Yalnızlık; tek, topluluktan uzak;cana yakın ya da duygudaş yoldaşlık ya da ilişki eksikliği.
Yaşamımızdaki cok az şey yoğun icsel yalnızlığın deneyimlenmesi kadar acı vericidir. Yalnızlık ilişkisizliğin kaygısıdır. Bu diğerleri icin cok az anlam ifade ettiğimizi farkına varmanın getirdiği bir acıdır. Bağlı olamama duygusudur: fiziksel olarak diğer insanlarla cevrilmiş olduğumuz kalabalık bir ortamda olsak da diğerleriyle ilişkimizin olmamasıdır. Sıklıkla bir yere ait hissedememe nedeniyle dışlanılmış, istenilmeyen, merak edilmeyen biriymiş gibi hissetmektir.
Hayır bu ben değilim diyorsunuz belki de. Peki siz değilseniz bile bu tanımlara uyan birini biliyor musunuz? Belki hersabah işe giderken caddeden aşağı yuruyen biri, sizden uzakta yaşayan bir yakınınız, gununun uzun saatlerini bilgisayar başında harcayan kardeşiniz ya da alt katta tek başına yaşayan yaşlı komşunuz. Belki de hergunun yarısını ofisinde calışarak geciren işarkadaşınız. Yalnızlık oyle bir durumdur ki ne ırk ne sosyoekonomik durum nede cinsiyet ayırt etmez.
Gunumuzde yalnızlığın, herbirimizin yaşamına sinsi bir şekilde yayılan en tehlikeli hastalıklardan biri olduğu soylenebilir. Yuzyılımızdaki şaşırtıcı tıbbi gelişmeler ve teknoloji sihirbazlıkları herbirimizi yalnızlık hastalığının pencesine duşurmektedir. Sadece diğer insanlarla birlikte olmak yalnızlık hastalığından korunmak icin yeterli değildir. Bir kişinin yalnız hissedip hissetmemesi diğerleriyle kurduğu ilişkilerin niteliğine bağlıdır.
Bugun toplulumumuz ceşitli yollarla gizil bir şekilde yalnızlığı desteklemektedir. Orneğin, kariyerinde başarılı olan kişilerin coğunun bekar olabileceğine dair toplumumuzda bir goruş vardır. Bunun yanında bircok evlilik boşanma ile sonuclanmakta ve yalnız eşler ve yalnız cocuklar yaratmaktadır. İş olanaklarının ceşitli olması nedeniyle bir cok aile farklı şehirlerde ayrı yaşamak zorunda kalmaktadır. Eşlerden biri işi nedeniyle bir şehirde yaşarken diğeri ayrı şehirde yaşama durumunda olabilmektedir. Kısacası teknoloji, bilim ya da toplum aracılığıyla gunden gune yalnızlığa itilmekteyiz.
Biraz yalnızlıktan ne cıkar? Bu olumcul bir hastalık değildir değil mi? Bunun cevabına evet demek isterdim elbette; ama ne yazıkki hayır. Yalnızlık acı, kayıp, zarar, keder, korku, yorgunluk, bitkinlik gibi bir stres faktorudur. Fizyolojik olarak yalnızlık, kırık bir bacak gibi aynı acıyı yaratır. Yalnızlık vucudumuzda salgılanan hormonların duzenini etkiler. Eninde sonunda bedenimizdeki her bir hucreyi etkileyebilir. Kardiyovaskuler hastalıklar, gastrointestinal bozukluklar (ulser gibi) otoimmun sistemi hasarları, astım ve diğer bir cok hastalığın gelişmesine neden olabilir. Stres aynı zamanda hastalıkların iyileşme suresinin uzamasına da neden olabilmektedir. Yalnızlık bizi hasta edebilir ve iyileşmemizi de geciktirebilir.
Belki de yalnızlık ve tekbaşınalık arasında bir farklılık olduğunu soyleyebiliriz. Tek başına olmayı diğer insanlardan, yenilenmek icin kendini geri cekme olarak tanımlayabiliriz. Bazen duşunmek, kafamızı dinlemek icin yalnız kalmaya ihtiyac duyarız. Bu acıdan bakıldığında tek başınalık guzel bir şeydir. Diğer taraftan yalnızlık mecburi tek başına olmadır. Terkedilmiş olmanın yarattığı bir duygudur; acı verici bir yaşantıdır.
Yalnızlık ve terkedilme hepimizin birincil korkusudur. Dunyaya geldiğimizde caresizizdir ve yardıma ihtiyacımız vardır. Bu nedenle cok kısa bir surede yalnız olmanın ne demek olduğunu kavramaya başlarız. Yaşamımızı surdurebilmemiz ve bu becerileri geliştirebilmemiz icin diğerleri tarafından kabul edilmeye, bakım almaya ihtiyacımız vardır. Yani bizler insanlara ihtiyacı olan varlıklarız. Bizi sevecek, dinleyecek ciddiye alacak birilerine ihtiyacımız var.
Sizi gercekten dinleyen, sizin icin orada olan sizin icin kaygılanan arkadaşlara sahipseniz kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Ama ya buna sahip değilseniz? Bu durumda diğerlerini suclamak yerine artık okları kendimize cevirmenin zamanı gelmedi mi? Bazen yalnızlığımızı kendimiz empoze ederiz. Gecitleri olmayan kopruler kurarız. Diğerlerini dışarıda tutabilecek bariyerleri inşa ederiz. Bazen reddedilme korkusu ya da incinme korkusu nedeniyle diğerleriyle yakınlık kurmak bizi korkutur. Diğerlerinin dostca olmadığını duşunebiliriz ve ice cekilmek ve kendimiz icin uzulmek daha kolay gelebilir. Acımıza dalıp kurban rolunu oynayabiliriz.
Arkadaşınız olabilecek birinin ozelliklerini duşunun. Sizi siz olduğunuz icin kabul eden suistimal etmeyecek, herşeye rağmen size guvenebilecek ve sizinde ona guvenebileceğiniz, en derin umutlarınızı ve abartılı hayallerinizi anlatabileceğiniz birini istiyorsunuz kuşkusuz. Eğer, gercekten boyle biriyle arkadaş olmak istiyorsanız şuphesiz olacaktır. Ama bu hicbir zaman onların size geleceği anlamına gelmez, bazen sizin de onlara gitmeniz gerekir. Ancak onlara gidebilmek icin kendi orduğumuz duvarları yıkmak gerekmez mi?
Psikolog Nilufer YALINCETİN
[h=2]Balıkesir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Sığınağım yalnızlığım
Sağlık0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Sığınağım yalnızlığım