SOSYAL FOBİ
Sosyal fobi ilk kez Isaac Marks tarafından 1966 yılında tanımlanan psikiyatrik bir bozukluktur. Diğer bir adı toplumsal kaygı bozukluğudur. Temelde, başka insanların bulunduğu ortamlarda hata yapma, diğer kişiler karşısında kucuk duşme korkusudur. Yani sosyal cevre icinde yaşarken acığa cıkan korku halidir. Korku; gercek bir tehlikenin veya bir tehlike duşuncesinin uyandırdığı endişe duygusudur. Fobi ise belirli durumlar karşısında bazı hastaların kapıldıkları baskılı, endişeli, mantık dışı korku olarak tanımlanır.
Tanımlardan yola cıkarsak korku gercek bir tehlike karşısında ortaya cıkan gercekci bir duygu, fobi ise gercekci olmayan ancak belirli bir baskı hissi sonucunda acığa cıkan bir duygudur. En zor şey insanlar karşısında hissedilen duygular ve bu duygular karşısında verilen tepkilerdir.
Bir sosyal fobiğin duşunce zinciri olumsuz duşuncelerle harekete gecer. Kişi kendisini buyuk bir zincirle bağlar ve o zincirin gidebildiği yere kadar gider. Yani durmadan kendi icinde doner, hareket edemez;yalnızca endişe duyar, tedirgin olur. Elbette ki bu hissiyatın icindeki kişi performans gostermesi gereken bir durumla karşılaştığında daha da cok kaygı duyar ve ani tepkiler gostermeye başlar. Herhangi bir alarm altında yaşanılan durum oncelikle 'buradan uzaklaşmalıyım, kacmalıyım'' duygusu, sonrasında ise kalp carpıntısı, kaslarda gerginlik sonucu titreme, boğazın duğumlenir gibi olması, ateş basması sonucu acığa cıkan terleme ya da aniden buz kesmedir. Buyuk ihtimalle bu bedensel tepkileri, baş ağrısı ya da vucudun en hassas bolgesi neresiyse o bolgeyi vuran ağrılar ya da bozulmalar (bağırsak ve mide problemi gibi) da takip eder. Yaşanılan duruma stresin ceşitli şekillerde acığa cıkması diyebiliriz.
''KACMA DUŞUNCESİYLE BAŞ ETME''
Fobi anında beyin derhal ''guvenilir bir yere git'' emri verir. Bu emri alan kişi daima kendisini guvende hissettiği yere, ki bu yer, genelde kişinin evidir, gidiyorsa, kendisine yonelik bir tehdit olduğunu duşunduğu her durumda guvenilir bir yere/eve kapanır ve mumkun olduğunca oradan cıkmaz.
Oncelikle kişiyi kacmaya surukleyen şeyin gercek bir tehdit olup olmadığını bilmek gerekir. Kişi kabul etmelidir ki kendisini kacmaya goturen şey aslında gercek bir alarm durumu değildir. Bir sosyal fobiğin kaygı duyması icin durumu gercek bir tehlike olarak algılaması yeterlidir. Oysa ki durum gercek bir tehlike arz etmiyor olabilir. Bu korkuyu yaşayan kişi oncelikle yalnızca kendi algılamasından oturu boylesi bir endişeye suruklendiğini ve kacma ihtiyacı hissettiğini gormelidir. Bu farkındalığı sağlamak tedavideki ilk adımdır.
Kacma duşuncesine kapıldığımız anda beynimizi yeniden harekete gecirerek yeni bir duşunceyi yerleştirmeye calışmalıyız. Boyle durumlarda beynimize ''kacmamalı, savaşmalıyım'' mesajını kabul ettiğimizi bildirmeliyiz. Unutulmamalıdır ki mucadele ile elde edilenler cok daha değerli, kolay yolla elde edilenler ise daima cabuk vazgecilen şeylerdir. Hayat daima sorunlar ve sorunları cozmeye yonelik fırsatlar getirecektir. Onemli olan ele gecen fırsatların doğru değerlendirilmesidir.
