Sinuzit nedir?!Sinuzit, paranazal sinuslerin viral, allerjik veya bakteriyel nedenlere bağlı inflamasyonu olarak tanımlanır. Sinuzite neden olan inflamasyon burun mukozasını da etkilediği icin “rinosinuzit” terimi akut bakteriyel sinuziti (ABS) daha iyi tanımlar. Gunduz oksuruğu, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi belirtilerinin 10 gunden uzun surmesi ve 30. gunden once kaybolması durumunda ABS, 4-12 hafta surup gecmesi durumunda subakut bakteriyel sinuzit, 90 gun veya daha uzun surerse kronik sinuzitten sozedilir. En az 10 gunluk belirtisiz donem aralıkları ile tekrarlayan ABS, rekurran akut bakteriyel sinuzit olarak adlandırılır. Kronik sinuzit zemininde ABS geliştiğinde, var olan sinus belirtilerine akut hecme suresince yeni akut sinuzit belirtileri eklenir, antibiyotik tedavisi sonrası yeni belirtiler kaybolur, kronik sinuzit belirtileri devam eder.
Viral ust solunum yolu enfeksiyonu (USYE), allerjik rinit ve sinuzit, pediatri polikliniğinde gorulen hastaların buyuk coğunluğunu oluşturur ve bu hastalıkların ucu de burun tıkanıklığı, burun akıntısı ve oksuruk ile belirti verir. Allerjik rinit ve viral USYE sinuziti kolaylaştıran en onemli hastalıklardır. Bakteriyel sinuzitlerin %80’inde viral rinosinuzit, %20’sinde allerjik rinit kolaylaştırıcı rol oynar. Cocuklar yılda 6-8 viral ust solunum yolu enfeksiyonu (USYE) gecirirler. Bunların %5-10’unda ABS komplikasyonu gelişir. Komplike olmayan viral USYE doğal seyri iyi tanımlanmıştır. Ateş, halsizlik, miyalji, boğaz ağrısı, aksırık gibi belirtiler 3-8 gunde kaybolur; oksuruk, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi sık rastlanan belirtiler hastaların %25’inde 14. gune dek, %10’unda 14. gunden daha fazla uzayabilir. Burun akıntısının renk ve kıvamı sinuzitin viral veya bakteriyel olduğunu ayırt ettirmez. ABS tanısı, USYE belirtilerinin 10-14. gunden sonra devam etmesi ile konulabilir. Devam eden bulgular genellikle gunduz oksuruğu ve burun akıntısı şeklindedir. Burun akıntısı herhangi bir renk veya kıvamda olabilir.
ETKENLER VE OLUŞMA MEKANİZMASI
Gebeliğin 3-4. ayında gelişen maksiller ve etmoid sinusler doğumda mevcuttur. Maksiller sinuslerin cıkış yolu sinusun medial duvarında yuksekte bulunduğundan bu sinuslerin drenajı yercekimi etkisine bağlıdır. Bircok hava hucresinden oluşan etmoid sinuslerin her bir hava hucresi, kolayca tıkanmaya elverişli bir dar ostium ile orta meatusa acılır. Frontal sinusler bir anterior etmoid hucreden gelişerek 5-8 yaşlarında orbitanın uzerine goc eder. Sfenoid sinusler hipofiz cukuru onunde, posterior etmoidlerin arkasında yer alır, genellikle 5 yaşında havalanır. Sfenoid sinusler coğunlukla pansinuzitin bir komponenti olarak enfekte olurlar. Osteomeatal kompleks, orta ve alt meatus arasında, frontal, etmoid ve maksiller sinuslerin boşalma bolgelerinin birleştiği yerdir. Siliya hareketi aksi yonlere doğru olduğundan bu bolgede ortaya cıkan mukus retansiyonu infeksiyona zemin hazırlar.
