Penis boyu takıntısı, erkekler arasında oldukca yaygın bir sorundur. Entelektuel yapıları, sosyal statuleri, eğitim durumları ve yaş grupları fark etmeksizin erkeklerin ezici bir coğunluğu, hayatlarının bir doneminde, penislerinin boylarıyla ilgili sıkıntılar yaşadıklarını ifade etmektedirler.
Bizim toplumuzda da “boy mu işlev mi” sorusu bitmeyen bir yılan hikayesi olup, penis boyu her donemde ciddi bir mizah unsuru olmuştur. Teması penis boyu olan onlarca fıkramız ve yine bu tartışmadan beslenen onlarca klasik esprimiz vardır. Benzer şekilde mizah dergilerine ve karikaturistlere de sıklıkla ilham kaynağı olmaktadır.
Peki gercekte boy mu onemlidir yoksa işlev mi? Bu konuyu kendimce enine boyuna irdelemeye calışacağım. Oncelikle danışanlarımdan birkac ornek verip, tartışmayı bunlar uzerinden surdurmenin daha yararlı olacağını duşunuyorum.
Danışanlarımdan Bay M, mail kutusuna gelen ve penis buyutucu urunlerin reklamını yapan maillere, -bu tur mailler format itibariyle cevaplanamıyor olmasına rağmen- penisinin fotoğrafını cekip, altına da “benim penisim zaten kucuk değil” gibilerinden bir şeyler yazıp cevap yolluyordu. Kendisine hangi duygunun bunu yaptırdığını sorduğumuzda, birisinin onun penisinin kucuk olduğunu duşunmesinin onun acısından “kucuk” duşurucu bir şey olduğunu, bunu duşunen her kim olursa olsun oyle olmadığını ispat etmek icin ne gerekiyorsa yapacağını ifade etmiştir.
Bir başka danışanım Bay A, aşık olduğu kıza aşkını ilan ettikten sonra, birbirlerini tanıyabilmek adına uzun uzun sohbetler etmişler ve konu donup dolaşıp cinselliğe gelince, kız arkadaşı ona penisinin kac cm olduğunu sormuştu. Bay A, bu soru karşısında şaşırmış ve bugune kadar hic merak edip olcmediğini soylemiştir. Kız arkadaşı olcup ona soylemesini ister. Bay A, olcumu yapıp sonucunu paylaşınca kız arkadaşı penis boyunu kucuk bulmuş ve beraberlik teklifini reddetmişti. Bunun uzerine bir cok penis buyutme yontemi deneyen Bay A, hic birisinden sonuc alamayınca depresyona girmiş ve bize başvurmuştu.
Danışanlarımızdan Bayan F ise severek evlendiği dokuz yıllık eşinden ayrılmayı duşunuyor ve bir turlu karar veremiyordu. Bu duşuncesiyle ilgili, bize irili ufaklı onlarca veri getirse de yaptığımız derinlemesine calışma sonucunda, eşinin penis boyunun bu duşuncenin oluşumunda onemli yer tuttuğunu gozlemledik. Ornekleri coğaltmak mumkun. Ancak bizim irdelemek istediğimiz noktalar acısından bu kadar ornek yeterli olacaktır.
Bu orneklerden sonra tartışmamıza o meşhur soruyla başlayalım. Boy mu işlev mi? Boy ve işlev birbirinden ayrı duşunulebilecek olgular değildir. İkisi de onemlidir. Bu konuyla ilgili soylenegelen bir soz vardır. “Ne uzunu ne kalını, en makbul olanı, icinde en cok kalanı.” Burada boy onemsiz hale getirilmekte, işleve ise vurgu yapılmaktadır. Bu yanlış değildir. Ancak deneyimlerimiz bize gostermektedir ki, bazen bunun tam tersi durumlar yaşanabilmekte, işlevsellik cok iyi duzeyde olduğu halde boydan kaynaklanan sorunlar nedeniyle cinsel haz azalabilmektedir. Yani toplum icerisindeki yaygın kanaatin aksine bir penisin boyu da işlevi kadar onemlidir. İri ve kalın bir penis kadına daha cok zevk verir. Ancak, cok iri ve cok kalın olduğunda, zevkten cok acı vermesi de olasıdır. Kısacası boy, sanıldığı kadar onemsiz değildir. İdeal bir peniste boy ve işlev bir arada olmalıdır. Ancak, bu ikisinin de ustunde bir olgu vardır ki, o almadan boy da işlev de anlamsızdır. O olgunun adı “duygu”dur. Duygu olmadan yaşanan cinsellik mekanik bir faaliyetten ileriye gidemez. Yani boy mu işlev mi sorusuna verilecek en guzel cevap aslında “duygu”dur.
Peki, tek başına cok da anlamlı olmayan penis boyu, acaba neden bir cok erkeğin takıntısı olmaktadır? Ne olmaktadır da bir kişi otomatik gelen bir maile, kimsenin onu gormeyeceğini bile bile, penisinin fotoğrafını cekip cevaben gondermektedir? Bunun nedeni aslında cok basittir.
Dunya ataerkil bir yapının etrafında donmektedir. Ataerkil toplumlarda gucu temsil eden olgu, genelde penis, daha ozelde ise erekte olmuş bir penistir. Yani kişi iri bir penise sahip olmasıyla, aslında kendini guclu hissetmektedir.
