Tanımı, belirtileri ve sonucları:
Sosyal fobi, ilk kez 1903’de Janet tarafından; konuşurken, piyano calarken veya yazı yazarken başkaları tarafından gozlenme korkusu duyan hastaları tanımlamak icin kullanılmıştır. Gunumuzde Sosyal fobi, topluluk icerisinde ya da belli bir eylemin başkalarının yanında yerine getirilmesi gereken durumlarda hata yapma, eleştirilme, rezil olma ve kucuk duşmeye ilişkin yoğun kaygı, korkuların yaşanması ve bu nedenle sosyal ortamlara girmekten ve diğer insanlarla ilişki kurmaktan olabildiğince kacınma şeklinde tanımlanabilir. Sosyal fobide başkalarının onunde konuşma, sunum yapma, yeme icme, yazı yazma, genel tuvaletleri kullanma, karşı cinsle buluşma, telefon konuşması yapma gibi durumlarda yaşanan yoğun kaygıya; titreme, terleme, carpıntı, yuz kızarması, baş ağrısı, baş donmesi, nefes darlığı, karın ağrısı, bulantı ve tuvalete gitme ihtiyacı gibi fiziksel belirtiler eklenebilir. Başkaları tarafından izleneceği, konuşurken soyleyeceklerini unutacağı, hata yapacağı, yazı yazarken ya da yemek yerken ellerinin titreyeceği, yuzunun kızaracağı korkusunu duyan kişi bu durumda diğerlerinin onu zayıf, beceriksiz, aptal olarak değerlendirebileceğine dair yoğun bir endişe duyar. Bu endişe ve korku kişinin başkalarıyla iletişime girmekten ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmesi gereken durumlardan olabildiğince kacınmasına neden olur. Başkalarının yanında konuşmak, yiyip icmek, karşı cinsten birileriyle birlikte olmak cok zor hatta imkÂnsız bir hal alabilir. Bu kişiler calışma hayatlarında da buyuk zorluklar yaşayabilirler. Amirleriyle ya da yetkili birileriyle konuşmada ve haklarını savunmada gucluk cekme, hayır diyememe, aşağılanma ve başaramama duşunceleri nedeni ile performans anksiyetesi yaşayabilirler.
Bunun sonucunda, bu kişiler iş kayıplarına uğrayabilir ya da işlerinde gerekli verimi gosteremedikleri icin iş yaşantılarında başarısızlığa uğrayabilirler. Kişinin mesleki ya da akademik ortamlarda gercek performansını gostermesine engel olan Sosyal Fobi; kucuk duşme, dalga gecileceğini duşunme, becerememe korkusuna eşlik eden yuzde kızarma, ellerde titreme, carpıntı, nefes darlığı, baş donmesi, bulantı ve karın ağrısı gibi fiziksel belirtiler ile kendini gosterebilir. Zamanla bu durum kronik bir hal alabilir ve bir kısır donguye neden olabilir. Tıpkı kendini doğrulayan bir kehanet gibi bu kişilerin gercekten de zamanla sosyal yaşamları kısıtlanabilir mesleki ve akademik acıdan kapasitelerinin altında bir performans sergileyebilirler. Kişide sosyal etkileşimlerinde anksiyeteyi kontrol etmek amacıyla alkol, sigara ve madde kotuye kullanma gibi sonuclara da yol acabilir. Zamanla bu kişiler sosyal olarak izole bir yaşantı surebilir yakın ilişki kurmaktan kacınabilirler. Sosyal fobi hastalarının %32’si hic evlenmezken, %36’sı hastalıkları sırasında boşanmakta ya da ayrı yaşamaktadır.
Gorulme sıklığı, yaşı ve nedenleri:
Sosyal fobinin toplumda yaşam boyu gorulme sıklığı %2,4-%13 gibi azımsanmayacak duzeydedir. Sosyal anksiyete bozukluğu ile eş anlamlı olarak kullanılan sosyal fobinin; belli ortamlar ya da eylemlerle sınırlı olan ozgul tip ve toplumsal ortamların coğunda yaşanan yoğun kaygı ve buna eşlik eden fiziksel belirtilerle seyreden yaygın sosyal fobi olmak uzere iki alt tipi vardır.
Sosyal fobi 25 yaşından sonra nadiren başlar, başlangıc yaşı sıklıkla ergenlik donemidir. Ergenlik doneminde birey kendisini ozerk bir kimlik olarak kabul ettirme ve kendini gosterme cabası icine girmektedir. Bu donemde ergen icin sosyal ilişkilerde etkinlik ve başkaları uzerinde bırakılan izlenimlerin niteliği cok onemlidir. Bundan dolayı kendisi ile ilgili buyuk bir beklenti icine girer. Kişi kendisi ile ilgili bu beklentilere yanıt veremezse, sosyal anksiyete duzeyi artar ve sosyal fobi kendini gostermeye başlar. Bu durum ozellikle cocuk ve ergenlerde yıkıcı etkiler yaratabilir. Boylece sosyal fobi cocuk ve ergenlerin okul başarısının duşmesine ve sosyal ilişkilerinde sorunlara neden olur.