Sinus ostiumlarının acık kalması, siliyer aparatın normal fonksiyonu ve salgıların kalitesi, paranazal sinuslerin normal fizyolojisi icin en onemli faktorlerdir. Sinusler icinde mukus retansiyonuna neden olan durumlar, sinus ostiumunun tıkanması, siliya sayı veya fonksiyonunun kaybı ve salgı viskozitesindeki değişiklikler olup akut, akut rekurran veya kronik sinuzite yol acar. Mukozal odem veya mekanik tıkanmaya neden olan durumlar sinus ostiumunun tıkanması ile sonuclanır. Viral rinosinuzit ve allerjik inflamasyon ostium tıkanmasına en sık yol acan durumlardır. Sinus ostiumu tamamen tıkandığında sinus icinde gecici basınc artışını negatif basınc oluşumu takip eder. Sinus ostiumu tekrar acıldığında bu negatif basınc etkisiyle steril sinus boşluğuna solunum flora bakterileri ile kolonize olan nazofarenks sekresyonu geri emilebilir. Aksırma, burun cekme ve sumkurme, burun ici basıncını artırmak suretiyle bakterilerin arka burun boşluğundan sinuse girişini kolaylaştırır. Siliyaların hareketi ve mukus ortusunun yapışkanlığı solunum epitelini bakterilerin invazyonundan korur. Siliyaların sayı, yapı ve fonksiyonundaki değişiklikler sinus icine bakteri girişini kolaylaştırır. Kistik fibroz ve astım gibi mukus kıvamının koyulaştığı durumlarda, sadece sıvı mukus varken hareket edebilen siliyaların fonksiyonu bozulur. Enfekte sinus icinde bulunan purulan materyal de siliya hareketini engeller. Mukus stazı, hipoksi, mikroorganizma urunleri ve kronik inflamasyon kronik sinuzitteki azalmış mukosiliyer aktiviteye neden olurlar.Bu aktivitenin normale donme suresi olguların coğunda antibiyotik tedavi suresinden daha uzundur. Mukosiliyer aktivitenin gec iyileşmesi, medikal veya cerrahi tedavi sonrası rekurransların nedenlerinden bir tanesidir. Rekurransların diğer bir nedeni de sinus duvarlarını oluşturan kemiklerin osteitis’idir. Kistik fibroz ve immotil siliya sendromunda mukosiliyer aktivitenin azaldığı hastalıklarda mukosiliyer temizlenme bozulur. Antikor yapım bozukluklarında da (selektif IgA eksikliği, IgG yapım bozuklukları, mutad değişken hipogamaglobulinemi ve daha nadiren selektif IgG alt grup eksiklikleri) tekrarlayan sinus, orta kulak ve akciğer enfeksiyonlarına eğilim vardır. HIV infeksiyonu olan hastalarda da akut sinuzit insidensi yuksektir.
Kronik sinuzit patogenezinde allerjik inflamasyon onemli rol oynar. Mukoza epitel fonksiyonunun bozulması sinuzit patogenezinde onemli rol oynar. Epiteldeki değişiklik sadece hiperplazi değil, aynı zamanda inflamasyonda rol oynayan epitel hucresi urunlerinin yapımına da bağlıdır. Epitel hucresi IL-8, IL-6, IL-11, RANTES, MCP-1 ve GM-CSF gibi bircok sitokinin yapımından sorumludur. Bundan başka, epitel fonksiyonunun bozulması ile sinuslerde antbibakteriyel korunmaya yardımcı olan nitrik oksid yapımında azalma olur. Epitel fonksiyonundaki bu bozukluklar sinuste bakteri kolonizasyonunu kolaylaştırır. Ceşitli bakteri urunleri de epitel fonksiyonunu ve sitokin yapımını etkileyerek inflamasyonu artırır. İnflamasyonun uzun sure devam etmesi epitel hucresinde kalınlaşmaya ve Goblet hucre hiperplazisine yol acar. Rinovirus, respiratuar sinsisyal virus ve influenza virusu infeksiyonlarında ceşitli sitokinlerin yapımı induklenir. IL-8, notrofiller ve bazı T-lenfositlerin sinus mukozasına toplanmasına neden olurken, RANTES ise eozinofiller icin kemotaktiktir. GM-CSF sinus mukozasında toplanan neozinofillerin yaşam suresini uzatır. Eozinofiller aktiflendiğinde salgıladıkları urunlerle epitel hucresinde iyon transferi işlemini bozmak suretiyle siliyostazisi artırır. Sinus sıvısında eozinofillerin, mononukleer hucrelerin ve IL-5 ureten T-lenfositlerin baskın olduğu infeksiyona bağlı olmayan inflamasyon, buyuk cocuklarda ve erişkinlerde kronik hiperplastik sinuzit-nazal polip sendromu (KHS-NS) olarak ortaya cıkabilir. KHS-NS’nin allerjik formunda hastaların yarısında astım veya allerjik rinit eşlik eder. Bu hastalıkta tipik astım veya allerjik rinit klinik belirtileri yanında serum IgE yuksekliği ve pozitif cilt allerji testi saptanır.
