Artık hayatlarımızda Sosyal Medya diye bir gercek var. Bircoğumuz sabah gozumuzu acar acmaz ne olup bitmiş diye oğrenmek icin oradayız. Yeme icmeden alışverişe, haberlerden gezip eğlenmeye kadar ne ararsak orada var. Orası oyle bir yer ki. Cocuk, genc yaşlı, eğitimli eğitimsiz herkes orada. Birkac yıl oncesine kadar sadece genc nufusun ilgi gosterdiği bir alandı sosyal paylaşım siteleri. Oysa bugun biliyoruz ki, yaşı 45 ve uzeri olan ve ağırlıklı olarak erkeklerden oluşan nufus genclerin sosyal medyada yer alma hızından daha hızlı bir bicimde bu mecralarda yerlerini alıyorlar.
İstatistikler boyle soyluyor ama aslında burada iki farklı etken var. İlki, yetişkin grubun cocuklarından oğrenerek sosyal medyayı ve kullanımını keşfetmesi, ikincisi genclerin neredeyse tamamının sosyal medyada cok onceden beri var olması ve yeni katılanların da artık o kadar kalabalık bir nufus oluşturmaması.
İnternet ve sonrasında sosyal paylaşım alanlarının hayatlarımızdaki hızlı yukselişiyle beraber aileler buyuk bir endişeye kapıldılar ki haklıydılar: ‘Eyvah, cocuğumuz bilgisayardan, internetten ayrılmıyor, arkadaşlarıyla ve bizimle ilişkisi koptu’ diyerek dert yanıyorlardı. Ancak dikkat ederseniz son zamanlarda bu şikayetler cok azaldı. Zira artık anne babalar da hatta buyuk anne ve buyuk babalar da internette ve sosyal medya yoluyla paylaşım sitelerindeler. Hızla akan ve surekli yenilenen bilgiler, sanal kalabalıklar, oğrenilenler ve paylaşılanlar o kadar ilgi cekici geldi ki herkese, neredeyse kimse şikayet etmiyor durumdan.
Sadece anne babalar hala cocuklarının internet ve bilgisayar ya da telefon bağımlılığından şikayet etmeye devam ediyorlar. O da tamamen akademik acıdan, okul ve derslerde geri kalırsa endişesinden kaynaklanıyor. Zira başka endişeler ağır basıyor olsaydı, henuz bebek denecek yaştaki cocuklarına yeter ki yerinde otursun, sessiz olsun, ağlamasın ve oyalansın duşuncesiyle tablet bilgisayarları ya da telefonları vermezlerdi.
Her şeyin otesinde ben Sosyal Medya konusunda olumsuz taraflarından daha cok olumlu yonlerine odaklanmamız ve bu alanı bu kadar acımasızca eleştirmememiz gerektiğine inanıyorum. Zaman icinde biz de daha sağlıklı ve amaca uygun kullanmayı oğreneceğiz. Kaldı ki genc nesil bunu başarmış gorunuyor.
Cocukları ve ozellikle gencleri sosyal medyayı bu kadar yoğun kullandıkları icin cok fazla eleştirmenin de anlamı yok. Zira gelinen noktada neredeyse tum resmi ve sivil kurumlar sosyal medya ve paylaşım sitelerinde son derece aktif paylaşımlarda bulunuyorlar, haberler artık sosyal medya uzerinden duyuruluyor, yazılı basın bitmek uzere.
