Ardından yaşları 27 ila 50 arasında olan, 8 erkekten ve 7 kadından oluşan 15 katılımcı, 40 gun boyunca mağarada telefon, saat ve gun ışığı olmadan yaşayacakları bir seruvenin icine girdi. Peki bu deneyin sonucunda ne oldu?
Deneyde amac, insanların zaman ve mekan algılarını kaybettiklerindeki tepkilerini gozlemlemekti.


Zaman gectikce başlangıcta uyuyamayan insanların grupla uyumlu olarak uyuyup uyandıkları goruldu. Bu da aslında bir nevi 'insan her şeye zamanla uyum sağlayabiliyor' dedirten bir sonuc oldu.


Mesela bir de mağaranın her yeri aydınlatılmıyordu, sadece bir bolumune elektrik tahsis ediliyordu. Bu da zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyordu elbet.
Hatta insanlar, yemek pişirebilmek ve su ihtiyaclarını karşılayabilmek icin yerin 45 metre altındaki bir kuyudan su bile cekti. Araştırmacının anlatımına gore, duş olayı maalesef biraz sıkıntılıydı. Cunku mağara zaten cok soğuk ve nemli olduğu icin duş icin ortam pek uygun değildi.
Deneyde oldukca şaşırtıcı bir şey keşfedildi: Gonullulerin bir gunluk zaman donguleri 24 saatten fazlaydı.

Katılımcılar gunlerini genelde mağarada keşif yapmak, bocekleri incelemek, bitki/sebze yetiştirmek gibi aktivitelerle geciriyordu. Deneyin sonunda fark edilen enteresan detaylardan biri de coğu katılımcı icin gunlerin 30 saatten daha uzun olmasıydı. Hatta bir kadın katılımcı icin bir gunun 40 saat olduğu tespit edildi; 40 gun boyunca sadece 23 kez uyumuştu.
Bu ilginc bulgu, ''bir gun gercekten 24 saat değil mi? Zaman, tamamen bizim algılama bicimimize mi bağlı?'' gibi sorgulamalara yol acmıyor değil. Tabii bunlar biraz işin esprisi. Cunku bu mağarada deney yapan insanların gece ve gunduz kavramları yok. Dolayısıyla zaman algılarının değişmemesi zaten mumkun değil.

Tum bunlar yaşanırken, mağaranın icine bisikletle sağlanan elektrik sayesinde katılımcılar uzerinde bazı bilimsel olcumler yapılıyordu. Mesela gonullulere vucut sıcaklıkları olculebilsin diye 3-4 gun vucutta kalan bir ilac verildi.
Bu ilac, sindirim sisteminde gezindiğinde vucut sıcaklığının derecesi anlaşılabiliyordu. Ekip liderine gore, vucut ısısı gunun her saati değiştiği icin bu olcumu yapmak, deneyin beden uzerindeki etkisini anlamaya yardımcı olan onemli bir detaydı.

Uyku duzeni olcumu icin de gonullerin vucutlarına cihazlar yerleştirildi. Bunun haricinde kan ornekleri alındı ve beyin kimyasalları izlendi. Tum bunlar yapılırken bir de kameralarla izleniyorlardı.
Clot, ellerinde bir suru veri olduğunu ve bu verilerin dunya capındaki 12 laboratuvar tarafından işlendiğini ifade etti. Yaklaşık bir aylık surede yurutulen bir araştırma olması acısından, kucuk gibi gorunen ancak oldukca geniş kapsamlı bir araştırma olduğunu soyleyebiliriz.
Deney bittikten sonra herkesi şoke eden şey neydi biliyor musunuz?

Gonullulere mağarada kac gun gecirmiş olabilecekleri sorulduğunda, coğu ''30 gun civarı falandır herhalde'' gibi tahminler yaptı. Onlara gore daha deneyin bitmesine epey zaman vardı, yani zaman algılarında bir 10 gun kadar oynama oldu gorduğunuz gibi.
Clot, onlara ''deney bitti, hadi gidiyoruz'' dediğinde, mağaradan ayrılmak istemedi coğu ve mental olarak oradan ayrılmakta da zorlandı. Deneyin en ilginc bulgusu da bu oldu diyebiliriz.

Hatta işin komik yanı bazı katılımcılar, deney bittikten sonra mağaraya geri donmek bile istedi. Clot, araştırmaya katılan 3 gonullunun, yine bu tarz deneylere ısrarla katılmak istediğini de belirtti.
Ayrıca uzman, bir ekip toplayıp tekrardan zor yaşam koşullarını test etmek uzere Brezilya yağmur ormanlarına ve Sibirya'ya gideceğini ifade etti. Peki siz boylesi zor koşulların olduğu bir ortamda yaşanması gereken bir deneye katılır mıydınız? Duşuncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynaklar: BBC, Business Insider