Akut sinuzit ve akut orta kulak infeksiyonu patogenezi ve mikrobiyolojisi benzerlik gosterir. Bu benzerlik, akut orta kulak enfeksiyonunda antibiyotik kullanımı ve direnc gelişimi ile ilgili bilgilerin sinuzit tedavisinde kullanılmasını sağlar. Akut ve subakut sinuzitte Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae (non-tip b) ve Moraxella catarrhalis en sık rastlanan etkenlerdir. S. pneumoniae her yaşta sinus izolatlarının %30-40’ını oluştururken, H. influeanzae ve M. catarrhalis eşit oranda sinuzit etkeni olup her biri %20’sini oluşturur.. Bu iki mikroorganizma beta laktamaz uretebildiği icin amoksisiline direncli olabilir. Hastaların %20’sinde ise sinus sıvısı sterildir Anaeroblar ve stafilokoklar akut bakteriyel sinuzitte sık rastlanan etkenler değillerdir. Adenovirus, influenza, parainfluenza ve rinovirus hastaların yaklaşık %10’unda etkendir. Kronik sinuzitli erişkinlerde akut sinuzit etkenlerine ilaveten Staphylococcus aureus, koagulaz-negatif stafilokoklar ve anaerobik bakteriler sıklıkla sinus aspirat kulturlerinde uretilmiştir. Kronik sinuzitli cocuklarda yapılan sinus kulturu calışmalarında celişkili sonuclar elde edilmiş, anaerobların oranı %0 ile %90 arasında bulunmuş, kulturlerin bir kısmı steril kalmış, bir kısmında ise kontaminasyon olarak değerlendirilmiştir. Bir calışmada (Brook ve ark.) akut sinuzitten kronik sinuzit donemine gecişte, başlangıcta sinus sıvısında uretilen ve antibiyotiklere duyarlı olan S. pneumoniae, H. influenzae ve M. catarrhalis gibi mikroorganizmaların başlangıcta tedaviye yanıt vermeyen olguların tekrarlanan sinus kulturlerinde tekrar uretildiği ve antibiyotik direnc oranlarında artış olduğu; anaerobik mikroorganizmaların tabloya eklendiği gosterilmiştir. Penisiline direncli pnomokoklar iki veya daha fazla antibiyotik tedavisi alan hastalarda sıklıkla gorulmektedir.
TANI
Normal koşullarda steril kabul edilen sinus boşluklarının zaman zaman komşuluğundaki nazofarenks mukozası flora bakterileri ile kontamine olduğu gozonune alınırsa, paranazal sinus boşluğunda 104/ml veya daha fazla bakteri uretilmesi ABS tanısı icin altın standarttır. Bununla birlikte invazif bir yontem olan sinus aspirasyonu cocuklarda bakteriyel sinuzitin rutin tanısı icin onerilmez. Sinus aspirat kulturlerinde uretilen mikroorganizmalar genellikle nazofarenks kulturunde de bulunmakla birlikte, nazofarenks kulturu sinusteki patojeni ongormede yeterli ve yararlı değildir.
