KIZILLAR

Alev alev sacların buyusu

Cok az gorulen kızıl saclar, alev alev buyusuyle, tarih boyunca insanların hayal gucunu hep harekete gecirdi. Bugun, bilimsel araştırmalar sayesinde, saclara bu rengi verenin faomelanin pigmenti olduğunu biliyoruz. Nedeninin acıklanamadığı eski cağlarda ise, kızıl sacın insanlara iyi ya da kotu, cok sayıda ozel nitelikler kazandırdığına inanılıyordu.

Kızıl saclıların nufus oranı

Kızıl, tum kıtalarda hem en dikkat cekici hem de en az rastlanan sac rengiydi. Asya ve Afrika'da, toplam nufus icindeki oranı %1'in altında kalıyor. Almanya'da nufusun yakla*şık %2'si doğal kızıl, ABD'de ve ıngiltere'de ise bu oran %4'lerde... %11-14 gibi yuksek bir oran da ıskocya'da yaşıyor.

Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını ozgurluğun ve gucun simgesi olarak goruyorlardı

Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ulkelerde yaşayan insanlar gibi gorunmek istiyorlar; hatta, bu amacla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihci Suetoo'a gore ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saclı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.

Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını ozgurluğun ve gucun simgesi olarak goruyorlardı

Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ulkelerde yaşayan insanlar gibi gorunmek istiyorlar; hatta, bu amacla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihci Suetoo'a gore ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saclı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.



Germenler ise kızıl rengi, savaş ar*zularının simgesi secmişlerdi

Gere*ken saldırganlığa ulaşabilmek icin kı*zıl rengin dozajını iyice abartıyorlar*dı. Korkunc yeleleriyle duşmanları etkileyebilmek icin, saclarını savaş oncesinde suluğen, toprak sarısı ve civa sulfıdi ya da kayın kulunden yapılan merhemlerle boyuyorlardı.



Ortacağ'da kızıl rengin kotulukleri cağırdığına inanılıyor ve kızıl kafalılardan kesinlikle ozel arkadaş edinilmemesini oğutleniyordu. Cunku, kızıl sac Tanrı'nın verdiği bir cezaydı ve Tanrı'yı yadsımak gibi bir gunah iş*lendiğinde, bunun cezası ailelerin son*raki nesillerine bile aktarılabiliyordu.



Şeytan ve Cingenelerin, ailelere kızıl saclı bir cocuk konusunda bed*dua etmelerinden de cok korkuyor*lardı.

Buna engel olmak icin sadece Ay'ın buyumeye başladığı gunlerde cocuk yapmak gerekiyordu. Hamile kadınlar Meryem Ana'ya bir mum adayıp sonra da kesinlikle ateşe bak*mamaya dikkat etmeliydi. Yanan bir ev ya da ocağa bakarlarsa lanetten kurtulmaları mumkun olmuyordu.

Minik kızıl kafalılara, istenmeyen bu renkten kurtulabilmeleri icin eziyet verici işlemler uygulanıyordu. Başları, kesilmiş sut ile veya kaynamış nane yapraklarıyla yıkanıyor ya da sacları kurşun taraklarla taranıyordu. Bazı cevrelerde sacın uzayan ilk bolumu kesiliyor ve sacın rengi koyulaşsın di*ye cayırların altına gomuluyordu.
Kızıllar ve genetik

Mendel Yasalan'na gore, kalıtsal ozellikler başat ve cekinik olarak farklılık gosteriyordu. Sac renkle*rinde sarı ve kızıl cekinik ozelliğe sahipti. Ama bu arada genetik bi*limciler, kalıtsal ozelliklerin sadece başatlık ya da cekinildiğe bağlı ol*madığını, iklimin, cevresel koşulla*rın ve henuz tanımlanmamış daha bircok genetik faktorun daha rol oy*nadığını buldular. Genetik bilgi, ba*zı insanlarda gizli de kalsa sonraki nesillere aktarılmaya devam ediyordu. Ancak ne zaman, nerede ve kimde tekrar ortaya cıkacağı onceden tahmin edilemiyordu.

ınsan genetiğini inceleyen bilim adamları, gecmişi araştırıp tarihi yanılgıları ortaya cıkarabilecek bir aşamaya geldiler. Orneğin Keltler, yaygın bir inanışa gore, kızıl saclı bir halktı. Ancak son elde edilen bilimsel bilgilere gore, kesin olan tek bir şey vardı; Keltler acık renk pigmentlere sahiptiler.

