Akrabalık ilişkileri, oncelikli olarak kan bağıyla kurulur, ardından evlilik yoluyla geliştirilir. Aile, insanlar icin ne kadar onemliyse akrabalık da aile yarısı gibi gorulduğu icin bir o kadar onemlidir. Bircoğunuz belki kendi deneyimlerinde belki de cevresindeki insanların deneyimlerinde, akrabaların başat bir rolu olduğunu gozlemlemiş olabilir.
Hatta sosyal medyada coğu zaman, ''akraba teroru'' temalı komikli capslerde bile akrabaların bireysel hayatlara karışma faktoru eleştirilir. O zaman gelin, hem sevdiğimiz hem de yeri geldiğinde kızdığımız bu akrabaların hayatlarımızdaki rolune geniş bir cerceveden bakmaya calışalım.
Oncelikle akrabalık olgusuna sosyolojik acıdan bir bakalım. Akrabalık, bireylerin gunluk yaşam icerisinde davranışlarını ve duşuncelerini yonlendiren bir role sahiptir. Bazen ne şekilde kurulduğu onemli olmayan akrabalık, coğunlukla yakın ilişkileri meydana getirir. Bu da onların, sizin aileniz ve ozel hayatınızla ilgili olduklarını gosterir. Akrabalar, insanların bir toplumsal gruba ait olmalarını sağlar. Ayrıyeten bu grubun kimliğine de yon verdikleri icin bireylerin, benliklerinin inşasında onemli bir role sahiptirler.
Bu yakın ilişkiler (akrabalığı kastediyorum), ekonomik, sosyal ve kulturel değerlerin, gelecek nesillere aktarılmasında da etkilidir. Bu nedenle, bu ilişkilerin icerisinde olanlar bazen, birbirlerini denetleme, gozetleme ve karışma gibi hak ve sorumluluklara da sahip olur. Şoyle anlatayım, illaki gozlemlemişsinizdir; ''X kişisini alkol alırken gordum, bu bizim aile yapımıza uygun değil'' diyen bir akraba, ailenin değer yapısını koruma cabası icine giriyordur. Aslında buna karışmaya hakkı olmasa bile bu konuda yorum yapabiliyor cunku o sizin akrabanız.
Cunku bu uyarıyı yapan kişi, bunu yapması gerektiğini hissediyor. Bu karışma icgudusu de ailedeki diğer bireyler icerisinde, X kişisini ornek alacak birileri olabileceği duşuncesinden doğuyor. Yani bu mudahaleyi yapan akraba, bağlı olunan grubun (aile yapısı) benimsediği değerlerin korunması gerektiğine inanıyor da diyebiliriz.
Aslında bu yakın ilişki kurulan insanların yaptıkları mudahaleler, bu ornek uzerinden olumsuz gibi gorunse de her zaman bu şekilde algılanmamalıdır. Cunku kişinin mensup olduğu sosyal yapının değerlerini, inanclarını ve eylemler butununu koruma gudusu, aynı zamanda ''aidiyet ve guven duygusunu'' da beraberinde getirir. Bu da kişilerin, bu cemaat icerisinde guvende oldukları ve birileri tarafından korunduklarını hissettikleri anlamına gelir.
Yine bir ornek verelim: Mesela cok onemli bir sınava gireceksinizdir, misal matematiği de hic beceremiyorsunuzdur. Baba tarafından bir kuzeniniz matematik oğretmenidir ve sizi sınav gunu gelene kadar calıştırabileceğini biliyorsunuzdur. Gerek siz gerek o boyle bir teklifi yapabilecek samimiyete ve guven bağlarına sahip olabilirsiniz.