ABS tanısı, ust solunum yolu belirtileri ile başvuran cocukta belirtilerin sebat etmesi veya şiddetli olması gibi klinik kriterlere dayanır. Sebat eden belirtiler, 10-14 gunden fazla surup 30. gunden once kaybolan nazal veya postnazal akıntı (her nitelikte), gunduz oksuruğu (gece kotuleşebilir) veya her ikisi birliktedir. Şiddetli belirtiler ise hasta gorunumlu bir cocukta 39oC’den yuksek ateş ve 3-4 gunden uzun suren purulan burun akıntısıdır. USYE sonrası solunum yolu belirtileri 10. gune dek surebilir, ancak belirtilerin hafifleme eğilimi gostermemesi bakteriyel komplikasyonları duşundurur. Orta derecede şiddetli komplike olmamış viral USYE’nun şiddetli belirtilerle ortaya cıkan ABS’den ayrılması gerekir. Viral USYE’da ateş hastalığın erken doneminde, başağrısı ve miyalji gibi belirtilerle birliktedir. Bu konstitusyonel belirtiler 2 gun icinde kaybolur, solunum belirtileri belirginleşir. Hastalığın ilk birkac gununde purulan burun akıntısı gozlenmez. Şiddetli belirtilerle başvuran akut sinuzit olgularında yuksek ateş ve ustuste 3-4 gun purulan burun akıntısı aynı anda gorulur, goz kurelerinin arkasında şiddetli başağrısı olabilir.
Fizik inceleme ABS tanısında genellikle yardımcı olmaz. Komplike olmayan viral USYE ve akut bakteriyel sinuzitte mukopurulan akıntı ile birlikte burun mukozasında hafif eritem ve odem gorulur. Yanakta ağrı veya hassasiyete cocuklarda nadiren rastlanır; bu bulgular cocuk ve adolesanlarda akut bakteriyel sinuzitin guvenilir belirtileri değildir. Frontal ve maksiller kemik uzerinde perkusyonla veya direkt basınc uygulayarak uyarılan ağrı, ABS’i gosterebilir. Periorbital şişlik etmoid sinuziti duşundurur.
Solunum hastalığının erken donemlerinde sinus rontgeni, bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans gibi radyolojik yontemler sinuzit tanısında yararlı değildir, cunku viral USYE’da mukoza odemi ve osteomeatal kompleksin tıkanması sinus icinde sıvı birikmesine neden olmak suretiyle sinuzitin radyolojik bulgularını taklit eder. Bazı cocuklarda frontal sinus hic gelişmeyebilir veya tek tarafta gelişebilir. Gelişmemiş sinusler yanlışlıkla opasite olarak değerlendirilip gereksiz tedavi verilmesine yol acabilir. Bu nedenle bir yaş altında sinus filmleri buyuk bir dikkatle değerlendirilmelidir. Bakteriyel sinuzitin tanısını tek başına koyan radyografik yontem yoktur. Sinus radyolojik incelemesi normal ise sinuzit olasılığı oldukca duşuktur. Anormal radyografik bulgular inflamasyonu yansıtır, inflamasyonun viral, bakteriyel veya allerjik orijinli olup olmadığını belirleyemez. Sinus opaklaşması, 4 mm’den fazla mukoza kalınlaşması veya hava-sıvı seviyesi gibi radyografik kriterlerle tanı konulan persistan veya şiddetli ABS’li hastaların %75’inde maksiller sinus aspiratlarında anlamlı bakteri uremesi saptanmıştır. Diğer bir calışmada 6 yaşından kucuk cocuklarda 10-30 gun boyunca suren sinuzit