Şaclardaki kızıl rengin bir rahatsızlık olduğu tamamen uydurma

Acık sarıdan siyah ve kızıla kadar, tum sac renkleri melanin ve faomelanin adındaki renk pigmentleri tarafından belirleniyor. Omela-nin olarak da bilinen melanin, koyu kahverengi bir pigment. Faomelanin grubu pigmentler kızıl renk maddesinden oluşuyor. Acık sarı saclar, Omelanin pigmentini hic icermiyor, cok az faomelanin iceriyor. Acık sarı ile parlak tuğla kızılı arasındaki tum tonlar, faomelanin pigmentinin artan miktarına gore ortaya cıkıyor. Kahverengi ile kızıl kahverengiye kadar olan tonlar, faomelaninin yanında omelaninin de bulunmasıyla meydana geliyor. Faomelaninin demir icerdiği ve kızıl sacların demirden zengin olduğu tezi de yanlış.

Melanin pigmenti cilde de rengini veriyor. Cildin rengini epiderma tabakasında melanositler uretiyor. Bu hucreler, kahverengi rengini, guneşin yardımıyla gercekleştirilen bir sentez sonucu ortaya cıkıyorlar. Guclu guneş ışınları, sentezi artırıyor ve cildin bronzlaşmasını sağlıyor. Işık zayıfladıkca sentez azalıyor ve cilt soluklaşıyor. Soluk renkli kızıl saclılar, oteki insanlar kadar melanosit hucresine sahip. Ama bu insanlarda melanin uretiminin o kadar etkin olmadığı sanılıyor. Bu nedenle, derilerinin keratin tabakası da daha ince ve ışığa daha duyarlı, yabancı nesneler daha cabuk ciltten iceriye girebiliyor, alerjiye yatkınlık daha belirgin. Bunun nedeni ise, henuz bulunamadı.

Beş yıl once Nevvcastle Universitesi'nde gorevli ıngiliz uzmanlar, kızıl sactan sorumlu kalıtım maddesini araştırırlarken, insanların 16. ve 23. kromozomlarında, tenin acık ya da koyu olmasını sağlayan geni keşfettiler. MC1R olarak adlandırılan bu gen, melanin pigmenti uretiminin duzenlenmesinde rol oynuyor; melanosit hucreleri ile bunları uyaran hormonlar arasındaki iletişimi sağlayan reseptorleri taşıyor. ıngilizler, kızıl saclılar uzerinde yaptıkları araştırmada bazı genetik değişimler de saptadılar. Bilim adamları, kızıl sacların ortaya cıkmasında, MC1R geninin dışında, henuz bilinmeyen başka genetik faktorlerin de etkili olduğunu vurguluyorlar. Ancak ciller konusunda celişkili acıklamalar yapıyorlar. Bunları, ben ya da iyi huylu tumorlere ya da guneş ışığının yol actığı kalıtsal değişikliklere işaret eden lekeler olarak değerlendiriyorlar. Cillerin başat kalıtsal ozelliğe sahip olduğu ise kesin.
Kotuluk simgesinden modaya geciş

ınsanlar, bazı belirli başlıklardan yola cıkıp ellerine bir fırca alıyorlar ve tahminlerden, vahiylerden ve onyargılardan yola cıkarak fantezilerini konuşturuyorlar. Ortacağ'daki ressamlar, az gorulen ve cozulemeyen kızılları, genellikle kotuyu tasvir etmek icin kullanmışlardı. Ronesans doneminde bilim ve bilgi icin cabalayan "Aydınlanma Cağı" insanı, kızıl insanların pozitif yonlerini gun ışığına cıkardılar. Bu akıma sanat da katıldı. Sandro Botticelli, Meryem Ana ve efsanevi guzelleri zarif, acık tenli, kızıl-sarı saclı ve sanatsal bir şekilde tasvir etmişti. Kızıl-sarı renk, "Urbino'lu Venus", " Tuylu Şapkalı Kız" ve" Kurklu Kız"a cezbeden bir guzellik kazandırıyordu. Kızıl-sarı, zengin tabaka arasında gercek bir modaya donuştu. Soylu ıtalyan kadınları saclarını kızıl yapmak icin kına tozu yerine ozel hazırlanmış boyalar kullandılar.
ıngiltere kızıl hukumdarlar diyarı

Aynı donemlerde ıngiliz sarayının tahtında doğal kızıl saclı hukumdarlar oturayorlardı. Altı eşinden ikisini oldurten ve ıngiltere'yi Katolik Kilisesi'nden ayıran VIII. Henry bunlardan biriydi. Bu kaba kral, korkunc kızıllara ornek gosteriliyordu. Kızı I. Elisabeth de, babasından daha iyi biri une sahip değildi. Kralice, soğukkanlı bir şekilde, rakibesi Marie Stuart'ın kellesini istemişti.

Hırslı ve yetenekli bir yonetici olan l. Elisabeth, 1558-1603 yıllan arasındaki uzun yonetim doneminde, ıngiltere'yi Avrupa'nın en buyuk gucu haline getirdi ve kulturel gelişmeler sağladı. Doğal olarak o da genc bir kadındı, zaman icinde evlendi ve hemcinsleri icin moda ve guzellik ideali oldu.

