Tıkınırcasına Yemek Yeme Bozukluğu Nedir ?
Son yıllarda tanısı koyulan ve tıp dunyası tarafından kabul edilen, psikolojik ve fizyolojik bir rahatsızlık olan tıkınırcasına yeme bozukluğu, uzun zamandır ozellikle kadınlarda gozlemlenen bir sağlık problemidir. Tıkınırcasına yeme bozukluğunun ortaya cıkmasında, ilk başta psikolojik problemler gelir. Bunlar, major depresyon, genel kaygı bozukluğu ve kalıplaşmış davranış bozukluğudur. Bu durumların sonucunda yaşanan ağır stresle baş etme yontemi olarak yemek yemeye yonelme, yemek yemek ile kaybedilen mutluluk hissini tekrardan yaşama isteği ve olumsuz duyguları bastırma amacı ile bir şeyler tuketme ihtiyacı duyulması ile kişi zaman icerisinde tıkınırcasına yemek bozukluğu rahatsızlığı ile baş başa kalır. Bu rahatsızlığa sahip hastalar sık sık kontrolsuz yemek yeme atakları yaşadıkları ve bu donem tedavi edilmediği sure boyunca devam ettiği icin, kişilerde cok kısa surelerde ciddi kilo artışları gozlemlenebilir. Alınan kiloların psikolojik etkisi ile kişide hissedilen sucluluk duygusu hastayı yeniden buyuk bir stres altına alarak, yeme ataklarının sıklığını arttırır. Sonuc kırılması zor bir kısır dongu olarak karşımıza cıkar. Bu dongunun icerisinde ki kişiler cevrelerinden soyutlanma ihtiyacı hissettikleri ve genel olarak yeme yeme ataklarını yalnız başlarındayken yaşadıkları icin, farkedilmezler ve yardıma ihtiyacı oldukları gerceğini etrafında ki kişilerin fark etmesini engellerler.
Tıkınırcasına yemek bozukluğunda kişi cevresi tarafından dikkat cekildiği anlarda, aşırı iştahlı gibi yanlış bir tanım ile tanımlanır ve toplumda bu durum pek ciddiye alınmaz. Durumun ciddiyetinin anlaşılması ve profesyonel yardım edebilmek icin ilk şart, yeme bozukluğunu yaşayan kişinin ic dunyasına girmek icin onemli bir adım atmaktır.
Tıkınırcasına yemek yeme bozukluğu toplumda cok gec hatta bazen hic fark edilmeyen, kişiyi depresyon ile intihara kadar surukleyebilen, sosyal ve bireysel tum yaşantısını olumsuz şekilde etkileyen, acil mudahele ve tedavi gerektiren psikolojik temelli fizyolojik bir sağlık sorunudur. Yemek bozukluklarının bu aşırı ve sık sık yemek yeme atakları ile gozlemlenen, bu turunu yaşayan kişiler, aniden ve kontrolsuz gelen yemek yeme durtulerini kontrol edemezler. Kontrol etmek icin gerekli irade ve enerji bu rahatsızlığın oluşturduğu florada maalesef pek mumkun olamamaktadır. Hatta kimi zaman kontrol edemedikleri, aşırı ve sık sık yemek yeme durtuleri nedeni ile cevreleri ozellikle onunla aynı evde yaşayan bireyler tarafından, suclanırlar. Suclama ve şikayet gibi olumsuz yaklaşımlar, yeme bozukluğu yaşayan hastaların tedavi surecini zorlaştıran hatta rahatsızlığı daha kotu seviyelere ceken istemediğimiz bir durumdur.
Tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip bireylerde, strese bağlı azalan ve bozulan hormon seviyeleri, devamlı yemek yeme ihtiyacı ile bunyelerinde uyarıya sebep olur. Surekli uyarılan kişi bir zamandan sonra kendine hakim olamaz ve bu durumdan duyduğu rahatsızlık nedeni ile de, kendine adeta zarar vermek ister gibi, mide bulantısı ve şişkinlik yaşayana kadar, mide kapasitesini sonuna kadar zorlayarak yemek yer. Yedikleri besinlerin ne olduğu pek onemli değildir. Karışık besinleri, lezzet uyumunu goz ardı ederek, cok hızlı ve seri şekilde tuketirler. Hızlı ve aşırı yemek sonrasında hazımsızlık ve şişkinlik hisleri yaşarlar ve vucutlarında gozledikleri bu durum onları sucluluk ve ağlama krizlerine dahi sokabilir. Tıkınırcasına yeme bozukluğu yaşayan kişiler, diğer yeme bozukluklarında olduğu gibi yediklerini ağızdan geri cıkarmak yani kusmak icin hicbir şey yapmazlar. Bunun yerine genel de dinlenme ya da uyku haline gecerek yediklerini sindirmeyi beklerler. Tam olarak sindirme eylemi gercekleşmese dahi biraz olsun rahatlayan mide hissini anladıkları an, tekrardan bir şeyler yeme ihtiyacı ile uyarılırlar.
