Sosyal fobi terapsi nasıl olur?Bu yazı, “Sosyal Fobi” ile ilgili calışmalarıma dayalı gozlem ve deneyimlerimi icermektedir.
Oncelikli olarak “sosyal fobi nedir? ne değildir?” gibi konulara değinmeye gerek olmadığını duşunuyorum. Cunku bu problemle mucadele eden bireylerin sosyal fobi hakkında internette cokca araştırma yaparak, bolca yazı okudukları biliyorum. Hatta bu bireylerin oluşturdukları facebook grupları, forumlar, ve ceşitli paylaşım platformları gittikce yaygınlaşmaktadır. Bu acıdan bakıldığında doğrudan tedavi surecine ilişkin bilgiler vererek devam etmenin daha faydalı olacağı kanısındayım.
“Sosyal Fobi” tedavisine yonelik, internetteki yazıların genelinde pek cok uzman tarafından bilişsel davranışcı terapiler tavsiye edilmektedir. Ancak kendi danışanlarımdan edindiğim bilgiler doğrultusunda bilişsel davranışcı terapilerin hafif duzeydeki sosyal fobi vakalarında ve ergenlerde etkili olduğunu; orta - ağır duzeydeki vakalarda ve yetişkinlerde genellikle işe yaramadığını defalarca tecrube etmiş bulunmaktayım. Bu bilgi, kliniğimize gelmeden once en az bir psikoloğa gitmiş pek cok sosyal fobi vakası birey tarafından da tarafıma bildirilmiştir.
ORNEK VAKA1 : 36 yaşında, erkek, orta duzeyde sosyal fobi problemi olan bir danışanıma daha once gittiği psikolog tarafından bilişsel-davranışcı terapi uygulanmıştı. Kendisine bu terapiden yarar gorup gormediğini sorduğumda aynen şu cevabı verdi:
“Hocam ben kalabalığa girmekten, toplu taşıma araclarında seyahat etmekten korkuyorum. Daha once gittiğim uzman, bana ilk seansta şoyle bir tavsiyede bulundu: “Buradan cıktığında taksi ile eve git. Ertesi gun dolmuşa bin. 3. gun otobuse, 4. gun metrobuse, 5. gun metroya, 6. gun marmaraya… bu şekilde aşamalı olarak korkunun uzerine git.”
Davranışcı terapilerde “sistematik duyarsızlaştırma” adı verilen bu yontem danışanımıza tavsiye edilmişti. Ancak danışanımız bu tavsiyeyi zaten kendisinin de bildiğini, daha once de uyguladığını ve bir fayda goremediğini anlattı. Bu tarz yontemler tavsiye edilmesini cok sacma bulduğunu, hatta bu olaydan sonra psikologlara olan inancını kaybettiğini belirtti.
ORNEK VAKA 2: 24 yaşındaki (kadın) bir başka danışanıma ise yine daha once gittiği uzman tarafından bilişsel davranışcı terapi uygulanmıştı. Aynı şekilde aldığı bu terapi ile ilgili olarak kendisinden bilgiler edindim. Uygulanan bilişsel yontemler bağlamında kendisine “olumsuz otomatik duşunceler” anlatılmış, bu olumuz otomatik duşunlerin hangilerini kullandığı tespit edilerek danışan bu konuda bilgilendirilmişti. Daha sonra bu olumsuz otomatik duşunceleri nerelerde ve nasıl kullandığını fark etmesini sağlayacak odevler verilmişti. Ancak danışan “bu tarz bir farkındalığın başta kendisine iyi geldiğini fakat problemini cozmediğini” soyledi.
Buna benzer pek cok vakada danışanlar genellikle aynı cevabı vermektedirler: “Tamam bunları biliyoruz ama bilmenin bir faydası olmuyor.”
Olumusz otomatik duşuncelere birkac onrek:
Felaketleştirme: Topluluk onunde konuşurken sacmalarsam herkes benimle dalga gecer.