Elisabeth, parlak beyaz ten renginden dolayı "Fildişi Dunyası'nın Kralicesi" olarak da anılıyordu. Diğer tum kızıllar gibi ne yazık ki onun da bir sorunu vardı: cilleri... Toplum onune cıkarken cildine, koyu tenli Romalı kadınların kullandığı, kirec ve ceşitli bitkilerin ozlerinden oluşan soluk beyaz renkli bir macun suruyordu. Ancak, bu zehirli macun cildini parcalıyordu. Kralice bu goruntuyu kapatabilmek icin macunu daha kaim surmek zorunda kalıyordu.

Soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi

19.yuzyıla kadar soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi. Sadece ciftciler ve acık havada calışan koleler bronzlaşıyor ve cillerle kaplanıyorlardı. Barok ve rokoko doneminde, kızıl saclı kadınlar guzellik tahtından tekrar indirildiler. Kızıllar, hem sacları hem de tenleriyle ayıplanmamak icin daha cok makyaj yapmak zorunda kaldılar.

19. yuzyılın kadınları. Tanrı'nın verdiği bu ozelliklere daha az tehlikeli yontemlerle mudahale ediyorlardı. Guneşin cil oluşturan ışıklarından korunabilmek icin şapka ve şemsiye kullandılar. Gunumuzde de deri hastalıkları uzmanları, oluşan ozon deliği nedeniyle tum acık tenlilere guneşten korunmayı oneriyorlar.



Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetcileri ve arkadaşlarının da rengiydi

Gercekte, kızıl renk tum insanları tedirgin ediyor. Ronesans donemindeki kızıl sac akımı, eğitimli ust tabaka ve estetikciler tarafından ozel bir gariplik olarak goruldu. Sıradan halk boyle duşunmuyordu. Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetcileri ve arkadaşlarının da rengiydi. Gozlerini cevreleyen kızıl teni ve sacıyla bir hilkat garibesi ya da kırmızı eteği, corabı ve mendiliyle buyucu olarak goruyorlardı.

Ronesans doneminin başlangıcından 18. yuzyıla kadar, tum kadınlar cadı olarak damgalanma tehlikesi yaşadılar. Katolik engizisyoncuları, Protestan kilise adamlarıyla birlikte kadınlara karşı buyuk bir savaş başlattılar. Bu donemde Avrupa'da yaklaşık 100.000 kadın Şeytan'ın işbirlikcisi ya da buyucu diye nitelenerek işkence gordu, yakıldı, asıldı ve boğuldu. ıyi kadınlar Cennet'te olanlardı, yeryuzundeki kadınlar kesinlikle cok kotuydu. Bu şizofren mantıkla kilise ve normal mahkemeler yaşlı, genc, guzel, cirkin tum kadınları, yardımcıları olarak gordukleri erkekleri ve hatta cocukları yaktılar. Bu ortamda kızıl saclar buyuculuğun kesin bir simgesi sayılıyor; ama tek işareti sayılmıyordu.
:20. yuzyılın kadınları carkı tersine cevirmeyi başardılar

Cadıların imajı değişti. Kadınların bakış acısıyla, buyuculer son derece ilginc varlıklardı. Kızıl sac, eşitliği ve ozgurluğu arayan kadınların simgesi oldu. Kadın; savaşcı, bilincli, dinamik, başarılı, guclu ve aynı zamanda erotik olma*lıydı. Yeni ornekleri sinema ve mu*zik dunyasında da ortaya cıktı. Vamp gorunumuyle Rita Hayworth, narin yapısıyla Katherine Hepburn karak*teristik Shirley MacLaine, duygulu ısabella Huppert...



Ya erkekler?

Gunumuzde hicbir yerde sacını ve sakalını kızıla boya*yan erkek kalmadı. Kızıl kafalılar ara*sında başarının simgesi olanların sayı*sı oldukca az: Boris Becker gibi başa*rılı sporcular, Bernhard Paul gibi pal*yacolar, sinema ustası Woody Ailen ya da komedi ustası Piet Klocke...

Psikologlar, kızıl saclı erkeklerin kendilerini cekici bulmadıkların soy*luyorlar. Bu eksikliklerini gizleyebil*mek icin saldırganca davrandıklarını ve cirkin, komik olmaktan da cekin*mediklerini belirtiyorlar.

Kızıllar, yok mu olacak? Coğalacaklar mı?

Yazar Irmela Hannover kitabının sonunda, kızıl saclıların cekinik ka*lıtsal ozellikleri nedeniyle bir gun yok olup gidebileceğini belirtiyor. Ama bilim adamları, bu savı sacma buluyorlar.
alıntıdır.
kızılları bu kadar tanıttıktan sonra kızıl saclı unlulere şoyle bir bakalım. doğal yada boya...ama gercekten kızıl sac carpıcı bir renk.