Bu noktada kuzeninizle olan ilişkiniz, sizin matematikten başarılı olmanız adına oldukca olumlu bir işleve sahiptir. Bu durumda akrabalığın, ''şipşak iş halletme'' rolu oynadığını da soyleyebiliriz. Cunku samimi olsanız da az tanıdığınız birinden bir şey rica etmeniz ve bu ricayı o kişinin yerine getirmesi; bir akrabanızdan aynı şeyi istediğinizde o akrabanızın işi halletmesinden daha duşuk bir ihtimaldedir.
Keza bir başka ornek olarak aile şirketlerini verebiliriz. Bu kişiler, fazla kalabalık ailelerden oluşmanın getirdiği anlaşmazlıkları veya imece usulu iş halledebilmeyi de her iki turlu deneyimleyebilir. Olumsuz acıdan kardeşler, kuzenler, amcalar, yeğenler birbirine duşer ve şirket batar. Olumlu acıdan her aile uyesi, ustune duşen işi yerine getirme mecburiyeti hisseder cunku yerine getirmezse diğer uyeleri sıkıntıya sokacağını bilir.
Ayrıca işin kolektif bicimde halledilmesi gerektiği tum uyeler tarafından bilinir. Cunku tum bireyler, gelecekte şirketten kalan hisselerin torunlara ve torunların cocuklarına devredilmesi gerektiği misyonunu icselleştirir. Bu bir bakıma onların, boyunlarının borcu gibidir.
Şimdi bu genel cerceveyi biraz "geleneksel"den "modern"e yaşanan toplumsal değişme uzerinden ozelleştirerek devam edelim: Film: Gurbet Kuşları (1964) - Goc temalı bir filmdir İnsan, icinde yaşadığı toplum yapısıyla birlikte değişen ve donuşen bir varlıktır. Bu nedenle toplumsal yapı değiştikce kişinin yaşam koşulları, ekonomik durumu, aile ve akrabalık ilişkileri de değişir. Bizim toplumumuz acısından baktığımızda, kır yaşamının hakim olduğu geleneksel donemden, kentleşmeyle birlikte 1950'li yıllarda şehirlere goc olgusunun başladığını ve bunun modern bireyin inşasında onemli rol oynadığını ifade edebiliriz. Bu geciş evresinin donuşturduğu ilişkilerin başında, ailenin ve sonrasında akrabalığın olduğunu da soyleyebiliriz.

Ozellikle son 10 yıldır, insanların yaşamak istedikleri hayat tarzında bireysellik daha fazla one cıkmaya başladı. Bu durum, uzun suredir alışılmış olan kalabalık ailelerin bir arada yaşama durumunun parcalanmasına neden oldu. Cunku modern aile yapısı anne, baba ve cocukları kapsayan cekirdek aile yapısıdır. Artık geleneksel donemde olduğu gibi bir hanenin icinde buyukanne, buyukbaba, teyze, amca gibi uyelerin yer aldığı ailelerin sayısı bu sebeple cok da fazla kalmadı.
Ayrıca bireyselliğin on plana gecmesi, ''kimse, kimsenin hayatına karışamaz'' mottosunu da devreye soktuğu icin ''birbirimizin hayatına mudahale edebiliriz'' bakış acısının onemli bir yer tuttuğu akrabalık, iyice tepki gormeye başladı.
Bu tepkilere baktığımızda: Dedikodu, kıskanclık, samimiyetsizlik, mecburiyet hissi, haklılık cabası, her şeyin en iyisini ben bilirimcilik, guc savaşları, eski-yeni kuşağın catışması, mal-mulk kavgası ve dahasını gorebiliriz.
Aslında icerik boyunca soylediğimiz gibi insanlar en cok aldıkları kararların, akrabaları tarafından sorgulanıp eleştirilmesine tahammul edemiyor. Bu sadece akrabalara yonelen bir tahammulsuzluk değil tabii ki. Bu, gunumuz insanının, aile, arkadaşlık, iş, partner vb. ilişkilerde bir gruba aitmiş gibi gorunup aslında icsel olarak ozerk olma isteğinin baskın gelmesinden kaynaklı bir durum. Kısacası ''benim hayatım, benim kararlarım'' penceresinden bakan insanlar, hicbir şekilde kendilerine laf soylenmesini istemiyor.