OĞRENİLMİŞ CARESİZLİK
Daha once yaşadığı kotu tecrubeleri zihnine yazan kişi benzer durumlarda da aynı şeyi yaşayacağına inanarak tedirgin olur ve sorunun ustesinden gelmek icin hic caba gostermez. Bu durum tekrar tekrar başarısız olma sonucu vazgecme duygusu ve eylemidir. Hepimiz zaman zaman karşımıza cıkan engellerle mucadele etmeyip geri cekiliriz. Geri cekilmek bazen daha temkinli olarak yeniden harekete gecmeyi sağlarken bazen de yeniden denememeye sebep olur. Bazıları bu durumu kimselere hissettirmez, bazıları ortalıkta buyuk bir kargaşa yaratır, kimileri ise boyle engellerle karşılaşmamak icin hayatın icinde aktif olarak bulunmaktan kacınır hale gelir. Onemli olan hayatta bazı şeyleri yaşamış olmanın kişiyi hedefinden vazgecirmemesi gerektiğin oğrenmek. Hedefler kişinin hayatını belirliyor. Bir iki celmeyle duşmemek, duşulurse de kalkmak gerektiğini insan daima beynine kazımalı, olayları kabullenip zayıf yonleri kuvvetlendirmek, eksiklikleri azaltmak ve fazlalıkları torpulemek en doğru cozumdur.
OLUMLU DUŞUNMEK
Eğer beyninize olumlu mesajlar yuklerseniz, beyniniz başarmanız icin sizinle işbirliği yapacaktır. Ancak olumsuz mesajlar yuklediğinizde beyniniz davranışlarınızı bu programa gore ayarlayacaktır. Olumlu ve pozitif duşuncenin okulda, sporda, iş hayatında ve insan ilişkilerindeki başarıda cok etkin rol oynadığını ortaya koymuştur.
FİZYONOMİK TEPKİLER
Bu tepkiler; huzursuzluk sonucu yaşanan kalp carpıntısı, sıcak basması sonucu terleme ya da yuz kızarması, soğuk basması sonucu vucut ısısının duşmesiyle uşuyup titreme, tuylerin diken diken olması, goğuste sıkışma, nefes alamama hissi, mide bulantısı, goz bebeklerinin buyumesi, ağız kuruması, bağırsak bozulması (oğurme ya da kusma), ellerde ve ayaklarda uyuşma, baygınlık hissi, duşunce akışında yavaşlama, konuşulanları algılamada zorlanma, kendi sesine ve duyduğu seslere yabancılaşma hissi olarak ozetlenebilir.
DUYGUSAL TEPKİLER
Sosyal fobi sosyal ortamlarda ortaya cıkan bir duygudur. Ozellikle kişinin performans gerektiren bir işle meşgulken başkaları tarafından incelenmesi durumunda acığa cıkan;diğer kişiler tarafından eleştirilme, alay edilme endişesi, kucuk duşme korkusudur.
Sağlıklı insanın duygularını yonetmesi gerekir. Oysa bu durumda duygular insanı yonetmeye başlar. Kişi kontrolunu kaybeder. Tum bu korkuların yaşanmasından korkan kişi sosyal ortamlara girmekten kacınır. Başkaları tarafından yargılanacağı duygusu kişiyi tedirgin eder. Boylece sosyal yalnızlık ortaya cıkar. Ayrıca cekingenlik, utangaclık duyguları kişiyi baskılar ve gercek tepkilerini gostermesini engeller. Bu kişilerin belirgin ozelliği sessizliktir. Ancak sessiz kişilerin hicbir şey duşunmediklerini ya da hicbir cozume ulaşamadıklarını duşunmek tamamen yanlış olur. Sessizler ancak derin duşunen kişilerdir. Zaten bu kadar derin duşunmeseler, bu kadar hassas olmasalar boyle bir sorun ortaya cıkmayacaktır.