Kesin ve net bir nedeni belirlenememiş bu yemek yeme bozukluğunun psikolojik temelli olmasının yanı sıra cevresel faktorlerden de kaynaklanabileceği belli olmuştur. Bu rahatsızlığı yaşayan bireyler uzerinde yapılan bir araştırma sonucunda, kişilerin tamamına yakınında gecmişte alınan bir depresyon tanısına rastlanılmıştır. Bu sonuc bize, kişide gozlemlenen yeme ataklarının, ofke, can sıkıntısı, anksiyete, huzursuzluk ve uzuntu gibi durumlarda ciddi anlamda artabileceğini gosterir.
Tyb’li bireylerde yapılan diğer bir araştırma sonucunda ise, bu yeme bozukluğuna sahip kişilerin ve onunla aynı evde yaşayan aile bireylerinin yemek yeme olayına normalin uzerinde anlam yukleyen kişiler olduğu gozlemlenmiştir. Yemek yeme olayına fazla anlam yuklemeye bir ornek ise, olumlu ve başarılı bir işin sonucunda cocuğa veya kişiye odul sistemi uygulanıp, odullendirmenin yemek ile yapılması verilebilir.
Her insan hayatında belirli zamanlarda iştahı cok acık olup normalin uzerinde yemek yiyebilir. Bu durum yeme bozuklukları ile karıştırılmamalıdır. Cok ve sık sık yemek yemenin en az 3 ile 6 ay boyunca devam etmesi ve bu donemde hızla alınan kilolar ile karakterize bir durum soz konusu olduğunda, yeme bozukluğu olabileceği şuphesi ile yaklaşılmalıdır.
Cok ve sık sık yemek yeme sendromu olarak ortaya cıkan tıkınırcasına yeme bozukluğunda gozlemlenen belirtiler ise şunlardır;
-Mide kapasitesini zorlayan fazla miktarlarda ve kısa sure aralıkları ile yemek yemek.
-Alışılan yeme hızından daha hızlı şekilde yemek.
-Yemek sonrası rahatsız olacağını bildiği halde ve sindirim problemleri yaşadığı halde yemek yemeyi surdurmek.
- Fiziksel olarak aclık hissi oluşmadan bir şeyler tuketme ihtiyacı duyarak yemek yemeye yonelmek.
-Fazla miktarla yemek yeme sonrası yaşanılan utanc ve sucluluk duyguları nedeni ile yalnızken yemeyi tercih etmek.
-Yemekten hemen sonra yiyeceklerden tiksinme, uzuntu ve sucluluk hisleri yaşayarak depresif ruh haline gecmek.
-Ozguven kaybı yaşamak.
-Cinsel istekte azalma olması.
-Kısa surede alınan kilolardan dolayı sık sık diyete başlamak ama yemek yeme durtusunu kontrol edemediğinden dolayı diyeti kısa sure icinde yarım bırakmak.
-Yemek yerken lezzet duygusunun azalması sonucu farklı besinleri bir kere de ve cok miktarlarda tuketebilmek.
-Hızlı ve cok yemek sonrası coğunlukla mide bulantısı yaşamak.
-Hızlı yemekten dolayı gaz ve şişkinlik problemi yaşamak.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu, yeme bozukluklarının en yaygın gorulen ceşididir. Bu bozukluğa sahip bireylerin buyuk bir kısmı kilo alma sureci icerisinde ve vucut ağırlıkları obezite sınırları icerisindedir. TYB, yetişkin normal vucut ağırlığında ki bireylerin yaklaşık %2 sinde, obezite seviyesinde ki kişilerin ise %10 -15 inde gorulmektedir.
Yemek bozukluklarının en zor yanı, rahatsızlığın fark edilmesi yani tanı koyulmasıdır. Beslenme yaklaşımı konusunda problem yaşayan bu kişiler, yeme bozukluğu olduğunu ilk olarak fark edemezler. Gecici psikolojik bir surec ya da fizyolojik gecici iştah artışı olarak yorumlayabilirler. Ancak yeme bozukluğu, bilinc altında yatan yanlış inanışlar ve ya bir başka psikolojik rahatsızlıkların tetiklemesiyle oluşan, tedavisi uzun ve zor bir problemdir. Yemek yeme yaklaşımları hatalı olan, cok sık ve cok yemek yiyen kişiler genel de bu durumu farkında vardıkları ilk an, utanc duygusuna kapılıp bu durumu reddetme eğiliminde olurlar. Reddettikleri donem boyunca hastalık ilerlemeye ve tedaviye daha direncli hale gelebilmektedir. Cunku gecen zaman boyunca alınan kilolar, bireyde zamanla yaşanan olumsuz duyguların artmasına neden olur. Olumsuz ve kotu bir ruh halinde olan kişi de, yeme durtusu daha sık aralıklarla yaşanmaya başlar.
