Kan şekeri duzensizlikleri beyin ve ruhsal işlevleri etkilediği gibi tersi de gecerlidir. Ruhsal ve duygusal değişimlerden kan şekeri etkilenir. Fiziksel hastalıkların ortaya cıkışında olumsuz yaşam olayları etkilidir. Bedensel hastalıklarla ruhsal hastalıklar yakından ilişkilidir. Fiziksel hastalığı olanlarda, ozellikle anksiyete (kaygı) ve depresyon gibi psikiyatrik bozukluklar sıklıkla eşlik edebilir. Psikiyatrik bozuklukların coğunda da yorgunluk, halsizlik, baş ağrıları, kas ağrıları, barsak duzensizlikleri, mide ulseri, uyku ve iştah bozuklukları gibi bedensel yakınmalar gorulebilir. Depresif ve kaygılı kişilik ozellikleri fiziksel hastalıktan olumsuz etkilenmeyi arttırır.
Psikiyatrik belirtiler doğrudan hastalığa bağlı biyolojik değişikliklere bağlı olabilir. Serebrovaskuler (beyin damar) hastalıklar, Parkinson, Multiple Skleroz gibi bazı hastalıklar doğrudan depresyon ve anksiyete belirtilerine neden olan fizyolojik değişikliklere neden olurlar. Ya da kronik hastalığın psikolojik bir stres faktoru olarak etki ettiği, psikolojik belirtilere neden olduğu duşunulebilir. Fiziksel hastalığın şiddeti, yaşamı tehdit etme ozelliği ve işlevselliği etkileme duzeyiyle ruhsal belirtilerin sıklığı yakından ilişkilidir.
Diyabette hastalığın ortaya cıkışı ya da alevlenmelerinde, genetik ya da fiziksel etkenler dışında ruhsal zorlanmalar, yaşam olayları da etkilidir. Doğrudan stresle ilişkili noroendokrin yollarla kan şekeri duzenlenmesi bozulabileceği gibi, duygusal ve ruhsal gerginliğe bağlı olarak hasta beslenme, insulin kullanımı, fiziksel etkinliklere ilişkin kuralları aksatabilir. Hastalığın inkarı ya da ofke duyguları, hastalığa uyum surecinde gelişen psikopatolojik savunmalar, hastalığa uyumu gucleştirir. Boylece stres hem stres hormonlarını etkinleştirir; ic ortamı bozar, hem de hastanın dış ortamı ve uyumu bozulur.
Etkin tıbbi tedaviye rağmen kan şekeri duzenlenemeyen olgularda stres ve kaygı onemli bir etkendir. Boyle bir durumda tedavi dozu ve bicimini değiştirmeden once psikolojik ve psikososyal değerlendirme yapılmalıdır.
DİYABETTE HASTALIĞA UYUM VE EMOSYONEL TEPKİLER
Yetişkin yaştaki diyabetli hastalarda tedavi gerektirecek şiddette psikiyatrik bozuklukların %20 oranında geliştiği bildirilmiştir. Ancak yarısının tanınamadığı bilinmektedir. O nedenle hastanın muayenesinde bedensel yakınmaların yanı sıra duşunsel,duygusal ve davranışsal durumunun dikkate alınması onemlidir.
Diyabetli hastalarda duygusal tepkiler ve uyum guclukleri en sık karşılaşılan sorunlardır. Hastalık sonrası ortaya cıkan bu tepkiler hastalığın şiddetine, hastanın kişilik yapısına cevresel faktorlere gore değişmekle birlikte bazı ortak kaygı alanları vardır.En yaygın gorulen, icsel ve dış ortamla uyumunu bozabilecek tepkiler ;
Kendi kendine yeterliliği ve bağımsızlığını kaybedeceği korkusuBedeni uzerinde denetimi kaybedeceği korkusuVucut organ ve bolumlerinin zedeleneceği korkusuCevresinin ilgi ve desteğini kaybedeceği endişesi Cinsel yeterliliğinin kaybedileceği endişesi Gecmişte yaptıkları ya da yapamadıklarına ilişkin cezalandırılma korkuları Kronik bir hastalıkla karşı karşıya kalma sonucu ozguvende zedelenmeHastalığa karşı yas reaksiyonu, isyan duygusu,inkar, kaygı, depresyon, kızgınlık tepkileri.DİYABETTE PSİKİYATRİK SENDROMLAR VE PSİKOSOSYAL SORUNLAR
Diyabetli hastada davranış, duygu, biliş ve kişiler arası ilişkilerde ortaya cıkan tepkiler hasta, aile ve tedavi ekibi icin, tedavi surecinde gucluklere yol acabilir. İlerleyen hastalığın kişi tarafından algılanma bicimi, ciddi ruhsal tepkilere neden olabilir. Ruhsal-davranışsal durum diyabetin klinik belirtilerini, gidişini ve tedaviye yanıtını etkileyebilir.
