TOPLUMUMUZDA “OKSUZ VE YETİM” COCUKLARIMIZ
“Eğer Kalbinin Yumuşamasını İstiyorsan Fakiri Doyur, Yetimin Başını Okşa.” ( İbn-İ Hanbel )
Toplum hep aynı fertlerden oluşmuyor. Bu toplumda yaşlılarımız var. Kadınlarımız var. Hastalarımız ve cocuklarımız var. En onemlisi yetim ve oksuz cocuklarımız var. Bu acıdan baktığımızda bir kesimin guclu olduğu diğer kesimin ise yardıma, ilgiye muhtac olduğu ortaya cıkıyor. Bu gercekten hareket ederek sağlam bir toplumsal bunyeye sahip olmak istiyorsak, erdemli bir toplum olmak istiyorsak bu zayıf kesime sahip cıkmamız gerekiyor.
Dunyanın en buyuk sevgilerinden olan anne ve baba sevgisinden mahrum kalan toplumumuzun bağrı yanıkları olarak bilinen yetim(annesi olmuş) , oksuz (babası olmuş ) ve ceşitli nedenlerden dolayı mağdur olmuş cocuklarımız icin seferber olmak insani gorevlerin en başında yer almalıdır.
Yetim ve oksuzlere karşı sorumluluklarımızı maddî ve manevî olarak iki kısımda ele alabiliriz: Maddî sorumluluklarımız yetim ve oksuzlerin malını ve canını korumak; beslenme, giyinme, barınma gibi ihtiyaclarını karşılamakManevî sorumluluklarımız ise, yetim ve oksuzun psikolojik gelişimini ilgilendiren her eylemi icerir. Şefkat dolu davranışlar sergilemek, sevgi dolu bir ortam hazırlamak, eğitimiyle ilgilenmek, dinî bilgiler vermek, guzel bir ahlÂk kazandırmak vb. şeklinde ifade edilebilir.
Oksuz ve yetimlerin oncusu, Sevgili Peygamber Efendimizdi. Daha kucuk yaşlarda hem baba hem de annesinden ayrı buyumek zorunda kalmıştı. Efendimiz, hayatı boyunca oksuz ve yetimlere sahip cıkmaya, her zaman onlarla birlikte olmaya calışmıştır. O'nun bu sunnetini, bugun devam ettirmek her şeyin ustundedir.
OLUMUN COCUK UZERİNDEKİ ETKİLERİ
Sevdiklerin olumu insan yaşamdaki en zor ve stres dolu yaşantıdır. Anne-baba kaybı nedeniyle yas yaşayan bir cocuk icin, bu deneyim daha da gucleşebilir. Gelişim donemdeki farklılıklar cocuklarda olumun anlamına ilişkin kavramsal anlayışları farklıklarını barındırır.
Cocukta yasın gorunumu ve sonucları, olum olayına şahit oluşuna, olumle ilgili kavramlarının gelişimine bağlıdır. Oksuz ya da yetim cocuğun davranışları olen ebeveynin cinsiyeti, diğer ebeveynin yeniden evlenip evlenmemesi ve başka kardeşlerin varlığına bağlı olarak değişiklikler gosterir. Cocuğun oksuz ya da yetim kaldığı yaş tepkilerde farklılıklara neden olur. Yaş dilimlerine gore tepkileri ele alırsak:İki yaşından kucuk bebekler olumle ilgili herhangi bir kavramı anlamazlar. Kucuk cocuklar icin olum, gundelik hayatta var olan birinin artık orada olmaması kadar basit bir anlama gelmektedir. İki- İki bucuk yaşındaki cocukların olumle ilgili fikirleri cok belirsizdir. 7 yaş oncesinde sonuc pek ağır değildir. Cocuk kucuktur ve ebeveynin yerine gelecek birini kabul edebilir. 7–10 yaş arasında kaybı kabullenme daha zor karşılanır. Cocuğun mutsuzluğu acıkca gorulur. Olaya karşı cıkmak ister. Bunun sonucu olarak da gercekten kacma, hayallere sığınma belirtileri ortaya cıkabilir. 10 yaş sonrasında tepkiler yetişkinlerinkine benzer niteliktedir.
OKSUZ YA DA YETİM COCUĞUN DAVRANIŞLARI
Cocuğun yaşamında onemli bir yer tutan sevgi objesini yitirme duygusal sorunları da beraberinde getirir. Bu durumu daha da karmaşık hale getiren, cocuğun soyutlama yeteneğinin henuz gelişmemiş olmamasından kaynaklanan olumun niteliğini anlayamamadır. Bu nedenle, cocuğa acıklama yapılırken yanlış izlenimler oluşmamasına dikkat edilmelidir. Olulerin yok olmadığı, başka bir dunyaya gittiği şeklindeki acıklamalar, cocuğa ebeveyninin geri doneceği inancını verebilir. Herkesin oleceği, buna ceşitli faktorlerin neden olabileceği ( hastalık, kaza vb.) acıklamaları, cocukta olum korkusu meydana getirebilir.