Ancak mevzu bahis akrabalık olunca eylemlerinden ve duşuncelerinden sadece ve sadece kendisi sorumlu olan bu ozerk birey daha fazla ofkelenebiliyor. Sebebi cok basit: Başta da ifade ettiğim gibi akrabalık, yakın ilişkilerin bir parcası yani ozel hayat ve aile konularına mudahil olabilen bir yapı. Fiziksel olarak bu ilişkiler uzak semtlere, uzak ulkelere taşınsa da zihinsel olarak akrabalığı algılama bicimimiz aynı, değişmedi.

Mesela daha somutlaştırarak anlatmak gerekirse, akrabalık ilişkilerini inşa eden aileler, ayrı ayrı cekirdek ailelere bolunup farklı bir hayat yaşamaya başladı. Hal boyle olunca hepsinin coluğu cocuğu farklı değerler ve kimlikler kazanmış oldu. Cocukların hepsi buyudu, okudu-okumadı, kariyer sahibi oldu veya olamadı.
Hal boyle olunca birbirleriyle aynı kan veya bir şekilde akrabalık bağına sahip olan bu insanlar, birbirleriyle aynı değerlere ve bakış acılarına mensup olmamaya başladı. Ozel gunlerde, bayramlarda veya aile toplantılarında zoraki bir araya gelmeye başlayan bu kişiler, bir muddet sonra bu mecburi toplaşmalarda bile kavga edip ''senin cocuğun universiteyi kazanamadı, benimki kazandı'', ''senin kız evde mi kaldı?'', ''o oyle değil, boyle'' gibisinden guc cekişmelerine girdi.

Boylece bu bireyler arasında, birbirinden hoşlanmama, kıskanma, arkadan konuşma gibi daha olumsuz bir iletişiminin doğması da kacınılmaz oluyor. Bu ve buna benzer ayrışmalar, insanların akrabalarına işleri duşmediği takdirde, onları aramamalarına bile yol acabiliyor.
Ki şunu da eklemek gerekiyor: Ozellikle bu insanlar bir araya geldikleri zaman, nispeten daha genc kesim, mesleklerinin, evlendikleri veya sevgili oldukları insanların, okudukları bolumlerin; teyzelerinin veya amcalarının cocuklarıyla kıyaslanmasına daha fazla tepki gosterebiliyor. Bu durum da yeni kuşak dediğimiz genclerin, eski kuşaktaki yaşlı bireylerin nasihatlerine ve oğutlerine karşı daha olumsuz bir bakış acısına burunmelerini sağlıyor.

Coğu zaman gencler, geleneksel değerlerden uzak, manevi değil maddi bir bakış acısında oldukları icin eski kuşak (geleneksel tutumdaki) akrabalarına ''benim annem-babam bana karışmıyor, bu kişi neden boyle diyor?'' gibisinden reaksiyonlar verebiliyor. Kuşaklar arası farklar zaten var. Fakat akrabalık ilişkilerinde yaşanan bu tip anlaşamama durumlarında, bu farklar daha da derinleşiyor ve gorunur oluyor.
E boylece daha geleneksel bir yapıda olan akrabalık, bu tip yaklaşımlar karşısında cozulmeye başlıyor. Onceden akrabalık ilişkilerinde de olan guven, sevgi ve aidiyet bağları, artık kişinin cekirdek ailesine duyduğu bağlara donuşuyor. Bundan dolayı akrabalar, cekirdek aileye dahil olamadıklarından oturu insanların gozunde olmasalar da olur konumuna geciyor.