SOSYAL FOBİ NE ZAMAN BAŞLAR?
Sosyal fobi 10 yaşın altında başlar. Sosyal fobinin temeli cocukluk yıllarında atılır. Cocukluk doneminin 1-3 yaşları arası ''ozerklik evresi'' olarak bilinir. Bu evre cocuğun anne bağımlılığından uzaklaşıp kendi ayakları uzerinde durabildiği zamandır. Ozerklik doneminde cocuklar bağımsızlık gereksinimi duyarlar ve bu ihtiyacın karşılanabilmesi icin de bağımsız olmak isterler. Bu donemde surekli cezalandırılan, aşırı derecede korunan ya da anneye bağımlı bicimde yetiştirilen cocuk, baskı sonucu oluşan ezikliğin kızgınlığını ve utancını yaşamaya başlar. Utanc duygusu bir kere yerleştikten sonra da cocuk kolay kolay hakkını savunma ozelliğini kazanamaz. Hakkını koruma ozelliği yerine sucluluk duygusu gelişmeye başlar. Doğal olarak boyle bir cocukluk yaşayan kişinin girişimcilik ya da bağımsızlık duygusu kısıtlı kalır. Bu koşullarda buyuyen cocuklar buyuk olasılıkla pasif, cekingen ve utangac ergenler olmaya adaydır. Anne babaların hatalı tutumları, cocukları arasında kıyaslamalara gitmeleri de sosyal fobinin temellerini oluşturabilen bir diğer yanlıştır.
Her ne kadar sosyal fobinin tohumları genellikle kucuk yaşlarda atılsa da sosyal fobikler rahatsızlık başladıktan 15-20 yıl sonra psikolojik danışmanlara giderler. Cunku sosyal fobinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilmezler ya da bu durumu değiştirilemez bir kişilik ozellikleri olduğunu duşunurler.
SOSYAL FOBİNİN GORULME SIKLIĞI
Kadınlarda daha cok gorulmesine rağmen sosyal fobi yuzunden doktora başvuranlar daha cok erkeklerdir. Ozellikle calışmayan kadınlar sosyal ortamlardan uzak kaldıkları icin belirtiler acığa cıkmayabilir. Erkeler ise calışma hayatının surekli icinde oldukları icin belirtiler gozle gorunur hale gelebilir. Calışmak sosyal hayatın icinde olmayı gerektirdiği icin calışan kadın da bu tehditle yuz yuzedir ve sosyal fobinin belirtilerini daha belirgin olarak hisseder. Bekar ve boşanmış kişiler ile yuksek eğitimlilerde sosyal fobi daha sık gorulmektedir.
Sosyal fobi her on kişiden birinde gorulur. Buna rağmen bu durumun tedavi edilebileceğinin duşunulmemesinden veya değiştirilemez bir kişilik ozeliği olarak yorumlanmasından dolayı tedavi icin başvuranların sayısı oldukca duşuktur. Sosyal fobi, kalıtımın orta derecede katkıda bulunduğu bir durumdur. Kişinin yakın akrabaları arasında sosyal fobikler varsa fobik olma riski daha yuksektir.
COCUKLUK DONEMİNDE SOSYAL FOBİ
Sosyal fobisi olan cocuklar tanıdık olmadıkları ortamlarda urkek, sessiz, cekingen, utangac bir tavır sergileyebilirler. Verilen tepkiler cocuğun yaşına gore değişir ama ağlama, ebeveyne sıkı sıkı sarılma, yanından ayrılmama gibi ceşitli gergin davranışlar sık sık gozlenebilir. Bu cocuklar toplulukla oynanan oyunlara katılmaz, sadece uzaktan izlemekle yetinirler. Oyunlara katılsalar bile başkalarının sozunu dinle, kendi duşuncelerini dile getirmezler. Topluluğun olduğu yere, yuvaya ya da okula gitmek istemezler.