belirtileri, hastaların %88’inde anormal sinus radyografisini ongorduğu, bu oranın 6 yaş uzerindeki cocuklarda %70 olduğu gorulmuştur. Dolayısı ile, klinik kriterler kullanıldığında 6 yaş altındaki cocukların %60’ında sinuslerde anlamlı bakteri uremesi beklendiğinden prediktif değeri yuksek olan klinik kriterler ABS tanısı icin yeterlidir. Daha buyuk cocuklarda radyografinin gerekliliği konusu ise tartışmalıdır. Yalancı pozitiflik oranı yuksek olduğundan bu yaş grubunda sinus radyografisi, tekrarlayan veya tedaviye yanıtsız akut bakteriyel sinuzitte ve belirtilerin şupheli olduğu durumlarda tanıyı kesinleştirmek amacıyla yapılması yonunde eğilim vardır. Akut bakteriyel sinuzitin rutin tanısında bilgisayarlı tomografi (BT) onerilmemektedir, cunku viral USYE’na bağlı mukoza değişiklikleri ile akut bakteriyel sinuzite bağlı olanları ayırt ettirmez. BT şu durumlarda yapılmalıdır: komplike ABS, rekurran veya kronik sinuzit durumlarında cerrahi tedavi duşunulen hastalarda, ABS’li hastalarda proptosis, gorme bozukluğu, ekstraokuler hareketlerde kısıtlılık, şiddetli yuz ağrısı, alın veya yuzde belirgin şişlik, şidetli başağrısı veya toksik gorunum varsa, kronik sinuzit medikal tedaviye yanıt vermez ise, sinus ve cevre dokuların anatomisini detaylı bir şekilde gostermek ve cerrahi endikasyonu değerlendirmek amacı ile.
ANTİBİYOTİK TEDAVİSİ
Viral USYE’da gereksiz antibiyotik kullanımını azaltmak ve akılcı antibiyotik kullanımını sağlamak icin, ABS klinik tanısında “persistan veya şiddetli sinus belirtileri” nin kullanilmasi gerekir. Sinuzitli cocuklarda antibiyotiklerin etkisi kısıtlı sayıda plasebo kontrollu cift-kor calışma ile değerlendirilmiştir (Wald ve ark.,1986; Garbutt ve ark., 2001). Wald calışmasında tedavinin 3. gununde antibiyotik alanların %83’inde, plasebo alanların %51’inde ya tam kur veya iyileşme sağlanırken, tedavinin 10. gununde bu oranlar antibiyotik grubunda %79 plasebo grubunda %60 olarak bildirilmiştir. Garbutt calışmasında ise klinik kriterlerle ABS tanısı konulan ve amoksisilin, amoksisilin-klavulonat veya plasebo ile tedavi edilen cocuklarda tedavinin 14. gununde iyileşme oranları sırasıyla %79, %81 ve %79 olarak bildirilmiştir. Garbutt calışmasının sonucunda komplike olmayan ABS’de sinus belirtilerinin 3 hafta veya daha fazla sebat etmesi durumunda yapılacak antibiyotik tedavisinin gereksiz antibiyotik kullanımını azaltacağı ve amoksisilinin ilk secenek olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Her iki calışmada da sinus belirtilerinin 10 gunden uzun sebat ettiği olgular tum olguların yaklaşık %10 gibi kucuk bir kısmını oluşturmuştur. Bu iki calışma metod acısından farklılıklar gostermekle birlikte, Garbutt calışması komplike olmayan ABS’de antibiyotik tedavisi başlanmadan once semptomların birkac gun daha gozlenip iyileşme gorulmemesi halinde antibiyotik başlanabileceği kanısını uyandırmaktadır.