Alışveriş yapmak bir tık otedeyken, konser ve etkinlik biletleri internet uzerinden satılırken, ev eşyanızı satabilir, yeni eşya alabilirken, yıllar oncesinden arkadaşlarınızı bulup, sanal da olsa arkadaşlıklar kurabiliyorken, aklınıza takılan her sorunun yanıtını bulup ustune yorumlar da okuyabiliyorken ve tum bunları yerinizden bile kalkmadan yapabiliyorken kimse bu alanı etkin kullanabilen genc kuşağı suclayamaz. . Ustelik cocuklarımızı bilgisayar başından kaldırdığımızda sokağa oyuna gonderecek guvenli alanlarımız yoksa, uzun yaz tatillerinde mahallelerde sosyal etkinlik alanları ve spor salonları bulamıyorsak, aynı binada oturduğumuz halde yan komşuyu tanımıyor ve cocuklarımız da akranlarıyla tanışamıyorsa suclu onlar değil, bu imkanları sağlayamayan biz yetişkinleriz.
Kısacası eskilerin kucucuk, sıcacık mahalle kulturunden, bugunun kucucuk ekranlarıyla ulaşılan sosyal medya kulturune gelene kadar, epeyce değişiklik oldu hayatlarımızda. Ama değişmeyen cok onemli bir şey, butun teknolojiye ve gelişmişliğe rağmen aynen, hatta daha fazlasıyla devam ediyor.
Eskilerin Mahalle Baskısı, şimdi benim tanımlamamla Sosyal Medya Baskısı olarak hayatlarımızdaki yerini almış durumda. Peki nedir bu Sosyal Medya Baskısı?
Malum artık herkesin en az birkac sosyal paylaşım sitesinde sayfası ya da Kişisel Hesabı var. Zaman zaman bazı hesapları dondursak da mutlaka bir diğerinde yer alıyoruz.
Adı ustunde ‘Kişisel Hesap’. Kişiye ait, kişiye ozel demek.
Elbette ki kişi, kendi hesabında kendi duşuncesini, kendi goruşunu ifade edecek ya da yorum yapacak. İstediği insanı takip edecek, goruşune uygun bulduklarını beğenecek ya da paylaşacak. Farklı duşunceler uzerine fikir beyan edecek, hatta eleştiride bulunabilecek, kendisini eleştirenlerle duşunceleri uzerine tartışabilecek ve bunları yaparken de basit ama cok onemli bir kurala dikkat edecek: Başkalarına hakaret etmemek ve başka insanların goruşlerine ve duşuncelerine saygı gostermek.
Ancak ne yazık ki durum bu şekilde yurumuyor. Bizim icin Sosyal Medya ya da diğer deyişle sosyal paylaşım alanları başka insanları kontrol etmek, takip etmek, kıyaslama yapmak, kişinin kendi zaman tunelinde ya da sayfasında paylaştığı duşuncelere hakaret etmek, aşağılamak ya da alay etmek olarak yon bulmuş durumda.
Sosyal Medya kendi kitlesini, kulturunu, kurallarını ve dilini de oluşturdu. Bir tarafta en ufak bir imla hatasında eleştiri yağmuruna tutulmanızın an meselesi olduğu bir sosyal ağ varken, ote yanda poz poz fotoğraflarla her tur iletişim ve etkileşimde bulunabileceğiniz bir başka sosyal ağ var. Bir başkasında sadece videolar paylaşılırken, bir diğerinde sadece yer bildirimi yapabiliyorsunuz. Sec beğen al turunden ne arasan var ve ‘benden değilsen, benim gibi duşunmuyorsan, hele bir de farklı duşunduğunu kendi kişisel hesabından duyuruyorsan sana istediğim şekilde hakaret edebilirim’ duşuncesiyle davranan, bunu kendine hak goren bir takım insanlar da var.
Bu, bazı insanların ya da grupların kendisinden farklı duşunen insanları bezdirme, korkutma ve sosyal medyada linc etme yontemi olarak kullandıkları bir tutum haline geldi. En ufak bir eleştiride bile onlarca farklı profilin saldırısına uğrayabilirsiniz. Hesabınız saldırıya uğrayabilir hatta hesabınızı kaybedebilirsiniz. Ustelik bunu yapanların bircoğu gercek kişilere ait hesaplar değil, oluşturulmuş sahte profiller. Amacları anlık değişebiliyor.