Sosyal fobinin tek bir nedene bağlı olarak ortaya cıktığını soylemek imkansızdır. Hemen hemen butun psikiyatrik rahatsızlıklarda olduğu gibi sosyal fobinin gelişiminde de bir cok faktor rol oynamaktadır. Genetik, biyolojik, psişik, sosyal faktorler ve bunların etkileşiminin Sosyal Fobinin ortaya cıkmasından sorumlu olduğu duşunulmektedir. Aile ici catışma, kayıplar, ebeveyn tarafından uygun davranışı sergileme konusunda surekli uyarılma ya da her davranışın onaylanması ve eleştiri ile karşılaşmama, aşırı koruma, sosyal yoksunluk, sorun cozme becerileri konusunda yeterince destek olmama; alay konusu olma, kucuk duşurucu şakalar gibi travmatik sosyal yaşantılar sosyal fobinin olası etkenleri arasındadır.
Sosyal fobinin gorulme sıklığı ile doktora başvuru arasında cinsiyetler acısından ters bir ilişki vardır. Sosyal fobi kadınlarda daha sık gibi gorulmekle birlikte, erkekler tedaviye daha cok başvurmaktadır. Bu erkeklerin daha fazla toplumsal hayatın icinde olması daha fazla sosyal olmak zorunda kalmaları dolayısı ile bu hastalıktan daha fazla rahatsız olmalarına ve bu yuzden tedaviye daha fazla başvurdukları şeklinde acıklanabilir.
Eşlik Edebilen Diğer Ruhsal Rahatsızlıklar, Erken Teşhis Ve Tedavinin Onemi
Sosyal fobiye sıklıkla başka psikiyatrik bozukluklar eşlik etmektedir. Sosyal fobiyle birlikte major depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, distimi, bipolar bozukluk, basit fobi, agorafobi, somatizasyon bozukluğu ile alkol/madde kullanım bozuklukları yuksek oranlarda
gorulmektedir. Sosyal fobiye en sık eşlik eden bozukluğun depresyon olduğu, depresyonun erken başlangıclı sosyal fobi hastalarının %70’ini etkilediği bildirilmiştir.
Başkalarıyla etkileşime girmekten kacınma ve yalnızlık; kendisinden beklenen performansı gosterememek, başarısızlık hissi, okulda başarısızlığa, akademik hayatın erken bitmesine ve iş kayıplarına yol acabilir. Bunların sonucu olarak sıklıkla eşlik edebilecek depresyonun ortaya cıkmasına zemin hazırlayabilir. Sosyal ortamlara girmeden ya da belli bir eylemi gercekleştirmeden once sakinleşmek amacıyla, alkol ve madde kullanımı zamanla bağımlılığa donuşebilir. Dolayısı ile sosyal fobi ortak biyolojik ve genetik nedenlere bağlı ya da hastalığın bir sonucu olarak dolaylı olarak kişide depresyon ve alkol/madde kotuye kullanımı gibi ek psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya cıkmasına neden olabilir.
Butun bunlar goz onunde bulundurulduğunda erken tanı ve tedavi okul, iş yaşamı ve başkalarıyla etkileşimi gerektiren tum alanlarda işlevsellik kaybının en aza indirilmesi icin buyuk onem taşımaktadır. Sosyal fobinin tedavisinde farmakolojik ve psikoterapotik yaklaşımlar esastır. İlac tedavisi doktor kontrolunde olduğu muddetce bağımlılık yapmaz hatta sosyal fobiye ikincil gelişebilecek alko/madde bağımlılığını onlemede yarar sağlar. Gerek farmakolojik gerekse psikoterapiden, bilişsel ve davranışcı yontemlerden (yuzleştirme-gercek yaşamda alıştırma, sosyal beceri eğitimi, gevşeme egzersizleri vb.) oldukca başarılı sonuclar elde edilebilmekte ve kişilerin sosyal yaşama uyumları artabilmektedir. Dolayısı ile erken yaşlarda başlayan bu hastalığın erken tanı ve tedavisi bu kişileri bircok ek psikiyatrik rahatsızlığında gelişiminden koruyabileceği gibi ilerdeki yaşamlarında da kurdukları ilişkilerde ve meslekleri ile ilgili yaşayabilecekleri bircok sorunun yaşanmamasına cok daha kaliteli bir yaşam surmelerine yardımcı olabilir. Sosyal fobi belirtileri gosteren cekingen, ice kapanık, topluluk icinde konuşmaktan kacınan, okul başarası duşmeye başlayan ya da performans gerektiren faliyetlerde olması gerektiğinden daha fazla kaygı duyan, yuz kızarması, terleme, ellerde titreme ve carpıntı gibi fiziki belirtiler gosteren kişilerin, ergenlikte başlayan bu hastalığın teşhis ve tedavisi icin bir psikiyatrist ile goruşmeleri ilerde oluşabilecek cok daha buyuk sorunların engellenmesine yardımcı olabilir.
Paylaş
[h=2]Ankara Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Sosyal fobi tanı ve tedavisi
Sağlık0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Sosyal fobi tanı ve tedavisi