Farklı coğrafi bolgelerde farklı oranlar bulunmakla birlikte H. influenzae’nın %10-50’sinde, M. catarrhalis’in %90-100’unde beta laktamaz uretimi sozkonusudur. Ulkemizde pnomokokların %25-40’ında azalmış penisilin duyarlığı (MIC 0.1-1.0 mg/ml), %5-10 arasında yuksek duzeyde penisilin direnci (MIC >2.0 mg/ml) bulunmaktadır. Akut orta kulak infeksiyonu olan hastalardan elde edilen bilgilere gore pnomokoklara bağlı ABS’lerin %15’i, H. influenzae’ya bağlı olanların %50’si ve M. catarrhalis sinuzitlerinin %50-75’i tedavisiz kendiliğinden iyileşir. Bu durumda amoksisiline yanıtsızlık pnomokok sinuzitinde %3, H. influenzae sinuzitinde %5 ve M. catarrhalis sinuzitinde %5-10 civarında beklenecektir. Amoksisiline direncli mikroorganizmaların olasılığını artıran risk faktorleri kreş veya ana okuluna devam etmek, son 3 ay icinde antibiyotik tedavisi almış olmak ve 2 yaşından kucuk olmaktır. Bu faktorler yoksa duşuk doz amoksisiline (45 mg/kg/gun, 2 doza bolunur) yanıt %80 oranındadır. Amoksisilin allerjisi varsa sefuroksim (30 mg/kg/gun, 2 doza bolunur) veya sefpodoksim (10 mg/kg/gun, 2 doza bolunur) verilebilir. Ciddi allerjik reaksiyon durumunda klaritromisin (15 mg/kg/gun, 2 doza bolunur) veya azitromisin (10 mg/kg/gun tek doz halinde 4-5 gun) verilebilir. Penisiline direncli pnomokok ile infekte olduğu bilinen ve penisiline allerjisi olan cocuklarda klindamisin (30-40 mg/kg/gun 3 doza bolunur) kullanılabilir. Tedavinin 48-72. saatinde burun akıntısı ve oksuruk gibi sinus belirtilerinde azalma olmuyorsa ya antibiyotik etkisiz veya sinuzit tanısı yanlıştır. Hasta duşuk doz amoksisiline yanıt vermemişse, son 90 icinde antibiyotik tedavisi almışsa, orta-şiddetli hastalığı varsa veya kreş/ana okuluna devam ediyorsa amoksisilin-klavulanik asid (80-90 mg/kg/gun amoksisilin ve 6.4 mg/kg/gun klavulonik asid icerecek şekilde) ile tedavi edilmelidir. Diğer secenekler sefuroksim, sefpodoksim, tek doz parenteral seftriakson (50 mg/kg) sonrası oral antibiyotik ile devam etmektir (başlangıcta kusmaları olan hastalarda). Onceleri trimetoprim-sulfametoksazol ve eritromisin-sulfisoksazol birinci veya ikinci secenek olarak kullanılmakta idi. Pnomokoklarda artan penisilin direnci ile birlikte bu antibiyotiklere capraz direnc oranları da arttığı icin amoksisiline yanıt vermeyen olgularda bu antibiyotiklerin kullanılması onerilmez.
Hasta ikinci antibiyotik kurune de 2-3 gun icinde yanıt vermez ise veya akut olarak hasta ise ya kulak burun boğaz konsultasyonu ile sinus aspirat kulturu alınıp sonucuna gore antibiyotik secimi yapılır veya hasta yatırılarak intravenoz sefotaksim veya seftriakson tedavisi başlanır.
Optimal tedavi suresi konusunda sistematik calışmalar olmamakla birlikte ABS’de 10-14 gunluk antibiyotik tedavi suresi uzerinde goruş birliği vardır. Alternatif olarak belirtiler tamamen kaybolduktan sonra 7 gun daha antibiyotik verilebilir.
YARDIMCI TEDAVİ
Tamponlanmış serum fizyolojik (SF) ile burun yıkamalarının kabuk oluşumunu onlediği, yapışkan salgıları sulandırdığı, burun kan akımı uzerine hafif vazokonstriktor etkisi olduğu gosterilmiştir. Ulkemizde yapılan bir calışmada (Topal B ver ark.) SF burun damlası alan hastalarla antibiyotik alan hastaların 10 gun sonunda iyileşme oranları karşılaştırılmış, gunde 4 kez her bir burun deliğine 5 damla SF verilen hastalarda iyileşme oranı antibiyotik alanlardan bir kat daha fazla bulunmuştur.