Ancak bir de gercek profiller var. Olur olmaz eleştiren, arkadaşlarınızı takip eden, yargılayan, gerekli gereksiz yorum yapan insanlar bazen en yakınlarınız arkadaşlarınız olabiliyor. Sizi kim takip etmiş, siz kimi eklemişseniz onlar da ekleyerek arkadaş oluyorlar ya da sizin neden o insanlarla arkadaş olduğunuzu sorgulayarak eleştirebiliyorlar. Sizin bir birey olarak değil, kendi uyduları gibi hareket etmenizi, nasıl isterlerse oyle davranmanızı istiyorlar. Sosyal Medya maalesef aradaki sınırları, yer, mekan, zaman kısıtlamalarını ortadan kaldıran bir alan olunca, herkes herkese istediği gibi davranma hakkını kendinde gormeye başladı. Bu bir anlamda gerceklik algımızın zayıfladığının da gostergesi. Zira gercekte tanısak da tanımasak da insanlara bu kadar kolay eleştiride bulunmayız. Hatta yuz yuze geldiğimizde bu kadar rahat konuşamayız, kırmaktan korkarız ya da bazı şeyleri yuzune alenen soylemekten cekiniriz. Bu noktadan turemiş bir ‘Dedikodu’ kulturumuz de var. Malum yuzune soylemeyiz ama arkasından soylemediğimizi bırakmayız. İşte Sosyal Medyanın sınırsızlığı ve kişiye verdiği hadsizlik de burada başlıyor. Gercekte yuz yuze gelmekten cekinen, korkan, duşuncelerini ifade edemeyen insanlar sanal ortamda bir aslan kesiliyorlar ya da daha saldırgan, daha atak bir kimliğe, kişiliğe burunebiliyorlar. Yuz yuze kendisini savunabilecek belki alt edecek kişiyi sosyal medya vasıtasıyla milyonların onunde zor duruma duşurerek 1-0 one gectiğini, bu şekilde popularitesinin artacağını duşunuyor. Normal şartlarda unlulerin karşı karşıya kaldığı bu tur davranışlar artık hemen her bireyin karşılaşabileceği doğal olaylar haline geldi. Korkutucu olan da bu, doğal ve sıradan olması. Aslında bu bakımdan Sosyal Medya ve sosyal paylaşım alanları kişilerin birbirilerini anlamaya, duşuncelerini ifade etmeye calıştıkları bir yer olmaktan cok, birbirlerine saldırıp, ezip yok etmeye calıştıkları yerler olmaya başladı. Bu acılardan durum son derece sevimsiz. Cunku kişiler ‘başkaları ne der, nasıl tepkiler alırım?’ korkusuyla gercek duygu ve duşuncelerini ifade etmekten uzaklaşıyorlar. Ancak zaman icinde burada da denge sağlanacak umudundayım. Elbette ki insan psikolojisi değişkendir, olaylardan ve koşullardan etkilenir. O nedenle gidişatın nasıl bir yon izleyeceğini şimdiden kestirmek guc. Sadece zaman, başkalarıyla iletişim dili, kendisinden farklı duşunenleri ezmek, sindirmek ve korkutmak uzere kurgulanmış insanları da torpuleyecek, bu tutumun iletişim ve etkileşim icin doğru bir yontem olmadığını oğretecektir. Bu surecte siz siz olun, kendinizi ve duşuncelerinizi ifade etmekten cekinmeyin. Başkalarının goruşlerine, duşuncelerine ve inanclarına saygılı olmak koşuluyla kendi duşuncelerinize, goruşlerinize ve inanclarınıza saygı beklemek en doğal hakkınız. Sosyal Medya Baskısına rağmen, sosyal medyayı şekillendirecek olan da sağlıklı tutumlardır. İcinde yer almaktan, paylaşmaktan, vaz gecmeyin.

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]