DEPRESYON
Depresyonun fiziksel bir hastalığın sonucunda ortaya cıkabileceği ve ozellikle yaşlılarda riskin arttığı bilinmektedir. Cok sayıda calışmada depresyonun hipertansiyon, kalp hastalıkları, kanser, inme, angina( goğus ağrısı) ve diyabet gibi hastalıklar icin başlatıcı bir faktor olabileceği bildirilmiştir.
Depresyonun eşlik ettiği diyabetik hastalarda motivasyonun azalmasına bağlı olarak kilo alımını onlemek diyet ve egzersiz gibi yaşam bicimini icerecek duzenlemeleri yapmak gucleşebilir. Depresyona bağlı norohormonal ya da norotransmitter duzeyindeki değişiklikler ve immun(bağışıklık sistemi) değişikliklere bağlı diyabetin seyrinde kotuleşme olabilir.
Duşuk eğitim duzeyi, evlenmemiş olma,sosyal desteğin duşuk olması,kronik stresorler, kotu yaşam olayları, ekonomik sorunlar,işlevsellik kaybı depresyon riskini arttırır. Kadınlarda psikolojik sorunlar erkeklere gore iki kat fazladır
Eşlik eden depresyon,hastalığın gidişini olumsuz etkileyebileceği gibi hastalığın komplikasyonlarının (istenmeyen sonucları) ortaya cıkması da depresif tablonun şiddetini arttırmaktadır.
BELİRTİLER
Hicbir şeyden zevk alamama, ilgisizlik ve isteksizlikDeğersizlik duyguları, sucluluk duşunceleri yaşadıklarını yaptığı ya da yapmadıklarının sonucu olarak kendisine yonelik bir ceza olduğunu duşunme. Kendisini değersiz hissetmesi Başarısızlık ve caresizlik duşunceleriTekrarlayıcı olum duşunceleriKararsızlıkAğlama nobetleri. Hasta etkin olmasına karşın tedaviyi reddediyorsa, tıbbi durumu dengede olmasına rağmen kendisini iyi hissetmiyorsa, tıbbi durumunun elverdiğinden daha alt duzeyde işlev goruyorsa, ilgi alanlarına yonelik isteği azaldıysa depresyon yonunden duşunmek gerekir.
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
Duygulanımda kaygı, korku, sıkıntı hali olup fizyolojik, bilişsel ve davranışsal belirtileri icerir. Benliğin kendini tehdit altında hissettiği gerilim halidir. Hastalığa bağlı ve olum korkusu, hasta olmanın kişi acısından onemi ve sembolik anlamı tehlike ve kaygı duygusu uyandırabilir. Diyabetli hastalarda anksiyete belirtilerinin %40 gibi yuksek oranlarda gorulduğu bildirilmiştir.Kadınlarda erkeklere gore daha sık gorulmektedir.
Şiddeti bozukluk duzeyinde ulaşmayan anksiyete belirtileri de işlevselliği ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte ve hastanın tedaviye uyumunu bozmaktadır. Anksiyete bozukluklarının tanınması ve tedavi edilmesi, hastanın uyumunu ve yaşam kalitesini artıracak ve diyabetin duzenlenmesini kolaylaştıracaktır.
Aşırı endişe ve anksiyete durumuKişi endişesini denetlemede gucluk cekerHuzursuzluk, aşırı heyecan, endişeKolay yorulmaDuşuncelerini yoğunlaştırmakta gucluk cekme ya da zihnin durmuş gibi olmasıİrritabilite (huzursuzluk)Kas gerginliğiUyku bozukluğu
Fobiler, ozellikle kan ve yaralanma fobileri hastanın kan vermeden ve girişimsel tetkiklerden kacınması nedeniyle tedaviye devam etmesini engelleyebilir; psikolojik stres ve zorlanmayı artırabilir.
