Ofke, hepimizin hayatında yer alan ve her zaman da yer alacak bir doğal duygularımızdan biri. Peki, her zaman hayatımızda şoyle ya da boyle yer alacak bu ofke duygusu ama hep aynı şekilde mi yaşanacak bu duyguyla? Ofkesinden (aslında ofkesini yaşayış şeklinden) şikayetci bir insan ofkesini hep aynı şekilde mi yaşayacak? İşte bu soruların cevabı kocaman bir HAYIR değil ama kocaman bir SİZE BAĞLI! Demek istediğim, zaman zaman ofkelensek, bu duyguyu yaşasak da bu duyguyu ne kadar sureyle, ne şiddette hissedeceğimiz ve ne yapacağımız bizim elimizde.

Ozellikle de haksızlığa uğradığımızı duşunduğumuzde ofkeleniyoruz. Sinirlenmiş birini dinlediğinizde genelde “Bu haksızlık!”, “Karşılığı bu muydu?” ya da “Ben bunu hak etmedim.” şeklinde haksızlık algısı ile ilgili cumleler duyarsınız.

Herkes zaman zaman bu duşunceler eşliğinde ofke yaşatır kendine ama onemli olan bu ofkeyi nasıl yaşadığımız. Nasıl yaşadığımız derken şu faktorleri kast ediyorum:

Ne kadar sureyle ofkeli kaldığımız (sure)
Bu ofkeyi ne şiddette hissettiğimiz (şiddet)
Ofkelenince ne yaptığımız (davranış)

Not. Olay ozelinde değil de genel olarak yaşanan ofkeye baktığımızda tabii ki bunlara bir de “sıklık” yani “ne sıklıkta ofkeleniyoruz?” eklenecektir.

Bir ornek uzerinden gidelim. Mesela bir adam duşunelim. Bu adam kendisinin terfi edeceğinden neredeyse emin. Bu duşuncesinin sebebi de kendi seviyesindekilerden daha uzun suredir bu gorevde calışıyor olması yani daha kıdemli olduğunu duşunmesi. Ancak bir başkasının terfi ettirildiğini oğreniyor. Terfiyi kendisinin hak ettiğini duşunup ofkelenmesi cok olası, oyle değil mi?

1. senaryo: Hemen patronun odasına cıkıyor ve bu pozisyonu kendisinin hak ettiğini soyleyip bağırarak kendisine haksızlık yapıldığını anlatmaya başlıyor.
2. senaryo: Gidip konuşmasının hicbir şey değiştirmeyeceğini duşunuyor ve masasında kalıyor. Ancak ofkesi de gecmiyor cunku hala haksızlığa uğradığını duşunuyor. Patronla konuşmuyor, evet, ama etrafına catıp duruyor.
3. senaryo: Biraz sakinleşmek icin kendine zaman tanıyor sonrasında bunun sebebini oğrenmek icin patronla konuşuyor.

Bu senaryolara bakınca hangi şekilde davranan kişinin bir sonuc alabileceğini duşunuyorsunuz. Sonuc derken elbette “Aa siz haklısınız. Sizi terfi ettirelim o zaman. Hemen kararı değiştirelim.” tarzında bir mucizevi cevap almasını kast etmiyorum. Sonuc almak derken, “Neden boyle oldu?” sorusuna bir cevap alıp, ofkesini dindirip, “Şimdi ne yapabilirim?” diyerek kendine bir yon cizebilecek hale gelmesini kast ediyorum.

1. senaryoya bakarsak pek bir sonuc alacağını tahmin etmiyoruz değil mi? Patrona cıkıp bağırması sonucunda muhtemelen bir cevap alamadığı gibi ya yine ofkeli bir karşılık alacak ya da kapı dışarı edilecektir. Peki ofkeyi bir patlama halinde yaşamanın tam tersine susup oturmak bir sonuc getirir mi? Yani 2. senaryodaki kişi kendi işine yarar bir şekilde mi davranıyor? Bunun cevabı da pek “Evet, kesinlikle!” olmasa gerek. Bu senaryoda yine bir sonuc alınamazken bir de hem kendine hem de başkalarına zarar veriyor. Ancak 3. senaryoya baktığımızda kişinin bir sonuc alması, kafasındaki “Neden?” sorusuna bir karşılık alması ve yolunu cizmesi daha mumkun gozukuyor.

Bu olayın kahramanının siz olduğunuzu duşunun. Siz hangi şekilde davranırdınız?

Bu orneği vermemin sebebi aslında bir olay karşısında bircok davranış biciminin mumkun olduğunu gostermekti. Sinirimiz tepemize cıktığında, kaygımızdan elimiz ayağımız titrediğinde, korktuğumuzda o anda bircok zaman tek bir seceneğimiz varmış gibi duşunuruz. Orneğin, birinci senaryodaki adama sorsak o anı, “Ben delirmeyeyim de kim delirsin! Tabii ki haksızlığa uğradım. Ya ne yapsaydım?” diyebilir. Bu “Ya ne yapsaydım?” kısmı aslında tam da buradaki probleme işaret eder. Başka bir şey yapmanın imkansız olduğunu sanmak işte bu duygularla baş etmenin onundeki en buyuk engeldir.

1. ve 2. senaryolarda ortak olan bir şey var ki o da kesinlikle haksızlığa uğradığını duşunmek ve bir acıklama almak icin adım bile atmamak. Oysa 3. senaryoda kişi bir acıklaması olabileceği ihtimalini kafadan silmiyor ve şansını deniyor. Sonucta terfi eden kişi torpil sebebiyle de terfi etmiş olabilir, evet. Bu durumda haksızlığa uğradım duşuncesi desteklenmiş olabilir ama tek ihtimal bu değil. Durum bu olsa bile yine de 1. ve 2. senaryolardaki davranışların hicbir faydası dokunmayacaktır kişiye.

Ozetle: Ofke her insanın yaşadığı bir duygu. Ozellikle de “Haksızlığa uğradım.” diye duşunduğumuzde yaşadığımız bir duygu. Ancak bu ofkeyi nasıl yaşayacağımıza, sonucunda ne şekilde davranacağımıza biz karar veriyoruz ki bu da ne şekilde duşunduğumuzle tamamen paralel. Sonuc olarak bu ofke duygusuyla kendimizi ofkeye boğarak ortalığı birbirine katmak ve bunu onumuzdeki tek secenek olarak gormek de elimizde, ofkeyi yaşamanın farklı yollarını keşfedip cozume yonelik davranışlarda bulunmak da, tercihi bize kalmış.
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]