Secici Algılama: Ders anlatırken arka sırada oturan iki oğrenci dersi dinlemedi, ben başarısız bir oğretmenim.
Kişiselleştirme: Derse bir oğrencinin sorusuna cevap verirken başka iki oğrenci birbirleri ile konuşup guluyorlardı. Kesin benim soylediğimi aptalca buldular ve bana gulduler.
Ya hep, ya hic tarzı duşunme: Topluluk onunde konuşurken ya mukemmel bir konuşma yapmalıyım, ya da susmalıyım.
Bilişsel-davranışcı terapiler adından da anlaşılacağı uzere bireyin duşunce ve davranışlarına odaklanarak bunları değiştirmeye calışırlar. Ancak kişinin neden boyle bir duşunceye veya davranışa sahip olduğunu ve bunun altında yatan dinamikleri cok fazla dikkate almazlar.
Bu yuzden de yuzeysel kalırlar. “Birey ne yaşamış da bu olumsuz otomatik duşunceleri kullanmaya başlamış?” sorusunu soran ve problemin kokenine inen terapi yontemlerine ise “psikodinamik terapiler” adı verilir.
Bundan 20-30 yıl kadar once bilişsel-davranışcı terapiler gunumuze oranla daha etkiliydi. Cunku bilgiye ulaşma konusunda imkanlar bu gunku kadar gelişmiş değildi. Gunumuzde internet sayesinde bireyler her konuda bilgiye ulaşabiliyorlar. Hakeza son yıllarda basılmış cok sayıda kişisel gelişim kitabı sayesinde psikolojik problem yaşayan bireyler bircok konuda bilişsel davranışcı tekniklere hakimler.
Orneğin, benim de beğenerek okuduğum “İyi Hissetmek” adlı bilişsel davranışcı terapi tekniklerini anlatan kitabı okuyarak gelen, ancak probleminde bir ilerleme kaydedemeyen pek cok danışanla karşılaştım.
İşte bu sebepledir ki son yıllarda dunyadaki terapi ekolleri duşunce ve davranışlardan ziyade duygulara odaklanmaya başlamıştır. Duyguların kokeninde ise cocukluk yaşantıları ve ilk nesne ilişkileri dediğimiz anne-baba ilişkileri yer almaktadır. Duygularla ve gecmiş yaşantılarla calışan psikodinamik (psikanalitik) terapiler şu soruyu sorar: “Bireyin hangi gecmiş yaşantıları bu problemle boğuşmasına neden oluyor?”
Psikodinamik terapilerde sosyal fobi şikayeti ile gelen bir danışanın oncelikle kişilik yapılanmasında bir hasar olup olmadığı incelenir. Orneğin bazı narsisistik kişilik yapıları (gizli narsisizm) incinmeye ve kırılmaya karşı o kadar cok hassastır ki, boyle birisi icin incinme ve kırılmadan korunabilmenin tek yolu kendisini toplumdan soyutlamaktır. Şizoid kişilik bozukluğu olan bireyler ise yakın ilişkiye girdiklerinde karşısındaki tarafından yutulacağı, somuruleceği kaygısını yaşadıklarından “geri cekilme, uzak durma” eğilimi gosterirler. Sosyal fobi semptomuyla gelen bir danışanın kişilik yapılanmasında bir hasar varsa bununla ilgili uzun donemli, kişilik yonelimli dinamik psikoterapiler uygulanarak calışılır.