ERGENLİK DONEMİNDE SOSYAL FOBİ
Ergenlik donemi kişiliğin oluşmaya başladığı ve yerleştiği bir donemdir. Genel olarak bakıldığında 12-21 yaşlarını kapsar. Bu donem icerisinde birey fiziksel değişimin yanı sıra psikolojik bir değişim de sergiler. Ergen de beğenilme ve onay gorme arzusu vardır, surekli olarak duşunsel ve davranışsal tutum değişikliği gosterirler. Sosyal cevrede ne şekilde olumlu tepki goreceğini bilemez, bu nedenle değişken tavırlar sergilerler.
Kişi kendisini karşı tarafa tam olarak aktaramadığında ya da aktarırsa yanlış anlaşılacağını ve kendisiyle alay edileceğini duşunduğunde kendini kapatmak uzere duvarlar ormeye başlar. Ergenler kimsenin kendilerini anlamadığını duşunurler. Onları en cok sıkıntıya duşuren, kendilerini kimseye tam olarak ifade edemeyip, kimliklerini kabul ettirememeleridir. Dolayısıyla ergenin sağlıklı kimlik geliştirmesi;kendisini olduğu gibi yargılamadan kabul eden, sevgi saygı gosteren, guven ve destek veren ozdeşim modelleriyle karşılaşmaları ile mumkundur.
Sosyal fobi ergenlik doneminde iyice kendini iyice gostermeye başlar. Bu nedenle gorunmeye başlayan belirtilere dikkat etmek gerekir. Bu donemde ice donuk, sosyal ilişki kuramayan, cekingen ve sosyal fobi geliştiren bir kişilik yapısı gorulebilir. Ailelerin iyi bir gozlemci olarak cocuklarıyla acık iletişim kurmaları, bu değişiklikleri kısa surede fark etmelerini sağlar. Ona gore erken onlem almakta kolaylaşır.
YETİŞKİNLERDE SOSYAL FOBİ
İnsanlar yetişkinlik doneminde de ceşitli nedenlerden oturu sıkıntı duyarlar. Sosyal fobik kişiler icin topluluk onunde bulunmak onemli bir sıkıntı sebebidir. Sosyal fobi yetişkinlerin sosyal hayatlarını dar eder. Orneğin sosyal fobik bir yetişkin icin kuafore gitmek bile ıkıntı verici olabilir. Aynı şekilde sosyal fobi nedeniyle yetişkin kişiler iş arkadaşlarıyla ve işverenleriyle etkili iletişim kuramadıklarından dolayı terfi alamazlar, hatta ağır durumlarda işten bile atılabilirler. Sosyal fobi nedeniyle yetişkinler iş hayatlarında var olan potansiyellerini tam olarak kullanamazlar.
KARŞI CİNS İLE İLİŞKİLER
Bazı sosyal fobikler kendi başlarına karşı cinsten bir arkadaş sahibi olamazlar, hatta bu yuzden bekar kalabilirler. Bu durumu aşmak icin başkalarının kendilerine yardımcı olmalarını bekleyebilirler, hatta gorucu usulu ile evlenme yoluna gidebilirler. Sosyal fobi nedeniyle duygularını karşısındaki kişiyle paylaşamayan kişiler ciddi sıkıntılar yaşarlar. Evlilik gercekleştirildiğinde yaşanan performans kaygısı ise durumu daha da zorlu hale getirebilir. Eşini memnun edememe endişesi ve bu endişenin sebep olduğu sorunlar ust uste biner ve diplerde yatan depresyon gun yuzune cıkar.
SOSYAL FOBİYLE BİRLİKTE GORULEN PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR
Sosyal fobi yarattığı kaygı nedeniyle bir cok psikolojik rahatsızlığa neden olabilir. Bunlar sıklıkla depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, madde kullanımı, panik atak bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklardır.
[h=2]Eskişehir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]