Hayatımdaki tek kompleksim şişmanlıktı. Ve ne acıdır ki hayatım cocukluğumdan beri rejimlerle gecmesine rağmen ilk defa işi sonuna kadar goturup amacıma ulaştım… Bunun sebebi sanırım bardağın dolup taşmasıydı…
Şişmanlığı yaşayan insanlar neden bahsettiğimi daha iyi anlayacaklardır. Aslında şişmanlar da kendi aralarında ikiye ayrılıyorlar. Birinci bolumde yer alanlar kilolarını kabullenip mutlu mutlu yaşayan, yemeye icmeye devam eden şişmanlardır. Oyle bir salına salına yururler ki 90-60-90 sanırsınız… Bir de benim bulunduğum ikinci grup vardır. Ve bu grup mutsuz şişmanlarla doludur. Her yediği lokmadan sucluluk duyup, giyinmenin işkenceye donuştuğu, sokakta yururken bile elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen grup…Kısacası her bir kilo mutsuzluktur…
İşte butun bu duygularla yıllarca yaşadıktan sonra 2005 yılının yaz aylarında bir sabah kahvaltısında eniştemle bu konuda tartışmaya başladık. Benim bu konuda ne kadar hassas olduğumu ve uzulduğumu bildiği halde bana artık 30’umu gectiğimi ve kilo veremeyeceğim konusunda ısrarlarını surdurdu…Tartışma inatlaşmaya dondu…Ben de istersem daha once de birkac defa yaptığım gibi 3 ayda 20 kilo verebileceğimi iddia etim. Ve tartışma sonunda iddiaya girdik… Evet 3 ayın sonunda 20 kilo verdim…Kolay olmadı ama başardım…( Bu kadar ki kısmı icin teşekkurler enişte…




Kazanmaya kazanmıştım ama hÂl zayıf değildim. Ve bu sefer iddia icin değil kendim icin rejim ve spora devam ettim. Bu defa sonuna kadar diyordum…Ve daha yavaş adımlarla 17 kilo daha verdim…Ve inanın hayatımdaki en buyuk mutluluk diyebilirim kendi adıma…
Merak edenler icin soyleyeyim…Herhangi bir ilac ya da yan urun kullanmadım. Sadece uzun sure disiplinli bir şekilde rejim ve sporu hic bozmadan uyguladım… Ama gercekten katı kurallarım vardı…Meyvelerdeki şekerlerden, baklagillerdeki karbonhidratlara kadar hesaplayarak cok sıkı tuttum işi…Cevremdekileri sinir edecek kadar…Beyaz ekmek , pilav, makarna, pasta, borek, corek, şekerli gıdalar hayal olmuştu…Ve en onemli puf noktası da herkesin bildiği sıvı tuketimi… Neredeyse su deposu olarak dolaşıyordum…İctiğim su ve bitki caylarının haddi hesabı yoktu…Bunların başında yeşil cay, papatya cayı, adacayı, ıhlamur ve normal cay geliyor…Bir de cok ozel gunler dışında alkol kullanmadım. O ozel gunlerde de bildiğiniz gibi en az kalorili olan şarabı tercih ettim…Ve tabii gelelim spora… Ozellikle ilk 20 kilo giderken oldukca fazla spor yaptım…Sabahları 5-6 km yuruyuşle gune başladım…Gun icinde bir iki kere 40-45 dakikalık yuzme ve su ici bolgesel hareketler yaptım…Evde de bu bolgesel karın ve bacak hareketlerini oldukca fazla yaptım…
Ve artık kilolarımdan kurtulmuştum. Eskiden alışverişe cıktığımda mağazalarda kıyafet bulamazken, ya da satış elemanının ‘uzgunuz bedeninize gore yok’ cumlesini işitip sıfır moralle cıktığınız mağazalarda şimdi 36 bedenlerin size uzatılması nasıl bir mutluluktur bilemezsiniz…Ya da herkese normal gelen ama benim ilk defa kullandığım kemerler…Bu da buyuk bir mutluluk…Sizi uzun zamandır gormeyen insanların verdiği tepkiler ise gorulmeye değer…
Şimdi işin en zor kısmını başarmaya calışıyorum. Bu kiloyu muhafaza etmek inanın vermekten daha zor. Her gun tartı uzerinde sınav vermek ve frene basmak gerekiyor. Gercekten isterseniz ve inat ederseniz oluyor bu iş…
Tabii biraz da vakit harcamak gerekiyor.
Ne diyeyim ‘ DARISI TUM ŞİŞMANLARIN BAŞINA’