DİYABETLİ HASTA VE AİLESİ
Kronik bir hastalık tanısı konması, kişide olduğu kadar ailede de krize neden olabilir. Onceki ilişkilerin de niteliğine bağlı olarak, hasta ile aile arasında gucluklere yol acabilir. Ailenin aşırı koruyucu ve kaygılı olması, hastanın olumsuz ve riskli tutumlarını aşırı hoşgoruyle karşılayıp boyun eğmesi ya da ilgisiz, dışlayıcı tutumları hasta ve tedavi ekibi icin zorluk yaratır.
İlişkilerin dengeli ve catışmasız olduğu, duyguların rahatca ifade edilebildiği ve iyi işbirliği yapan ailelerde hastanın uyumu daha iyi olmaktadır. Aile icinde ilgili, ancak aşırı kaygılı ve koruyucu olmayan tutum hastanın uyumunu arttırmaktadır. Varolan catışmaların rahatca konuşabilmesi, hastalık sonrası duyguların acıkca ifade edilebilmesi olumlu ozelliklerdir. Ancak catışmaların karşılıklı olarak inkar edilmesi, gormezden gelinmesi sorunların cozumunu zorlaştırabilir.
Hastanın ve ailenin hastalığa gercekci ve akılcı uyumunda hekimin tutumu da onemlidir. Yeterli zaman ayırma, bilgilendirme, duyguların ifade edilmesine izin verme bu bakımdan yararlıdır. Hastanın kaygılarını arttırmayacak duzeyde doğru bilgilendirme, hastalığın doğru anlaşılması kolaylaştırılır. Tıbbi duruma ilişkin yetersiz bilgi verilmesi, tedavi seceneklerinin acıkca tartışılmaması hastalığa ilişkin korkutucu ve yıkıcı algılar geliştirilmesine kolaylaştırabilir. Sorunların tanımlanıp cozum onerilerinin tartışılması, ilerleyen surecte hastanın tedavi surecine aktif katılımını kolaylaştıracaktır. Hekimin tum sorumluluğu alması kadar hastaya yuklemesi de sorun yaratabilir. Doğru tutum ve surecte ortak katılım onemlidir.
İLAC TEDAVİSİ VE PSİKOTERAPİ
Hastada anksiyete bozukluğu ya da depresyon saptandıysa psikotrop ilac kullanmak gerekecektir. Olguya ya da hastanın psişik durumuna gore ilac tedavisi, psikoterapi , relaksasyon teknikleri, aile ve grup tedavileri yararlı olabilir.
Psikoterapotik yaklaşımlar hastanın tedaviye uyumunu kolaylaştırması nedeniyle diyabet tedavisinde onemlidir. Diyabetli kişi ihtiyacları ve durtuleri ile zorunluluk ve engelemeler arasında denge sağlamak zorundadır. Hastalık ve komplikasyonları, beden gorumunde ilişkin endişeler, iş, aile,okul sorunları, aile ve toplumsal rollerde zorlanmalara neden olur. Hastanın insulin gereksinimi, enjeksiyonlar, beslenme ve yaşam bicimi değişiklikleri ve hareket kısıtlılığı yaşam alanlarını kısıtlar. Ancak yaşam boyu suren bir hastalık olması nedeniyle, hastanın yeni uyum ve denge geliştirmesi zorunludur. Diyabetli bir hastada fiziksel tedavi ile psikiyatrik tedavinin eş zamanlı olarak yapılması onemlidir.
Kognitif davranışcı terapinin diyabetik hastalarda başetme becerilerini arttırdığı, anksiyete ve hipoglisemi(kan şekeri duşukluğu) korkusunu azalttığı bildirilmiştir
Psikofarmakolojik tedaviler ve psikoterapinin birlikte uygulanması tedaviye yanıtı arttırmaktadır. Tedavi ekibinin sağaltım tekniklerinin hasta tarafından kabul edilmesindeki destekleyici tutumu ve hastanın endişe ve duygularını ifade etmesine izin veren tutumu son derece onemlidir. Bilgilendirme ve eğitim goz ardı edilmemesi gereken yaklaşımlardır. Psikiyatrik tedaviler birincil tedaviyi ustlenen hekimlerle işbirliği icinde yapılmalıdır.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
[h=2]Antalya Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Stres ve diyabet (şeker hastalığı) ilişkisi
Sağlık0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Stres ve diyabet (şeker hastalığı) ilişkisi