Bunun kuramsal altyapısına bakacak olursak, klasik psikanalitik kuramda, fallik donem olarak tabir edilen 3 ile 5 yaş arasındaki donemde, bebek ilk defa cinsiyet kavramını fark etmektedir. Daha doğrusu, o gune kadar aynı sandığı anneyle babanın farklı olduklarını fark etmektedir. Yani bu manada, “cinsiyet” biz yetişkinlerin uydurduğu bir kavramdır. Anneyle babanın aynı olmadığını fark eden bebek, bu karmaşayı anlamlandırabilmek icin kendisinin bunlardan hangisine benzediğini anlamaya calışır. İnsanoğlunun penisle olan macerası buradan başlar.
Erkek cocuk, anneye sahip olan babayla kıyasıya bir rekabete girer. Ancak babanın guclu olması karşısında bu rekabete fazla dayanamayan cocuk, babaya biat eder. İşte bu noktada, o biat ettiği gucun simgesi olarak penisi goren cocuk, babayla boy olcuşmeye başlar ve kendi penisinin babasınınkinden daha buyuk hale geleceği gunu beklemeye başlar. Klinik literaturde, “fallik kompleks” ya da “odipal catışma” dediğimiz ve insanoğlunun ondan sonraki ilişki kurma bicimine yon veren bu catışma, insan psikolojisine ilk tohumlarını “penis boyu” uzerinden atar.
Benzer şekilde kız cocuk ise bu donemde penise karşı bir haset duygusu geliştirir. Sahip olamadığı bu guc simgesini yok etmeye calışan kız cocuk, daha sonra bir penise dolaylı olarak da olsa sahip olmak ister. Penis boyu takıntısının psikodinamik katmandaki hikayesi aşağı yukarı budur.
Burada bir kez daha dayandığımız psikoterapi yaklaşımına atıf yapmak istiyorum. Bireyin 3-5 yaş civarında şekil verilen otekiyle ilişki kurma kalıbı, hayatın her yerine transfer edilir. Guclu bir baba figuruyle girilen yarışta, babayla bu rekabeti surduremeyen cocuk, hayatı boyunca, her turlu ilişkisinde, rekabetten kacınma eğilimi icerisinde olur. Bunun doğal sonucu olarak da hep anlamsız bir guc savaşı icerisinde, kendi penisini “oteki”lerin penisiyle kıyaslamak gibi bir duşunce geliştirir.
Bu detayın altını onemle cizmek istiyorum. Zira bir penis, tek başına buyuk ya da kucuk değildir. Kişiye penisini buyuk ya da kucuk algılattıran, otekilerle yapılan kıyaslamadır. Bunun da derin katmanlarında yatan sebep, yukarıda da belirttiğimiz gibi otekiyle icsel olarak surdurulen guc savaşıdır. Kendi penisinin kucuk olduğu yonunde bir algısı olan kişinin bilincaltı surecleri, partnerini daha iri penisli birine kaptırma endişeleri ve kaygıları şeklinde karşımıza cıkmaktadır.
Yazımızın başında danışanlarımızdan verdiğimiz orneklere baktığımızda, bu durumun farklı tezahurlerini goruyoruz. Bay M, penisinin fotoğrafını cekip, kimsenin okumayacağını bile bile, penis buyutucu urun reklamlarına gonderirken, buradaki mesele penis değildir. Aslolan “beni sakın gucsuz sanmayın” şeklindeki mesajdır. Bay A, aşık olduğu kişiye penisinin kucuk olmasından dolayı ulaşamazken depresyona girmesinin nedeni, aslında o aşık olduğu kişinin iri penisli biriyle birlikte olacağı tasavvurudur.
Benzer şekilde Bayan F, eşinin penisinin kucuk olmasından dolayı ayrılmayı duşunduğunde, bunu takip etmesi muhtemel duşunce, daha iri penisli biriyle evlenme duşuncesi olacaktır.
Konuyu bu şekilde irdeledikten sonra yapılacak tespitler aşağı yukarı şu şekilde olacaktır.
1. Penisin boyu da işlevi de onemlidir.
2. Boy ya da işlevden birisi aksadığında, cinsellikten alınan keyif zedelenebilir.
3. Boyun da işlevin de daha ustunde, cinselliği asıl anlamlı kılan şey, partnere karşı hissedilen duygudur. Duygular cok yoğun ve taraflar birbirlerine gercekten arzuluyorlarsa, bu boyu da işlevi de tolere edebilir.
4. Penis boyu takıntısının asıl nedeni, rekabet ve guc duygusudur.
5. Penis boyu takıntısı yalnız erkeklerin değil, kadınların da takıntısıdır.
Bu bağlamda, penis boyu takıntısı olan kişilere tavsiyemiz mutlaka bir psikolojik yardım almaları olacaktır. Cunku cok cok istisnai durumlar dışında, mesele penisin boyu değil, kişinin onu algılama bicimidir.
Buradan hareketle, penisi buyutmek adına yapılacak her turlu medikal ve cerrahi mudahale, bu sorun icin cok kalıcı bir cozum getirmemektedir. Bu tur tedaviler zaten risklerinden ve yan etkilerinden dolayı tavsiye edilmemektedir. Cok cok zorunlu durumlar dışında boyle bir cozume başvurulmaması sağlıklı olacaktır. Sağlıklı bir cinsel hayatın penis bağlamındaki en kestirme yolu, penisin dilinden anlamaktır. Ona kulak verildiğinde aslında ne istediği ve ne istemediği anlaşılabilir, dolayısıyla boyu ne olursa olsun ve işlevselliğin neresinde olursa olsun, cinsellikten alınan haz en ust noktaya cıkarılabilir.
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Penis boyu takıntısı; boy mu işlev mi?
Sağlıklı Yaşam0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Sağlık Forumları
- Sağlıklı Yaşam
- Penis boyu takıntısı; boy mu işlev mi?