Yuzlerce yıl boyunca, psikiyatri hastaları, olanaksızlıklar nedeniyle, muzik, masaj, buyu, hipnoz, telkin vb gibi yontemlerle tedavi edilmeye calışılmış, bu tedaviler istenilen sonucları vermeyince kronik hastaların sayısı artmış, akıl hastaneleri denen kavram ortaya cıkmış ve giderek insanlar psikiyatri hastası olmaktan korkar hale gelmişlerdir.
1950’li yıllarda farmakoloji biliminde bazı gelişmelerle birlikte, psikiyatrik rahatsızlıkların ilaclarla duzeltilebileceği ve bu duzelmenin kalıcı olabileceği ortaya cıkmıştır. Gunumuzde, depresyondan alkol bağımlılığına, hiperaktiviteden şizofreniye kadar hemen tum psikiyatrik rahatsızlıklar ilac tedavisiyle buyuk oranda duzeltilebilmektedir. Ancak halk arasında eski kuşak ilaclarla ilgili, ağır yan etkilerin olduğu, ilacların kesinlikle bağımlılık yaptığı, aşırı derecede uyuşturduğuna dair yanlış inanclar vardır. Burada en sık kullanılan psikiyatrik ilac gruplarıyla ilgili onemli bilgiler bulabilirsiniz.
Antidepresanlar
Psikiyatrinin en sık kullanılan ilaclarıdır. Ceşitli etki mekanizmaları olmakla birlikte, basitce beyinde serotonin adı verilen hormonun duzeyini yukseltmek suretiyle etkilerini gosterirler. İlac tedavisi başladıktan sonra, antidepresan etkinlik icin 12-16 gun beklemek gerekir. Bağımlılık yapmazlar, ceşitli ihtiyaclara gore psikiyatristler bu grup icindeki bir cok farklı ilactan hastaya uygun bir secim yapabilirler. Orneğin kilo aldıranlar olduğu gibi, iştah kesenler, ya da aşırı uykuyu azaltan ve canlandırıcı etkisi olanlar olduğu gibi, uykusuzluk durumunda uykuyu arttırıcı etkinliğinden faydalanılanlar da vardır. Bu gruptan olan ilaclar aynı zamanda panik bozukluk tedavisinde, aşırı sinirlilik ve ofkeli davranışların kontrolunde, yeme bozukluklarında ve daha yuksek dozlarda ,daha uzun sure tedavi şeklinde takıntı (obsesif kompulsif bozukluk) tedavisinde de sıklıkla kullanılmakta ve iyi sonuclar vermektedir.
Antipsikotikler
Antipsikotikler de psikiyatri de sık kullanılan ilac gruplarından biridir. Genel olarak psikotik bozukluklar olarak adlandırılan sanrısal-deluzyonel bozukluk, psikotik bulgulu duygudurum bozuklukları-ağır depresyon ve mani tabloları, şizofreni gibi rahatsızlıklarda kullanılırlar. Birinci ve ikinci jenerasyon veya tipik ve atipik olmak uzere iki gruba ayrılırlar. Birinci jenerasyon antipsikotikler 1950’li yıllardan itibaren piyasaya surulmuş olan haloperidol, klorpromazin, tiyoridazin, zuklopentiksol, flufenazin gibi ilaclardan oluşur. Bu grup ilaclar uzun sure yaygın olarak kullanılmış, iyi sonuclar vermiş guvenilir ilaclardır. Halen daha şiddetli vakalarda, hızlı sonuc elde edilmesi gereken, hastanın hızla yatıştırılması gereken durumlarda ve depo formunda 15 gunluk enjeksiyonlar şeklinde kullanılmaya devam etmektedirler.
Bu grup ilaclarda en sık ortaya cıkan yan etki Parkinson hastalığına benzer şekilde hastalarda yaptıkları kasılma, tutukluk, yuz ifadesinde donukluk şeklindeki ekstrapiramidal sistem yan etkileridir.
1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren ikinci kuşak veya atipik antipsikotikler dediğimiz ilaclar devreye girmiştir. Bu ilaclar ekstra piramidal yan etkilere veya parkinsonizm tablosuna yol acmamaları ve şizofrenide negatif ve kognitif bulgular denilen ice kapanma, duşunce fakirliği, dikkati surdurme ve konsantrasyon bozukluğu, bellek problemleri, soyut duşunebilme yeteneği gibi alanlarda daha olumlu faydalar sağlamaları ile birinci kuşak ilaclardan ayrılırlar.
