Sosyal Medya dediğimiz mecranın gun gecmiyor ki hayatımızda iz bırakan bir haberi olmasın. Bu kez sosyal medyanın haber olmasına sebep olan konu maalesef cok uzucu bir olaydan kaynaklanıyor. Artık sosyal medya uğruna olmek de yeni bir durum kavramı olarak sosyal medya literaturune girdi.
Gectiğimiz aylarda yabancı ulkelerde yaşanan olayları okuyup gectik. Hatta bazılarına cok gulduk. Bize komik ve eğlenceli geliyordu, oradan buradan duşen insanların haberlerini duymak. Ama son zamanlarda selfie cekmek adına durumu abartıp hayatını kaybedenleri okuyunca şaşırdık. Nasıl olabilir, insanlar nasıl bir fotoğraf uğruna hayatını kaybedebilirdi, inanamadık. Ve en son inanılmaz bir selfie faciası haberiyle karşılaştık. Bu kez bizim ulkemizde, Antalya’da 5 genc selfie cılgınlığı yapmak isterken, iki arkadaşlarının hayatına mal olan bir hata yapıyorlar. Gecenin bir vakti uzandıkları asfalt yolda onları fark edemeyen bir aracın carpması sonucu iki genc ezilerek hayatını kaybediyor, diğer uc genc aracı son anda fark ederek kacabiliyorlar.
Evet, selfie yani ozcekim cılgınlığı tum dunyayı sarmış durumda. Hatta en cılgın, en guzel, en dikkat cekici selfie cekimi yapmak amacıyla etkinlikler duzenlendiğini, insanların inanılmaz koşullarda cekim yaptıklarını duyuyoruz. Bunlar da medya tarafından okuyuculara bir gorsel şolen havasıyla sunuluyor, hepsi kabul. Ama olumune bir fotoğraf cekimi yapmak artık akıl, mantık sınırlarını zorluyor. Bu kadar da değil diyoruz ama bu kadarmış aslında. Bu kadar abartabiliyormuş insanlar.
Hep sosyal medyanın geldiği ve bizi getirdiği noktayı konuşuyoruz. Bazı davranışların ardında bağımlılıklar, psikolojik bozukluklar, takıntılar turu yatkınlıklar olabilir.
Ancak sosyal medyayı cok yoğun kullanan ya da abartılı fotoğraf cekimlerine yonelen herkeste bir bozukluk ya da bağımlılık aramak da yanlış. Burada bireysel sorunlardan daha cok kitle psikolojisini aramak gerek.
Birey bazen tek başına yapmadığı davranışı bir araya geldiği grupla yapmakta sakınca gormez. Hatta birlikte olmaktan guc alır, grubun diğer uyeleri de ya tek bir bireyi one cıkarır ya da birbirlerini motive eder ve desteklerler. Burada da aslında olan bu. Beş gencin daha ne kadar cılgın olabiliriz duşuncesiyle başlayan fotoğraf cektirme macerası hic planlamadıkları şekilde faciayla sonuclanmış. Bu tip grupla birlikte ortaya cıkan eylemlerde davranışın ust sınırı ve sonucta nelerle karşılaşılabileceği hic hesaplanmaz. Anlık olarak harekete gecilir ve tehlikeli kısmı da burasıdır. Eylem bir anda organize olur, coğu kez bir lidere bile ihtiyac duyulmaz. Grup kendi başına bir kişiymiş gibi hareket eder ve bir kişinin en ufak bir ‘hadi’ kelimesi sonu hic tahmin edilemeyen eylemlere donuşebilir.
Bundan birkac yıl once iki spor klubumuzun şampiyonluk macı sonrası Kadıkoy’de olaylar cıkmış ve taraftarlar cevreye buyuk zarar vermişti. Daha sonra yakalan olayın zanlılarının aslında işsiz gucsuz sorunlu kişiler olmadığı, aksine aralarında muhendis, mimar, eğitimci, kendi işinin sahibi insanlar bulunduğu anlaşılmıştı. Bu insanlar daha sonra nasıl boyle bir şey yaptıklarına inanamadıklarını ve cok uzgun olduklarını ifade etmişlerdi. Yine soz konusu olan ‘Kitle Psikolojisi’ydi. Eylemlere karışan insanların tek başına yapmaları beklenmeyen davranışları bir arada yapması durumuna bu tip kalabalık hareketlerde cok sık rastlanır.