Yeme bozukluğuna sahip kişiler, yaşadıkları durumları acık ve net ifade edebilecekleri bir profesyonel ile bir araya geldiklerinde fark edilirler. Psikaytrist, psikolog veya diyetisyen tarafından genel de fark edilen ve tanı konulan bireyler, ikna edilmeleri ve bu rahatsızlığı kabul etmeleri halinde tedavi edilirler. Cunku tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip bireyler, toplumda kendilerini cok guzel gizlerler. Yakın cevresi, ailesi ve arkadaşları onunde tıkınırcasına yeme atakları gecirmedikleri icin, cevrelerinden bu durumu isteyerek gizlemiş olurlar. Bundan dolayı rahatsızlığı yaşayan bireyin kendi anlatımları ve hastalığı kabul etmesi başarılı bir tedavinin başlangıcında olmazsa olmazdır.
Yeme bozukluğu yaşayan kişiler bu durumdan memnun değillerdir, cok rahatsızlardır. Yuksek miktarlarda yemek yemelerine rağmen gun icerisinde uykulu ve duşuk enerjili olurlar. Bunun nedeni depresif ruh halinden kaynaklanmaktadır. Yoğun stres altında olmaları, enerjilerinin olumsuz duygu durumuna harcanmasına neden olur. Hatta bazı kişiler, kontrol altına alamadıkları bu hatalı beslenme alışkanlıklarından dolayı sosyal ve ozel yaşantısını aksatabilmektedir. İşe ve okula gitmede, topluluk icerisinde aktivitelerde ve insanlarla bir araya gelen sosyal buluşmalarda sorunlar yaşarlar, surekli yalnız kalma eğiliminde olabilirler.
Tıkınırcasına yeme bozukluğunda tedavi yontemleri nelerdir ?
Sık sık acıkmak ve cok yemek yeme ile karakterize bu bozuklukta uygulanan tedavi yontemlerinden biri de psikoterapi, yeme bozukluğu yaşayan kişilere bilinc altı ve on bilinc uzerinde hatalı inanışlar ve davranış kalıplarını silmek yerine sağlıklı inanışlar oturmak adına uygulanır. Tedavi de bireyin kiloya, vucut şekline, yiyeceklere ve yemek yeme anlayışına karşı sağlıklı bir tutum oluşturması hedeflenir.
Psikoterapi yani psikolojik tedavi de ilac olarak yaşanılan depresyon ve anksiyete durumlarını kontrol altına almak amacı ile bir anti depresan grubu ilac kullanılabilir.
Yeme bozuklarında beslenme ve diyet uzmanları, diyetisyenler de aktif rol almalıdır. Diyetisyen belirlediği strateji ile, yeme bozukluğuna sahip kişinin beslenme ve gıdalara karşı sağlıklı bir yaklaşım kazanması icin ona bire bir destek olmalıdır. Sağlıklı ve surdurulebilir yeme alışkanlıklarını kişinin hayatında kalıcı şekilde oturtmak, beslenmenin onemini ve olması gerektiği şeklini kişiye detayları ile anlatmak, kişinin omur boyu devam ettirebileceği sağlıklı bir diyet programını ona benimsetmek ile gorevlidir. Bahsettiğimiz tedavi yaklaşımlarında bireyin kendisi ve ona yardım eden profesyonel haricinde kişinin aile desteği onemli bir yere sahiptir. Aile bireylerinin yeme bozukluğunu kabul etmeleri, uzman yardımı ile kişiye davranış ve yaklaşımlarını değiştirmeleri, olması gerektiği şekilde kişiye yardım etmeleri ve destek olmaları gerekir. Ozellikle hastalığın fark edilmesi aşamasında kişinin gozlemlenmesi ve semptomların fark edilmesin de aile bireylerinin dikkati cok onemlidir. Profesyonel uzman psikolog ve diyetisyen ile gercekleştirilebilecek grup terapisi de yeme bozukluklarının tedavisinde onemli bir yer tutar.
Diyetisyen Elif Fedakar


[h=2]İstanbul Diyetisyen uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]