Bu ilaclarla en cok şikayet edilen yan etkilerden birisi metabolik yan etkiler yani bazal kan şekeri duzeyinde yukselme ve vucut kitle indeksinde artmadır. Bu yan etkiler ilacların hepsinde ortaya cıkmaz, bunu engellemek icin baştan onlemler alınırsa bu istenmeyen sonuclarla karşılaşılmaz, son zamanlarda metabolik yan etkileri olmayan antipsikotiklerde piyasada bulunmaya başlamıştır.
Son yıllarda ilacların gunde sadece bir defa alınabilmesi veya atipik antipsikotiklerin de tipik antipsikotik ilacların coğunda olduğu gibi 15 gunluk enjeksiyonlar şeklinde yapılabilmesi yonunde calışmalar yapılmaktadır ve bazıları sonuc vermiştir. Tum bunlar hastalarımızın konforunu arttırmakta ve tedaviye uyum dolayısıyla iyileşme oranı yukselmektedir.
Duygudurum dengeleyicileri
Duygudurum dengeleyicileri, duygudurum bozuklukları (affektif bozukluklar) adı verilen hastalıklarda kullanılırlar. Bu grup hastalıkların en bilineni manik depresif bozukluk ya da bipolar bozukluktur.
İlk bulunan duygudurum dengeleyici Avustralyalı bir psikiyatrist olan John Cade tarafından bulunan lityumdur. Halen daha manik depresif bozukluğun tedavisinde ve koruma doneminde yaygın olarak kullanılmış ve etkinliği kanıtlanmış bir ilactır. Etkin dozunun takibi icin ilac kan duzeyinin gerekmesi ve bazı tiroid yan etkileri nedeniyle daha az tercih edilse de psikiyatrinin en cok bilinen ilaclarından biri olmaya devam etmektedir.
Valproik asid ve karbamazepin de duygudurm bozukluklarında yaygın olarak kullanılan diğer dengeleyicileridir. Bu uc ilactan farklı olarak lamotrijin daha cok depresif donemlerin tekrar etmesini engellemek amacıyla kullanılan bir duygudurum dengeleyici olup, bu alanda onaylanmıştır. Ancak ciddi dermatolojik yan etki yapabildiği icin bu etkili ilacın cok kontrollu kullanılması gerekmektedir.
Duygudurum dengeleyicileri manik ve depresif donemlerin tedavisinde kullanıldıkları gibi idame donemi dediğimiz, hastalığın tekrar etmesinin engellenmesi veya en azından bir sonraki hastalık doneminin olabildiğince geciktirilmesi amacıyla da kullanılırlar.
Bağımlılık tedavisinde kullanılan ilaclar
Bağımlılık tedavisinde ilac tedavisinin kullanıldığı tipik olarak iki donem vardır. Bunlardan birincisi bağımlı olunan maddenin vucuttan temizlenmesi sureci diyebileceğimiz ‘detoksifikasyon’ aşamasıdır. Bu aşama , bağımlı olunan maddeden maddeye gore değişmekle birlikte yoğun fizyolojik problemlerin, uykusuzluk,tremor (titreme) halusinasyonlar, kramplar ve metabolik dengesizliklerin olabildiği iyi takip ve tedavi edilmediği takdirde olumle sonuclanabilen bir donemdir. Bu aşamada hem vucudun temizlenmesi, hem de yoksunluk krizinin rahat atlatılabilmesine yonelik tedaviler uygulanmaktadır.
İkinci aşama olan idame tedavisinde, hastanın bağımlılığını yenebilmesine yonelik goreceği psikoterapinin yanında, bağımlı olduğu maddeye karşı arzuyu azaltan ve keyif almasını ortadan kaldırmaya yonelik ilaclar giderek artmaktadır. Bunlar arasında akamprozat, naltrekson, nalokson, bupronorfin gibi ilaclar bulunur.
Ozellikle alkol bağımlılığının tedavisinde kullanılan disulfiramdan da onemle bahsetmek gerekir. Disulfiram, alkol ile alındığında, asetaldehid denilen ve istenmeyen, bayılma, yuz kızarması, tansiyon duşmesi, kusma gibi zehirlenme belirtilerine yol acan bir ilactır. Hastaya bu etkiler anlatılarak verildiğinde, belli bir grup hastada caydırıcı etkiyle alkol bağımlılığı tedavisine yardımcı olabilmektedir.
[h=2]İstanbul Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Psikiyatri'de ilac tedavisi
Sağlıklı Yaşam0 Mesaj
●45 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Sağlık Forumları
- Sağlıklı Yaşam
- Psikiyatri'de ilac tedavisi