Daha nevrotik duzeydeki “sosyal fobi” şikayetiyle gelen danışanlarıma oncelikle “sosyal fobinin ne olduğunu bilmediğimi,” soyleyerek bana tarif etmelerini isterim. Tarif etmeye başladıklarında coğu zaman temeldeki duygunun “utanc ve utandırılmak” olduğu dikkatimi ceker. Daha sonra yavaş yavaş gecmişteki utanc duyduğu, aşağılandığı, değersiz hissettirildiği anılar konuşulmaya başlanır. Başta hafif duygu yuku taşıyan anılar gelir. İlerleyen seanslarda kişinin kendisinden bile sakladığı, yıllarca bastırdığı anılar ortaya cıkmaya başlar. Kimi danışanlar seansta o kadar yoğun bir duygu boşalması yaşar ki: “ben bu olayın beni bu kadar cok etkileyeceğini tahmin bile etmemiştim.” ifadesini kullanırlar.
Bazı danışanlar ilk seanslarda gecmişlerinde bir problem olmadığını, cok iyi bir cocukluk yaşadıklarını soylerler. Oysa ki HER İNSANIN SIRLARI VARDIR. Sorunun ana kaynağı da coğu zaman onemsiz gorulerek hasıraltı edilen bu sırlardır. “İlkokul oğretmeninin attığı bir tokat, babanın fakirliğinden duyulan utanc, tutucu bir ailenin cocuğunun yaşadığı cinsel deneyim, kimseye anlatılamamış bir hata, cocuklukta hemcinsle oynanan cinsel oyunlar, tacizler, travmalar ve daha binlerce ornek sosyal fobinin oluşumda etki eden cocukluk yaşantıları olabilir.
Problemden etkilenme duzeyi de kişiye gore değişir. Orneğin ilkokulda oğretmeninden tokat yemek bircok insan icin gulunup gecilecek bir anı olarak değerlendirilebilirken, bazı insanlar icin cok yoğun bir utanc ve aşağılanma travması oluşturabilir. Şairin dediği gibi “Herkesin ucurumu kendine derindir.”
Danışanlar bu yaşantıları anlattıklarında oncelikle cok yoğun bir duygu boşalması yaşarlar. Daha sonra bu sırları bir başkası ile paylaştıklarında bir şey olmadığını bilincdışı zihinleri idrak eder. Burada acemi bir terapistin kucuk bir şaşkınlık ifadesi bile bireyde yeniden travma yaratabilir. Dolayısıyla kişi, en derin utanc duygusunu terapist ile paylaşıp aşağılanmadığını, eleştirilmediğini gorduğunde değişimin ilk adımı başlar. Beyin yeniden yapılanmaya, yeni noronal bağlar oluşmaya başlar. Duyguların boşalması neticesinde amigdalanın ateşlenme potansiyeli azalır. Bu durum sosyal acıdan tehlikeli olabilecek bir durumla karşılaşan kişinin daha sakin kalabilmesini sağlar.
Bazı danışanlarda duygular ile yeterince calışıldıktan sonra “imajinasyon calışması, emdr” gibi bilişsel davranışcı teknikler ilerleyen safhalarda terapiye entegre edilebilir. Ancak sosyal fobi vakalarında psikoteapinin ana ayağı duygular ve gecmiş yaşantılar olmalıdır. Bu entegrasyonu şu şekilde bir metaforla tanımlamak yanlış olmaz: “Psikodinamik terapiler kaba temizlik, bilişsel davranışcı terapiler ise ince temizliktir.”
Son olarak psikoterapi surecinin ne kadar sureceği, problemin kac seansta iyileşeceği ile ilgili bazı uzmanlarca verilen “net” bilgiler de son derece afaki ve dayanaksızdır. Cunku psikoterapi bir arkeolojik kazıdır. Bu kazıdan neler cıkacağı onceden bilinemez. Bununla ilgili tahminde bulunabilmek icin bireyi birkac seans tanımak gerekir. Bu acıdan bakıldığında değişim birkac seansla bir yıl arasında değişebilir.
Sayfa iceriği sadece bilgilendirme amaclıdır, tanı ve tedavi icin mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Klinik Psikolog Mustafa Godeş
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Sosyal fobi terapsi nasıl olur?
Sağlık0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Sosyal fobi terapsi nasıl olur?