Bir diğer mevzu: Başta da dediğim gibi akrabalık, yakın ilişkilerde olunan kişiler uzerinde bazı hakların ve sorumlulukların olması demek. Bu da akrabalarınızın, her konuda yorum yapma hakları olduğunu gosteriyor. Onceden sağlık, kariyer, eğitim gibi her konuda, muhakkak bir akrabaya danışmadan iş yapılmazken, şimdinin insanı buna ihtiyac duymuyor. Misal, kendisini iyi hissetmeyen birisi, teyze kızına derdini anlatmaktansa bir psikoloğa gidebiliyor.
Sağlık sorunları konusunda eskiden olduğu gibi insanlar, akraba tavsiyesi uzerine sağlık konularında girişimlerde pek bulunmuyor. Orneğin gidip bitkisel bilmem ne kurunu alıp tuketmiyorlar, direkt sağlığı ilgilendiren meseleleri doktorlara soruyorlar. Fakat tum bunların olması, akrabalarınızın, hayatınızın herhangi bir alanıyla ilgili yorum yapmayacakları anlamına gelmiyor.
Tum bu verdiğimiz ornekler elbette coğaltılabilir. Ancak ben buraya bir parantez acmak ve sonuca o şekilde varmak istiyorum. Şimdi baktığınız zaman, ''bu anlattıklarınızın hepsi geleneksel donemde yok muydu?'' sorusunu sormanız muhtemel. Tabii ki de vardı ancak daha farklı, o doneme ozgu bicimde yaşanıyordu. Hatta bunların her daim olduğuna dair kanıtları, dedelerinizin, ninelerinizin ve anne - babalarınızın anlattığı yaşam oykulerinde bulabilirsiniz.
Fakat şimdiki en onemli fark, sosyal medya gibi bir mecranın hayatımıza girmesi oldu. Bu sayede yaşamda onceden normal kabul edilen bircok durum, anormal gorulmeye başladı. Misal onceden akrabalar arasında kuskunlukler, dargınlıklar olduğunda insanlar bunu normal karşılıyor, kendi aralarında hallediyordu. Sosyal medyaya yazmıyorlardı. Şimdilerde sosyal medyada her ozelimizi daha fazla anlatıyor ve daha fazla gorunur oluyoruz. Bu nedenle de bazı şeylere dair iyi veya kotu olarak belirlediğimiz duşuncelerimiz, kolaylıkla kalıp yargılara donuşebiliyor.
Bu yargılar da tum sosyal medya kullanıcılarının onune gelebilecek şekilde dolaşıma giriyor ve yayılıyor. Boylece herkesin bireysel sandığı yaşanmışlıklar, aslında toplumsal bir deneyim olarak karşımıza cıkıyor.
Yani akrabalarını eleştiren insanların, genelde aynı şikayetlerle sosyal medya paylaşımları yapmaları, bizim toplumumuzda akrabalığın ortak bir temelde tanımlandığını gosteriyor. En nihayetinde genel deneyimler olumsuzsa, insanlar akrabalığı olumsuz bir ilişkiler ağı olarak gormeye başlıyor. Biz de bunun uzerine Twitter'dan akrabalığa dair birkac paylaşımı derlemek istedik.
İşte Twitter'daki akrabalık konulu eleştirel paylaşımlar...



Editor Notu: Akrabaların, insanların ozel hayatları hakkında yaptıkları yorumlar, bazen sınır ihlaline yol acsa da onlar her daim yorum yapmaya devam edecek. Cunku akrabalık ilişkileri gereği yorum yapmaya hakları vardır. Biz bu yazıda toplumun bu meseleye genel olarak bakış acısını anlatmak istedik. Fakat hep olumsuzlara odaklanmak yerine akrabalığın olumlu yonlerine odaklanmak, olumsuz taraflarını icselleştirmemek gerektiğini soylemek isteriz. Boylelikle ilişkilerde yıkıcı olmak yerine yapıcı olmak mumkun olabilir.
Gorsel Kaynakları: The Atlantic, RIT Reporter, Fatherly, Fatherly 2, Today