluğa kapılırlar, kimseye acılamazlar cunku ayıplanacaklarını ve kınanacaklarını duşunurler. Bu sorunu iclerine atarlar ve boylece sorun buyudukce buyur icinden cıkılamaz bir hal alır. Oysa ki kimsenin cinsel hayatı mukemmel değildir, herkes zaman zaman sorunlar yaşayabilir. Onemli olan sorunu kabul etmek ve cozum icin doğru yere başvurmaktır. Ciftler bize başvurmadan once genellikle butun cozum yollarını denemiş olurlar ve en son care olarak terapiste başvururlar. Terapiste geldiklerinde artık tum umutları ve kaynakları tukenmiştir ve aslında terapistin ilk misyonu onları sorunlarını cozebileceklerine tekrardan inandırmak, onceki tedavi girişimlerinde aldıkları yaraları sarmak olmalıdır.

[h=2]Ankara Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]