Spor ve başarıTum spor dallarında amac ruhen ve fiziken rahatlamak, ic dunyamızda huzura ulaşabilmektir. Maalesef bu tanımlama eskide kalan tozlu bir duşunceye donuştu. Amator duyguların yerini profesyonelliğe bıraktığı gunumuzde, başarının sadece musabakada birincilik olduğu, ancak musabakadan ne yazık ki bir birinci cıkabildiği gerceğinin unutulmasını doğurmuştur. İnsanın bir makine olmadığı gerceği de eklendiğinde gunluk antrenmanlar ve yoğun calışma temposu tek başına bu başarıyı sağlayamamıştır.
Başarmanız gereken bir iş ve sizden guclu olduğuna inandığınız bir rakibiniz varsa ne kadar calışırsanız calışın, ilk karşılaştığınızda o sizden mutlak onde başlar. Siz ona yetişebilmek icin caba gosterirsiniz. Oysa tum koşullar eşittir. O da sizin gibi beden ve beyne sahip, nefes alıp veren bir varlıktır. Hayatımızın her anında karşılaşabileceğiniz bu durum bir gercektir. Gozumuzun icine kadar girer, biz onu gormemeye devam ederiz.
Sporcuyla her anını geciren antrenor performansı artırmanın formulunu gecmiş oğreti ve tecrubeleriyle uygular ve tanımlar. Performans eşittir, fiziksel, teknik ve taktikten oluşan bir antrenman programı. Bunlara birde disipline edilmiş saatler eklendiğinde her şey artık hazırdır. Aslında bunun boyle olmadığını anlayabilmemiz icin kaybedilen şampiyonalara, hasret kalınan finallere bakmamız yeterlidir. Yıllarca Avrupa ulkeleri ve Rus sporcularıyla yaptığımız musabakaları tekrar ama dikkatle irdelediğimizde gorduğumuz tek şey “kazanacağından emin, rakibini kafasında elimine etmiş, finali yaşamış sadece formaliteden ibaret bir musabakaya cıkan bir taraf”. İşte biz hep diğer tarafta olduk. Cunku bizim oğretilerimiz o yonde idi. Bilincaltımızı besleyen kanallarda onlar cok teknik biz İse zavallı olan taraftık. Aslında eksik olan sadece, duşunce tarzından başka bir şey değildi.
Antrenorlerin coğu fiziksel, teknik ve taktik hazırlık konularında ne yapmaları gerektiğini, nasıl bir calışma planı cizeceklerini cok iyi bilebilirler. Ama iş sporcuyu rakibine ve musabakaya karşı psikolojik hazırlık konusuna geldiğinde, nelerin yapılması gerektiği konusunda cok umursar gorunmezler. Antrenor icin onemli olan karşı takımın 10 numarası ya da kalecisidir. Ne yazık ki, bu nedenle oyuncuların problemide onlar haline donuşmektedir. Bu kadar onlem alınıyorsa ve bunun karşılığında kendilerine bir enerji verilmiyorsa demek ki bu 10 numara gercekten 10 numaradır.
Milyonların sevgilisi futbolda, fiziksel hazırlık dediğimizde; suratin, dayanıklılığın, kuvvetin, esnekliğin geliştirilmesi gereken ozellikler olduğunu duşunuyoruz. Oysa doğru olan şu değilmidir? Sporcunun yaşadığı bu cok yoğun adrenalin salgılayan mekanizmaya, stresle başa cıkmayı, kendine guvenli olmayı, motivasyonunu artırmayı, yoğunlaşma, dikkat, gevşeme, olumlu duşunce kontrollerini nasıl aktaracağız !!!
Başarıyı sağlamak icin tum taşların yerine oturduğu bir zeminde calışılmalı ve ekip de mutlak şu unutulmamalıdır, “Yaptığınız işte sizin dışınızdaki bir kişi varlığında onunla mutlak iletişim kurma zorunluluğunuz vardır”. Bunu gorebilirseniz başarıyı yakalama şansınız vardır.