Mukolitik ilacların kullanımı, kalın ve yapışkan balgam yapımı arttığı icin kronik sinuzitte yararlı olabilir. Ancak, akut sinuzitte mukolitiklerin etkinliğini gosteren calışmalara mevcut değildir. Bu ilaclar bitkisel kaynaklı veya acı bir tada sahip olduklarından, fazla kullanıldığında vagusun uyarılması yoluyla bulantı-kusmaya ve mukus salgısının paradoksik olarak artışına neden olabilmektedir.
Topikal ve sistemik dekonjestan ilaclar akut sinuzit tedavisinde kullanılmıştır. Dekonjestanların burun mukozasındaki kalınlaşmayı vazokonstriktor etkileriyle azalttıkları ileri surulmuştur. Alfa adrenoseptorler uzerine veya noradrenalin salgılanması, geri alınması veya parcalanması uzerine etkilidirler. Alfa-1 reseptorler katekolaminlere vazokonstriktor yanıt verirler, sempatomimetikler en cok kullanılan oral dekonjestanlardır. Alfa-2 reseptorler imidazolin turevlerine yanıt verirler ve bu ilaclar topikal olarak kullanılırlar. Ancak, sinuzitte topikal veya sistemik vazokonstriktorlerin faydalı etkilerini gosteren kontrollu calışmalar mevcut değildir.
Allerjik ritine sekonder gelişen ABS’de antihistaminikler burun akıntısını azalttıkları icin kullanılmaktadır. Ancak, antihistaminiklerin antikolinerjik etkileri burun ve sinus salgılarının viskozitesini artırdıklarından sinus drenajının daha cok bozulmasına yolacabilirler.
Cocuklarda ABS’in adjuvan tedavisinde intranazal steroidlerin etkinliği uzerine cift kor plasebo kontrollu tek calışma mevcut olup (Barlan ve Ark.) bu calışma intranazal budesonid ile tedavinin ikinci haftasında sinuzit belirtilerinde orta derecede iyileşme sağlamıştır.
Hipertonik veya normal serum fizyolojik ile burun irrigasyonu, antihistaminikler, dekonjestanlar, mukolitik ilaclar ve nazal kortikosteroidlerin sinuzit tedavisindeki etkinlikleri ile ilgili az sayıda calışma mevcuttur. Allerjisi olmayanlarda antihistaminik ilacların kullanımı ile ilgili yeterli veri yoktur. Antihistaminik ve dekonjestanların sinuzit tedavisinde yeri yoktur. Cocuklarda sinuzitin adjuvan tedavisinde intranazal steroidlerin etkinliği uzerine plasebo kontrollu tek sistematik calışma mevcut olup (Barlan ve ark.) bu calışmada intranazal budesonid ile tedavinin 2. haftasında belirtilerde orta derecede iyileşme sağlamıştır.Mukolitikler ve serum fizyolojik sistematik olarak calışılmamıştır.
KAYNAKLAR
1.Brook I, Yocum P, Frazier EH. Bacteriology and beta-lactamase activity in acute chronic maxillary sinusitis. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 1996;122:418-23.
2.Shapiro NL, Pransky SM, Martin M, Bradley JS. Documentation of the prevalence of penicillin-resistant Streptococcus pneumoniae isolated from middle ear and sinus fluid of children undergoing tympanocentesis or sinus lavage. Ann Otol Rhinol Laryngol 1999;108:629-33.
3.Wald ER, Bordley WC, Darrow DH, et al. Clinical practice guideline: Management of sinusitis. Pediatrics 2001;108:798-808.
4.O’Brien KL, Dowell SF, Schwartz B, Marcy SM, Philips WR, Gerber MA. Acute sinusitis-Principles of judicious use of antimicrobial agents. Pediatrics 1998;101(suppl):174-7.
5.Hamilos DL. Chronic sinusitis. J Allergy Clin Immunol 2000;106:213-27.