Yine yıllar once piyasaya yeni cıkan bir şarkı ve şarkının ismi nedeniyle bazı insanların intihara yoneldikleri iddia edilmişti. Bu tip olaylar domino etkisi yapar ve bir diğerini etkileyebilir, tetikleyebilir.
Elbette butun bunları hem bireysel hem de toplumsal yonleriyle ayrı ayrı ele almak, uzerinde duşunmek ve değerlendirmek gerekiyor. Hayatımıza bu kadar etkili bir bicimde giren ve her gun farklı acılardan bizi ve toplumu yonlendiren sosyal medyayı ve etkilerini doğru tanımlamak, doğru davranışları geliştirmek icin atacağımız her adım cok onemli. En kolayı ise ‘Sosyal Medya kotudur, ondan uzak durmak gerekir’ gibi basmakalıp bir yargıya tutunmaktır. Televizyonlar da ilk cıktığında cok kotu olarak duşunup algıladık, bilgisayarlar ilk cıktığında da, internet servisleri icin de aynı soylemlerde bulunduk. Şu an hayatımızı etkileyen faktor sosyal medya ve sosyal medyanın en ışıltılı, en cilalı tarafı sosyal paylaşım sitelerinde paylaşım yaparak haz elde etme davranışı. Bu acılardan bağımlılık davranışı ozellikleri gosterebilir, bazı insanlardaki psikolojik bozuklukları ortaya cıkarabilir, takıntılara yol acabilir. Evet hepsi mumkun. Ancak sucu sadece sanal bir dunyaya yıkmak ve birey olarak kendi sorumluluklarımızı gormezden gelmek işin kolay ve ucuz tarafı.
Daha onceki yazılarımda defalarca vurguladığım gibi sosyal medyanın kendi dili, kendi kulturu ve kendi dunyası var. Yeni kuşak cocuklarla biz yetişkinlerin arasındaki derin ucurum da işte buradan kaynaklanıyor. Ozellikle 1980 ile 1999 yılları arasında doğan Y kuşağı ile 2000 yılından sonra doğan ve 2021 yılına kadar doğacak olan cocukların konuştuğu dil, ilgilendiği uğraşlar ve teknolojiye olan hakimiyetleri akıl alır gibi değil. Onların farklı bir algılama ve oğrenme bicimleri var. Teknolojiye karşı cok cesurlar, aynı anda pek cok farklı alanla ilgilenip, farklı noktalara odaklanabiliyorlar. Bircok aile icin onlar derslerine ilgi gostermeyen, akademik olarak odaklanma sorunu yaşayan cocuklar. Ve anne babalar neredeyse ağız birliği etmişcesine aynı şeyi soyluyorlar: İnternete girdi mi kendini unutuyor, ama derse gelince dikkatini bir turlu toplayamıyor.
Cok normal, cunku eğitim sitemi ve dersler bile neredeyse yıllar oncesinin aynısı iken, teknoloji ve internet aldı başını gitti ve cocuklar da teknoloji cağına herkesten once girdi.
O nedenle biz diğer her şeyde olduğu gibi zaman zaman olumsuzluklar yaşasak da bu sorunları da aşacağız. Eksiklerimizi fark edecek ve tamamlanacağız. Er ya da gec oğreneceğiz. Yasaklamak yerine doğru kullanmayı, kullanırken zarar gormemeyi, yanlışları bilerek doğrudan yana olmayı oğreneceğiz.
Şu an yapılması gereken şey, oncelikle medya kuruluşlarının gonullu birer eğitimci olarak hareket etmeleri ve teknolojinin ve internetin, dolayısıyla sosyal medya kullanımının doğru sunumu ve tanıtımı icin imkanlarını seferber etmeleri. Aynı zamanda okullarda, resmi ve sivil tum kurumlarda sosyal medya konulu eğitim ve seminerlerin yaygınlaştırılmasına calışmak, kamu spotlarıyla insanları bilgilendirmek ve bilinclendirmek cok onemli.
Sağlıklı bir teknoloji ve sosyal medya kullanımını konusunda hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız.

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]