Gunumuzde isminin onlerinde “performans” kelimesinin bulunduğu tum meslek dallarında olduğu gibi, sporda da başarı isteniyorsa yapılması gereken antrenor ile sporcu arasındaki bu kopruyu sağlayacak bir mentor un ekibe dahil edilmesidir. Hep gozden kacırılan sporcuyu musabakaya hazırlayan antrenorun de aslında psikolojik hazırlığa ihtiyacı olacağı ve bunu ne yazık ki kendi kendine sağlayabilme şansının olmadığıdır.
ABD'de spor kulupleri ilk kez 1938 yılında sporda psikolojik hazırlık uygulaması başlatmışlardır. Araya giren II. Dunya savaşı ile yavaşlamış olsada, 1960 lı yıllarda tekrar spor psikolojisinin miladı denen, Coleman Griffith'e 1938'de Chicago Cubs Beyzbol takımı teklif sunuyor. 1960 lı yıllarda ise, Uygulamalı spor psikolojisinin kurucusu Bruce Ogilyie, sorunlu sporcular ve bunlarla başa cıkma yolları ile ilgili kitabını yayınlıyor. Takımlarda psikolojik hazırlık calışmasını başlatan kişi olarak tarihe geciyor. Artık giderek yaygınlaşan bu yontem, 1984'lu yıllara gelindiğinde olimpik dallarda tum sporcuların icinde bulundurulduğu calışma gruplarını da icine almaktaydı.
Gunumuze gelindiğinde araştırmalar ; “sporculara stresle başa cıkma, motivasyon, kendine guven, hedef belirleme gibi psikolojik becerileri oğretilmesinin, depresyona girdiğidonemlerde, kişilik bozuklukları gosterdiği, alkol, doping ve cinsellikle ilgili problemler yaşadığı anlarında yanlarında olup durum saptaması yapıldığında”, genel olarak performansın takıma ya da bireysel sporlarda sporcuya yuzde 40 bir artış yaptığını, durum ve koşullara gore bu oranın yuzde 90'lara kadar cıkabildiği verilerle belirlenmiştir. Yuzde birin bile onemli olduğu bir alanda bu yukseliş gercekten cok onemli bir orandır.
Psikolojik olarak hazırlanmış bir sporcu bu becerilerini aynı fiziksel becerileri gibi koruyabilir ve geliştirebilir. Sporcu icin forma gir dendiğinde forma giremiyorsa konsantre ol hazır ol dendiğinde de hazır olamaz. Bunun icin bir yon vericiye tıpkı bir antrenor gibi hazırlayıcıya gereksinim duyar. Bunu sağlamak icin profesyonel yardım almak yerine, “Turk insanı gazla calışır. Verirsin gazı, hadi oğlum, hadi aslanım, sen yaparsın, sen aslansın, seni kesseler acımaz” yaklaşımı sporda asla kabul edilemez bir motivasyon yontemidir ve her zaman ters etki ile sporcu uzerinde yoğun strese, stres kasılan ve gerilen kasların kolay sakatlanmasına en kotusu de guven kaybına neden olur.
Sporda eğitimin ya da kondisyonun sadece kaslar uzerinde yapılmaması gerektiği, insanı makineden farklı kılan duygu ve duşunce sisteminin de eğitilmesi gerekliliği bu kadar acık ve nettir. Buna rağmen tum spor dallarında bilimsellikten uzaklaşılarak yapılan calışmalar başarıya ac sporcuları ve izleyenleri bu seyir zevkinden uzak bırakmaktadır. Altyapılarda başta olmak uzere kurulan ekiplere mutlak bu eğiticiler sunulmalı, yeni bilinclenmeye başlayan sporcuların fizik gelişimlerinin yanında mental olarak da gelişimini olumlu sağlamaları amaclanmalıdır.


[h=2]Gaziantep Pratisyen Hekim uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]