6.Wald ER, Milmoe GJ, Bowen A, et al. Acute maxillary sinusitis in children. N Eng J Med 1981;304:749-54.
7.Wald ER, Chiponis D, Ledesma-Media J. Comparative effectiviness of amoxicilline and amoxicilline-clavulonate potassium ın acute paranasal sinus infections in children: a double-blind, placebo-controlled trial. Pediatrics 1986;77:795-800.
8.Garbutt JM, Goldstein M, Gellman E, Shannon W, Littenberg B. A randomized, placebo-controlled trial of antimicrobial treatment for children with clinically diagnosed acute sinusitis. Pediatrics 2001;107:619-25.
9.Nash D. Sinusitis. Pediatr Rev 2001;22:111-7.
10.Sener B, Arikan S, Alper EM, Gunalp A (1998) Rate of carriage, serotype distribution and penicillin resistance of Streptococcus pneumoniae in healthy children. Zentralbl Bakteriol 288:421-428.
11.M. Ertek, S. Erol, Z. Ozkurt, MA Taşyaran. Akut purulan menenjitli olgulardan izole edilen Streptococcus pneumoniae suşlarının ceşitli antibakteriyel ajanlara duyarlılığı. XXIX. Turk Mikrobiyoloji Kongresi, 8-13 Ekim 2000, Antalya. Ozet kitabı, P01-28; s. 337.
12.Tunckanat F, Akan O, Gur D, Akalın HE. Steptococcus pneumoniae suşlarında penisilin direnci. Microbioloji Bulteni 1992;26:307-313.
13.Gur D, Tunckanat F, Şener B, Kanra G, Akalın HE. Penicillin resistance in Steptococcus pneumoniae in Turkey. Europ J Clin Microbiol Infect Dis 1994;13:440-1.
14.Kanra G, Akan O, Ceyhan M, Erdem G, Ecevit Z, Secmeer G. Cocuklarda hastalık etkeni olan Steptococcus pneumoniae suşlarında antibiyotik direnci. Mikrobioloji Bulteni 1996;30:25-31.
15.Sumerkan B, Aygen B, Doğanay M. Resistance ala penicilline G ve Steptococcus pneumoniae en Turquie. Med Mal Infect 1995;25:1219-20
16.Mulazımoğlu L, Erdem İ, Taşer B, Semerci İ, Korten V. Nasopharyngeal carriage of penicillin-resistant Steptococcus pneumoniae (penRSP) at day-care centers in Istanbul. 7th European Congress of Clinical Microbiology and Infectious Diseases, Vienna, 26-30 March 1995. Abstract no. 320.
17.Ongen B, Kaygusuz A, Ozalp M, Gurler N, Toreci K. Penicillin-resistance in Steptococcus pneumoniae in Istanbul. Clin Microbiol Infect Dis 1995;1:150.
18.Cavuşoğlu C, Hoşgor M, Tunger A, Ozinal MA. Steptococcus pneumoniae suşlarında penisilin duyarlılığında araştırılması. Bikrobiyoloji Bulteni 1997;31:113-8.
19.Barlan IB, Erkan E, Bakır M, Berrak S, Basaran MM. Intranasal budesonide spray as an adjunct to oral antibiotic therapy for acute sinusitis in children. Annals Allergy Asthma Immunol 1997;78:598-601
20.Spector SL, Bernstein IL, Li JT, et al. Parameters for the diagnosis and management of sinusitis. J Allergy Clin Imuunol 1998;102:S107-S144.
21.Topal B, Ozsoylu Ş. Are antibiotics required for the treatment of acute sinusitis in children? Yeni Tıp Dergisi 2001;18:S58-S60.
22.Karadag A. Nasal saline for acute sinusitis. Pediatrics 2002;109:165.
23.Kaliner MA, Osguthorpe JD, Fireman P, et al. Sinusitis:bench to bedside. J Allergy Clin Immunol 1997;99:S829-S848.

[h=2]Antalya Cocuk Doktorları uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]