Ebeveyninden biri olmuş cocuklarda problem zihinsel ve duygusal olmak uzere iki yonludur. Cocuğun duygusal tepkileri gelişim duzeyine, olen ebeveyn ile olan ilişkilerine, olum koşullarına ve ailenin tepkisine bağlı olarak farklılık gosterir. Aşırı ağlama, uzgun ve mutsuz gorunme, taşkınlık, gerileme davranışları, aşırı yemek yeme, dışkı kacırma gibi davranış ve uyum problemleri yaşanabilir.
Olum karşısında cocuklarda iki tepki gorulur: Terk edilmişlik duşuncesi ve sucluluk duygusu.
Terk edilmiş duşuncesi cocukta uyumsuzluk, yalnızlık, boşluk duyguları oluşturur. Cocuk kendisinin ve diğer aile uyelerinin olup olmeyeceğini sorgulamaya başlar. Sucluluk duygusu ise daha cok gizlenir yada cok guc dışa vurulur. Cocukta surekli cezalandırılacağına dair endişe vardır. Bu duruma gece korku ve kabusları eşlik edebilir.
Okul oncesi donemde yaşanan kayıplardaki en buyuk tehdit ; cocuğun bırakılma , terkedilme , sevilmeme durumlarıyla ilgili yaşadığı yoğun kaygıdır. Kayıpta yaşanan terkedilmişlik ve ozlem duyguları ise bu surecin doğal parcalarıdır ve cocuğun bakımını ustlenen kişilerin bu surecte ellerinden geleni onları incitmeden yapmalıdırlar.
OLEN EBEVEYNİN CİNSİYETİ
Olen ebeveynin cinsiyetine gore cocuğun tepkileri değişebilir. Cocukla aynı cinsiyetteki ebeveynin olduğu vakalarda sucluluk duygusu daha belirgindir ve depresif belirtiler veya savunma amaclı davranış bozuklukları sıkca gorulur. Cinsel ozdeşim sorunları ortaya cıkabilir. Olen karşı cinsi ebeveyn ise olenin surekli hayali soz konusudur. Cevre tarafından ebeveynin kotulenmesi durumunda, cocuk ofkelenir.
Ebeveynin yeniden evlenmesi onemli bir problemdir. Kız cocuklarının uvey anneyi kabullenmemesi onun babasının sevgisini elde etmesini kabullenme, annenin yerini almasını hoş gormesi cok guctur. Uvey baba daha kolay kabul edilir cunku anne sevgisi ile durumu duzeltmeye calışır. Yinede erkek cocukların karşı cıkışları
Aile ortamının sıcaklığından uzakta şefkatli ortamlarda yaşamayanlar kendilerini yalnız hissederler ve umit duyguları gelişemez. Bireyde buyume ile ilgili hormon ve enzimlerin uretimi icin kendisini guvende hissetmesi gerekir.
Kendisini guvende hissetmeyen kişilerin beyinleri strese neden olan hormon ve enzimleri uretirken savunma mekanizmalarını kullanma yeteneğini azaltır. Bu durum uzun surerse buyume hormonu uretimini baskılanır ve cocukların gelişmeleri yavaşlar. Ani olumler ortaya gorulebilir.
Cocukluk depresyonlarının artması ve ani olumlere neden olan şefkat yoksunluğu yetimin ruh durumunu anlamamızı sağlamalı. Yetimlere sevgi dolu bir bakış, tebessum, birkac guzel soz ve başını okşama; sevginin dışa vurumu olarak yaşamsal onemi olan davranışlardır. Aynı zamanda şefkat davranışı sergileme kişiyi de iyi hissettirir ve iyilik yapan insanda da mutluluk ile ilgili hormon ve enzimleri salgılanır. Cift yonlu yararı olan yetime şefkat etmenin meditatif bir eylem olduğunu bile soyleyebiliriz.
Yetim ve oksuz cocuklarımıza sesleniyorum. Siz asla uzulmeyin. Cunku bu toplum, bizler sizin anneniz, sizin babanız. Bizim mensubu olduğumuz medeniyet ve din yetimler, oksuzlerle ilgili cok sayıda emirler iceriyor ki Kutsal kitabımıza baktığınızda bircok yerinde yetimler ve oksuzlerin korunması ve kollanması yonunde emirlerle muhatabız. Bizde toplumun ferdi olarak bu emirlere riayet etmek zorundayız. Yetimler ve oksuzlerimizi korumakla yukumluyuz. İcinizi ferah tutun…
Sevgi dolu yuvanızda ailenizle neşeli, mutlu ve huzurlu anlar gecirmeniz dileğiyle…

[h=2]Ankara Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]